Kayıtlar

Eylül, 2006 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Teknolojinin bir ucundan tutarken

Yıllarca çektiğim fotoğrafların, her gün tuttuğum blog yazılarının şu kadarcık şeyin içine girebilmesi şaşırtıcı geliyor bana. Mp3 lerin içine binlerce şarkının sığabiliyor olmasına şaşırmamı, gençliğe kasetten Pet Shop Boys ve yalancı grup Milli Vanilli dinleyerek adım atmış olan benim için mazur görmeniz lazım. Mazur görmek ! Fark ettiniz mi bilmem son zamanlarda çok fazla eski kelime kullanmaya başladım. Kendimi Bülent Ersoy hanımefendi (!) gibi hissediyorum. Haşa efendim, beyhude geçen yıllarda biraz fütursuzca lakırdı etmiş olsam da, nitekim Allahın bana takdir ettiği şu yaşımda biraz latife, biraz hoş sohbet edebiliyorsam, gönüllerde yer bulmuşsam ne mutlu bana diyerek konuya geri dönüyorum. İnsanın ilgi alanı genişledikçe bilgi alanı daralıyor. Bilgisayar kullanmayı bir başıma öğrenmiş ben, kendimi geliştirdiğim, araştırıp bolca neti karıştırdığım için bu konuda kendimi bir ara Microsoft dehası olarak görecek kadar hayalperest olup,hemen hiç zorluk çekmesem de artık, bir çok yen...

İyi ki doğdum !

Resim
Pastamı keserken yaşımı soranlara gururla söylüyorum yaşımı.Bugün itibariyle 33 den gün alacağım. Bir kaç arkadaşım gibi yıllarca otuzuma bastığımı söyleyecek değilim. Çünkü bize verilen her günün bir armağan olduğunu biliyorum. Şükürler olsun ki bu yaşımı da gördüm diye düşünüyorum. Bu sabahın köründe oğluşumun bana sarılmasıyla uyandım, yağmura inat bembeyaz giyindim, eşimin fırfırlı bluzuma yaptığı rüküş eleştirisine değil ama doğum günü kutlamasına kulak asarak, bugün benim doğum günüm canım nasıl istiyorsa öyle giyinir, ne istiyorsa onu yapar, hatta avuç avuç çikolata yiyebilirim diye kendi kendime söylendim.Kendimi iyi hissediyorum. İyi görünüyorum. Bana iyi hissettirecek şeylere sahibim yada sahip olduklarımla yetinmesini biliyorum. En güzeli de iyi ki doğmuşum diyebiliyorum. Doğum günü dileğim yeni yaşımda da bu hissettiklerimi kaybetmemek. Peki tamam, bir de beğendiğim gibi bir zümrüt taşlı kolye de alınsa hiç fena olmaz. Daha ne olsun? Doğumgünü dip notu: Geçen günlerde çok ...

Özetle...

Bir gün erken çıktık yola, amaç işleri çarçabuk ve sorunsuz halletmek. İyi ama ertesi güne kadar fuar alanına giremeyeceğiz, ne yapacağız bugün? Pazar günü dükkanlar kapalı olduğuna göre en iyisi en sporundan ayakkabıları giyip Paris'in tadını çıkarmak. Önce Bit pazarı. Bit pazarı adına aldanmayın, her şey oldukça pahalı. En azından biz Euro ile maaş almayanlar için. Gerçi Euro ya geçti geçeli Paris her zamankinden pahalı ya. Sonra karşısındaki Antikacılar çarşısına giriyoruz. Herşey harika. Bu arada bit pazarına pahalı mı demiştim ben ??? Ufak bir İtalyan lokantasında pizza yedikten sonra Seine nehri kenarında pazar günleri de açık olan çiçekçilere ve pet shoplara bakmaya gidiyoruz. Harika çiçekler var. Ama çiçeklerden çok şu meyve ağaçları hoşumuza gidiyor. Kocaman teraslı ev hayalimin bir köşesine sıkıştırıyorum bunları. Çok fazla ilgi alanım içinde olmamasından dolayı bu kadar çok çiçekçilikle ilgili dergiyi bir arada görünce şaşırıyorum. Anlaşılan benim hayali terastaki çiçek...

Aşağıdaki yazılarımdan sonra izleniyoruz !!! :P

Aslinin gunlugu By Details > Visit Detail Visit 56,221 [ >] Domain Name gov.tr ? (Turkey) IP Address 212.174.156.# (TURKIYE BUYUK MILLET MECLISI) ISP Turk Telekom Location Continent : Asia Country : Turkey (Facts) State/Region : Trabzon City : Byk Lat/Long : 40.6667, 40.4 (Map) Language Turkish tr Operating System Microsoft WinXP Browser Internet Explorer 6.0 Mozilla/4.0 (compatible; MSIE 6.0; Windows NT 5.1; SV1) Javascript version 1.3 Monitor Resolution : 1024 x 768 Color Depth : 16 bits Time of Visit Sep 14 2006 2:57:26 pm Last Page View Sep 14 2006 2:57:42 pm Visit Length 16 seconds Page Views 1 Referring URL http://mutfaktazen.blogspot.com/ Visit Entry Page http://aslicin.blogspot.com/ Visit Exit Page http://aslicin.blogspot.com/ Out Click 15Euna http://www.milliyet..../14/son/sontur12.asp Time Zone UTC+2:00 Visitor's Time Sep 14 2006 2:57:26 pm Visit Number 56,221 TBMM AMCA : Müdafanı alalım bakalım kızım. Ben :Aaaa ! Olur mu hiç öyle şey muhterem abilerim. Ben alttak...

Ray amcamın derdi beni mi gerdi?

Bu haftasonu bilgisayarın başına bir kaç dakika oturabildim. Hiç vakit yoktu. Cuma akşamı halamı alıp eve götürüp sohbet ettikten sonra neredeyse 24 saattir yolda olduğundan, ona iyi geceler dileyerek, diğerleri de uyuduktan sonra blog arkadaşlarımın verdiği gaz ve blog üstadlarıma duyduğum hayranlık ile kendimi mutfağa kapadım. Kapadım da ne oldu, yapacağım şey altı üstü bir yalancı şeker hamuru denemesi. Evet yaparken ve gıda boyalarıyla uğraşırken insana bir huzur geliyor ama o huzur bir süre sonra yerini, bir türlü kıvamı tutmayan ve her yere yapışan hamura şekil vermeye çalışma asabiyetine bırakıyor. İlk denemeler fiyaskoyla sonuçlanıp, sabah gözüyle de yapılanlar beğenilmeyince hepsi çöpe gidiyor. Cumartesi sabahın köründe başladığım ikinci denemenin de yarısı çöpü boyladıktan sonra nihayetinde benim yapabileceğim en iyi şeyin, oğluşun ayılı kurabiye kalıpları ile pasta süsleri yapmak olduğunu anlıyor ve 5 adet nurtopu gibi ayıcık elde ediyorum. Her ne kadar tadı berbat olsa da, ...

Haftasonu cin fikirleri

Bu nedir bu? Bu bir kolye. Artan çaputları (Öyle derlerdi eskiler) toplayıp kurdela veya kumaştan boncuklar yapmış misinaya geçirmiş bir de kurdelalarla süslemişler. Haftasonu ille de evde yatacağım, canım hiç bir yere çıkmak istemiyor, evim evim güzel evim diyenlerdenseniz, sanırım canınız sıkılmadan böyle bir şeyler yapabilirsiniz. Sonra boynunuza takıp akşam üzeri güneş batarken, serinleyen havada yürüyüşe çıkarsınız. Sonra beni anarsınız. Not: Ben çaput kolye yapamam diyenler yalnız değilsiniz, ben de bunu para verip aldım. Yok ben çaput kolye takmam diyenler, siz yapın ben takarım.Ama farklı renklerde başka tasarımlar olsun bir zahmet. Not: Blogger lık zor zanaat. Bir sürü insan tanıyor, okuduklarından seviyor, sevdikçe okuyorsun. Sonra bazıları keşfediliyor, haftasonları yazmaya başlıyor. Arkadaşım diyorsun, severim diyorsun, olmazsa olmazlara ekliyorsun. Eve aldığım bir gazete var zaten, eşim için bir spor haber servisi eklemiştik listeye evlenince, sonra Akşam eklendi Gülümser ...

İçimizdeki trafik canavarını durduralım durdurmasına da bir de kurallar, işaretler ve düzenli yollar olsa!

Resim
Macera mı arıyorsunuz? Trafiği ve her gün 3. sayfaları dolduran hikayeleri ile Türkiye'de tam yerindesiniz. Bir önceki yazımda atraksiyonu bol, maceralı bir seyahat olması için Venezüella gezisinin iyi fikir olduğundan bahsetmiştim. Mutlu, güvenilir ve çoğunlukla evden işe, işten eve halinde geçen, halimden memnun olduğum hafta içlerime babaannemi havaalanından almak gibi basit görünen ama üzerimizden tır geçmiş hissi bırakan bir eylemi iş edindiğimde, seviyorum yahu ben bu ülkeyi, bir heyecan, eşi bulunmaz bir macera kokusu var bu havada diye düşünüyorum. Tabii bu konuda kendine münhasır halacığımın da katkıları kaçınılmaz. Akşam iş çıkışı ne de olsa uçağın gelişine çok var diyerek eve gittik. Bir şeyler atıştırdık, trafiği göz önüne alarak fazla geç kalmadan yola çıktık. Trafiği göz önüne almıştık ama yasak saatleri biten yarış halindeki tırları ve İstanbul’un işkence alet edevatı yol çalışmalarını değil. Bir ara bir tır biz onu solladıktan sonra coşup sol şeride attı kendini ar...

Freud, ak sakallı dede, haminneler ve rüyalar üzerine.

Resim
"All dreams are in a sense dreams of convenience, they help to prolong sleep instead of waking up. Dreams are the guardians of sleep and not its disturbers." demiş Sigmund Freud. Özetle dermiş ki, rüyalarımızda gördüğümüz obje ve hareketler bastırılmış agresif veya seksüel hislerimizi, ve bunun gibi bilinçaltımızdaki fikirleri sembolize edermiş. Olayları biri bize açıksözlülükle hatırlatırmış gibi.Rüyalar hayallerimizin gerçekliğinin etkilerinden bizi korurmuş.Uykuda kontrol ettiğimiz egomuz kontrol altına alınırken, isteklerimizi gerçekleştirme tutkumuza bir nevi tıkaç olurmuş rüyalar. Nerden mi biliyorum. Google sağolsun. Dilimizde fazla bilgi olmasa da İngilizce olarak çok fazla bilgiye ulaşılabiliyor.Freud'un Rüya yorumlarını henüz okumadım ve psikolojiyi özetle okumayı sevdiğimden okumaya yelteneceğimi de sanmıyorum. Ancak bir yandan da merak etmiyor değilim. Çevrenizde mutlaka rüyaları yorumlayanlar vardır. Bu konuda yazılmış kitaplar, meraklılarının evinin bir köş...

Cevdet bey ve oğulları- Pakize'nin düşündürdükleri...

Resim
Orhan Pamuk'un "Cevdet bey ve oğulları" nı okumaya başladım , hem de çok gecikmeli olarak. Annemin eskiden oturduğu büyük evden küçük bir daireye taşındığı dönemde bozduğu ve kitaplarının çoğunu dağıttığı kütüphanesinden öncelikli seçtiğim 15-20 kadar klasiğin arasında bize getirildiğinden beri kütüphanede duruyordu. Nihayet annemin konusundan bahsetmesi ile elime aldım, ve şimdi bırakamıyorum. Ekşi de bahsedilenlerin çoğuna şimdilik katılıyorum, ama benim yorumlarım ancak kitabı bitirdikten sonra gelecek. İlk bölümde bir gün içinde geçen olayları okurken zaman karmaşası yaşasam da sadece bunun için bir daha okumayı göze alamadım, çünkü şu anda sonraki bölümlerde neler olacağının merakındayım. Benim kitabım Can yayınlarından, seviyorum şu küçük kırmızı kalbi. Belki küçükken kitap okumaya bu yayınevinin kitapları ile başladığım için, belki o sade kitap kapağı stilinden... Not: Babaannemin gelişi ile şu ailemiz için düşündüğüm biyografik minik ve belki de miniminicik roman...