Bugün için özlü sözümüz bu. Bunu kimse söylemedi, ben söylüyorum. 12 yıllık bir ilişki ve 7 yıllık bir evlilikten sonra bunu onun suratına söylersem ikimizde muhtemelen pfffhhhahahahaha diye güleriz, gerçi romantik bir akşam yemeği için yer ayırttım ama…
Ne demişler efenim? Öğrenmenin yaşı yoktur.
Bugün sevgililer günü. Buraya yazmama gerek var mı? Yok ! Eğer siz de, aman be yaw, sevgililerimi anmak için güne mi ihtiyacım var, bunlar ekonomiyi canlandıracak oyunlar yada gavur milletinin dini bayramlarını bize kakalaması diyenlerdenseniz eğer, yazının devamını okumayabilirsiniz, zira ben hiç de öyle düşünmüyorum. Belki de düşünmemek işime geliyor çünkü deliye her gün bayram misali, bayılıyorum böyle özel günlere, insanların yüzüne bir gülümseme geliyor, armağanlar alınıyor, baş başa yemeğe çıkmak için bahaneler yaratılıyor.
Bugüne kadar sevgilime, ağzımdan kaçtı, Ayşe Arman’ın eşine sevgilim demesine gıcık olanları hesaba katarak değiştireyim, eşime, alınabilecek her şeyi almış biri olarak bu yıl onu akşam yemeğine ben çıkartmaya karar verdim. Bir de sembolik esprili bir şey aldım, sabah oğluşla gönderdim çoktan kalkmış babasına. Ne olduğunu yazamayacağım buraya, arkadaşlarından da okuyanlar var blogu. Yok yahu, aklınıza neler de geliyor!
Evet ona alacağım bir şey kalmadı ama kadınlara alınacak şeylerin sonu yok. Reklamlardaki gibi, şu kadarcık şeylerle mutlu mesut olabiliyoruz. Dün gece oğluş yine yanımıza gelmiş, gece binlerce kez uyanmış ve beni isyan ettirmiş olsa da, sabah babasının salondan bana onunla gönderdiği pakedi açınca pek bir mutlu olduğumu itiraf etmeliyim.Bu küpeleri çoktandır istiyordum.Yanındaki minik kırmızı kalp şeklindeki çikolata da cabası.
Elbette öğrendiğim aslında eşimin hala pek romantik olabileceği değil. Ama şu var ki, bugüne kadarkiler iyi hoş da, bundan sonra elmas, pırlanta, zümrüt gibi taşları alırken, bunların nerelerde ne şartlarda çıkarıldığını yazan bir belgenin de en az sertifikası kadar önemli olduğu. Sevinç çığlıklarıyla parmağımıza geçirdiğimiz, hayranlıkla baktığımız o taşların arkasında acı ve göz yaşı olmaması. Sanırım “Kanlı Elmas” ı herkes seyretmeli.
Bir diğer titizlendiğim konu çevre bilinci. Öncelikle susuzluk. Eskiden de akan suya acırdım ama son zamanlarda duyduklarımdan sonra azami dikkat ediyorum. Bir an olsun boşa akmaması için elimden geleni yapıyorum. Her gün 1,5 litre su içiyorsam, her sabah yeni bir pet şişe alacağıma, şişeyi eve taşıyıp evdeki damacanadan dolduruyorum. Pazar çıktığım zamanlarda her şeyi ayrı torbalar koydurmuyorum ki daha az torba tüketelim. Pilleri kesinlikle çöpe atmıyor, eşimin şirketine gönderiyorum ki, bunu toplayan şirketler alsınlar. Alışverişlerimde cam ambalajlı ürünleri tercih ediyorum. Daha ne öğrenebilirim, ne yapabilirim kendi adıma, onu da araştırıyorum.
Son zamanlarda beslenmeme dikkat ediyorum ya, bu konuda çok fazla şey öğreniyorum. Yediğim bir çok şeyin ne kadar zararlı olduğunu öğrendim, ne çok faydalı şeyden mahrum olduğumuzu, rejimin sadece zayıflamak için değil sağlığımız için de ne kadar önemli olduğunu. Özellikle de sporun. Havalar biraz daha aydınlansın sabah her zömankinden erken kalkıp yürüyüş yapmayı ve en azından haftada bir gün spor salonuna gitmeyi düşünüyorum.
Oğluşla birlikte çok şey öğreniyorum. Ben tuvalet eğitimi olsun, bir çok konuda niçin hala bir şey öğrenemediğinden hayıflanırken, bir çok çocuğun yapamadığı şeyleri de yapabildiğini görüp, derler ya çocukları birbirleriyle karşılaştırmamalıyız, bunun ne kadar da doğru olduğunu öğreniyorum.
Bugün sevgililer günü. Buraya yazmama gerek var mı? Yok ! Eğer siz de, aman be yaw, sevgililerimi anmak için güne mi ihtiyacım var, bunlar ekonomiyi canlandıracak oyunlar yada gavur milletinin dini bayramlarını bize kakalaması diyenlerdenseniz eğer, yazının devamını okumayabilirsiniz, zira ben hiç de öyle düşünmüyorum. Belki de düşünmemek işime geliyor çünkü deliye her gün bayram misali, bayılıyorum böyle özel günlere, insanların yüzüne bir gülümseme geliyor, armağanlar alınıyor, baş başa yemeğe çıkmak için bahaneler yaratılıyor.
Bugüne kadar sevgilime, ağzımdan kaçtı, Ayşe Arman’ın eşine sevgilim demesine gıcık olanları hesaba katarak değiştireyim, eşime, alınabilecek her şeyi almış biri olarak bu yıl onu akşam yemeğine ben çıkartmaya karar verdim. Bir de sembolik esprili bir şey aldım, sabah oğluşla gönderdim çoktan kalkmış babasına. Ne olduğunu yazamayacağım buraya, arkadaşlarından da okuyanlar var blogu. Yok yahu, aklınıza neler de geliyor!
Evet ona alacağım bir şey kalmadı ama kadınlara alınacak şeylerin sonu yok. Reklamlardaki gibi, şu kadarcık şeylerle mutlu mesut olabiliyoruz. Dün gece oğluş yine yanımıza gelmiş, gece binlerce kez uyanmış ve beni isyan ettirmiş olsa da, sabah babasının salondan bana onunla gönderdiği pakedi açınca pek bir mutlu olduğumu itiraf etmeliyim.Bu küpeleri çoktandır istiyordum.Yanındaki minik kırmızı kalp şeklindeki çikolata da cabası.
Elbette öğrendiğim aslında eşimin hala pek romantik olabileceği değil. Ama şu var ki, bugüne kadarkiler iyi hoş da, bundan sonra elmas, pırlanta, zümrüt gibi taşları alırken, bunların nerelerde ne şartlarda çıkarıldığını yazan bir belgenin de en az sertifikası kadar önemli olduğu. Sevinç çığlıklarıyla parmağımıza geçirdiğimiz, hayranlıkla baktığımız o taşların arkasında acı ve göz yaşı olmaması. Sanırım “Kanlı Elmas” ı herkes seyretmeli.
Bir diğer titizlendiğim konu çevre bilinci. Öncelikle susuzluk. Eskiden de akan suya acırdım ama son zamanlarda duyduklarımdan sonra azami dikkat ediyorum. Bir an olsun boşa akmaması için elimden geleni yapıyorum. Her gün 1,5 litre su içiyorsam, her sabah yeni bir pet şişe alacağıma, şişeyi eve taşıyıp evdeki damacanadan dolduruyorum. Pazar çıktığım zamanlarda her şeyi ayrı torbalar koydurmuyorum ki daha az torba tüketelim. Pilleri kesinlikle çöpe atmıyor, eşimin şirketine gönderiyorum ki, bunu toplayan şirketler alsınlar. Alışverişlerimde cam ambalajlı ürünleri tercih ediyorum. Daha ne öğrenebilirim, ne yapabilirim kendi adıma, onu da araştırıyorum.
Son zamanlarda beslenmeme dikkat ediyorum ya, bu konuda çok fazla şey öğreniyorum. Yediğim bir çok şeyin ne kadar zararlı olduğunu öğrendim, ne çok faydalı şeyden mahrum olduğumuzu, rejimin sadece zayıflamak için değil sağlığımız için de ne kadar önemli olduğunu. Özellikle de sporun. Havalar biraz daha aydınlansın sabah her zömankinden erken kalkıp yürüyüş yapmayı ve en azından haftada bir gün spor salonuna gitmeyi düşünüyorum.
Oğluşla birlikte çok şey öğreniyorum. Ben tuvalet eğitimi olsun, bir çok konuda niçin hala bir şey öğrenemediğinden hayıflanırken, bir çok çocuğun yapamadığı şeyleri de yapabildiğini görüp, derler ya çocukları birbirleriyle karşılaştırmamalıyız, bunun ne kadar da doğru olduğunu öğreniyorum.
Bir de doğumda sinirlerimi almışlar sanırım diyordum ya, şu günlerde şirkette yaşadıklarımdan sonraki pasiflora şişesi elimde sırıtarak dolaşmama bakılırsa almamışlar. Ya sabır diyerek dolaşıyor, kimilerini Allaha havale ediyor, biri bir şey söylese de, “Ben gideyim artık yaw, walla” diyeyim diye bekliyorum.
Şirkette günler ve hatta sevgililer günü hiç çekilmiyor insanın can arkadaşları olmasa. Bu aralar sinir stresimi çekip çeviren Şebnemciğimle çekildiğimiz fotoğrafımızı, bir daha yapmaya kalksam nasıl yapacağımı bilmediğim bir şekilde bir şahesere çevirdim. Şaheser işte aşağıda. Zaten Andy Warhol bir ben iki...
13 yorum:
CANIM ARKADAŞIM,ANDY WARHOL'UM BENİM....BU FOTOGRAFIMIZI GÖRENLER YAKINDA HOLLANDA'DA EVLENECEĞİMİZİ DÜŞÜNÜRLER.HALBUKİ BİZ NE İYİ İKİ ARKADAŞIZ...İLHAN İREM'İN DEDİĞİ GİBİ IŞIK VE SEVGİYLE.....MUCUKİS.
Şebnem, yorumundan sonra, yurdum insanı karikatürlerindeki stüdyo çekimlerine benzettim kendimizi. Ha ha! Kimse öyle şeyler düşünmez şekerim ama hatırlatayım dedim.
Elton John bile evlendi. :)
Kanlı Elması bende izledim ve cok etkilendim. Bence de herkes izlemeli. Sevgililer gunu seviyorum. İlla bi sey almak ya da vermek gerekmiyor. Ufak jestler ya da dısarıda yemek işin tatlı bahanesi bence :) Sevgililer Gununuz Kutlu Olsun Aslı:)
Maviciğim, ben filmi izlemedim ama konusunu detaylıca okudum ve fragmanlarından etkilendim, mutlaka görmeliyim. Bu Oscarlarda aday gösterildi mi bilmiyorum ama konu itibariyle de olsa mutlaka dikkat çekilmesi gereken bir film. Sevgililer gününde haklısın, geçen sene eşim benim için temaya bağış yapmış 5 tane ağaç diktirmişti, cüzi bir şeydi ama mücevher ve çiçekler kadar değerliydi. Senin de kutlu olsun Maviciğim, mutlu olsun.
:) ŞAheserine bayıldım Aslı:) Andy Warhol iki, sen bir:)
Günaydın Aslı. Pırıl pırıl bir güne açılsın sabahın.
Ann, beğendiğine sevindim, vakit bulabildiğimde bir deneme daha yapacağım bakalım becerebilecek miyim?
Handancığım, teşekkür ederim, senin de :)
aslı selam, bez işini hiç dert etme. cem de söylemiyor daha. sen dert etme, ben edeyim :p
geçen hafta prof.dr. sabiha paktuna keskin'in -çok faydalandığım kitabını sana da tavsiye ederim boyut yayınları'ndan- bir seminerine gittim. ona sordum 2.5 yaşında oğlum kas gelişimi ve zihinsel gelişimi söylemesi için müsait ama bez istiyor diye. üstüne düşmeyin, o isteyene kadar böyle devam edin. zorlarsanız süreci uzatırsınız dedi. yani tuvalet eğitimi diye bi şey yok mu dedim. o kendi söyleyecek dedi. doğrusu bu beni rahatlattı (uğraşmama gerek yokmuş ne güzel anlamında :) hoş bi şey yaptığım da yoktu ya neyse) ama ne zaman söyleyecek diye merak ediyorum. ha unutmadan, çok önemliymiş bu konu çocukların kişili gelişimi için.
Sevgili Yasemin, her zamanki gibi güzel önerilerin var. Buna sevindim ama açıkçası kendimi biraz da kötü hissettim. Çok fazla zorlamaya başladığım için. Bunun sebebini bugünkü yazımda da yazacağım, ne yazık ki bir kreş sahibinin etkisinde kaldım. Ve dün gece bana oğlum öyle bir şey söyledi ki güleyim mi ağlayayım mı bilemedim.Yazdıklarından sonra ben de zorlamamaya karar verdim, çok teşekkür ederim :)
Asliciğim Oğluşunla ilgili daha öğrenecek çok şeyin var.İnan bukalemun gibiler..Benim canımdan cankuşum şu an 15 ancak kendisi utanmasa 18'im diyecek..Allahtan benim büyümeyen yaşım ortada da...Bizim deli kıza iyi bir arkadaş oldun gurbet ellerde..Sakın onu bırakma:)Sevgiyle kal...
merhaba aslı, bahsettiğim pediatrist, pediatrik nörolog sabiha p. keskin'in konuyla ilg. yazısı aşağıdaki linkte:
http://www.bebekkokusu.com/news/templates/konular.aspx?articleid=883&zoneid=65
istersen burda diğer yazılarını da bulabilirsin: http://www.bebekkokusu.com/bolumler/noroloji.asp
önermek istediğim kitabı da bu:
http://www.boyut.com.tr/urundetay~urunID~1594.htm
kendini kötü hissetme aslı. ben de geçen yaz 1 hafta denemiştim. yazın bırakmak daha kolay derler ya. olmamıştı. bakalım ne kadar sürecek daha?
Rüyalar gün içinde yaşadıklarının bir dökümüdür derler ya. Akşam rüyamda seni gördüm Aslı. İstanbul'a gelmişim nedenini bilmediğim bir sebeple seninle buluşmuşuz. Üzerimizde mavinin farklı tonlarında aynı kıyafet var. Senin kirpiklerin Max Factor kadınınınki kadar uzun ve gür. Hatta fazlaca. Aynı zamanda onunki kadar bol makyajlı bir yüzün var.Bana Şebnem'in çizimlerini vermişsin. Onlar bende kalmış ve sana ulaştırmaya çalışıyorum.Ben üst kattaki yarışmadayken sen gitmişsin. Faks makineleriyle kafayı yiyorum. Makinenin üstüne ayıcıklı projeleri çizmeye çalışıyorum...... Yani böylesine anlamsız ve alakasızca gidiyor.
Şimdi düşünüyorum gün içinde bu rüyadaki parçalardan her biri ayrı ayrı geçmiş. Hepsini toplayıp bu hale getirebilen zihnime maşallah diyorum. Sanırım dün fazlaca bloglara takılmışım. Her sayfada bir parça almışım.
Sibelciğim merhaba, Şebnem senden çok bahsediyor, sonradan farkettim de, biz seninle yıllar önce çalıştığın şirketi ziyaretimde tanıştık, detayları anlatırım. Senin 15 yaşında bir çocuğunun olduğunu duymak beni çok şaşırttı, ablası gibi duruyorsundur herhalde :) Oğluşumun o yaşlarına o kadar çok zaman var gibi, ama ben dertsiz başı sevmeyen ben şimdiden buluğ çağı sendromlarına bile dertlenebilirim :) Bizim kızı gurbet ellerde yalnız bırakmıyorum, o herşeyin en iyisine layık :)
Yasemin, linkler için teşekkür ederim, bebek kokusuna girmeyeli çok oldu iyi ki hatırlattın. Senin yorumundan sonra annemle konuştum telefonda, o da zaten seninle aynı fikirdeydi, artık açmıyoruz altını, artık ne zaman hazır olursa.
Adacım ( Adını kullanmak istemiyorsundur belki diye böyle hitap ediyorum ) inşallah bir gün gerçekten de buluşuruz, tabii rüyandaki gibi koşturarak değil. hayırdır inşallah diyeyim, ben de nerede o kadar kirpik? Makyaj da yapmam , tabirlere falan mı baksak acaba? Gerçekten de iyi kurgulamışsın okuduklarını, okurken çok güldüm, çok yaşa e mi?
Yorum Gönder