Temmuz 09, 2006

Ben geldim, ama kimseler yok burada !?!

Tatil bitti... Aslikcin oradan buradan bildiremedi, bir güzel tatil yaptı.Bu arada, arada bir yorumlarına baktı, okuyunca çoook mutlu oldu. Çok teşekkürler.Bu arada tatil anılarını merak edenler için dersimi iyi çalışamasam da, ilk günlerde bir şeyler yazabildim ve tatil boyunca bolca fotoğraf çektim.

TATİL KÖYÜNDE NELER OLDU?

İlk gün

Cüzdan paniği


Sabahın köründe yola çıktık. Yol boyunca uyukladım. Çünkü hem heyecandan hem de heyecanımı hissettiğinden mi ne uykusundan sık sık uyanan oğluştan tevekkeli sadece toplam 3 saat uyuyabildim tüm gece.

Yenikapı feribotuna zamanında yetiştik, daha öncelerde gişelerden verilen biletimiz, internette kullandığım kredi kartı ile bizzat benim tarafımdan alınacakmış, sanıyorum bunu benim gibi teknoloji cahillerini düşünmeden hesaplamışlar. Bu yüzden ben arabaya koşarken bir görevli de döküp saçtığım biletlerle arkamdan koşuyordu.

Oğluşum uykusuzluğuna rağmen feribot yolculuğu badiresiz geçti sanırım. Sanırım dememin sebebininden de daha sonra günümün planlarının nasıl bozulduğunu anlatırken bahsedeceğim.

Neyse biz birkaç saat içinde İzmir de olmayı planlarken, Türkiye'de yaşadığımız gerçeğini unutmuş gibiydik. Oysa ki yaz gelmişti ve yolların tamirat ve tadilat mevsimi açılmıştı. Yazın başında yolların kazılması, yaz boyunca delik deşik bırakılması, yazın sonuna kadar yoğunluğun azalmasının beklenmesi, kış şartları ile devam edilmeyen yol çalışmalarına gelecek yaz yenilerinin eklenmesi adettendi. Şaşılacak bir şey yoktu.

İzmir'e gecikmeli olarak vardıktan sonra hemen hoş sohbet başladı.Akşam üzeri önce bir aile toplantısı sonra ise ebruyla buluşmam vardı. Bir de tabii tatile çıkmadan önce alınması gereken birkaç şey daha vardı. Bunlar için evden çıktığımızda telefonumun evde kaldığını fark ettim.O sırada kendisininkini kontrol etmek isteyen annem bir anda çığlık attı. Cüzdanım yok ! Bir an kalp krizi geçirecek zannettim. Neyse ki çabuk toparlandı. Ama tabii bunlarla uğraşırken buluşmalar da iptal oldu.

Bu arada annem bütün gün cüzdanını hiç çıkarmadığını belki de evde unutmuş olabileceğini söyleyince biraz daha rahatladık. Oğluşumu alıp yakınlardaki alışveriş merkezlerinden birine gittim.Uzun ama keyifli bir yürüyüş yaptık. Bak dedim oğluşuma, her şeye iyi tarafından bakmak lazım, birlikte ne de güzel gezdik.

İkinci gün

Bez polemikleri


Oğluşun tatillerde vazgeçemediği bir huyu var. Her zamankinden erken kalkmak. Bu sabah da öyle oldu. Hep beraber kahvaltı ettikten sonra babaanneme yola çıktık. Bu sefer arabayı ben kullandım. Ama eşimin arabasını kullanmaya alışık olmadığım için biraz zorlandım. Böyle olunca da yol boyunca eşimin tenkitlerinden nasibimi aldım. Aslı orada çukur var, Aslı hızlı gidiyorsun, Aslı yavaş gidiyorsun... Ama güne bez olayı damgasını vurdu. Yolda bez ararken annem ve eşim voltranı oluşturunca bezi benim unuttuğuma oy birliğiyle karar verdiler, ben de yolda bulduğumuz dandik bir markayı almak zorunda kaldım. İşin komik tarafı annem ve eşim kendi cüzdanını veya oğluşun emanet ettiğim kimi eşyalarını onlar unutmamış gibi unutkanlığıma söylenip durdular.

Neyse babaannemi bu sefer biraz rahatsız gördüm canım sıkıldı. Gerçi 80 küsür yaşına rağmen hala harika çilek reçellerini yapabiliyor ama …

Akşama halamın şu meşhur balık restaurantına gittik, keyifli geçti.

Üçüncü gün

Acaba oğluş bu sefer denize girecek mi?


Bilin bakalm oğluş kaçta kaktı ve beni kaldırdı. Beş buçuk.

Neyse ki halamın istediğim bir tabloyu bana hediye etmesi keyfimi yerine getirdi. Gerçi bir ara koyu renk duvarda nasıl olur acaba diye vazgeçecek gibi olduysa da ben hemen berbat görüneceğini söyledim.

Tatil köyüne yola çıktık kahvaltıdan sonra. Ama ben yolu yanlış tarif ettiğimden 45 dakika kaybettik. Neyse ki yol boştu ve oğluş zivanadan çıkmadan varabildik.

Tatil köyü oldukça güzel, odaları, yemekleri, sahili de çok hoş.Eşyalarımızı yerleştirdikten sonra hemen gidip acıkan karnımızı doyurduk, sehilde oğluşla oyun oynadık.

Dördüncü gün

Geri mi dönelim?


Tatil köyünde bir sürü çocuk var ve bilin bakalım en çok çığlık atıp yaramazlık yapan kim? Eşim daha bu sabah hadi geri dönelim demeye başladı. Geçen seneden deneyimliyim eminim birkaç gün içinde alışacak ama 5 günden fazlası da çocukla çekilmediğinden tam alışacakken ayrılacağız buradan.


Çocuklarıyla tatile gelmiş bir başka çiftle tanıştık. Oğulları bizimkinden bir yaş büyük. Çocuklar tanıştıklarında oğulları oğluşun en değerli şeyi yani arabasıyla oynuyordu. Anlayacağınız baştan kaybetti. Sonuç, çocuk bizimkini görünce kaçacak delik arıyor.

Ğğleden sonra bir gökgürültüsü bir yağmur, herkes kaçacak delik aradı. Bizim gibi tatilinden güneşlenme, eğlenme ve gezme beklemeyenler için can sıkıcı değildi doğrusu, hatta getirdiği serinlik çok hoşumuza gitti.

Odalarda internet bağlantısı yok ama resepsiyonda açık internet var. Girip gelen yorumları yayınladım. Çok mutlu oldum çünkü bir çok arkadaşım gelip yorum bırakmış.Bu arada anonymous da nabzımı yoklayarak yorum bırakmaya devam ediyor. Okuyup okumadığımı kontrol ediyor herhalde. Çok akıllı.:P

Beşinci gün

Çocuk nasıl yetiştirilir?


Oğluş ortama uyum sağlamaya başladı. Çok eğleniyor, öyle olunca biz de mutlu oluyoruz. Markete yürüyüş yaptıklarında o şekerlemeli süper dandik oyuncaklardan aldırmış yine babasına. O saçmasapan şeylere tatilde bunca para verdiğimize inanamıyorum. Bir daha sana doğum gününe kadar oyuncak yok dedikten birkaç saat sonra bir tane top almak zorunda kaldım oüluşa. Zaten tatil boyunca çocuğu yetiştirişimizi tartışıp nasıl geliştireceğimizi düşündük ve bolca da “Çocuklara sınır koyma “ kitabını okuduk ama dçnüşte uygulayacağımızı sçylediğimiz şeyler ne kadar geçerlilik kazanacak bilemiyorum.

Bugün de yağmurlu geçti akşamüzeri. Olsun biz de Çarşı’ ya indik. Bütün gün uyutamadığımız oğluş arabada uyudu. Biz de fırsattan istifade alış veriş edip dondurma yedik.

Altıncı gün

Brezilyalılar ve benim göbecik.

Dün gece harika bir Brezilya dans gösterisi izledik. Galiba bu kadınların da vücutları yüzyıllardır böyle dans eden atalarının genlerinden böyle. Nasıl demeyin işte böyle. Yani gıcık. Hele ki sabah kahvaltıya indiler, benim iştahım kaçtı. Taile çıkmadan önce açılan iştahıma küfrettim ve bunun sonucunda annelik nişanı diye kendimi kandırdığım göbeciğime baktım.Göbeciğim dediğimde daha bir ufakmış izlenimi veriyor iyi oluyor. Benim anlamadığım tatile çıkana kadar böyle bir şey yoktu, ne zaman göbeklendim ben? Kahretsin yemekleri de harika tatil köyünün en az 3 kilo fazlalıkla döneceğim.

Oğluşun doğumundan beri bizim tatilde en çok yaptığımız şeyler kumlanmak, uyumak ve yiyip içmek. Böyle olunca kilolar da kaçınılmaz oluyor.

Neyse ki etrafta benim gibi bir iki senelik anne çok ve Brezilyalılarla kaybettiğim morali “Aaa sizin çocuğunuz mu, nasıl kilo verebildiniz" gibi şaşkınlık efektli bol ünlemli nidalarla geri kazanıyorum. Göbeciğim gerçekten cik galiba.

Bugün yemekten sonra oğluşu gösteriye götürdük ama uyuyakaldı ayakta. İzlemeden odamıza döndük. Neyse ki gün içinde arkadaşı ile top oynayarak samimiyeti ilerletti.Ortama alışınca huysuzluğu da kalmadı.Bolca oyun ve deniz hemen uykusunu getiriyor.

Yedinci gün

Sağlıklı bronzlaşma diye bir şey yok. (muş)

Dün biraz, bugün biraz güneşlendim. Rengim birazcık kırıldı diyelim biz buna. O da koruyucularla. Sağlıklı bronzlaşma diye bir şey yoktur, güneşten kaçın başlıklı haberi kuduğumdan ve geçen senelerde çok bronzlaşıp çillendiğimden beri güneşlenmiyorum aslında. Yarın da ayrılmadan biraz yüzersem yeterince güneş depolamış olurum herhalde.

Şimdi cırcır böceklerinin sesinde yeşillikler arasında denize karşı püfür püfür esen rüzgarda balkonda bu satırları yazıyorum. Tatilin başlarında kimin nazarı değdi başlıklı bir yazı yazmayı planlarken sanırım şeytanın bacağını kırdım. Allaha şükür…

Yarın ayrılıyoruz, ama hala bir hafta tatilim daha var.

KALAN ZAMANDA NELER YAPTIM?

Uyudum, yedim, içtim, gezdim, alışveriş ettim. Ailece cümbür cemaat sahile kaçtık. Bol bol çocuklarla yüzdüm, birazcık güneşlendim.Ailemle görüştüm. Arkadaşlarımla buluştum.Buluşamadıklarımla konuştum. Oğluşumu gezdirdim. Hayvanat bahçesine ve lunaparka götürdüm.Ve bir gün de
Topluiğneyle buluştum !

BLOG BULUŞMASI NASIL GEÇTİ?

İlk blog buluşmam benim tembelliğim ve tatil rehavetimden güme gidiyordu.Buluşma saatinde mesajı gördüm. Ama gecikmeli de olsa buluştuk. Oğluşu da almıştım mecburen yanıma ama şansımıza buluşmamızda uyudu ve bize sohbet için zaman bıraktı.

Heyecanlıydım aslında, ama T.İ. nin buluşmamız sonrasında kıyafetlerimize yaptığı Ying Yang yorumu cuk oturdu aslında. Konuşacak o kadar çok şey vardı ki, sanki yıllardır o beni tanıyordu, ben de onu.Bloglara vakit bile kalmadı konularımız içerisinde.

Şunu da söylemeden geçemeyeceğim, T.İ. ile buluşma noktasına vardığımda ben biraz tombiş birini bekliyordum,öyle yazıyor ya, kendisine çoook haksızlık ediyormuş meğerse.

Fotoğraflar onun makinesinde, devamını ondan alabilirsiniz.

Sahile gitme işi çıkınca
Handan' la buluşamadım, onun da annesi gelmiş, bir türlü ayarlayamadım.

Ama
Ebru ile buluştum. Rahatsızlığından dolayı kahve içip fal bakamadık ama olsun, sohbeti iyi geldi.Fotoğraflar yukarıda bir yerlerde olacak.

TATİLDEN GERİYE ELİMDE NELER KALDI?

Anılar, güzel fotoğraflar, yeni arkadaşlıklar, taşlardan yapılmış bir bilezik, rahmetli dedemin vakti zamanında yaptırdığı, ne zamandır peşinde koşturduğum tablo, henüz tartılmadım ama tahminen bir kaç kilo.

NELER KAYBETTİM, NELER KAÇIRDIM?

Beni tatil köyünde aynı gün içerisinde koparak pullu payetli ayakkabılara mecbur eden, ve bana bir nevi Süreyya havası veren, sonrasında da sinirle çöpe giden iki adet terlik. Bir adet düğün. Handan'ın bahçesinde kahve şansı.

TATİL NASIL DA BİTTİ?

Valla onu ben de anlamadım.Yine sabahın köründe yola çıktı feribota yetişelim diye. Ama yanlış hesaplamışız, son anda yetişebildik. Bozuk yollarda arabayı bir miktar haşat ettiysek de, feribotta rahat ettik.İstanbula varınca biraz alışveriş edip eve gittik. Hayalimiz birer duş alıp eşyaları ellemeden yatmaktı ama o da ne? Oğluşa televizyonu açayım derken, şalterin inik olduğunu farkettim. Anladığım anda buzdolabına gittim. Evet tahmin ettiğiniz gibiydi.

Ben küf böcek ıvır zıvır elleyemediğimden, şalteri indiren çekti cezasını da. Neyse herhalde bundan sonra asla şaltere elini sürmez.

Buzdolabı bomboş olunce bir de alışveriş telaşı girdi işin içine. Her şey yeniden alındı, bir de üzerine taze sebze meyve için pazar yapıldı.

Sonuçta tatilin acısı bir günde çıktı.


Not: Merak edenlere söyleyeyim, annemin cüzdanı evdeymiş.