Mayıs 05, 2006

Bugün zümrüt taşlı kolyemi takacağım, Brad le gideceğim gala için de Jaguar XK indigoyu hazırlayın plizzz

Bu sabah evden çıkmadan şöyle bir gazetelere göz atarken, geçen günlerde, yeni albümünün çıkacağı haberini okuduğum, Nil hanımcığımın remini gördüm.( Soyadı kullanmıyorum artık, google fişliyor ) Albümünün adını "Tek taşımı kendim aldım" koymakla kalmamış, bir de şöyle bir demeç vermiş :

"Ekonomik özgürlüğü olan kadınlar pırlantalarını kendileri alır, sağ ellerine takarlar. Erkeklerden aşktan başka şey beklemezler. Bu kadınlar erkeklerden ev, araba, yat ve kat yerine; ilgi, sevgi, aşk ve zaman bekler. Erkekler açısından da daha ekonomiktirler."

İyi hoş, şehirli kimi kadınlar bu fikirde olsalar da, ne yazık ki ben çok fazla da geçerli olduğunu düşünmüyorum bu sözlerin.Özel anlamı olmayan bir pırlantanın pek de değerli olmadığını düşünüyorum her şeyden önce.

İşin komik tarafı, gazetedekiler bu sözlerin altına, bir kaç güzide mankenle yapılmış mini ropörtajları eklemiş, sanki kastedilen onlarmış gibi. Onlar da fırsat bu fırsat diyerek, sanki altlarındaki, üstlerindekiler arkadaşları tarafından alınmamış gibi özlü sözler sarfetmişler, şık durmuş.

Her neyse. Nil'in bu şarkısı da, "Bütün kızlar toplandık", "Resmen aşığım" veya "Kek" gibi dillere düşecek gibi görünüyor, yazın en çok çalınan parçalarından biri de olabilir.




Aklıma geldi de, küçükken ne olacaksın büyüyünce dediklerinde, çoook zengin olacağım derdim.

Zenginlik ve fakirliğin insanın cebinden ziyade, kalbinde ve beyninde olduğuna inanırım. Yoktan var edenlere de hayranlık duyarım.Görgüsüzlere ise tahammülü olamayanlardanım.

Benim bahsettiğim zenginlik sadece parayla pulla elde edilebilenlerden değildi. Ben her açıdan çok zengin olacaktım.

Koca bir saray, uçsuz bucaksız çiçekli bahçelerim, bahçesinde köpeklerim, kedilerim atlarım.Değişik ülkelerden değişik ırklardan evlat edindiğim çocuklarım.Mücevherlerim olacaktı ama ben onları eşsiz sesimle verdiğim konserlerimde takacaktım. Çevirdiğim filmlerle dünya starı olacaktım. Barış Mançoyla evlenecektim.Madonna da en yakın arkadaşım olacaktı. Kitaplar yazacak, uzaya gidecek ilk Türk Astronot olacak, yardım kampanyalarına katılacaktım.Dünyayı dolaşacaktım, bütün sporlarda iyi olacaktım, satrancı en iyi ben oynayacaktım.Uçabilen, yüzebilen haliyle karayolunda da giden bir arabam olacaktı. Modaevim dünyanın en iyisi olduğu için, hiç giyecek sorunum kalmayacaktı.Zaten büyüyünce öyle güzel olacaktım ki, daha güzeli olmayacaktı.

İşte zenginlik buydu benim için.





Sonra büyüdüm.

İnsanın her istediğinin olmayacağını, Barış Manço’nun evli olduğunu, sesimin pek de iyi olmadığını, Türklerin henüz uzaya falan gidemediğini , daha bir kırk sene de gidemeyeceğini, zira ilerleyeceğine gerilediğini ( Araya laf sıkıştırmasam rahat edemem zaten ) öğrendim.

Bunlara rağmen kendimi çok zengin hissediyorum.

İçinde kahkaha olan bir evim, istediğim model arabam, maneviyatı çok olan bir mücevherim( Mücevherimin ne ya da kim olduğu gizli kalsın ), beni her gün şaşırtan bir oğluşum, Barış Manço gibi uzun saçlı olmasa da ( !!! ) sevdiğim bir eşim, sevdiklerim, sağlığım, hatıralarım, başka hayallerim var.

Gerçek zenginlik buymuş.

Fazlası değil.

Dip not: Üfff tamam ama bahçesinde köpeklerimin oynayacağı bahçeli bir evim de olsun. Noooluuurrr !... :P

Bir tane daha not: Angelina Jolie’ye hayranlığım küçüklük hayallerimden kaynaklanıyor olabilir mi acaba? Bir çoğuna fazlasıyla sahip olmuş.Hatta bir de Brad edindi, daha nooolsun???

En dipteki not: Diyorum ki, blog kardeşlerim olarak bir güzellik yapsanız da toplanıp bana şu yukarıda görülen zümrüt taşlı pırlanta kolyeyi alsanız. Doğum günüme daha var ama ben şimdiden kabul ederim.Ne yani o kadar kardeş toplanıp şunu mu alamayacaksınız, yukarıdaki Jaguar'ı istemedim ya !