Orhan Pamuk'un "Cevdet bey ve oğulları" nı okumaya başladım , hem de çok gecikmeli olarak. Annemin eskiden oturduğu büyük evden küçük bir daireye taşındığı dönemde bozduğu ve kitaplarının çoğunu dağıttığı kütüphanesinden öncelikli seçtiğim 15-20 kadar klasiğin arasında bize getirildiğinden beri kütüphanede duruyordu. Nihayet annemin konusundan bahsetmesi ile elime aldım, ve şimdi bırakamıyorum. Ekşi de bahsedilenlerin çoğuna şimdilik katılıyorum, ama benim yorumlarım ancak kitabı bitirdikten sonra gelecek.
İlk bölümde bir gün içinde geçen olayları okurken zaman karmaşası yaşasam da sadece bunun için bir daha okumayı göze alamadım, çünkü şu anda sonraki bölümlerde neler olacağının merakındayım.
Benim kitabım Can yayınlarından, seviyorum şu küçük kırmızı kalbi. Belki küçükken kitap okumaya bu yayınevinin kitapları ile başladığım için, belki o sade kitap kapağı stilinden...
Not: Babaannemin gelişi ile şu ailemiz için düşündüğüm biyografik minik ve belki de miniminicik romanım için bilgi toplamaya başlayabilirim. Hatta belki şunun gibi bir yerde aile ve eş dosta dağıtmak üzere bastırabilirim.Kitabın adını Pakize koyar, kapağa babaannemin siyah beyaz gençlik resmini bastırır, birazcık satışa da çıkarırım belki. Sonra best seller olur kitabım belki de, imza günlerine katılır, Elif Şafak'la ve Orhan Pamuk'la kanka olurum. Sonra başka kitaplarım yayınlanır, haklarında soruşturma açılır, toplanır falan.
Ne? Ne var? Off tamam iniyorum aşağıya. Hem hayalperest bir terazi böyle çok uçar ve uçtuğunda fazla rahatsız edilmez,şoka girer.Ağız tadıyla hayal de kuramıyorum artık...
Dip not: Babaannem adını hiç sevmez, hatta ben doğduğumda nezaketen kendisine sorulduğunda adımı vermeyin de ne isterseniz söyleyin demiş.Ben fikrimi söyleyince kesin "Iııııhhhh istemem ben öle" diyecek. Olsun ya benim canımın içinin Adı Aylin'den, Füreya'dan eksiği mi var?
Son bir dip not: Hafta sonu internete zaman ayırabileceğimi sanmıyorum, görümcem baldan tatlı buradalar, bu sebeple bu da haftasonu yazımdır.
İlk bölümde bir gün içinde geçen olayları okurken zaman karmaşası yaşasam da sadece bunun için bir daha okumayı göze alamadım, çünkü şu anda sonraki bölümlerde neler olacağının merakındayım.
Benim kitabım Can yayınlarından, seviyorum şu küçük kırmızı kalbi. Belki küçükken kitap okumaya bu yayınevinin kitapları ile başladığım için, belki o sade kitap kapağı stilinden...
Not: Babaannemin gelişi ile şu ailemiz için düşündüğüm biyografik minik ve belki de miniminicik romanım için bilgi toplamaya başlayabilirim. Hatta belki şunun gibi bir yerde aile ve eş dosta dağıtmak üzere bastırabilirim.Kitabın adını Pakize koyar, kapağa babaannemin siyah beyaz gençlik resmini bastırır, birazcık satışa da çıkarırım belki. Sonra best seller olur kitabım belki de, imza günlerine katılır, Elif Şafak'la ve Orhan Pamuk'la kanka olurum. Sonra başka kitaplarım yayınlanır, haklarında soruşturma açılır, toplanır falan.
Ne? Ne var? Off tamam iniyorum aşağıya. Hem hayalperest bir terazi böyle çok uçar ve uçtuğunda fazla rahatsız edilmez,şoka girer.Ağız tadıyla hayal de kuramıyorum artık...
Dip not: Babaannem adını hiç sevmez, hatta ben doğduğumda nezaketen kendisine sorulduğunda adımı vermeyin de ne isterseniz söyleyin demiş.Ben fikrimi söyleyince kesin "Iııııhhhh istemem ben öle" diyecek. Olsun ya benim canımın içinin Adı Aylin'den, Füreya'dan eksiği mi var?
Son bir dip not: Hafta sonu internete zaman ayırabileceğimi sanmıyorum, görümcem baldan tatlı buradalar, bu sebeple bu da haftasonu yazımdır.