Mayıs 01, 2006

Tabakhaneye b.k mu yetiştiriyorsun be kadın?

Diye bağırmış olabilirler bugün arkamdan.

Evet aslında, öyle de denebilir diye cevap verebilirim ben de.

Eski yazılarımı okuyanlar, oğluşun test maceralarını, annemle aşı diyaloglarımızı, benim bütün kuruntularımı bilir.Annelik benim için devamlı bir endişe hali olup çıktığından beri ( ki bu oğluşa hamile olduğumu bana minik mavi çizgileri ile bildiren teste baktığım an başladı) hayatım bir komedi programı kıvamında geçiyor.Hele ilk günlerdeki halimi, karşıma oturup da izleyen olsa, uzun süre zihninden görüntülerim eksik olmazdı. Neyse ki deneyim kazandıkça bu halimden biraz olsun sıyrılıyor, bana kafayı sıyırmış kız gözüyle bakan arkadaşlarım, bir bir anne oldukça, beni anlıyor ve normal bulmaya başlıyorlar.

Yine de bu, bu sabah bir poşet b.klu bezin dünyamın merkezi olmasına engel olamadı.

Oğluş bugüne kadar yaptırdığımız tüm kan tahlillerinde, kansız ve demiri eksik çıkınca, bir yandan demir depolamaya, arada bir de caaanım kollarından işkence eder gibi yavaş yavaş kan aldırıp test yaptırmaya başladık.Ne yazık ki bebişlerin kanı öyle şırıngayla hemencecik alınamıyor, iğne damara giriyor, yavaş yavaş kan damlatılarak tüpler doldurtuluyor. Feci bir şey yani.

İşin daha can sıkıcı tarafı, her testin sonucu yine limitlerin altında çıkıyor.

Sebeplerini aramak için Akdeniz anemisi taşıyıcılığı aranıyor, başka şeylere bakılıyor.

Yok yok yok. Sebebi de yok.

Oğluşun gelişiminde sorun yok, rengi de fena değil, öyle halsizliği falan yok maşallah bizi halsiz bırakıyor ama gel de sonuçlara bak.

En sonunda doktor dedi ki, bir de bağırsaklarda gizli kanama var mı ona bakalım, o da yaparmış kansızlık .

Yapalım dedim.

3 gün önce bir diyete başlanıyor. Et türleri ve kırmızı hiçbir şey yemeyecek.

Oğluşun da inadına canı renkli şeyler istiyor. Bütün düzenimiz gitti. Meyve suyu içmeye alışkın, veremiyoruz, kıymalı makarna sever, o da yok.

Beyaz diyeti yoğurt, pilav, yayla çorbası, fındık fıstık suyla nihayet tamamladık.

Sabah bekliyorum ki, yapsın hemen hastaneye yetiştireyim. Hem de çocuk artık canının istediğini yesin.Ama her sabah saatinde yapan çocuk yap mı yooor.

Ne yapabilirim, ben de çıktım işe gittim, anneme de diyorum ki, yaptığı an ara beni, yarım saatte labaratuara yetiştireyim.

İşe geldim, bilgisayarı açtım, zır telefon. Annem heyecanla koş Aslı yapıyor diyor.

Alllaaaahhhh dedim, oğlum kaka yapmış.

Bir koşu çıktım, eve gittim, kapıda bana hazır paketlenmiş bezi aldım, arabayı kokutarak, kırmızı ışıklara küfrederek, son sürat gideceğim yere vardım.O da ne? Park yeri yok. Birkaç sokak öteye park ettim, elimde bezli torba, koşuyorum. Bir yandan da ah anne, bulamadın mı şeffaf olmayan torba diye söyleniyorum. Tamam alt tarafı bez görünüyor ama komik işte.

Hemen gittim ,içeri girdim. Kimse yok mu diye bağırdım. Gülümseyerek bir kız geldi, ne var buyrun dedi. Bezi kızın burnuna uzatıp,nefes nefese çok az zamanımız kaldı dediğimde kız belki ne olduğunu o an anladığından ya da kokuya dayanamadığından birden suratını öyle bir hale soktu ki, tarif edilemez.Bana torbayı lab. içerisinde bir yere bıraktırdı.

Belki de bu yüzden diyorum ki, pakedi hiç açmamış ve bakmamış olabilirler mi? Yarım saat sonra gelip alın dediklerinde, başlayacaklardı ama?

Nihayetinde sonucu aldım. Bunda da bir şey yok. Bu çocuğun kansızlığının bir sebebi yoook.

Artık bunu kabullenmekten başka da çare yok.