Herşeyi gecikmeli yapmaya alıştım aslında. Önceliklerim değişti. Bazı şeyleri kaçırmamak ve gecikmeli yapmamak adına, alışkanlıkları biraz daha kenara köşeye atabiliyorum.Haftasonu Füreya'yı okudum bir solukta. Aslında evden çıkmasam bir günde de biterdi, hazır oğluş yeni arabalarına dalmışken.Otobiyografileri çok seviyorum ama biyografilerde eğer hoş bir dille yazılmışsa bir o kadar keyifli oluyor. Hele çocuk erkenden uyutulmuş, taze meyvesuyu hazırlanmış, yanına da en sevdiğim yemişlerden alınmışsa, değmeyin keyfime.
Kitabı bitirince kendi hayatlarımızı, büyüklerimin hayatlarını düşündüm. İlk kez otobiyogrofi kitabı okuduğumda ben de merak salmış, herkese geçmişimizi sormuş, çok da ilginç şeyler öğrenmiştim. En çok da dedemle gurur duymuştum, şimdi Alsancak'taki müzede yer alan bir kaç ilginç belge onun kaleminden ve yazışmalarından çıktığı için.Midilli, Arabistan, Tataristan gibi karışık yerlerden gelmiş insanların da aileye katılımı ile oluşan akrabalar, ailedeki bir karışıklıktan dolayı yıllar önce soyadlarını değişik alarak izlerini kaybettiğimiz akrabalarımızın İstanbul'da bir yerlerde yaşıyor oluşu, büyük büyük dedelerimizin sarayın danıştığı doktorlardan biri olduğu dönemde,cumhuriyetin ilanı ile birdenbire değişen yaşamı, ninemin kayınvalidesinden çektikleri, babaannemin çocukluğunun geçtiği, bütün ailenin bir arada kaldığı camlı köşk diye anılan büyükçe ev, genç kızlığında o civarda ilk kez büyük dedemin arabayı getirmesi ile babaannemin aslında çok iyi araba kullandığını öğrenmem, bu genç muhasebeci kız ile ondan bir hayli yaşı ilerlemiş müdürünün aşkı, bu aşkın bir kahve içimi arasında dedemin rahmetli olması ile son bulması ve babaannemin bir daha hiç evlenmemesini anlatışları bana bir kitap okurmuşum gibi heyecan vermişti.Belki de bir çoğumuzun ailesinin geçmişinde ne heyecan verici ne hoş hikayeler var. Belki bir gün ben de babannemi kitaplaştırırım.Yayınlayabileceğim kadar iyi olmasa da aile içinde hoş bir hatıra olmaz mı?
--------------------------------------------
Haftasonu nasıl geçti diye soranlara kitap okumakla, viledayla haşır neşir olmakla ve oğluşu memnun etmekle geçti diyorum.
Vileda benim cumartesi sabahları arkadaşım. Evi toparlayıp, bir de her yeri misler gibi viledaladım mı içinde vakit geçirmesi de hoş oluyor. Yaz sıcağı, bütün pencereleri sonuna kadar açtırıyor. Artık pencerelerin hepsi tüllendiği için pek fazla böcük girmese de eve, tozlara engel olunamıyor.
Balkondaki çiçeklerle de uğraştım mı tamamdır.
--------------------------------------------
Oğluşu mutlu etmek. İşte en zevklisi bu. Çünkü bu günlerde o beni çok mutlu ediyor. Öyle şeyler yapıyor ki inanamıyorum. Her keşfi, yeni bir şey öğrenişi, her yeni kelimesi beni gururlandırıyor. Gözümün önünde büyüyor.
Önceleri ölümden korkmazdım. Ama o hayatıma girdiğinden beri en büyük isteğim uzun bir hayatı onun güzelliklerini görerek yaşamak. Belki de bu yüzden okuduğum kitaplardaki her ölüm hikayesi beni ağlatıyor.
Yaşadığımız kimi şeyler bizi yoğuruyor, şekillendiriyor, pişiriyor. Annelik de öyle bir şey işte. Eskiden önem verdiğim pek çok şey boş artık, hiç bir anlamı yok. Anlayamadığım pek çok şeyin ise şimdi farkına varıyorum. Hayatımın tadı ve çocuğum için önemi gibi. Onun bana ihtiyacı var hissi.
İşte bu bizi en zor zamanlarımızda bile yaşatacak olan. Hayata tutunmak için bizi ellerimizden sıkıca kavramış küçücük eller...
Dip not: Bu da nerden çıktı şimdi demeyin, okuduğum kitaptan sonra yaptığım bir sorgulamanın ufak bir parçası sadece.