Kayıtlar

Ekim, 2006 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şeytan marka giyer mi? Ne ironi !!!

Müjdemi isterim. Harvey Nichols açılmış. Şu dergi kapaklarını süsleyen model ve aktristlerin üzerindeki hemen herşey Türkiye'de de var. Artık alışveriş için Avrupa ve Amerika'ya gitmeye, Beymen'de bir ayakkabı yada çanta almak için sıraya girmeye gerek yokmuş. Kahvaltıdan sonra gideceğiniz Kanyon'daki mağazada alışverişinizi yapabilir, ayırdıklarınızı özel odada deneyebilir, oradan bir şeyler atıştırıp, duş alıp, saçınızı ve makyajınızı yaptırıp ayrılabilirmişsiniz. Fiyatlar birazcık uçukmuş ama bizim gibi refah ve enflasyonu yerlerde sürünen bir ülke için, timsah derisi bir çantaya 16500 Ytl vermek de zor olmasa gerek.Zaten bundan dolayı ülkemizin pek aristokrat !!! insanları daha ilk günden 800 bin dolar ciro yaptırmış mağazaya. Ancak bu mağazadan memnun olmayanlar da varmış. Herkes Chloe'dan çanta, Del'Acqua dan gece elbisesi, yada Ferragamo'dan ayakkabı alırsa, halleri nice olurmuş? Tabii sonradan aristokrat olunca stil sahibi olamayan nadide sosyetemiz,...

Tek suçu bıyıklı olmaktı.

Sabah evden çıkarken havanın kapalı olmasına aldanıp, o koca şemsiyeyi aldığı için canı sıkılıyordu. Günün yorgunluğu omuzlarına iyice yerleşirken elindeki şemsiye kadar , diğer elindeki bir torba ekmeği taşımak bile zor geliyordu. Bir yandan burnuna ekmeklerin taze ve sıcak kokusu gelirken , iftara az zaman kaldığını düşündü. Zamanında yetişirim dedi kendi kendine, birkaç sokak kaldı şunun şurasında. Stadı geçti, yokuş aşağı adımlarını sıklaştırarak yürümeye devam etti. Ne olduysa o zaman oldu. Birdenbire yedi sekiz polis üstüne çullanıp çekiştirmeye başladılar. Ne oluyor demesine fırsat kalmadan yaka paça polis arabasına doğru sürüklenmeye başladı.”Ben ne yapmışım” diye beğırdı ama sesini duyan yoktu. Son bir güçle “Şemsiyem, ekmeklerim düştü” diye bağırdı. Polisler yaka paça çekiştirmeye devam edince ellerinden kurtulmak için çırpındı. O çırpındıkça daha çok çullandılar üstüne. Bağırıp çağırmaya başladığı anda ise gözlerinde şimşekler çaktı. Sivil polisin biri burnuna kafa atıp kırm...

Doğum günü telaşı

Doğum günü telaşımız bitti. Çok kalabalıktı, eğlenceli ama kısacık sürdü. Ortalıkta dolaşan onca çocuk aynı bisiklet için tartışmadığı, biri diğerinin elindeki oyuncağı alınca diğerinin alanın arkasından koşup ısırmaya çalışmadığı, küçük arabaların havalarda uçuşmadığı zamanlarda gayet güzel oyun oynadılar, yaşıtları gibi pek bir şey yemediler, ve ancak canları istediğinde makineye poz verdiler. Oğluşun odasının altını üstüne getirdiler ama en azından annelere sofranın başında, babalara da sigara içebilecekleri alanda sohbet için bolca zaman bıraktılar. En küçükleri bir aylık bile yokken, en büyükleri 3 yaşını geçmiş olmanın güveni ile diğerlerinin peşindeydi. İlk doğum günü de ramazana geldiği için, geçen sene hazırladığımız onca şeyin çoğu kalmıştı, bu sebeple bu sene biraz daha az hazırlık yapmıştık. Ama açıkçası daha fazla yapmadığımıza pişman olduk. Özellikle de annemin enfes böreklerini. Anasına bak kızını al sözüne inanmamanız için canlı bir örnek olarak ben sadece kanapelere ka...

Ben mükemmelim, aaa sen değil misin?

Narsisistik kişilik bozukluğu tanı ölçütleri 1. Kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşır (örn. başarılarını ve yeteneklerini abartır, yeterli bir başarı göstermeksizin üstün biri olarak bilinmeyi bekler) 2. Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da kusursuz sevgi düşlemleri üzerine kafa yorar 3. “Özel” ve eşi bulunmaz biri olduğuna ve ancak başka özel ya da toplumsal durumu üstün kişilerin (ya da kurumların) kendisini anlayabileceğine ya da ancak onlarla arkadaşlık etmesi gerektiğine inanır 4. Çok beğenilmek ister 5. Hak kazandığı duygusu vardır: kendisinin özellikle kayırılacak olduğu bir tedavi biçiminin uygulanacağı beklentileri ya da bu beklentilerine göre uyum gösterme 6. Kişilerarası ilişkileri kendi çıkarı için kullanır: kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıf yanlarını kullanır 7. Empati yapamaz: başkalarının duygularını ve gereksinimlerini tanıyıp tanımlama konusunda isteksizdir 8. Çoğu zaman başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır ...

Habere gel habere.

Dün akşam haberler arasında dolaşırken, Show Tv de Cüppeli dolandırıcı hocanın canlı yayına çıkacağını duyup beklemeye başladım. Gerçekten de çıktı ama Defne Samyeli’yle değil, bir başka stüdyoda bir başka erkekle konuştu. Samyeli diğer stüdyoya bağlanırken, konuğumuz diğer stüdyoda, sebebini birazdan açıklayacağız dedi. Ben saf saf başka şehirde olduğunu düşünüyordum adamın. Meğerse dolandırıcı hoca kadınlarla konuşamazmış. Konuşsa da cemaat onu dinlemezmiş. Tabii haklı, kadın namahrem. Kadınlarla köpekleri bir tutan zihniyetten ne bekleyebiliriz ki? Önce adamın karşısına soruları korkar gibi soran çocuk gibi bir tipi çıkarttıkları için sinirlendim. Sanki adam aklansın diye oraya çıkmış. Ah dedim içimden, senin karşına şöyle Emin Çölaşan gibi adam çıkaracaklar ki sen o zaman göreceksin eğriyi doğruyu. Hoca konuştukça konuştu, aklınca kendisini aklayacak. İşte o zaman sinirim birden geçti. Çünkü koptum. Kırıldım. Çok komikti. Sanırım en son Cem Yılmaz’ın gösterisinde bu kadar gülmüştü...

Yiyin beyler yiyin.

Resim
Sabahları ayak üstü yaptığım kahvaltıya yetişiyor annem, biz çıkmadan Kerem'i almak için. Her sabah Hürriyet alır eve, dediğine göre 30 seneyi aşkındır her gün alırmış bu gazeteyi.Kahvaltı ederken gazete okumayı severim, ama sabah sabah canım sıkılmasın diye magazin ekinden başlarım önce. Gazeteye ise öğlen tatilinde iş yerinde netten bakar, yada akşam eve gidince yemekten sonra vakit ayırabilirim. Dünkü haberlerlerden sonra bugün ilk önce gazeteyi okumam lazımdı. Doğrusu beklediğimden de renkli haberler çıktı karşıma. Hürriyet'in yeni yazı dizisinde fotoğraflarıyla şu meşhur cemiyet ağasının pek mütevazi!!! yaşamı sergileniyor. Nette şuradan ulaşabilirsiniz. Ancak sabah gazetede çok daha fazla bilgi vardı.Gün içinde nete koyarlar mı bilmem. Bu dolandırıcının lüks yaşamını ağzım bir karış açık okurken, bunlara inananlara kızayım mı üzüleyim mi bilemedim. Düşünsenize yiyeceğinden arttırıpda cemaate yardım edip sevaba gireceğini zanneden bir sürü saf yada salak insanın paraları...

Ha ha haaaa!

Ben şahsen biliyordum. Benim gibi başka farkında olanlar da vardı. Ama birileri hala anlayamamıştı. Adamlar aleni yazıyorlar artık , daha ne yapmalılar onlar da bilemiyordur kesin. Bundan sonrası kapılarına gidip yalvardığımızda bizi kolumuzdan tutup k.çımıza tekmeyi basmak olur herhalde. Gerçi son zamanlarda istedikleri tavizleri ile öyle abarttılar ki hükümetten bile bunu anlayıp çark edenler oldu.Önceleri istedikleri şeyler bir şekilde kabul edilebilir şeylerdi. Her ne kadar pek yürütemesek de, "Eee Ab bu boru mu, değişeceğiz, bak ne güzel gelişeceğiz" diyerek kokoreçimizle falan uğraşmalarına ses çıkarmadık. Cidden ses çıkarmadım, ben zaten yemem öyle sakatat falan. Neyse sonra baktılar çabalıyoruz, Kıbrıstan başlayıp boğazlara geçtiler, üstü kapalı olarak 301 i kaldırın da Türklüğünüze rahat sövsünler derken, bir yandan da terör örgütünü beslediler. Bunlara da ses çıkarmasak herhalde abuk subuk istekleri de başlardı. -Ya bu Türkler bunları da okledi, kurtulmak için ne y...

Gündelik sıkıcı şeylerin verdiği eşsiz huzurdan sesleniyorum

Resim
Bazen hayatımızın sıkıcı olduğundan şikayetçi oluruz. Ama başımıza huzurumuzu bozacak en ufak bir şey geldiğinde, aslında sahip olduğumuz ve sıkıcı olarak tanımladığımız hayatımızın ne kadar huzur verici olduğunu hatırlarız. Hayatını sıkıcı bulanlar heyecan ister, fazla hareketli yaşayanlar ise huzur. Velhasıl biz insanoğlu hiç memnun olmayız. Ben de hayatımı sıkıcılıktan uzak tutmak için elimden geleni yapıyorum. Tabii benim sıkıcılıktan uzaklaşma yöntemlerim pek çok insna komik gelebilir, ne paraşütle atlıyor, ne raftinge gidiyorum. Sanırım ben daha basit şeyler arıyorum. Pek aksiyonsever biri değilim. Ama daha öncelerde de bahsetmiştim ya, iflah olmaz bir planseverim. Her şeyim planlı haftalar önceden ayarlanmıştır. Planlardaki değişiklikler beni huzursuz etmez ama mutlaka haberim olmalı, benim müdahale edebileceğim şekilde yer almalıdır. Her şeyimi listelerim, yazıp listelemezsem içim rahat etmez. Eve alınacaklar bile buzdolabı üzerindeki bir listeye eklenir, o liste ile markete g...

Boğazda zengin masalda fakir bir anneden inciler

Ayıp biliyorum. Ama itiraf ediyorum. Bu aralar çok iştahlıyım. Tahminen 56 kiloyla girdiğim Ramazan ayını 59 kiloyu geçerek bitireceğim. Ah o üç kilo kaç ayda veriliyor biliyor musunuz siz? Palavra efendim, haftada 3 kilo ver diyetleri. Aç kalman lazım bir hafta boyunca ki, benim 3 saat bile aç kalmam bir şişe pasiflorayla indirilecek yangınlara sebep olabiliyor. Midem nasıl aç kalmaya dayanamıyorsa, bu kadar çok yemekten de iflas ediyor. Son model çöp öğütücü gibiyim evin içinde. Hmmm annem bunu da pek iyi yapar, aman şu kalmasın, yazık bu pide de şimdi bayatlar diyerek her sabah kendime verdiğim artık akşamları sadece salata ve meyva yiyeceğim sözümü de çöpe atıyorum. Ancak bu sabah yenmiş küçücük, peki pek o kadar küçücük olmasa da küçük bir parça köşe ekmek içinde peynir ve çaydan sonra bugün çok dikkatli olacağım, ve şu gördüğünüz çilli elmayı yiyeceğim abur cubur olarak. Tamam belki bir kaç tane de kakaolu bisküvi. Ve yediğim her şeyi bir yere yazacağım, gün sonunda okunduğunda e...

Öhö öhö! Ciddi konulara anticiddi bir perspektif temalı sempozyumu açıyorum.

Hani bir ara söylenir dururduk. Olmaz ki canım elimizi sallasak bir şarkıcı türkücüye çarpacak diye. Korktuğumuz gibi olmadı çünkü bir çoğu ilk singlelarının arkasından dökülüp gittiler. Bence asıl tehlike başka. Ben 10-15 yıl sonra elimizi kolumuzu sallasak milletvekiline çarpacağını düşünüyorum. Ciddiyim. Düşünsenize bugüne kadar her hükümetle gelip o caaanım ceylan derisi koltuklara gömülüp uyuyan çoğu milletvekilinin bir dahaki seçimlerde emekli oluvermesi ile listeye yeni milletvekilleri katılıyor. Eski milletvekilleri 1 ay vekillik yapmış olsalar bile birdenbire ömür boyu emeklilik ikramiyesi almaya hak kazanıyor. Az buz da değil, her seçimde 500 milletvekili ve her seçim sonrası zamlarla kat be kat artan maaşları, Başkentteki sağlık giderleri ve daha kim bilir ne avantajları. İyi iş yani. Hem bu işi yapmak için meclise gelmene de gerek yok. Duyarsınız haberlerde. Hükümetin faydasına işleyecek bir konu olmadıktan sonra ancak 100-150 milletvekili gelir karar almak için meclise. E...

Bugün şikayetim var.

Bu haftasonu çok zordu. Zor işte. Hayat zordu. Eşimin sigarasızlık başına vurmuşken, oğlumun son kalan dişi çıkmak için uğraşıyor, bundan dolayı uyumayan oğlum gittikçe huysuzlaşıyor üstüne bir de burnu tıkanıyor, bütün bunlar olurken yardımlarına alıştığım annem haftasonu için teyzeme gitmiş bulunuyor. Arabanın anahtarı kırıldı, yedeği bulamıyorum. Sonuç: Arabasız kaldık. Kombide bir sorun var, pazar günü nasıl halledebileceğimi bilmiyorum. Sonuç: Kombisiz kaldık. Oğluş bir türlü uyumuyor. Sonuç: Bu haftasonu feci uykusuz kaldık. Bu haftasonundan aklımda kalan tek başarı, oğluşu biraz hava alsın diye dışarı çıkardığımızda bir şeyler yemesi, güneş alması ve ilk sinema deneyimimizi "Arabalara" giderek ve neredeyse yarısına kadar salonda kalarak başarmış olmamız. Ben bu huysuzlukla girdiğimiz gibi çıkarız diye düşünüyordum. Bütün hafta haftasonunu iple çek, sonra pazar akşamüzeri pazartesi sabahı olsada şirkete gidip ayaklarımı uzatıp kahvemi içsem diye hayal et. Nasıl bir kıs...