Kayıtlar

Aralık, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kar yok ama adamı var

Resim
Ah evde zaman geçirsem neler neler yapacağım !  Ama hasret kaldığım evde zaman bulursam tek yapabildiğim ya orayı burayı toplamak ya da fırsat bulabilirsem bir film açıp dinlenebilmek. Tabii o da arada " anne şu nerede, bu ödevi ne yapalım, anne canım şunu istiyor, kutu oyunu oynayalım mı, bu nasıl oluyor" gibi bilimum isteklerle bölünüyor ama olsun. Hele şu aralar annem geldi değmeyin keyfime, kahvaltım hazır, alışveriş yapan var, akşama ne yedireceğim derdim yok. E hal böyle olunca arada bir şeylere de zaman bulabiliyorum. Misal dün akşam  instagramda rastladığım şu kapı süslemeyi evdeki malzemelerle iki dakikada yaptık.  Malum çocuklar büyüdükçe evdeki kırtasiye stoğu da büyüyor. Öyle ki liseden mezun olurken 3 aile toplansak bir kırtasiye açabiliriz muhtemelen. Ne ile yapabiliriz bunu derken bir baktım yapışkanlı eva var, e yapışkanlı folyodan da atkı olur dedim, geriye bir tek iki boy bardak ve kalemle yapacağımız çizim, bir de makas kaldı. Kapının dışarıya bakan yüz...

Ümitsiz...

Resim
Dünyada din adı altında inanılmaz bir vahşet ve cinayet ticareti var, birilerini yok ederken birilerini zevkü sefaya sokan. Çok uzaklarda değil içimizde bile korkunç bir din yozlaşması var, Allahın adını zikrederek kadını kızı kullanan, cebini dolduran, afiyetle hak yiyen, ondan bundan şehvet duyan, haset, kinci, dedikoducu bir sürü insan diğerlerine ahlak dersi verip islamı öğretmeye çalışarak ahkam kesiyor. Bir yerlerde yüzün üzerinde çocuk öldü, ve başka bir yerlerde hayat devam ediyor. Malesef bu dünyada bir çocuk için yer yerinden oynarken diğer çocuklar isimsiz kalmaya mahkum oluyor.  Çünkü dünyanın aslında tek ortak dili para işine yaramayacak herşey için vicdanınıza "sus" emri veriyor... 

Mezuniyet

Resim
Hangisi doğru ? Yaş aldıkça ( yaşlandıkça diyemeyenlerin dilinde ) daha mı sabırlı oluyoruz, yoksa tam tersine daha sabırsız ve tahammülsüz bir hale mi geliyoruz ? Bazen eskisine göre daha sabırlı olduğumu düşünüyorum. Artık daha az fevri davranıyorum, bazen bir şey yapmadan önce biraz olsun düşünüyorum ( ama bazen ) ya da eskiden çok daha büyük tepkiler veriyordum şimdi sinirlensem bile hemen yumuşuyorum.  Daha anlayışlıyım. Diyordum... Ama bir yandan da kimi insanlara tahammülüm kalmadığını hissediyorum. Dahası uğraşmıyorum bile arkamı dönüyorum gidiyorum. Bazı şeyleri can acıtacağını bilsem de söylüyorum. Artık hiç bir şeyi birilerini mutlu edeceğim diye zoraki yapmıyorum, bu konuda da sabır göstermiyorum. Bazen boşveriyorum, zira laf anlatmaktan da yoruluyorum Hele ki işyerimde... İşim mi ?  Ben bir sirkte çalışıyorum. Tabiri caizse :) O sebeple her şeye hazırlıklı olmam gerekiyor. Dedikoducu maymunlar, inatçı keçiler, adab bilmeyen büyükbaşlar, sinsi sürüngenler, yan geli...

Yazar ne yazar ne yazamaz...

Resim
Döndüm diyorum. Duyuruyorum herkese, döndüm yazıyorum yine, blogdayım buralardayım diye. Sonra dalıyorum yine. Kayboluyorum. Oysa o kadar özlüyorum ki yazmayı. Okumaya bile zaman bulamıyorken yazabilmek ütopik geliyor. Kimi zamanlar haftalarca koşturuyorum. Sonra bir an durduğumda, ancak biraz kitap okuyor, bir film izliyorum. Arkadaki minik oda açılmamış boyalar, kenara atılmış şövale, bir köşede katlanmış kumaşlar, boynu bükük bir dikiş makinası, rengarenk iplikler, kesilip biçilmeyi bekleyen renkli keçeler, kumaş boyaları, okunacak kitaplar ve bilimum vakit ayrılmayı bekleyen hobi ile dolu iken evde bir gün geçirebilsem orayı toplayayım burayı düzenleyeyim derken tozlanmaya mahkum olacakları çok aşikar. Oysa yazmak öyle mi? Şimdi artık elimin altındaki alette kısayolu da kaydetmişken hiç bir bahanem kalmadı. Yazmalı..