Kayıtlar

Eylül, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaş mevzusu

Resim
  Öncelikle hemen söyleyeyim. Ben yaş mevzusuna takılmam. Yani yaşımı saklamam. Yaşımı saklamak için estetik doktorların yağlı müşterisi de olamam, bir kere canım tatlı benim, mevzubahis sağlığım bile olsa fenalıklar geçiriyorum iki gr kan alacaklar diye. Zaten istediğinizi yaptırın, ellerinizden, boynunuzdan hiç olmadı bakışlarınızdan yaşınız ele veriyor sizi. Çok istiyorsanız yaptırın bir şeyler tabii bana ne sonuçta ama o yaş dediğiniz genetiğinizle, ruhsal ve bedenen mutluluğunuzla, sağlıklı yaşamayı ne kadar seçtiğinizle alakalı bence. Ayrıca en güzeli de bunları seçerek güzel yaşlanmak belki de. Ben bugüne kadar genetiğime güvenerek geldim, babaannemin ruhu şad olsun. Ama artık annemin 3 yıldır bifiil uyguladığı unsuz şekersiz yaz kış yağmur çamur 1,5 saat yürümeli hayat şekline girmek niyetindeyim. Gerçi hala sadece niyet ediyorum ama bu da bir şeydir bence. En azından geçirdiğim bir iki sağlık mevzusu korkusundan hemen bilimum sağlıklı yaşam adreslerini takip edip her nevi ...

Drama Queen

 Hıçkırıkları azaldığında başının zonkladığını farketti. Gözleri acıyordu. Gözyaşlarından ıslanmış yastığı çekip başının üstüne kapadı.  Biraz karanlık olsa. Başım çatlıyor. Bir süre sonra nefes alışverişi normale döndüğünde gözleri kapalı olduğu halde içini delen o gün aydınlığına çıkmak istemese de yastığın altında nefes alışverişi zorlaşmaya başlamıştı, Kafasının kaldırıp sırtüstü döndü. Ellerini siper ederek gözlerini açmaya çalıştı. Kaşlarını çatıp gözlerini kırpıştırarak açarken başının ağrısı daha da artmıştı. Derin bir nefes alarak yataktan kalktı. Kalkar kalkmaz karşısındaki aynada aksine baktı. Gözleri küçülmüş, kızarmış, göz altları çökmüştü. Kızarıp şişmiş burnu, dağınık saçları ile karşıdan kendisine bakan o tanımadığı insana tahammülü yoktu.  Ayaklarını sürüyerek banyoya gitti, yüzünü yıkadı, dolaptan bir ağrı kesici bulup ağzına attı.  Mutfağa gitmeye bile takadım yok Musluktan eline akan suyu içip yine ayaklarını sürüyerek yatağa gitti. Kimse aramasın...

Bir minik yara bandı

 İnsan kendisini ne kadar tanıyabiliyor? Ne kadar objektif olabiliyoruz ? Kaçımız özeleştiri yapabiliyoruz?  Ya yüzleşebiliyor muyuz kendimizle ? İnsanlar bizi dışarıdan gördüklerinde, tanımaya başladıklarında, hakkımızda edindikleri fikirler gerçekten biz miyiz?  Ne kadarı biz, ne kadarı onların gözünün görebildiği biziz.    Benim h ayatımı yargılamadan önce; benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan,sokaklardan, dağ ve ovalardan geç                 demiş Mevlana. Birbirimizi anlamak, tanımak, kabullenmek öyle zor ki. Ama konu kendimizi anlamak, tanımak, değiştirebilmek aslında.  Herkesi dinliyoruz. Hiç durmadan anlatıyoruz. Hiç susmuyoruz. Oysa bir an sussak, kendimize soru sorsak, dinlesek, zaaflarımızı, yaralarımızı, eksiklerimizi görebilsek, önce kendimizi dinlemeyi öğrenebilsek, belki de bu kabullenişle çok daha huzurlu ve mutlu olacağız. Tabii çok da kolay değil kendine karşı dürüst olmak. Duyac...