Korkunç olduğunu zanneder, ama tam tersine çok komiktir. Yüzünde yapmacık bir gülümseme vardır ama çok mutsuzdur. Mutsuzluğunu belli etmek istemez ama yazdıkları ile aleni olmasının önüne geçemez.Rengarenk çaputları ile kendisini zengin zanneder, oysa sahip olduğu herşey oradan buradan arakladığı yamalardır. Kocaman kafası ile diğerlerinden daha büyük bir beyni olduğunu düşünür, ama o kocaman kafanın içi samandır. Oraya buraya saldırır ama nafile hep yalnızdır. İnsanlar ona kızar, acır, yazdıklarını cevaplandırır, o da farkedildiği için çok mutlu olur.
Çünkü o sadece bir korkuluktur.
Çünkü o sadece bir korkuluktur.
Any yi şahsen tanımıyorum, ama yazdıklarıyla tanımış kadar oluyorum. Bir nevi uzmanlaşıyorum. Belki de bu yüzden size anylerin saldırılarından korunmanın yolunu açıklıyorum.
Blogunuzu kapatmak.
Başka bir şekilde anylerden kurtulma şansınız yoktur. Ya gülüp geçeceksiniz, ya kapatıp gideceksiniz, yada bir arkadaşımızın yaptığı gibi adalete teslim edeceksiniz. Ama en kesin çözüm yukarıda yazdığımdır. Çünkü anylere yaranamazsınız. Sahip olamadıkları herşeyi kıskandıkları için yazacağınız herşey onlar için bahanedir.
Eşinizden bahsediyorsanız sevimsiz, evinizden bahsediyorsanız görgüsüz, bebeğinizden bahsediyorsanız keyifsiz bir tipsiniz. Zevklerinizden bahsediyorsanız beğenmez, hayallerinizden bahsediyorsanız pek sevmezler. Yemek blogu tutuyorsanız şişman, incik boncuk blogu tutuyorsanız yeteneksiz, çocuk blogu tutuyorsanız çirkin veletlerin ana babası oluverirsiniz. Eviniz zevksiz, kendiniz çirkin ve cahil cühelasınızdır.Ev hanımı olmanız aşağılanmanız için başlıbaşına bir sebepken, bir de çocuk sahibiyseniz hiç kurtulamazsınız. İş kadını olmanız da bir şeyi değiştirmez, öyleyse çocuklarıyla ilgisiz bir anasınız. Hiç bir şey bulamazlarsa yazınızdaki bir harf hatasını eleştirirler.
Ama bunu eleştirirken Türkçeyi katlederler. Yazılanları boş diye adlandırırken, beğenmedikleri bloglarda vakit geçirecek kadar boş vakitleri vardır. Zaten onlarda yazacak, yaratacak, yayınlayacak yetenek ve cesaret yoktur, muhtemelen blogları da yoktur, varsa bile ya boştur ya araklama resimlerle doludur. Bir olasılık meslekleri yoktur, varsa bile boş vakitleri çoktur. Kendilerine ait bir fotoğraflarını yada yazılarını göremediğimize göre tahminen eleştirdiklerinden daha şişman,daha yeteneksiz, daha çirkin, daha zevksiz, daha cahil, üstüne üstlük hasta ruhlulardır. Sevgisizliklerine bakılırsa bir çocukları, bir evlilik kurumu yada sevgili, eş durumu da yoktur. Dolayısıyla zevk aldıkları bir şey ya da hayalleri de yoktur.
Bazen yazdıklarına kızdığımızda bunları düşünür yumuşarız. Birazcık da olsa acırız.Birbirimize boş ver geç diye anlatırız.
Tanımadığı insanlara hakaretlerini eleştiri adı altında yazabileceğini düşünür ama insanlar onu eleştirdiğinde onu tanımadan yargılayamayacağımızdan bahseder. İşte bu sebeple muhtemelen bunlara cevap yazacak, aynı hikayeleri anlatacaktır.Kimbilir kaç any yukarıdakileri kendine yakıştıracak, ortaya atlayacaktır.
Oysa herkesin tek istediği onun bir an önce insanları taciz etmeyi bırakıp tedavi olmasıdır.
Bu kadar zor mudur?
Bloglar tekrar karıştı. Ele geçirilenler, kapatılanlar, birkaç ruh hastasının oyun alanı haline gelenler derken, bir de Vintage’ın kendisine hakaret etmeleri sebebi ile birkaç kişi hakkında suç duyurusunda bulunduğunu okudum. Keşke herkes birbirinin düşüncelerine saygı duyabilse, ama kimi zaman gelen eleştiri sınırını aşan yorumlarda görüyoruz ki beğenmediği blogları görmezden gelmek yerine taciz etmekten hoşlanan bir kitle var. Ne elde ediyorlar, mutlu olma yolları başkalarının mutsuzluğu mudur anlamış değilim. Ben de bir ara bir ruh hastasının tacizlerinden nasibimi almıştım, şimdi gülüp geçiyor, yazdıklarını o insanın acizliğine veriyorum. Ama tabii herkes benim gibi gülüp geçmekle yetinmiyor, daha önce Mtlda’nın da yaptığı gibi davayı açıveriyor.Tabii benim Any lerim gülüp geçiyorum diye azıtmasınlar, üşengeçlik yapmazsam onlara ulaşmam artık çok kolay.Burada herkesin aynı fikirlere sahip olmasını beklemiyorum. Farklı insanların bir arada olması zaten bizi zenginleştiren. Düşüncelerimi beğenmeyen, fikirlerimden hoşlanmayan, yaşadıklarımı merak etmeyenler beni okumak zorunda değil. Ama ben de, sayfayı okumamak yerine, kafalarındaki hastalıklarını buraya yazan insanların yorumlarını okumak veya yayınlamak zorunda değilim. Yukarıda Psikolog yada Psikiyatrist yazmıyor değil mi?Pazar günü bir ara bloguma girdiğimde, blogu ele geçirilmiş biri için atılmış destek talebi mesajı aldım. Gittiğimde yazılan yorumlar arasında öyle şeyler okudum ki, ister istemez üzüldüm. İnsanların birbirleri ile birebir ilişkileri beni ilgilendirmez ama benim bu kadar severek yaptığım bloggerlık, bu kadar emek isterken, boş iş diye nitelendirilirse işte orada ben de cevabımı yazarım. Kimse ile polemiklere girmek adetim değil, sadece belli bir yaş, zeka ve kültüre ulaşmış kişilerin yazdıklarına, ya da ağızdan çıkan kelimelerine daha dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum, birazcık saygı.Bloggerlığı bırakacak mıyım? Şimdilik bilemiyorum. Sonsuza kadar yazacakmışım gibi geliyor. İsteyen sevsin, isteyen sevmesin, yazdıklarımı beğensin, beğenmesin, fikirlerimi alkışlasın ya da yersin, ben istediğim sürece yazacağım. Burası bana ait, beni yoğuran, büyüten, güldüren, ağlatan, isteyen herkesle istediğim herşeyi paylaşabildiğim kocaman bir dünya. Ne birkaç ruh hastasının saçmalamaları, ne boş iş diye nitelendirenler şevkimi kırmıyor. Ben yazacağım, beni alkışlayanları da, usturubuyla eleştirenleri de okuyacağım.
Diyeceğim odur ki, kimse boşuna uğraşmasın.