Ağustos 22, 2006

Kendimiz ettik, kendimiz bulduk, aslında daha ne yazıyoruz ki !

Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde, uzak bir ülkede Hansel ve Gretel adında iki kardeş yaşarmış. Günlerden bir gün anaları hakkın rahmetine kavuşunca babaları aslında o güne kadar 4 e kadar hakkı olduğu halde almadığı bir zevce adayı ile evlenmiş. Ama yeni analıkları çocukları pek sevememiş neyse ki Hansel bacısına sahip çıkıp onu kollamış.Okutmuş, kapatmış,sakınmış. Bir gün analığı ve babalığı köyden bir şeyler almak için çıkmışlar ve bir gece iki gece bir türlü dönmek bilmemişler. Meraklanan kardeşler onları aramaya çıkınce yanlışlıkla bir ormana girmiş ve kaybolmuşlar. Hansel korkan kardeşine kızıp siz kadın milleti ne aciz yaratıklarsınız ki her ota boka korkup ağlıyorsunuz demiş.Kendine gel diye hırpaladığı kardeşini dize getirmek bir erkek olarak onun en tabii hakkıymış.Hadi demiş aç çıkınımızı da bir şeyler yiyelim.O sırada Gretel'in aklına yol boyunca dönüş yollarını bulabilmek için attığı ekmek parçaları gelmiş. Hansel iyice sinirlenmiş, nimet o yere atılır mı hiç diye. Derken kendilerini ormanın ortasında şekerden yapılmış bir evin önünde bulmuşlar. Karınları çok açmış ama şeker bu, ne malı olduğu belli değil, ya içinde domuz yağı kullanılmışsaymış???

Saçma mı geldi? Yok canım, bir de şuna bakın.

Şunu uyduranların ve şunu söyleyen kafaların bir kaç jenerasyon daha artarak var olacağından, eminiz artık, biz uyumaya devam edelim.

Ha ha haaaa. Bir de şunu yapanlar varmış ki okuduğumdan beri gülüyorum. E tabii tahrik falan olur birileri, adamın heykelden tahrik olması değil de, bugüne kadar heykellerin münasip yerlerinin alçıyla sıvanmamış olması zaten garip olan, değil mi ama? Louvre müzesi bir gün bu kafadakilerin eline geçse heykel bölümünde nasıl da hummalı bir çalışma olur, onu gözümde canlandırıyorum da, daha çok gülüyorum. Alçı ustaları İbo çığırarak Apollo'yu sıvarken, yukarıdaki linklerden birinde gördüğünüz gibi bir badem bıyık da nefsine hakim olmanın verdiği gururla Eros'un alçılanacak münasip yerlerini keçeli kalemle işaretler. Bir yandan da Eros'un elindeki okun aşık etme gibi ne mendebur olaylara vesile olduğunu düşünerek, onu kırıp yerine alçıdan ne yaptırabileceğini düşünür. Bu sırada ustalardan biri heykellerden her birini farklı renklere boyarlarsa hem alçı izlerinin kapanacağını hem de renkli renkli daha cıvıltılı görüneceklerini söyleyip, boyaları kapıp gelmeyi önerir, badem bıyığın aklına pek yatmasa da şu sakallı üzeri omzundan tek şalla elbiseli olarak yontulmuş heykeli bir zamanlar bir kitapta gördüğü bir şıh efendiye benzeterek türbe yeşiline boyamanın hiç de fena olmayacağını düşünür.
Olur mu? O da olur...

Aynen bunlar gibi gazetelere yansıyan ülkemin manzarası bir çok haberden sonra bizim hala Avrupa birliği hayalleri kurmamız gibi.

O da olur.