Kayıtlar

Haziran, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Biraz erken bir bluğ çağı alarmı.

Dün oğlum bana bir konuda sinirlenip" Sen bana neden karışıyorsun ki" dedi. Hem de kaşlarını çatarak. Bu arada " Kung Fu Panda" ya gtmek istiyor, bense sıkı bir Angelina hayranı olarak "Wanted" a. Ama anladığım kadarı ile 3.5 yaşındaki ufak ukalanın benden önce Angeline filmlerine gideceği günler yakın, baksanıza şimdiden 13 yaşındaki sivilceli bluğ çağı delikanlılarının laflarını kapmış bile. Şimdiden boşuna bluğ çağı için stress yapmıyormuşum değil mi? Dip not: Erken ergenlik diye bir şey var. Çocuklarımızı Allah korusun ama var işte. Ne yazık ki var, belki yediğimizden, belki içtiğimizden, belki teknolojinin yan etkileri, bilim adamı değilim bilmiyorum. Tek bildiğim korkutucu olduğu. Şuradan bilgi edinebilirsiniz.

Meee

Maç iyiydi hoştu, hatta ilk kez bu kadar iyi oynadık ama, Rüştü hediye etti Almanlara, bizimkiler ne yapsın? Olsun, 1111 koyuncuğun göreceği gün varmış daha...

Kan lazım bize kaaaannn !!!

Yok bu sefer gerçekten yenilelim. Gerçekten. Çünkü hiç bir şey değişmediği gibi, daha da abuk subuk haberler duymaya başlıyoruz. Kana susamış vampirler gibiyiz. Kan görmek istiyoruz, kan kokusu almak, kan akıtmak. Korku filmi adı çıkar bu yazıdan. Addicted to Blood. Doğru mudur bilmem, bir yerde okuduğuma göre bu maçı alırsak 200 küsür kurban kesilecekmiş. Şaka gibi. Ceylanların soyu tükeniyor, koyun, kuzu da öyle bir tehlike yok diye mi? Kurban dinimizde fakir fukaranın boğazından et geçmesi için belli dönemlerde kesilir. Peronda, sahada, yada alakasız başka bir yerde kesilmez. Gösteriş yapılmaz. Bunu düşüncelerimden dolayı bazılarının kendisini benden daha müslüman gördüğünü bile bile koca adamlara anlatmam komik oluyor tabii. Ama durum budur. Garipsememek lazım tabii. Her maç sonrası birilerinden kan akıttık. Kan dökmeye o kadar alıştık ki. Cuk oturdu uydurduğum filmin adı...

Sardunya

Bugün evime çiçek aldım. Ne var bunda diyebilirsiniz. Aslında çok anlamı var. Bir eve çiçek almak, o evi benimsediğiniz, orayı yuva bildiğiniz, oraya alıştığınız anlamına gelir. Bir eve çiçek almak işte bu sebeple çok önemlidir. Eve çiçek aldım :)

4-2

Lütfen adabımızla sevinelim çünkü gerçekten insanı gülümseten şeyler bunlar, kursağımızda kalmasın. Bir önceki maç gibi süper bir maç, süper bir sondu. Bizde seyrettik maçı, Hırvatlar atınca ümidi kesti herkes , giydi ayakkabılarını, tam kapıdan çıktılar ki golü attık. Haydiii tekrar içeri. Bu aralar hislerim kuvvetli herhalde, maçın ortasında bu maçı penaltılarda biz alırız demiştim , öyle oldu. Tıpkı bir önceki maçın sonunu tahmin ettiğiim gibi... Temennilerim de gerçekleşir inşallah.

A MAN TAN RIIIIIIIIIMMMMMMMMMM !!!

Resim
Biliyorum geç kaldım ama bayağı arkadan takip ediyordum. Nihayet geçen gece sezon finalini izledim ve sonunda şok oldum. 5 sene sonra Gabrielle'in hali nedir öyle? Doğrusu her şeyi yer yutarım ama buna resmen bir arkadaşımın çöküşü gibi üzüldüm. Oysa ne var ki değil mi? Hayatta da hep bir şeye özenen insanların başına tersi gelir. Gabrielle'e bir zamanlar burun kıvırdığı küçük şişko ikizler ! "Ayakkabılar benim çocuklarım" demişti, pek sevmiştim bu sözü. Herneyse nereden nereye. Bir nevi Bree gibi günler önceden hazırlanarak gittiğim ve oğluşu hazırladığım okul görüşmemiz iyi geçti. Ve şaşırtıcı bir şekilde bir kaç günde kabul haberimiz geldi. Bu okulun methini duydum, bunu düşünerek belli bir muhitte ev istedim. Okula yürüyerek gidip gelebileceğiz. Gerçi her şey Kerem'e bağlıydı. İlk günlerdeki huzursuzluğu olsa kucağımda surat asar inmezdi ama neyse ki biraz alışmaya başladı buraya. Öğretmen pozitifti. Okulda harika oyuncaklar vardı. Öğrenci azdı. Ben elimden g...

Vazgeçtim, bir sonraki maç yenilelim...

Aptalca. Zaten bütün batıl inançlar aptalcadır. Aslında buna da tam anlamıyla bir batıl inanç diyemeyiz ama başka bir isim bulamıyorum bunun için. Ne zaman sevinsek, ne zaman ki başımıza iyi bir şey gelse, biz bir şekilde içine ederiz biliyorsunuz. Sevinmeyi bilemeyiz. Ne zaman bir maçı alsak, birileri ölür. Bu sebeple de ben ne zaman bir milli maç olsa birileri ölecekse kaybedelim gitsin, insan hayatından değerli mi diye düşünürüm. Bu maçta düşünmedim. Biri daha öldü. Bir çocuk. Evet biliyorum aptalca ama şimdi galibiyetimiz için üzülüyorum. Maçı izlerken o inandığım sözü söylemediğim için pişmanım. Benim suçum mu? Değil. Silahlanmayı yasaklayacağına özendiren, şiddet içerikli dizilerin yayınlanmasına izin veren, eğitimsiz, cahil, bilgisiz ve en fenası düşüncesiz bir sürü çocuğun nasıl yetiştiğini düşünmeden çok çocuk yapmamızı salık veren zihniyetin suçudur bu. Asıl katil onlar. Bu yazının bir faydası var mı? Yok. Bir sürü köşe yazarı yıllardır yazıyor faydası olmadı, bunun mu olacak...

Haftasonu

Resim
Öncelikle söylemeliyim. Dün akşam çok eğlenceliydi. Doğrusu eşimin yeni formasının uğursuz geldiğini düşünmeye başlamıştık ki 2-0 yenilirken 3-2 öne geçtik. Arkadaşlarımıza yemeğe davetliydik, maçı orada ZDF den izledik. Spiker biz yenilirken Türkler her an durumu tersine çevirebilir, daha önce de bunu görmüştük demişti zaten. Portekiz Pub da izlediğimiz maç hayal kırıklığıydı ama bundan sevinerek ayrıldık. Gelirken ben neden forma almadım diye hayıflanıyorum şimdi. Onun dışında haftasonu da oldukça eğlenceli geçti. Deniz, kum, havuz, güneş, mangal keyfi, çayır çimen, balık malık... Rakı bile vardı :)

İstiğfar et şekerim yoksa ben istifra edeceğim...

Geçen gece Star haberde Prof. Öztürk ilginç açıklamalar yaptı. Doğrusu kuşkulandığım konuları bir profesörden duymak iyi oldu. Türbanın aslında müslümanlığın gerektirdiği baş örtüsü ile alakası olmadığını, tam tersine bir rahibe kıyafeti olduğunu, bu tip şekillerin va akımların, ve tabii şu geçtiğimiz günlerde ortaya çıkıp adeta keşke sömürge olsaydık diyen kızcağız gibilerinin bir takım ülkelerin modernize edilmiş haçlı seferi olarak yorumladı. Doğru veya yanlış, ben gerçeklik payı görüyorum. İşte o sebeple her defasında konu türban olunca bunun inançla değil, siyasetle ve hesaplaşmalarla alakalı olduğunu anlatmaya çalıştım. Başını kapatmak isteyen kapatır ama niçin hiç bir müslüman ülkenin kapatmadığı şekilde? Şükür hiç bir zaman Allah'la arama kimseyi sokmadım, tarikatlara girmedim, kendimi şekillere sokmadım, ve hiç bir zaman o kızın ekranlara çıkıp söylediği gibi atalarıma ve tarihime küfretmedim. Kız Ata'yı değil Humeyni amcasını seviyormuş. Kimseyi zorla sevdirecek halim...

Anneme sigara içtiğimi söylemeyin, o beni Yeşilay’cı sanıyor…

Sigara içiyor musunuz? Cevabınız hayır ise ne mutlu size. Hiç kullanmadıysanız hayranlığımı ifade etmeliyim. Evet ise, yazının başında söyleyeyim kimseyi yermek değil amacım. Ben üniversite yıllarında uzun bir süre sigara içtim. İnanın bana itiraf ederken bile nefesim daralıyor. Hem öyle böyle değil, günde bir paket, en sertinden. Hala annem bir zamanlar sigara içtiğimi bilmez. Bıraktıktan sonra bile söyleyemedim. Çünkü benim başladığım dönemlerde o da yeni bırakmıştı, ve zararlarını anlata anlata bitiremiyordu. Öğrense ne olurdu? Çok üzülürdü eminim. Nasihatlarını yada içten içe bana kızmasını boş verin, çok üzülürdü. Düşünsenize sizin çocuğunuz daha genç bir delikanlı yada genç bir kızken karşınıza dikilip sigara içiyorum dese? Sizin de hoşunuza gitmez değil mi? Ben zamanla azaltarak, evlendiğim sene bıraktım. 9 yıl olacak. Zor değil miydi? Zordu tabii. Hele benim gibi Türk kahvesinin yanında seviyorsanız çok zor. İçmemeye alışıyorsunuz ama yıllarca o kahveyi içerken aklınıza geliyor...

Kim daha "İnsan" ?

Resim
Hemen cevabı vereyim. Hayvan diyerek geçtiğiniz, dikkate almadığınız, canları yokmuş gibi davrandığınız, yollarda tekmelediğiniz, çocuklarınızı onlarla korkuttuğunuz, evdeki yemeklerinizi çöpe dökerken aklınızın ucundan dahi sokaklarda aç dolaştıklarını düşünmediğiniz , ve nihayetinde belki ama belki hastalanır da bizi ısırır diye düşünerek acımasızca öldürdüğünüz, ama aklınızın ucundan bir dakika dahi aşılatıp onları hastalıktan korumayı düşünmediğiniz hayvanlar var ya. İşte onlar sizden daha insan !!! Bu yazıda bir aşağılama var mı? Evet var. Bunları yapanları ben de hiç acımadan aşağılıyor, insandan saymıyorum. Az bile yapıyorum. Ne vicdanlarımıza, ne dinimize inançlarımıza, ne de akıl sahibi insan oluşumuza sığdırabiliyorum. Ama tabii anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az. ... Bir reklam var ekranlarda. Bir araba reklamı. Hani küçük çocuk ve köpeği karşı kaldırımlarda kalıyorlar da, kırmızı ışıklarda duran yanlardan kapıları açılan arabalar, kapılarını açıp ...

İnsan yurdundan ayrılınca bir fena oluyormuş...

Burada bir Portekiz Pub var. Geçenlerde bilardo turnuvası yaptılar, ben de ve hatta kendisi de eminim beklemiyordu ama o iş yorgunluğu ve oğluşun engellemeye çalışsam da müdahalelerine rağmen eşim kazandı. Ödül 20 şer bira hakkı yazılı iki kart. Finaldeki İngiliz'in yenilince suratı fena düştü. Bari dedim şu 20 sini rakiplerine ve izleyenlere ısmarla da Türk'ün gücü kadar misafirperverliğini de görsünler. Şimdi 20 bira hakkımız var. Hani diyorum, bayrağımızı alıp maçı izlemeye oraya gitsek mi? Kalananı da kazanınca moraranlara ısmarlarız. Ah, gelmeden şu milli takım formlarını da alabilseydik...

İyi ki globalleşiyor dünya

Yabancı bir yerde yaşıyorsanız, alıştığınız, bildiğiniz yada duyduğunuz markalara ulaşabilince bu cümleyi kuruyorsunuz. Bildiğim markaları, kullandığım lezzetleri, hele Türk markalarını gördükçe sevdiğim birini görmüş gibi mutlu oluyorum. Hele bir de diğer mallar, bildiğiniz dilde etiketli değilse çok zor. O zaman da çare iyi bir market bulup, fiayatları karşılaştırmak. Hangisi daha pahalı ise, o daha iyi mantığı. Hal böyle olunca da her şey pahalıya alınıyor. Neyse zamanla öğreneceğiz. O zaman fiyat yazmayan bakkal amca da beni kazıklayamayacak. Keşke biraz pazarlık yapabilen biri olsaydım...

I love Clorex

Efenim, oturacağımız ev dublex. Temizlik kolay değil. Hele o eve yerleşmek hiç kolay değil. Dolayısıyla biz buraya gelmeden önce eşim arada bir, bir kadın tutarak temizlik yaptırmış. Velakin, bana pek üstten üstten yaptıklarını da söylemişti. Biz buraya gelmeden bir gün önce tekrar temizlik yapılan eve girdiğimde en azından tozlu dolaplara kıyafetlerimin tepilmiş olmamasını dilerdim. O iki günü ellerim su toplayana kadar temizlik ve yerleşme ile geçirdim. Herneyse geçtiğimiz gün teyzeyi yine çağırdık, ille de neden o diye sormayın, buradaki dili bilmiyorum ki derdimi anlatayım. Teyze geldi, iyi hoş, işe girişti ama, ben her yere ayrı bez verdikçe kendi bezlerini çıkarıyor. Bak diyorum bu lavaboya, bu tuvalete, bu küvete falan filan... Abuk subuk yerleri alakasız bezlerle siliyor. Saçlarım diken diken, kadını kaçırmak da istemiyorum. O İngilizce bilmiyor, ben de onun dilini. İşaret dili ile anlaşıyoruz, salakça taklitler yapıyorum yada uygulamalı gösteriyorum herşeyi. Koca mutfağı bir s...

Miço Aslı

Ben de gemideyim, siz neredeyim zannettiniz ? Ya siz neredesiniz ? Akdeniz'e, Greenpeace'e, geleceğimize destek verin. http://www.bendegemideyim.com/

Veni, vidi, vici...

Yolculuk hiç tahmin etmediğim bir şekilde bir günümüzü aldı. Hem stress, hem çenesi düşen oğluş, hem hava değişimi, hem de 50 kiloluk yüküm ben de ziyadesiyle yorgunluk yaptı. Evim asimetrik, ya dünyanın en beceriksiz mimarının, ya da hayatındaki ilk tecrübesini edinen acemi bir mimarın eseri ama neyse ki evin içi gayet güzel, eşyaları internetten de olsa iyi seçebilmişiz. Bavullara sığdırdıklarımı yerleştirdim ama eksik o kadar çok ki ! Bu akşam alışverişe çıkacağız. Ne kadarını alabiliriz bilemiyorum. Baştan bir ev kurduğunuzu düşünün. Neyse ki semtimiz iyi. Şehrin trafiğinden çok uzakmışız gibi, sessiz sakin bir sokakta. Eşim sokak arası evlerden hoşlanmıyor diye cadde üzeri bakıyordu, iyi ki bulamamış. Farklı bir kültür. Başka bir dil. Bu konuda ser veririm sır vermem burada. En azından şimdilik. Ama benim için ilginç olacağı kesin bu deneyimin. Evi yerleştirmeye çalışıyorum, bu arada sözde dün temizlenen evi temizlemeye çalışıyorum, ve her yerim feci halde ağrıyor. İşlerimi topar...

Sil baştan başlamak gerek bazen...

Hayat bir oyun gibi. Belki de biz çok ciddiye alıyoruz. Bugün varız yarın yok. Bugün buradayız, yarın çok uzaklarda. Bugün sevdiklerimleyim, yarın yeni insanları tanımak için yollarda. Bu şarkı tüm sevdiklerim için. Beni seven herkes için. Özlediğimizde dinleyip birbirimizi anabilmemiz için. Hiç olmazsa buradan haberleşecek olmamızın tesellisiyle. Belki yarın, belki yıllar sonra ama mutlaka görüşmek üzere.