Back to Work
 
Ofis hayatına geri dönüyorum.   Mecburi ayrılığımızın sonu geldi işte.   Yıllarca çalıştıktan sonra her gün arabaya atlayıp canımın istediği yere gitmek nasıl da tatlı gelmişti.   Hiç kimseye hesap vermemek.   Yaz tatilini 15 güne sığdırmadan tüm yaz güneşin altında kedi gibi kıvrılmak.   Kaçırdığın her filme, vakit bulamadığın her kitaba, uzun zamandır arayamadığın her arkadaşa zaman ayırabilmek.   Ne yogadan eksik kalabilmek, ne yeni bir dilden.   Harikaydı.   Ama alışmışsan çalışmaya kardeş, alışmışsan o koşuşturmaya. ( Pazartesi sendromu )   Biri dürtüklüyor seni.   Doyuyorsun.   Gitmeli mi kalmalı mı diye yaşadığım ikilemlere son veriyorum.   Doğru karar olduğuna inandığım halde, hiç bir zaman doğru yerin olmadığını bile bile, sanki doğru olanın ne olduğunu bilemiyorum.   Özledim itiraf ediyorum..   Moda blogu bahane, beni yaşatan iş şahane.   Maaşa falan bakmıyorum, hayrına da çalışabilirim.   Aradığım şey işimi keyifle yapabilmek.   Ancak şu merakım yok mu?   Onu araştırıyor...
 
 
 
 
