Kayıtlar

Aralık, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2008 HARIKA BIR YIL OLACAK...

Resim

I have a dream !

Kuzenle kucaklarimizda birer bilgisayar los salona oturmus nette geziyoruz. Nadiren actigim msn de sadece o online. Yok, birbirimizle konusmak yerine chatlesmiyoruz, en azindan simdilik. Ama yakindir oyle bir nesil geliyor arkadan, bu seyahatte bolca sahit oldum. Sacmasapan seylere guluyoruz, okudugumuz seylere yada hatirladiklarimiza, iyi geliyor boyle eski gunlere donmek. Zaman uzaklastiriyor bizi, yasam sartlari, mesafeler... O bizim tasinacagimiz ulkeye gelecek, biz de onun yasadigi ulkeye gidecegiz, onlari hayal ediyoruz. Dusunuyorum, bu sene mutlaka Misir, Italya ve Kanada seyahatleri yapmaliyim diye. Zamanlamalarini hesapliyorum, calismiyorken yazlik da mi tutmali ne? Sadece seyahatler degil tabii, kendi adima cok dilegim var yeni yildan, Misal ikramiye bana cikabilir oncelikle. Sonra su iceride burnundan zor nefes alan oglusa oncelikli bir dilegim var. Hic hasta olmadan gecirilecek bir yil. Iyi bir is kurayim kendime. bir dil daha ogreneyim. istedigim gibi bir ev bulabileyim. H...

Her şeyin yenisi mi güzeldir?

Öyle ümit edelim. Benim gibi geçmişe sadık insanlardansanız bu sözleri sarf etmek sizin için de zor olabilir. Ama geleceğe bakmalıyız her birimiz. Geçmişten öğrendiklerimizle. Yeni yılda Allah'tan dileğim çok. Ama belki de bir tek dilek yeterli olacaktır. Bir anahtar. Tüm kapıları açacak olan. Merhamet diliyorum ondan. Her birimizin içine biraz daha serpiştirsin. Belki o zaman bu kadar korkunç şeyler yapmayız birbirimize. Bu kadar acıtmayız canımızı. Bu kadar kötü düşünüp, pis kokulu konuşup, kendimizden tiksinmeyiz. Kabus gibi dünya. Belki de benim dileğim bir Ütopya. İçinde barış olan. Çocukların savaşta yaralanmadığı, sevdiklerini kaybetmediği, açlıktan ve hastalıktan kırılmadığı, çalıştırılmadığı bir yer. Törelerin bittiği, kadınların zorla kapatılmadığı, satılmadığı, kullanılmadığı, şiddet görmediği bir yer. İnsanların açlık sınırı altında yaşamadığı, horlanmadığı, aşağılanmadığı, fakirlerin fakirleşip zenginlerin çıkarları için oy kullanmadığı bir yer. Eskiyi hiç özlemeyeceği...

Yollarda

Gun yollarda gecti. Oglusla Pamukkaleye dogru yola ciktik. Dunyayi kurtaran adam da mekan olarak kullanilmasi muhtemel bir otobusle geldik buralara. Haliyle oglusun cani hic sikilmadi. Babaannemle yillar sonra bir yilbasi daha gecirecegim, bilmem bir daha tekrarlayabilir miyiz. Yeniden cocuklugumu hatirlatan evde kuzenle ve sevdiklerimle olmak garip. Ama guzel... Not: Bu hafta bu klavye ile yazacagim mecburen...

Üzgünüm...

Bugün İzmir' de son günümdü. Üniversiteden arkadaşlarımla buluşacaktım ama herkesin işi gücü var, uzun zamandır görüşemediğim bir arkadaşımla buluşabildik ancak. İyi de oldu. O burada bir çok arkadaşımla görüşebiliyor az da olsa. Haberleşiriz herhalde. Canım ne zamandır acılı ekşili çorba istiyordu, yanına tavuklu noodle. Oradan kalkınca birer Türk kahvesi içtik, eski günleri anarak. Özlemişiz üniversite günlerini. Çok özlemişiz, çok... Sonra ışıklandırılmış vitrinlere bakarken bir kesekağıdı kestane ısmarladım kendime. Yalnız başıma dolaştım caddeleri. Ne özlediğim kuzenimle buluşabildim, ne görüşürüz dediğim yeni ve eski arkadaşlarımla. Geç kaldık haberleşebilmek için. Yarın için biletimi aldım. İstesem daha çok kalabilirdim burada. Yada yılbaşı için gittiğim yerden buraya tekrar dönebilirim tekrar. Ama ne kadar geciktirebilirim ki dönüşümü? Uzattıkca acı verir ya herşey. Benim İzmir'e vedam bu belki de. Bahar aylarında taşınabiliriz uzaklara. Eğer öyle olursa gelemeyebilirim...

Buluşmalar

Herkes çalışıyor. Ben hariç. Tembelim ben belki ama bir o kadar da özgür. Her şeyin bedeli var. Bir yere bağlanıp çalışırsan özgürlüğün sonu geliyor, özgür olduğunda başka şeyler eksik kalıyor. Özgürce çalışabileceğim işlerin hayalindeyim şimdi. Geçen gün Demet'le buluştuk. Her zamanki gibi kaynattık. Ve son zamanlarda ne zaman birbirimizi görsek aynı şaşkınlığı yaşadığımızı fark ettik. O yıllar önce Çeşme kaçamakları yapıp sabahlayan kızlar biz miydik? Ben de bir canavar, onda ikiz canavarlar. Başa çık baş edebilirsen. Bir kaç söz verdiğim arkadaşımı aradım, ayarlayabilirlerse görüşeceğiz. Bu akşamüzeri Topluiğnemle görüştük. Bir araya geldiğimizde konuşacak ne çok şey buluyoruz? Zaman yetmedi, bir kaç parfümeri sonrası, söz vermiştim erken döndüm. Beni Snowwhite'a benzetti saçlarım ve tacımdan tevekkeli. Komikti... Beyonce bile kurtaramaz o parfümü, Diamonds'ın herhangi bir parfümden farkı yok ne yazık ki. Topluiğnenin tespiti ile kişiliksiz bir parfüm. Covet durdukça değ...

İzmir'de sevgili ile bir hafta...

İzmir'e çok veda ettim. Ama tilkinin dönüp dolaşacağı yer misali kendimi hep bu şehirde buldum. 1 haftadır İzmir'deyim. Küçüklüğümün İzmir'i değil artık. Öğrencilik günlerimin İzmir'i de değil. Şimdi gittiğimiz yerler başka, yaşadıklarımız bambaşka. Belki sadece arkadaşlıklar baki kalmış burada. Bir haftanın 3 4 günü yatakta antibiyotik yüklemesi ile geçti zaten biliyorsunuz. İzmir buzzz gibiydi. Ayağa kalkar kalkmaz arkadaşlarımızla buluştuk bir koşturmaca içinde. Her gece bol balık, bol rakı, Güzelbahçe'de şömine eşliğinde kahve ve kestane. Kerem'i de alıp makarna pizza çıkartmaları. Son olarak Pier'de soğuk havada kedi gibi güneşin altına kıvrılarak denize karşı sıcak bir şeyler içebildik. Yiyip içmek dışında bol sohbet vardı sadece, özlemişiz birbirimizi, doymaya çalıştık sevgili ile. Bugün yine ayrılık var. İzmir yalnız kalacak yine...

Nice bayramlara

Resim
Kansız, acısız, şekerli lokumlu olsa her bayram... Olsun, sağlıkla, pür neşe, sevdiklerimizle kalabalıklar içinde... Her birinize iyi bayramlar dilerim, benden önce davranıp bayramımı kutlayanlara çift kaşarlı olsun İzmir'den Kumrular... Sevgilerimle...

Ara...

Cts akşamı İzmir'e vardığımızda sürpriz yapıp sevgili karşıladı bizi ama sevincimiz kursağımızda kaldı, o zamandan şu ana kadar 38 küsuratlı ateşlerle yatıp durduğumdan tabii. 3. gün biraz olsun ayağa kalkıyorum. Beynim zonkluyor. Boğazım şiş. Kulağıma vuruyor ağrısı. Uyku. Halsizlik. İştahsızlık. 3 antibiyotik. Not: Yorumlarınızı aldım cvp layamadığım için özür. Dip not: Kerem'in hastalandığında bir şey yiyememesini anlıyorum şimdi. Dip sos: Sizin iyi dilekleriniz her zaman iyi geliyor.

My way

Evet bu günlerde biraz tembelim. Biraz mı? Hem de çok. Bu sefer İzmir'e gidişim bir başka. Orada uzun bir tatil bekliyor beni, işten izin alıp gitmelere benzemez. Sevdiklerim bekliyor. Yıllar sonra yine sevgilimle buluşacağım yer orası. Eşine sevgilim diyenlere gıcık olanlar diye bir grup var mı feyzbukta? Yoksa açın. Ciddi bir kitle var, nedense??? Oysa eşime kızdığımda başka yakıştırmalar yapıyorsam içimden, onu çok özlediğimde sevgilim diye de çağırabilirim onu. Kime ne? Neyse, bu seyahat başka. Stressiz olacak sanki. Sakin. İstediğim gibi... İşte bu da benim yolum. Robbie'ciğim anlatsın her şeyi... Ben bavulumu alayım. Not: Hayırdır ben haz etmezdim bu yutup dan, pek sıkı fıkıyız son bir kaç yazıdır. Ama sadece sesi dinleyip şu suratın takındığı süper mimiklere hayranlıkla bakmaktan geri kalmayın istedim. Yokse ekrana tek dalıp giden ben miyim?

Benim kavgam kendimle...

Saçlarımı kestirdim dün. Artık kulak hizasındalar. Bir de kahküllerim var, oldu mu sana Leon'daki Mathilda'nın 33 yaşına gelmiş hali? Bu aralar mutfağa merak saldım ya, kilo da mı aldım ne? Bir kilo bir kilodur, bahara yine detokslanırım diyerek kendimi sıkmıyorum ama umuyorum annemin dediği gibi yıllar geçtikçe daha kolay kilo almam. Bavulumuzu hazırladım. İstikamet İzmir. Sonra bir kaç gün Pamukkale. Yılbaşının ardından bir kaç gün Antalya görünüyor ama olur mu bilmem. Nitekim benim gibi 6 yıllık kalkınma planı ve 6 aylık ajandası o günden belli olan bir insan bile çocuklu yaşama geçişte plansız programsız yaşamayı öğrendi ya, hayat artık "Ya nasip" lerle geçiyor. Hatta "Kısmetse olur " da diyebilirim her şeye. "Hayırlısı" nasıl ? Her şeyi kadere bırakmış durumdayım şu günlerde. Evet çekinmeyin söyleyin, ben de kendime şaşıyorum. Kafamda bin tane hikaye var ama ben ekrana bakıyorum, o da bana bakıyor. Anlaşılan bu aralar şimdikilerin tabiri ile ...

5. gün de sessizlik...

Oğlum hasta. Bir kaç haftadır bir iyileşiyor, bi yenisine yakalanıyor. Artık ne kadar üzüldüğümü, uykusuz kaldığımı, kafamı toparlayamadığımı anlatmayacağım. Ben anlatmaktan insanlar dinlemekten bıktı. Ne var ki çocuklar böyle büyüyor diyor herkes. Ama gel gör ki bu lafların geceyarısı ateşi yükselmiş çocuğun başında çaresiz beklerken hiç bir anlamı kalmıyor. İzmir'e gitmeye sayılı günler varken, günlerim oğluşla başbaşa zaman geçirerek, film izleyerek ve ellerim kilitlenmiş bir kelime yazmaktan aciz ekrana bakarak geçiyor. Beklerken düşünecek çok zamanı oluyor insanın, yalnızken dostunu tanışını nasıl da ayırıyor, geçmişe ne çok dönüp bakıyor. Bir de annesini daha iyi anlıyor. muş...

Beklemek...

Güçlük kolaylıkla beraberdir, kendine gel, ümidi bırakma! Akıllı insan bilir ki, ölümün arkasında bile daha güçlü bir hayat beklemektedir. Mevlana Bir kaç gündür daha sessizim.Sakin mi? Hayır. Bekliyorum. Neyi? Eşim bir süredir yurtdışında. Onun gelişini. İzmir'e gidişimizi. Şu yazdıklarımı toparlayabilmeyi. Sanki beklemekle toparlanacak. Zaten beklemek zor. Ama yaşlandım mı ne, günler bir o kadar da hızla akıp gidiyor. Annem de babaannem de bana yıllar geçtikçe günlerin de daha hızlı geçtiğini söylerdi. Doğruymuş. Bazen kendimi 20 yaşında hissediyorum, bazen 70. Yaş 35 şiirini bile söyleyemeden. Hayattan çok şey beklemiyorum ama 2 piyango biletim ve bir de hiç adetim değilken oynadığım bir sayısal kuponum var. Oysa şükredecek de çok şeyim var. O zaman fazlasını niçin istiyorum? Para her şeyi satın alabilir mi? Hayır benim istediklerimi değil. Sanırım hayattan çok şey değil az ama zor şeyler bekliyorum. Daha çok bekleyecek miyim?

Norah Jones bu konuya yakışıyor...

Googleboy beni blog konusunda sobelemiş. Mimleri çok severim zati, elimden geldiğince hızlı cevapladım. Ben bu satırları yazıyorken Cry 'ın araması da çok şeker oldu. Burada tanıştığım insanlarla bunca şeyi paylaşabilmek harika. Kim bilebilirdi ki blog yazmaya başladığım günlerde, tüm bu insanlarla karşılaşıp bir şeyler paylaşacağımı, yazdıklarımı paylaşmaktan bu kadar zevk alacağımı ve burada okuduklarımın bana katacaklarını??? Blog yazmaya ilk defa nasıl başladın? 2005 başlarında bir gazetede okuduğum haber üzerine başladım. Mtlda’nın anlattıkları çok hoşuma gitmişti. Blog yazılarının konusunun belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor musun? Yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorsun? Blogu bir nevi günlük yada kendime ait küçük bir gazete gibi kullanınca, belli konular içerisinde kalması için kısıtlamıyorum kendimi ama belli bir çizgide olması için çok özen gösteriyorum. Gerek tasarım, gerek içerik beni yansıtsın istiyorum. İçimden geldiği gibi yazıyorum ama kullandığım di...

Bir zamanlar "süperkadın"dım...

Resim
Kadın olmak zordur. Çok zor. Özellikle günümüzde. Erkeklerin bir çoğuna göre kadın olmak kolaydır, hatta eğlenceli, belki de ayrıcalıklı. Gerçekten de öyle mi sanıyorsunuz? Yoksa biz kadınlar öyle bir yanılgıya düşmenize mi sebep oluyoruz farkına bile varmadan. Ben de bir kadınım. Yaşamının kolay olduğunu düşündüğünüz kadınlardan biri. Oysa kadınlar tarih boyunca hayatı tırnaklarıyla kazıyarak yakalayabildiler. Var olmak bir mücadele oldu onlar için. Çalışmak, çabalamak, çok daha çok, her zaman eskisinden de çok. Ve sonunda günümüzün süper kadınları çıktı ortaya. Bu bir virüsün sebep olduğu bulaşıcı bir hastalık gibi. Adeta bir yarışma. Ama aslında bir mecburiyet. Bizden bekleneni karşılamaya çalışırken, aynı zamanda kendi isteklerimizi de gerçekleştirebilmek ve tüm bu kargaşanın içinde yüzyıllardır içimize işlemiş olan o daha iyisini bulabilme dürtüsü ile savaşmak kolay mı? Hiç kolay değil. Ben de bir süper kadındım. Daha doğrusu bu hastalık, alışkanlık, zorunluluk, adını ne koyarsan...