Mayıs 22, 2006

Fotoğraflarla Kapadokya,orada poz poz fotoğrafı çekilen hafif narsisteşmeye başlamış ben,ve yüzlerce fotoğraf arasından seçebildiklerim

Şarap, halı, mücevher, seramik atölyelerinden vakit kalırsa görülmesi gereken yer, Kapadokya !

-Gidelim mi?

-Gidelim.

-Oğluşu götüremeyiz di mi?

-Bırakmak istemiyorum ama götüremeyiz.

-Gitmesek?

-Söz verdik.

-Peki...


Son ana kadar kararsızlıklar içerisinde bocalarken, kendimizi çantamızı hazırlamış olarak arabaya biner bulduk perşembe akşamı. Ben götüreceklerimi hazırlayıp , çantaya koymuş, eşime de çantada hatırı sayılır bir yer bırakabilmiştim.Bir yere uğrayacağımız için,yedi buçukta çıkmamız gerekirken, ben yediyi çeyrek geçe evde olmuş, bıcı bıcı yapacağı tutan oğluşu annemle birlikte o, on beş dakikada yıkamayı başarmış, bu arada üzerimi değiştirmiş, çantaya son tıkıştırılacakları da eklemiş ve aşağıya inmek üzere kaçmıştım.

Tur: ETS
Kalkış noktası: Ataköy
Orada olunması gereken saat: 21,30
Kalkış saati: 22,00

Gittik. İstenen saatte de oradaydık. Bu bizim ilk kültür turumuz olacağı için, başımıza geleceklerden de bihaberiz.Tek bildiğimiz gece otobüste uyuyacağımız, sabah otele varmadan gezmeye başlayacağımız, Pazar günü de yola çıkıp geri geleceğimiz.Daha önce uzun bir tura katılmadık ama her gittiğimiz yerde günübirlik turlara katıldık.Yani tur ve tur rehberi deneyimimiz var neyse ki.

Saat on olduğunda otobüs hareket etmedi. Onu çeyrek geçe hala niçin bekliyoruz diye soranlara on buçukta kalkacağımız söylendi, on buçukta ha kalktık ha kalkacağız derken saat on bir oldu.İstanbul’un içinden çıkışımız ise gece bir. Hala da niçin geciktiğimizi bilmiyoruz.

En son üniversiteye giderken uzun otobüs yolculukları yapıyorduk. Başımı yastık haline getirdiğim montuma yaslar, sabah varacağımız yere gidene kadar uyurdum.Aradan geçen zamanda pek rahatıma düşkün olmuşum ki, gece sağa sola dönmekle geçti.Her şeye rağmen, eski günlerdeki gibi yan yana uyuklayarak yaptığımız gece yolculuğu hoşumuza gitti.

Ertesi sabah çok bilmiş tur rehberimiz Barış ( ki kendisi daha sonra aramızda ukala sıfatını alacaktır) , bizi kalabalık olduğu için, mola vermemiz gereken yerin karşısındaki tesise götürdü.Evet karşısı kalabalıktı ama burası da bomboştu.Sebebini anlamakta gecikmedik. İnsanlar toprağı üzerinde salatalık, doğranmış domates ve kireç beyazı peynirle kahvaltı yapmaya çalıştı, neyse ki bende akşamdan kalmış sandaviç vardı.

Nihayet gezeceğimiz yerlere vardık. Kapadokyayı merak ediyordum zaten, merakıma da değdi. Gerçekten de büyüleyici yerler.Bol bol fotoğraf çekildik, öğlen yemeği için Asmalı Konak’a gittik, oradan şarap fabrikasına geçtik. Şarabın nasıl yapıldığını, aslında içine alkol katılmadığını,sadece üzümden elde edildiğini öğrendikten sonra doğal olarak satış bölümüne alındık.

Meşhur olduğunu duymuştum, ismi itici olsa da meşhur kırmızılarından bir tane aldım.Şans bileti dağıttılar bize, aman ne çıkacak diye beklerken biz, birisine plastik bir şarap açacağı verdi rehberimiz.Çekiliş biletleri ile içeriye taşıdığı şaraplardan da bir daha söz etmedi.

Yol boyunca hikayeler dinledik, doğru olmasalar da eğlendik.

Birkaç günü birlikte geçireceğimiz tur arkadaşlarımızla tanıştık. Ben de herkes gibi sıram gelince mikrofona gittim.

Ama herkes merhaba, ben bilmem kim, emekliyim veya öğrenciyim derken, ben,

Merhaba.Ben Aslı bilmem ne. Tekstilciyim, biraz önce kendisini tanıtan kişi de eşim.Bir oğlumuz var, onu anneannesine bıraktık buraya gelirken, o sebeple moralimiz bozuk,ikide bir arıyoruz, otobüs mola verince yine arayacağız diye başladım. Bir ara bir yerlere, otobüsteki Fenerlilere inat Galatasaray’ın şampiyonluğunu da sıkıştırdım galiba.

Akşamüzeri otele vardık.Yemek saatine kadar uyuduk, çok yorulmuşuz.

Ertesi gün, güzel bir kahvaltı, berbat bir çaydan sonra yola çıktık.Bir kaç merak ettiğim yeri, birkaç tane de niçin ziyaret ettiğimizi anlayamadığım yeri gezdik.Ukala rehberimiz Barış, arada türlü pozlara girerek bize gezdiğimiz yerleri anlattı, coğrafyadan siyasete uzandı, kültürümüzü arttırdı.

Öğleden önce seramik atölyesine ( ve tabii mağazasına) , öğleden sonra taş atölyesine ( ve tabii ki mağazasına) de gittik. Amaç tamamen bizim nasıl yapıldıklarını görmemizdi, yoksa satış yapmak değil. Tur rehberimizin surat ifadesinin yapılan satışlarla orantılı olduğu da doğru değildi tabii ki.Bu arada öğlen harika mimarisi ve berbat yemekleri olan bir yerde yemek yedik.

Yeraltı şehrine hayran kaldığımı söylemeden geçemeyeceğim.

O akşam çok eğlenceli geçti. Yemekten sonra ayaklarımı uzatıp okey oynadım, hayatımda ilk kez çifte gittim ve de kazandım.Gece de bütün arkadaşlarımızla klüpteydik İçtik, dansettik ve tabii bunca yorgunluğa hal kalmadı ,güzel bir uyku çektik.

Dönüş günümüzde,tura katılanlar olarak tur rehberinden ricamız, fazla oyalanmadan İstanbul’a varmaktı.Rehberimiz, program yapılmıştır diyerek kestirip attı.Neyse ki şoförlerin kabalığı yanında bu olay kaynadı gitti.

Bu arada, tur boyunca bütün anonslara rağmen telefonunu açarak konuşanlar otobüsten indikten sonra oğluşunu aramak için telefonunu açan ben, neredeyse bu güzide şoförlerden kendisini Ayhan Işık zanneden tarafından nasibimi alacaktım.

Çok lazım olduğundan,bir de halıcıya gittik.Bu artık bilmem kaçıncı halıcı ziyaretim olacağından girmedim, dışarıda yürüyüş yaptım.Sonra Ihlara vadisine gittik, birlikte geldiğimiz Karadenizli arkadaşımızın bu da bir şey mi diye anlatmaya başladığı memleketini dinledik, gitmemiz gerektiğini not ettik. Nefes nefese vadiye inip çıktık.

Nihayet yola çıktık, yolda birkaç yerde, özellikle tuz gölünde mola verdik,eve varıp da başımızı yastığa koyuşumuz gece üçe çeyrek kalayı buldu.

Gider gitmez oğluşumu seyrettim, kokladım,öpmemek için kendimi zor tuttum.

Sabah bizi gördüğünde o kadar sevindi ki.

Bir de bizim içimizde kopan fırtınaları bilse…




Kültür turundan ne öğrendim, nedir, ne değildir?

-Bilimum coğrafi bilgileri

-Bilimum tarihi hikayeleri

-Bilimum şehirlerin isimlerinin nerelerden geldiğini,

-Ülkemin hayranlık uyandıracak nice yerlerinin olduğunu

-Berbat çay yaparak da köşe dönülebileceğini

-Eşimin seyahate götüreceklerini hazırlamayı ve kontrol etmeyi ihmal etmemem gerektiğini,

-Bir daha bayramlarda turistik yerlere gidilmemesi gerektiğini,

-Bir daha kültür turlarına katılmayı düşünmeyeceğimizi,

-Kazara bir tura katılırsak da, ukala tur rehberinin o turda görevli olup olmadığını sormamız gerektiğini,

-Tur şirketlerinin bizim onlara ödediğimiz bedelin dışında, rehberin bizi götürdüğü her yerden, yemek yediğimiz yerden bile komisyon aldığını, bu sebeple tura katılıyorsak saçma sapan her yere gitmeyi ve berbat yemekler yemeyi baştan kabullendiğimizi öğrendim.

Her şeye rağmen, büyüleyici yerler gördüğüm, harika insanlarla tanıştığım, ve her şeyden uzaklaştığım keyifli bir hafta sonu oldu. Bizi davet eden, arkadaşlık eden, eğlenmemiz için her şeyi yapan insanlara da teşekkürü borç bilirim.

Muhabiriniz Aslı K Cin kendisini feda ederek bir tura katıldı ve Kapadokya civarından bildirdi.