Dün öğle tatilinde arkadaşımla yuva bakmaya gittik.
Oğluş 19 aylık, Nilciğim de 18 aylık. 2 yaşlarında yarım gün vermeyi düşünüyorduk sosyalleşsinler diye, her ne kadar erken olsa da merakımıza yenilerek, herkesin bahsettiği ve bu civardaki en iyi yuvadır dedikleri yere gittik.
Ben evlenmeden aylar önce de gün gün programımını en ince ayrıntısına kadar yapmış, her detayı düşünerek, ince eleyip sık dokumuş takıntılı titiz bir mükemmeliyetçi olarak geç bile kalmıştım yuva bakmaya.Daha hamileyken oğluşunu Galatasaray lisesinin çekilişine sokmaya karar vermiş bir anne için olağan şeyler bunlar.
Önce tarif üzerine yuvayı aradık,sora sora bulduk.
-Hmm. İyi müstakil ev, bahçeli, çimi de var.
-Evet.
-Şuradan giriliyor.Yolu bozuk ama. Yeri de pek iyi değil.
-Bakalım içi nasıl.
-Merhaba
-Merhabalar, buyrun.
-Biz biraz bilgi almak istiyoruz.
-Hay hay. Okulumuz şöyledir, böyledir falan filan falan filan
-Bizimkiler sonbaharda başlayacak ama yarım gün.O kadar küçük yok mu gelen?
-Var bakın şimdi yemekten çıkıyorlar
Gösterdiği yöne bakıyoruz.3 tane bıcırık merdivenleri düşe kalka çıkmaya çalışıyor, biz birbirimize bakıyoruz.Bir başka sınıftan öğretmenleriyle üst bir grup çıkıyor, çocuk banyoya koşup düşüyor. Çocuk gülüyor ama ben fena oluyorum. Gözümün önüne oğluş geliyor. Yuva sahibi çocuğun yanına gidiyor, arkadaşım ağlamak üzere, çocuğunu buraya terk edip bırakacakmış gibi hissediyor.O sırada kadın geliyor, ben arka arkaya sorularımı soruyorum.
-Kaç öğretmen var? Ne mezunu? Genç mi? Kaç temizlikçi var? Kaçtan kaça kadar? Ne yiyorlar? Nerede yapılıyor? Ne marka kullanılıyor?Bir gün içinde çocuklar ne yapıyorlar?Televizyon seyrettiriyor musunuz? Ya yemezse? Ya uyumazsa? Ya istemezse? Gezebilir miyiz?
Sorularım öğle tatilinde çocuklarını sormak için arayan annelerin telefonlarıyla kesiliyor.
Çocuklarımızı bir yuvaya bırakamayacağımızı düşünürken, oraya terk edip gideceğimiz hissini bürünürken, çocuklarımızın orada veya başka bir yerde, bizden uzakta yapamayacaklarını düşünürken, aslında o telefonlar biraz olsun kendimize gelmemizi sağlıyor.
Onlar da anne, onlar da bir evin biricik bebekleri.Bizim farkımız ne?
Sorularımız bitince, etrafı geziyor ve çıkıyoruz. Bizimkilerin henüz küçük olduklarına, biraz daha zamana ihtiyacımız olduğuna, elbette ki bir kreşin çok faydalı olacağına ama bunun zaman alacağına karar veriyoruz.
Bir de yuva açalım diyoruz .
Dip not: Doktorlar 3 yaşına kadar çocukların yuvaya bırakılmamasının daha iyi olacağını söylüyorlar.Aama bizim yaramaz annemi çok üzdüğünden, ve annem bir yıl sonra artık İstanbul'un içine taşınmak istediğinden 2 yaşında yarım günle vermeye başlayacağım oğluşu.Bakalım yapabilecek miyiz?
Bir diğer dip not:Civarda yuva arıyorsanız şu site size yardımcı olabilir. Yuvaları geziyor ve fikirlerini de yazıyorlarmış.