Kayıtlar

Aralık, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hepi niv yiırsss...

Resim
Aşk, dost, sağlık sıhhat, şans, bereket, hayal, mutluluk, huzur, lezzet, ağız tadı, müjdeler dolu yeni bir yıl diliyorum. Eşe, dosta, akrana akrabaya, çoluğa, çocuğa, arkadaşlara, sana bana. Nice yıllara...

Yeni yıl şiiri- Söz

Bilirsiniz sözümde hep durmuşumdur duracağım Sevgilime sözverdim ben yirmi yıl yaşayacağım Düşmanlarım sevinmesin yirmi yıl sonra yok diye Belli değil yirmi yıla ne zaman başlayacağım. Aziz Nesin

Yeni yıl şarkısı- Roundabout

Resim

Ayrılık, her şiir-i muhabbetin son mısrasıdır...

Ayrı kalmak aşka iyi geliyor. Tecrübeyle sabit. Şimdi de ayrıyız. Özledik... Biz birbirimize özgür zamanlar veririz. Arkadaşlarımızla ayrı yerlerde ayrı zamanlar geçirebiliriz. Farklı şeylerden hoşlanabiliriz. Her daim dip dibe zaman geçirmeyiz. Birbirinden ayrılmayan çiftler anlayamaz bizi. Bizim de onları anlayamadığımız gibi. Bunca yıldan sonra nasıl bu kadar iyi anlaşıyorsunuz diyorlar. Çözüm bu arkadaşlar. Biz birbirimizi yemiyoruz, tüketmiyoruz, sıkmıyoruz. Zaten fazla bir arada olunca birbirini yemeye başlıyorsun, niçin bıktıralım birbirimizi? Velhasıl bu aralar arkadaşlar arasında çok muhabbeti olduğundan yazıyorum, budur sırrımız. İş gezileri için bir yere gittiğimde yanımda bir tşirtünü götürürdüm özlediğimde koklamak için. Dalga geçti bundan haberdar arkadaşlarım benimle ama olsun. O iş gezilerine gittiğinde fotoğraflara, eski mektuplara baktım, kah hüzünlendim, kah ağladım. O zaman zor zamnlar gelmiyor akla, her şeyin güzelliği hatırlanıyor. Siz de her zaman sevin birbirini...

Bizi nasıl bilirdiniz?

Başbakan " Ölmemiş adama kefen mi biçeyim" demiş. Ölmedik ama sürünüyoruz. Eski şirketimin olduğu yerde son bir hafta için 1600 den fazla kişi işten çıkarılmış. Ama tabii henüz ölmediler, sadece işsiz kaldılar. Öldükten sonra kefen biçsen kaç yazar bilmiyorum ama ben bunu yıllar sonra da okunması için buraya yazmasaydım hatırı kalırdı. Allah halkımıza sabır ama en çok da akıl fikir versin. Cenaze namazı için şimdiden Amiiiin !

İyi bir şey...

Sevgili Yeliz'in blogunda gördüğüm yazıdan sonra şaşkınım, ama bir yandan da ilk kez internet ortamında bir hakaret davasının sonuçlandığını gördüğüm için memnunum. Bu benim ve bir bir çok insanın olası davaları için sonuç teşkil ediyor. Onu ve hissettiklerini çok iyi anlıyorum. Ben zamanında benzeri yorumlar ve mailler için dava açmadım, ama bir gün açarsam sonuçlanacağını biliyorum artık. Yeliz interaktif katılımı ile sıcacık bir bloga sahip, ayrıca blogu sık güncellenen, bir çok haberi de günü gününe alabileceğiniz bir yer. Her zaman izleyemesem de iletişimini çok beğeniyorum. Umarım hiç bir zaman yılmaz, yorulmaz :)

Zavallı ıssız adam

Beğenenler beğenmeyenler anlatsın, ben de size bahsedeyim. Gittim gördüm geldim. Bir şeyi gözünüzde çok büyütürseniz, hayal kırıklığı kaçınılmaz olur, nitekim öyle oldu. Ama uzun zamandır bir filmde ağlamamıştım, bu filmde ağladım mı? Ağladım. Çıkınca, iyi filmdi aslında dedim mi? Dedim. Soranlara ne dedim? İzlemelisiniz. Neden? Nedenini tam olarak açıklayamıyorum. İlk yarı şişirilmiş, kasılmıştı hatta sanki fazlasıyla zorlanmıştı, hikaye çok da bilmediğimiz bir şey değildi. Peki bizi yakalayan neydi? Sanırım samimiyet, herkesin kendisinde veya sevdiklerinden birinde gördüğü imkansız aşk hikayesi, belki aşkın eğlenceli ve acı veren yanlarının hikayede bir arada olması. Issız adamın hayatını anlatabilmek için ilk yarıdaki kimi sahneler ve diyaloglar o kadar da gerekli miydi, veya farklı bir şekilde anlatılabilir miydi bilmiyorum, sinema eleştirmeni değilim nihayetinde. Ancak şu bir gerçek ki, bu film bunca film içinde, onların yerine gidilecek görülecek bir film. Belki filmin hikayesi d...

Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır...

Resim
Günler şöyle şöyle yada şöyle homini gırtlak geçiyor. İnsan uzaktan gelince sevildiğini daha iyi biliyor. Onu özleyen arkadaşların kim oldukları davetlerine gidince anlaşılıyor, bu her ne kadar bünyeye şeker ve yağ olarak girse de, kahkaha atmak da bir o kadar yağ yakıyor. Bu sefer İzmir'e gidemesem de İzmir'li arkadaşların farkı ot yemekleri, ege balıkları, börülceden boyoza Ege lezzetleri oraların özlemini dindiriyor. Geceyarılarına hatta sabahlara kadar oturuluyor, geçmiş zaman anılırken kimi zaman hüzünleniyor insan, çoğunlukla ise gülerken gözlerden yaşlar geliyor. Her güne plan program yapılsa da günler o kadar hızlı geçiyor ki insan hiç bir şey anlamıyor. Neyse ki bol bol fotoğraf çekiliyor, akılda kalan birlikte yapılan programlar, birlikte kurulan hayaller, ve birlikte geçirilen zamanların hoş anıları oluyor.

Dolce Vita

Resim
Günler güzel geçiyor şekerler. Bu şekerler lafı da 90 lı yıllar temasından kaldı, sabah şekerleri, leblebileri ile dalga geçersen sonu bu olur. Bayramdan bir kaç gün önce geldik anavatana. Kerem ikide bir burada herkes Türkçe mi konuşuyor anne diye sordu. Bunu söylediğine bakarak şakır şakır İngilizce konuştuğunu sanmayın, başka dil duymaya alışmış, başka sebebi yok. Eve geçtik, dinlendik, arkadaşlar geldi- ki bu arkadaşlar, iyi gün kötü gün olayı, ve özlem meselelerine binealeyh gireceğim-hasret giderme, annemin börekleri, hoş sohbet aklımda kalanlar. Ertesi gün bayram alışverişi bahanesi ile kendimi dışarı attım. İndirim ilanları altında bindirilmiş fiyatlar eşliğinde bir kaç ayda ülkem ne kadar daha pahalı olabilir şaşkınlığı ile arkadaşlarımla bir kahve sonrası eve döndüm. Sonrası malum bayrama hazırlık. Oğluş oyuncaklarını unutmuş, hazine odası bulmuş gibi oldu. Arkadaşları geldikçe de coştu. Bayramın ilk gününü ilk kez evimizde kutladık. Giyindik, bayramlaştık, anı olarak fotoğra...

Baş ağrısı, I like to move it ve ağlayan İstanbul...

Yazacak çok şey var ama başım çok ağrıyor, toparlayamıyorum konuları. Bir Asprin C sonrası buluşuruz burada belki. İnternetsiz bir bayram geçirdim bu sefer, insan ölmüyormuş, bilakis iyi geldi gibi. Bolca yemece, aile ve arkadaşlarla görüşmece, annenin kitaplığında ne zamandır duran kitapları karıştırmaca gibi yeni maceralara kucak açtım, hiç sormayın. Çok uyudum, çok dinlendim, çok zap yaptım. İzlemek istediğim filmleri izleyemedim ama oğluşla Madagaskar iki ye gittik o günden beri eski günleri anarak "I layk tu muv it" i söylüyoruz. Dün geceki Disko Kralının 90 lar bölümü de üzerine cila gibi geldi. Şimdi dışarı bakıyorum camdan. Gri, puslu, soğuk İstanbul'da bu sisli ve kirli hava 3 günlük kömüre el çırpıp sırıtan 3 akıllıların ve onların oyunu garantileyen 3 gün sonramızı düşünmeyen kalantor amcaların suratını güldürdüğünü hatırlatırken, içine s..ılmış İstanbul ağlayarak bakıyor pencereden bana. Elim kolum bağlı İstanbul. Sokağa mı çıkayım? Atina mı sandın burayı? AB ...

Hayat bayram olsa...

Resim
Eski fotoğrafları bir araya getirip fotoğrafını çekeli bile 3 yıl olacak neredeyse, nasıl da çabuk geçiyor zaman. Bir bayram daha geldi. Benim için evime, aileme, arkadaşlarıma kavuşmak oldu bu bayramın adı. Oldum olası kan akıtmayız gözümüzün önünde. Ben küçükken anneannemlerde kesilirdi ama o da sadece fakir fukaraya giderdi. Şimdi kesenler evlerine götürüyor eti sanki her zaman yemiyorlarmış gibi. Zaten bayramların amacı da büyüklerimize gidip maaile toplanmak değil artık, Antalyada süper hüper bir otele kapağı atıp, Serdar'la zıplayıp, Fatih'le göbek atmak. Bu mudur budur. Ben mutluyum, mesudum, bayram alışverişi yapıp piyasayı canlandırdım dün, geldiğimden beri özlediğim her şeyi yiyorum, arkadaşlarım yanlız bırakmıyorlar, keyfim yerinde şükür. Evde olmak güzel. Sözün özü, iyi bayramlar dilerim size. Nerede o eski bayramlar diyenlerdenseniz, beni yad edin, bir kahve de beni anarak için, kalbim sizinle. Kurban bağışlarınızı Darülacezeye yada Lösev'e yapın mümkünse....

Amore è cieco

"Hiç kimse uzun süre evli kalmadıkça gerçek aşkın ne olduğunu anlayamaz." Mark Twain'in bu sözleri söylediği rivayet edilse de, bir çoğumuz için evlilik aşkı öldürür. Gerçekten de öyle mi? Bence değil. Belki de söylemek istediği, paylaştıkça artan güzelliği aşkın ve evliliğin. Birlikte olmanın, o insanı kendisi gibi tanıyabilmenin, aşkı yormadan, hiç bir şeyi kanıtlamadan, hiç bir şeyden korkmadan güvenle, alışkanlıklarla, huzurla yürütebilmenin hissettirdikleri. Bunun için yılları vermek gerekmiyor mu? Ve siz aşkın heyecanlarının, kıskançlıklarının, endişelerinin bittiği yerde nihayetinde tüm güzelliklerini görebilmek için, evet sanırım uzun yıllar vermelisiniz. İyisi kötüsü ile kabullenmek için. Sarıldığınızda sadece aşk değil, huzur ve güven de hissedebilmeniz için. Birlikte anabileceğiniz anılarınız arttıkça zamanında tartıştığınız tüm saçmalıklara birlikte gülebilmek için. Bugün 10. yılımıza giriyoruz. Bu benim için büyük bir şey. Zamanında biri bana 10 senelik evliy...

Mutluyum, mutlusunuz, mutlular...

Meglio tardi che mai

Bugün ne öğrendim? Bundan sonra, her gün herhangi bir konuda yazsam da yazmasam da mutlaka o gün ne öğrendiğimi bloga eklemek istiyorum. Bu kararı geçtiğimiz günlerde aslında her gün ne kadar çok şey öğrendiğimi farkettiğimde aldım. Misal bu bir kaç gün içinde ıslak kek yapmayı, ihmal ettiğim cilt bakımının ne kadar da acı verici olabildiğini unutabileceğimi - ve uzun süre daha unutamayacağımı-, yeni tanıştığımız insanlarla eski günlerden konuştuğumuzda ne kadar farklı yerlerden tanıdığımız insanların ne farklı yerlerde yollarının kesiştiğini dolayısıyla dünyanın gerçekten de ne kadar küçük olduğunu öğrendim. Bolca da yeni kelime öğrendim ki, o da kaymağı olsun. Bildiğim bir şey daha var ki, o da heyecanlı olduğum. İstanbul'a bir iki... Kaymak demişken varır varmaz şöyle kaymaklı bir tatlı mı yesem???

Blogger lar teyze oldu !

Resim
Adı Ela, Henüz bir kaç günlük. Tanıyamadınız mı? Oysa hık demiş Topluiğneciğimin burnundan düşmüş. İşin latifesi. Sorduğumda İğne hanımcım şöyle dedi annelik için: Bakmaya kıyamamak, bakarken ısırıp hapur hupur yemek istemek, sonra vazgeçip ağlamak, karnındki dikişlere rağmen saatlerce ikiye katlanıp o rahat emsin diye beklemek, sonra onu koklamak, koklarken dualar edip allaha şükürler etmek, nefes alıyor mu diye kalkıp kalkıp nefesini dinlemek, pansumanını bırakıp onun gazını almak. Yani kısacası manyakça bir duyguymuş anne olmak... Hoş geldin Ela'cığım. Uzun, huzurlu, mutlu, sağlıklı, sevdiklerinle geçireceğin bir ömür dilerim sana. Annen gibi zeki, güzel ve sıcacık kalpli ol, ve babanın anneni sevdiği gibi sev herkesi. Kokluyoruz seni...