Kayıtlar

Kasım, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bu aralar...

hevesle takip ettiğim dizi: Fringe ona alternatif olabilecek tek dizi: The Event en çok güldüğüm dizi: The big bang theory en sürükleyici kitap: Psikoanalist en çok sabırsızlıkla beklenen kitap: Ejderha dövmeli kız 'ın 3.sü en çok okunan blog:  Vogue Türkiye  'nin blogu ( Melis Pekand'a bir alkış ) en iyi genç moda bloger: Nil Ertürk ( tanışmasak da Modamutfağı olarak bizim favori blogger ımız ) en çok dinlenen şarkı:   Katy Perry - Fire Work yol açıkken ve gaza basarken en keyifle dinlenen şarkı:  Rihanna - Only Girl trafikte sabırlı sevgili bir insan olmamı sağlayan şarkı: Eliza Doolittle - Pack Up en çok dans ettiren şarkı: Spankox - You like Torero teenage zamanlarına götüren şarkı : ( Evet ben bir dinazorum ) Black Eyed Peas - The Time en çok kurulan hayal: Ocak ayında Brezilya'da Amy Winehouse konserinde olmak oysa muhtemelen olacak şey: Bir ay sonraki fuar için kumaşların arasında akşamın bir vakti cebelleşecek olmak buna rağmen o...

Diziler ve dizi dizi kitaplar

Sevdiğim bir arkadaşım, yine yazmıyorsun bu aralar dedi. Bilmiyorum, sanırım canım yazmak istemiyor dedim. Yoo, sen her yılbaşına doğru böyle oluyorsun dedi. Hiç farkında değilim. O senenin yorgunluğu olduğunu söylüyor, kimileri herkesin yıldızının düşük olduğu zamanlar olur der, belki de öyle. Canım hiç bir şey yapmak istemiyor desem yalan söylemiş olurum. Misal bu aralar bol bol film izliyor, kitap okuyorum, hatta yeni bir bağımlılığım var. Siz bana dizi sorun ben söyleyeyim. Bizim 90 dakikalık ağdalı dizilerden bahsetmiyorum tabii. Amerikan dizi endüstrisi ve onların hayal gücü geniş senaristleri sağolsun. Bu aralar yeni favorim "The Event" ve giderek heyecanı arttıran dozu ile "Fringe" Milletvekili hanfendi hiç endişelenmesinler zira Türk örf ve adetlerini, bizim gibi namuslu, terbiyeli ve beyni şeyinde değil haşaaaa !!!, tam tersine yerinde efendi halkımızı baştan çıkaracak tecavüz sahneleri falan da yok o dizilerde. Kitaplara gelince. En ...

Ülkemin hali bütün" çıplaklığıyla" bu haberde aslında...

Bugün Hürriyet aldınız mı? Kültürazzi köşesini okudunuz mu? Okumayanlar için oradan bir parçayı aynen iletiyorum. Tam bir komedi... " Alacakaranlık" serisinin seksi, masum vampirlerini tahtından indirmek için ‘Asi Melekler’ ortaya çıktı biliyorsunuz. Şimdi yeni fenomen onlar... Danielle Trussoni’nin yazdığı roman Türkçeye çevrilip Doğan Kitap tarafından yayımlandı. Tanrı tarafından lanetlenip mağarada zincirlere bağlı bir şekilde tutulan asi meleklerle melekbilimcilerin savaşını konu alan romanın film hakları da çoktan satılmış durumda. Yani meleklerle vampirlerin savaşı çok yakın bir zamanda kitap sayfalarından beyazperdeye de taşınmış olacak. Ben o savaştan önce meleklerin Türkiye’de yaşadığı başka bir mücadeleyi anlatayım bugün size. Kılık kıyafet savaşını. Bütün dünyada oldukça iddialı kampanyalarla okura tanıtılan romanı Türkiye’de yayımlayan Doğan Kitap da benzer bir çalışma içine girdi. Ayağından kelepçelenmiş yarı çıplak melek görseli kitapçı vitrinle...

Metrobüs ve Bayram !?

Eskiden tüketici dernekleri halkın zararına olan konularda idare mahkemelerine dava açabiliyordu. Ancak pakpartinin oyları ile bu hakları ellerinden alındı. Elimizden alınan ama farkında olmadığımız bir çok hak gibi. Bu sebeple metroya gelen zammı protesto edenlere gönülden destek veriyorum. Hiç bir konuda bilgimiz yok, bari yediğimiz kazıkları bildiğimiz konularda sesimizi çıkaralım. Ancak biliyorum ki etliye sütlüye karışmayız, hiç olmazsa sesini çıkaranlara destek verelim, bari bizde olmayan cesaretlerine saygı duyalım. Özal dönemi zenginleri gibi bu dönemin de pıtrak gibi zenginlerinin çıktığı günümüzde lale devrindeymiş gibi saltanat içinde yaşayan büyüklerimizin ellerinden, metrobüsleri protesto edip bedava binerken yerlerde sürüklenmeyi göze alan küçüklerimizin de gözlerinden öper, kurbanlık koyunlara benzeyen hepimize iyi bayramlar dilerim...

HM Partisi hikayesi...

Bu akşam HM in açılışı öncesi yapılan alışveriş partisine davetliydik. Şebnem'le fırsat bu fırsat diyerek erken gidip , daha önce pek fazla gezme şansımızın olmadığı Forum İstanbul'da zaman geçirmekti amacımız. Öyle de yaptık. Ancak Forum o kadar büyük, ve o kadar çok marka bir arada ki, bir süre sonra ayaklarımızı sürümeye başladık, partiye kadar oturacak bir yere ihtiyacımız oldu. Ve bunun için sanırım en iyi yeri bulduk. Yemek sonrası Türk kahvesi içmek için en berbat mekan olsa da, kırmızı halının başlangıç yeri olarak Starbucks gayet iyi bir yerdi. Herşeyden önce... alışveriş partisine 15 (bin) pondluk iğne topuklar, tütü etekler ve palyaço kıyafetleri ile gelenleri izlemek keyifliydi. Tam tek düz ayakkabılı bizler miyiz derken neyse ki yalnız olmadığımızı gördük. Arkadaşımız Selçuk harika fotoğraflar çekerken partiden hoşumuza giden stil sahibi insanları da fotoğrafladı ki umarım yarın sizlerle paylaşacağız. Asıl bomba, parti saatine doğru açılışa gitmeye kalkışınca p...

Alem çocuk

Bizim minik bey bırakın tabağı bardağı, her yemeği, salatası ve tadılacak parça için ayrı çatal kullanıyor. Salataya ayrı, makarnaya ayrı, ana yemeğe ayrı, masadaki böreğe ayrı, turşuya ayrı... Annem takılıyormuş saraydan mı geldin sen diye. Bir gün eve geldiğimde bana biz saraydan mı geldik anne diye sorunca öğrendim. Her evde küçük birer prens prenses yetiştiren bir nesiliz ama o kadar da değil : ) Biraz önce evimiz bilmemkaç odalı malikaneymiş gibi, beni arasanız ben televizyon odasındayım demez mi? Bir önceki hayatında kesin saraylıydı bu alem çocuk... Dip sos: Bu arada bugün balık ve salatayı yemesi, sonrasında aynı iştahla bitirdiği ödevlerine doyamadan geri dönmesi, Allahın sevdiği kulum sanırım dedirtti. Dilimi mi ısırayım ?

Yuh !

diyorum, daha ne denir bilmiyorum... Onların tarzıyla soralım: Buna daha ne denebilir? a-Dansöz b-Densiz c-Dalkavuk d-Hepsi