Aralık 19, 2006

Diet, yeni yıl partisi ve kabuslar

Pek entellektüel bir film adı olur bu başlıktan değil mi?

Öncelikle bloglarda bir problem var. Kimseye bir şey yazamıyorum. Birkaç arkadaşımdan da bana yazamadıklarına dair mail aldım. Benim ayarlarımda da bir sorun görünmüyor, sebebini anlayamadım. Düzelmiştir umarım.

Hayat koşuşturarak geçiyor ama durup düşündüğümde bu günlerde kendime daha çok zaman ayırdığımı fark ettim. Bir nevi rölantiye almışım hayatımdaki bir çok şeyi. Bloglarda da böyle bu durum, işimde de, evimde de. İster tembellik deyin buna ister dinlenme. Ama ne olursa olsun bana çok iyi geldiği kesin.

Yılbaşı geliyor. Ağacımızın ışıklarını yakıyoruz, yanında sıcak çikolata, sahlep yada kakaolu süt. Hediyelerimiz de hazır.Belki Kanada'daki kuzenim bizde olacak yılbaşı gecesi. Annem babam, eşim, oğlum, daha ne olsun?


Gelelim şu geçen hafta neler olup bittiğine...


Peşimi bırakmayan kabuslar

Dün gece korkunç rüyalar gördüm. Eskilere, çoook eskilere gitmişim. 1800 lere falan. Ama canım istediğinde günümüze dönebiliyormuşum. Oturduğumuz yerde her gece ortaya çıkan bir panter can alıyormuş. O sebeple devamlı bir korku hali içindeymişiz. Ellerimizde tüfeklerle dolaşıyoruz. Cicili bicili kabarık elbiselerim ve en yakın arkadaşım olan zenci bir çocukla geziyoruz. Bütün bunlar rüyaymış. Sonra ben rüyamdan uyanıyormuşum ve yatak odasının kapısının önünden geçen bir karaltı görüyormuşum. Rüyamın etkisiyle panterin oğluşun odasına girdiğini düşünüyormuşum. Hemen eşimi uyandırıyorum. Rüyamın içindeki rüyamda gördüğüm tüfek başucumuzda duruyor nasıl oluyorsa. Eşim onu alıp odanın kapısına çıkıyor. Karaltı bir pumaymış. Kerem’in odasına giriyor ve çıkıyor. Kalbim ağzımda. Eşim vurmuyor hayvanı hayvanda benim yanıma kadar geliyor, sonra beni de koklayıp dönüp çıkıyor.

Titreyerek uyandım rüyamdan. Sonra da çok zor uyudum.

Freud’un analizlerine göre herhalde bilinç altımda kendimi ve ailemi koruma iç güdüsü yatıyor olmalı. Ailemi ve kendimi tehlikede mi hissediyorum ne?

Komşu kızı Melahat’e göre tüfek can sıkıcı bir haber demek olmalı, aman sabahlara hayrola, öyle vahşi hayvanlar görmek de bunun devamındaki sıkıntılar olmalı ama aman aman hayırlısıyla ola.
Bana kalırsa da üstüm açık kalmış, ki gerçekten de uyandığımda kan ter içerisindeydim, yorganı tekmeleyip durmuşum.

Aslına bakarsanız bunlar aldığım ilaçların etkisi olabilir, aşırı terlemem ve bu rüyaları görmem. Belki de gece ateşim çıktı. Dün sürünerek gittiğim işyerinden öğlen dr a oradan da eve yatmaya kaçıp, onca ilacı bir anda alınca, dün gün içinde uyurken de oldukça korkunç rüyalar görmüştüm.
O zaman da büyük bir geminin içinde ofistekilerle birlikteyiz. Bir telaş, bir telaş. Çok mühim bir toplantı var, pek mühim bir şahsiyetle. Ama adam kimdir nedir bilmiyorum. Neyse hiçbir yere sığamıyoruz, en sonunda güvertedeki yük taşımaya yarayan kutuları çekiştiriyor insanlar bu görüşmeyi orada yapabilmek için. Ama o da ne? Bir bakıyorum ki dev dalgalar sarmış etrafı. Gemi çok sallanmasa da ben çok korkuyorum dalgaları gördükçe.

Freud’un analizlerine göre işimi kaybedebileceği endişesini yansıtıyor olmalı bu. Ha hayt ben işimi kaybetmekten ne korkacağım, onlar beni kaybetmekten korksunlar diyerek Melahat yorumuna geçiyorum. Deniz görmek iyidir. Sıkıntılar yaşayacak ama sonra çok mutlu ve huzurlu olacaksın şekerim der herhalde o da.

Kronikleşen hastalığım

Dün öğlen doktora gittim. 3 haftadır bu durumda olduğumu anlatınca ve bunu sadece söktürücü şurupla atlatmaya çalıştığımdan bahsedince kontrolünü yaptı ve ne yazık ki antibiyotiksiz geçmeyecek kadar kötüleştiğini söyledi. Karda yatmış gibi ökdürüyorum hala. Şimdi 4 tane ilacım var nurtopu gibi. Biri 1000 lik Amoklavin.

Yılbaşı partisi , sabaha kadar dans, şansın beni yine teyet geçmesi

Aslında geçiyordu hastalığım. Ama Pazar gününden beri yatmamın sebebi bence tam da iyileşecekken cts gecesi gittiğimiz şirketin yılbaşı partisi. Cts gecesi saat 7 de boğaza karşı bir kadeh şarapla başladığım ve hiç eğlenemeyeceğimi düşündüğüm geceden 7 saat ayakta atıştırararak, 11 kadehten sonrasını hatırlamayarak ( sanırım 14 tane içtim) gece 2 de ayrılınca, dansettikçe terleyince, oradan çorbacıya gidince, eve dönmem sabah 5 i bulunca, o halde şirketten eve kadar buz gibi arabayı kullanınca, bir de üzerine 3,5 saat sonra uykumu almış gibi ama baş ağrısı ile uyanınca beterin beteri olunuyor.

Boğaz güzeldi, ışıl ışıldı, şarap güzeldi, gece güzeldi. Çoktandır görmediğim bir çok insanla kucaklaştık. Sonradan başlayan dansla coştuk. Geleneksel yılbaşı çekilişi ile çöktüm ki o da şöyle oldu. Çekilişte harika hediyeler vardı, ellerimizde de girişte bize verilmiş olan yılbaşı biletleri. Onların son dört rakamı ile çekiliş yapıldı. 300 kişi içinde bizim şirketten birine bir cep telefonu, iki sevdiğim arkadaşıma da beşi bir yerde çıktı.Dvd ler, kamera ve dijital foto makineleri diğer kardeş şirketlere çıktı. Her seneki gibi büyük ödül olan plazma tv deydi gözüm, ondan bir adet veriyorlar. En büyük ödül de o. Benim son dört numaram 6874. Son numara okundu:

Altmışsekiiiiiiizzzzzzzzyetmiiiiişşşşşşşş ...

Beş !!!

Nasıl yani ya? Arkadaşlarımın en şanslı seneleri olacak 2007 ve benim bütün yıl şans yanıbaşımdan mı geçecek?

Neyse hala bir biletim var en azından. Sonu 6874 le biten büyük ikramiye belki de bana çıkacak.

Gece, uzun zamandır içmediğim ve böylesine dansetmediğim için benim için çok keyifli geçti. Tabii iyice güçsüzleşen bedenim ertesi gün iflas edene kadar.


Akşamın erken saatleri,saçlar yapılı, üst baş yerli yerinde pozlar veriyoruz kameralara







Gecenin ilerleyen saatleri, üst baş atılmış, zıp zıp zıplanıyor.



Tek üzüntüm o gece birkaç departmandaki arkadaşımın yanımızda olamayışıydı. O da şöyle oldu.

Bir yılbaşı partisinin getirdikleri: Önce ne giyeceğim telaşı, sonra hevesin kırılması



Cts gecesi yılbaşı partisi varmış maili aldın mı?

Aldım.

(Aynı anda) Ne giyeceğiz?

İşte can alıcı soru. Parti kızı değilim, gardrobum mecburiyetler için dolabımda yer alan bir tuvalet, bir iki gece elbisesi ve işte benim tarzım dediğim kıyafetlerden oluşuyor.

Kadife pantolonlar, kargo pantolonlar,ekose pantolonlar,kot pantolonlar, birkaç diz boyu etek, ve ince trikolar, mümkünse boğazlı.

Gardrobum pek kadınsı değil açıkçası, genç, günlük ve giyilebilir şeyler.

Çantalar renkli ama mutlaka sade, ayakkabılar en fazla hafif topuklu, mümkünse spor yada düz. Topuklu siyah bir ayakkabım bile yok sonuncusundan sıkılıp vazgeçtiğimden beri.

Hal böyle olunca bir partiye gideceğim zaman dolabın kapağını açıyor ve öylece bakakalıyorum.

Tamam, bir şeyler bulabildim giyebileceğim, tam tarzıma da uygun ama şöyle bir şey mi alsaydım acaba?

Yada,

Acaba gece kıyafetlerimle kombinasyon mu yapsam, herkes partiye hazırlanacak, iyi ama ya kendimi abartılı hissedersem?

Diye düşündüm ve sonunda her zamanki şeye karar verdim. Kendimi içinde rahat hissedeceğim bir kıyafet hazırlamaya ve buna biraz iddia katarak farklılaşmaya.

Ben bunları düşünürken bir başka departmandaki arkadaşımın yanına fikrini almak için gittiğimde, o departmandakilerin çağırılmadığını fark edip şaşırdım. E onlar da şaşkındı tabii. Bunun sebebini öğrenmenin tek yolu vardı, hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranıp, müdürlerin ağzını aramak.

Öyle de yaptım. Ama anlaşılan o ki ortalarda birkaç kişinin unuttuğu isimler vardı, ve bunu bir türlü çözemiyorlardı.

Dolayısıyla içimde eğlenme hevesi falan kalmadı.Bir yanda unutulan kimi arkadaşlarım bu duruma feci halde bozulmuşken nasıl gidebilir ki insan? Ama bunu söylediğim birkaç arkadaşım hayır tam tersine orada olmalı ve bizi sorduklarında çağırılmadığımızı söylemelisin dediler. Bir taraftan gitmek istemiyordum ama diğer taraftan bunun bu şirkette son yemeğim olabileceğini düşünüyordum. Son zamanlarda şirket yemeklerinin sayısı artan eşime de oğluşla geçen yalnız bir geceyi iade yapmak istiyordum içten içe.

Bu sırada diet ne durumdaydı?


Şoktaydım. Daha önce eline hiç kalori cetveli almamış biri olarak tam anlamıyla şoktaydım. Günlük kalori ihtiyacımın altında kalori alarak, zararlı yiyeceklerden de uzak durarak, aynı zamanda canımı da sıkmayarak şu 3 kiloyu vermek için aldığım tablo kabusum oldu.

Bir porsiyon köfte 350 kalori mi? Günlük ihtiyacın 1/3 i.

100 gr sütlü çikolata 650 kalori. 100 gramcığı mı?

Oğluşun tabağından atıştırdığım 100 gr ceviz 750 kalori ha?

Pilav bile 330 kalori?!?

İnsan bu tabloyu okuyunca neyin yerine neyi ne kadar yiyebilir çok daha iyi anlıyor. Dün gece kendimi kaşığı Nutellaya batırırken son anda engelleyebildiğim anda, bu diet işinden bu sefer yüzümün akıyla çıkabileceğimi de anladım. Pilates cd sine bakarak ve bir nevi kendime işkence uygulayarak arada bir çikolata soslu muz yesem de inanın bana bu daha önce yediğim kalori bombalarının yanında çok masumane kalıyor.

3 kilo komik gelebilir kulağa ama 3 kiloluk bir torba taşıdığınızı düşünsenize. Az da değil hani. Hem şimdiden engelleyemezsem ilerlediğinde nasıl başa çıkabilirim ki.

Nitekim o gece her ne kadar beni öyle görmeye alışkın olmayan arkadaşlarım saçlarımı fönlü ve toplu, suratımı makyajlı, ve ayağımda uzun topuklularla görünce beni şaşırsa da, ben bir fotoğrafta bile olsa gördüğüm küçük çıkıntılar ile diet konusunda ne kadar doğru iş yaptığımı bir kere daha anlamış oldum.




Anlayamadığım şu ki, niçin hala tartıda rakamlar azalacağına artıyor?

Diete darbe vuran tehlike: Gün

Cumartesi gündüz ilk günümüz vardı. Sabah önce kuaföre gittim. Amaç saçları uçlarından aldırıp dışlara doğru fön çektirmek. Ayakkabıların modeline, kapri pantolon ve kürk bolero giyeceğime göre buna 50 li yıllardan bir at kuyruğu hoş olabilir diye düşünerek beklediğimden daha farklı çıktım oradan. Ama hoşuma da gitti. Sabah kuaförden sonra koşarak arkadaşıma gittik. Ve tahminen 3 saat sonra baş ağrıları ile kalktık. Çünkü çocuklarımızın hepsi tam da günündeydi. Ne yazık ki hamarat arkadaşımızın ve annesinin hazırladıkları ile ben de dikkat falan kalmadı, kendimi kaybettim sanırım. Zaten çocuklar için zırt pırt kalkınca yerimizden, ne yediğimizi bilemediğimizden yedikçe yedik. Ve mümkünse bir dahaki sefere çocukları bırakıp toplanmaya karar verdik.Yine de birbirlerinin elindekini kapmaya çalışmadıkları ender zamanlarda çok, pek çok şekerlerdi.

Günlerin getirdiği bunlar işte. Bir önceki yazımda mutluluk dilemiştim ya, şimdi de sağlık diliyorum, yeni yıla öksürerek girmemek için. Şu üç kiloyu vermeyi de dileyebilir miyim?

20 yorum:

zilsizzarife'nin yeri dedi ki...

Yine upuzun bir post yazmışsın Aslı:)
Oku oku varya başım döndü.Tam bilgisyarın başından kalkıcam ama aklım kaldı acaba devamında ne yazıyodur diye takıldım kaldım.Ama kesinlikle yazdıkların çok keyifliydi.Zaten ben yılbaşı bölümüne takılıp ksldım.Gördüğüm kadarıylada çok şık olmuşsun.Yazın içimi açtı yine:)

Sardunya dedi ki...

bu yorum bırakamama bende de oldu:( sonra geçti kendiliğinden. ben artık akıl sır erdiremiyorum blogger'a. hayır, zaten son derece kıttır bilgim. bu değişiklikler de tuz biber oldu:(

fakat pek şıksın cidden:)

Handan dedi ki...

Geçmiş olsun canım. Aslında bu en güzel hastalık, hiç olmazsa anlatacak keyifli bir nedeni var.

Gülümseyen bir güne açılsın sabahın.

Aslı Cin dedi ki...

Zarife, evet uzun bir yazı oldu. Bir arkadaşım bu kadar şeyi okuduktan sonra ambale olup yorum yazamıyor insan dedi ama benim bir haftada anlatacaklarım bir kaç satıra sığamıyor, çenem düşük :)Şıklık konusunda her zamanki halim diyemeyeceğim ama o gece gerçekten beğenildim, teşekkür ederim :)

Sardunya, ben de bir çok arkadaşıma yazdım, uçtu gitti. Bazılarına iki üç kere gitmiş sonradan. Aman efenim, şıklık konusunda teşekkür ederim.

Handan,evet nüksetmesinin iyi bir sebebi var ama bir hastalık 4 haftada geçmezmi yahu? Bu arada sana da güzel bir gün dilerim :)

Unknown dedi ki...

Aslıcım,
Çok geçmiş olsun..Amoklavin 1000 iyi bir antibiyotik iyi gelecektir..;)

Böyle çılgınca kutlamak nasip olur inşallah bana da çalışıyorumda yine...:(

Adsız dedi ki...

Abartsaydın Aslı. Nobel'e aday mı olmaya niyetlendin? Nedir kızım bu yazının uzunluğu? Öncelikle geçmiş olsun. Sonra rüya için diyeceğim ise, Bi taraflar açıkta kalmış. Ben Freud falan anlamam. Açıkta kalmış işte. O kadar.Freud olsa o da aynını derdi.
Sonra sizin ağaç küçükmüş. Benim ki çınar ağacı gibi. Ama geçen gün Atakan ağacı devirdi. Süsleri söktüm. Yine süslicem ama zor geliyor. Sonracıma yüzleri saklama işine çok güldüm yani.:))) Kız bu resimler ne? Zorro gibim.
Sonracıma sonracıma ayy hatırlayamıyom. Çok şey yazmışsın.
Bir de arabanın önündeki koyun, bu baryam keseceğimiz koyun. Param ona yetti. Borçlarımı ne sen sor, ne ben söylim..;)

Asortik Krep dedi ki...

Uzun yazıları ayrı bir seviyorum..bence hep uzun yaz :)

Aslı Cin dedi ki...

Ezgiciğim, şimdiden hastalığımın yan etkilerini kesti, işe yarayacağını umuyorum ben de. Senin yaptıklarını okuyorum da, kolay değil, umarım kısa zamanda bir kısa da olsa ara vermeye zamanın olur.

Ayliiiin, tahmin etmiştim sizin kurbanlık olduğunu onun. Ağacımız küçük olabilir ama kurbanlığımız kesin büyüktür sizinkinden haha!!! Şaka bir yana kurban için Lösev'e ne dersiniz, ben orasını düşünüyorum, ilaç olarak da yardım edilebiliyor. Bu ardaa zorro benzetmesini bir kaç kişi daha yaptı, ama hoşuma gitti benim, yakıştı yani, bir pelerinimiz eksik.:)

Asortikciğim, senin yazıların da uzun ya, seviyorsun biliyorum. Ama arkadaşlarımın hepsi de şikayetçi. Yok ama ben dayanamam yine bir o kadar yazarım herhalde.

Adsız dedi ki...

çok güzel bir yazı olmuş bir çırpıda okudum..yediklerimizle olmuyor be aslıcım hareketli olmak gerekiyor.o gecenin sonunda 3 kiloyu vermiş olman lazımdı aslında:)) bu arada çok geçmiş olsun hemen iyileşirsin umarım..

Aslı Cin dedi ki...

Mayonezciğim, hareketli olmaya çalışıyorum ama yok spor yapmadan dediğin gibi olacak iş değil. İyi ama ne zaman yapacağım. O gece dansetmekten vermişsem bile inan bana içmekten almışımdır geri . Haha !!!

Teşekkürler, umarım iyileşebilirim.

yummymummy dedi ki...

Selam Aslı, geçmiş olsun öncelikle, hem grip hem çılgın partiler hem oğluş hem de diyet... valla işin zor:):) sevgiler..

Aslı Cin dedi ki...

Yummy, grip geçmiyor işim zor, oğluş zor ama çok da şeker, diyete darbeler ise devam ediyor gripten dolayı.:) Ama şu çılgın partilere çok güldüm. Yok yahu kırkı yılın başı :P

CaDı dedi ki...

Geçmiş olsun, ama iyileş artıkın yaa:( Sayfa düzenin ne güsel olmuş, ne güsel göslerin var:)) Bide Aslı bizi diskoya götür!!

daphnevega dedi ki...

Sayfanın yeni haline bayıldımm! Hem bu şirin kırmızı yılbaşı evlerine hem de sağ taraftaki rengarenk kısma. Senin de için hep böyle rengarenk olsun, moralin de hep iyi olsun :)

Adsız dedi ki...

asli, blogunun yeni sekli cok hos olmus. yazılarını özlettin yaa, yeni yazılarını merakla beklıyorum.

(cok sık görünüyorsun fotograflarda)

sima

Aslı Cin dedi ki...

Caıcığım, ben de istiyorum :) Bu arada sayfayı beğendiğinize sevindim, nasıl şapkanı beğendin mi sağdaki?Disko mu? Ohoo yolunu unuttum bile :)

Ayşecim,inşallah ne güzel dilekler bunlar. Hle bugün gibi çok can sıkıcı haberler aldıktan sonra :( Anlatırım bir dahaki yazımda.

Simacım, zemin konusunda senden esinlendim ve azim ettim :)İltifatına teşekkür ederim. Yeni yazım da yolda :)

Adsız dedi ki...

Özlemişim böööööle (!) yazını..Uzun, ayrıntılı, dikkatli, foto dolu, Keremli, İşli, arkadaşlı herşeyli...Oku oku bitti.:) Öncelikle geçmiş olsun. Çabuk iyileş. Sonralıkla da ben de buyılbaşı böle güzel bir parti isterdim: sen dskonun yolunu unutmuşsun ben pati ne onu unutma safhasındayım: o kadar içler acısı bi durum yani:) Alim olacam oku oku sanki. töbe töbe...

Aslı Cin dedi ki...

Şeydacığım, yok senin yapacak çok şeyin var, ondan sonra partilerin aranan yüzü olacağına eminim ben. Delimisin, olacaksın alim tabii :)

Handan dedi ki...

Aslı, benden uzun yaşayacaksın herhal, şu linkleri sevimli butonlarla göstereyim diyordum, bak ben gömme dolaplardan çıkamadan sen yapmışsın bile. Hem de çok şeker olmuş.

Günaydın, keyifli bir güne açılsın sabahın.

Aslı Cin dedi ki...

Handancığım, gömme dolaplar daha mühim, bu o işin yanında çocuk oyuncağı kalıyor :) Sana da keyifli bir hafta diliyorum.