Şubat 16, 2007

Andy Warhol da kim oluyor ayol ?

Yazı uzun oldu, ama bir hafta yokum, isterseniz bir çırpıda okuyun, isterseniz gün gün birazcık, ama benden ses çıkmazsa meraklanmayın. Oralardan yetişebilirsem yorumları okuyup yayınlayacağım, hatta laf da yetiştirebilirim belki.

Önce bir sevgililer günü hikayesi

Sevgili eşimi şahane küpelere karşılık verecek bir hediye bulamayınca yemeğe götürmeye karar verip, yemeklerini de pek leziz bulduğumuz bir yere rezervasyon yaptırınca, bize de uzun zamandır baş başa yemeğe çıkmadığımız için iyi bir bahane oldu gece. Gel gör ki, o beğendiğimiz restoranın kapısından girerken bir terslik olduğunu anlamalıydım zaten. Zira daha girişte iki tane kemancı bizi karşılıyordu ki bu zaten daha girerken bizdeki romantizmi kahkahaya çevirmeye yetti. O da ne, sandalyeleri süslemiş, masalara da suların içinde yüzen mumlar koymuşlardı. Bir baktım bir de fasıl heyeti. Yahu, acaba bir pizzacıya falan mı gitseydik, en azından buradan daha sessiz sakin olurdu diye düşünmeden edemesem de, masadakileri görünce hemen vazgeçtim.

Şansıma her zaman kolonların dibine düşen ben, eşimin söylediği hiçbir şeyi duyamasam da, yemeklerin lezzeti ve arka arkaya devrilen 3 kadeh şarabın etkisiyle bunu dert etmesem de, ve hatta bir süre sonra hızlanan parçalarla piste fırlayan, yok piste de değil masaların arasında göbek atan adamlara gülsek de, yemeklerin geliş hızından gecenin pek uzun olacağına kanaat getirip 10 a doğru kalktık.

Evet yanlış duymadınız, adamlar göbek attılar.

Benim bildiğim böyle gecelerde sessiz sakin ortamlarda yemek yenir, sohbet edilir, aşklar tazelenirdi. Biz sevgililer gününde çıkmayalı çok şey değişmiş meğerse. Şimdi şöyle kutlanıyor:

Hobaaa ! Aşkııım, iyi ki benim sevgilimsin. Sekseeen ! İyi ki evlenmişiz, doksaaaaan ! Yavrummm benimmmm, Yüüüüzzzz ! Yandan yandan, oh ohhhh!

Yahu adam sevgilisine bakarak neden göbek atar, o kadın o adamla hala neden çıkar? Restoran orası, sarmaş dolaş dansedeceğim diye niçin çabalıyorsun?

Bu arada gece birbirimizin sesini pek duyamadığımızdan şöyle anektodlar gelişti:

- Aslı, njhjbdlf lknjsb lkhjgbf.

- Anlayamıyorum !

- Kdjfbusdgb fkgnljfg gfkg !

- Neee ?!? Duyamıyorum !

- Khvhg köşesi fdkgnjfgn !

- Ha ha ha! Anlayamadım, neyin köşesi?

- Yaz köşesi Aslı, ne köşesi yaaa, nice 12 yıllara diyorum.

- Haaa! Çin çin!!!

Evet, 12 yıldır birlikteymişiz, martta 13. senemize gireceğiz, ve ben geçen yazımda 10 yıl yazmıştım, hemen o görmeden değiştirdim.

Her neyse güldük, eğlendik, yemeğin devamını bekleyemesem de, lezzetli şeyler yedik, içtik, yağmurda döndük evimize. Biraz daha otursaydık dansöz falan da çıkardı ya, sevgililer gününde kıskançlık krizleri yaratmak için de birebirdir kendileri, ama eminim onu bile çıkarırlardı.

Evet, sevgilisini dansöze bakıyor diye kıskananlar var, gözlerimle gördüm. Dahası, gayet olağan dergilerdeki kadın fotoğraflarından, fanatiği olduğu şarkıcılardan kıskananlar var.

Kıskanmam öyle şeylerden, ne kıskanacağım?

Ben kırkı yılda bir doyasıya yemişim, aklım tatlı yiyemediğimde kalmış, dönerken markete uğrayıp birkaç çeşit dondurma aldık. Algida çilekli sorbe çıkarmış, içinde çikolatadan kalpler var, günün anlam ve önemine uydu diye değil ama çikolata ve meyve birlikteliğine bayıldığımdan onu yedim gece. Çilekli dondurmayı yerken, ağzınıza gelen çikolata parçacıklarını ısırdığınızda içinden çıkan çilek sosunun annemin yazları her hafta yaptığından lezzet olarak pek bir farkı yok, iyi tarafı buna rağmen çok kalorili de değil. Bilirsiniz reklam vermiyorum burada ama Algida canım ciğerim, aileden sayılır. Photoshopumu geliştirirken ona olan aşkımın kolajı da alttaki olsun.


Hiçbir yılbaşı dışarıda kutlanmamalı özlü sözümüze, sevgililer günü en iyisi bir pizzacıda kutlanmalı yı ekliyor ve bir başka konuya geçiyorum.

Bir kreş hikayesi

Ne zamandır yazacaktım, diğer kreş maceramızı.Aylarca önce ilk maceramızı yazmıştım, ki sanıyorum oğluşu oraya göndereceğim, geçenlerde de yeni açılan bir başka kreşi görmeye gittik arkadaşlarımla.

Gittik baktım , müstakil hoş bir bina, daha o gün eğitime başlıyorlarmış. Diğerine göre daha çok oyuncak var, tabii ki yeni. Sınıflar biraz küçük sanki, ama mutfaktan harika kokular geliyor. Yatakhanesi de var, iyi hoş.

Oturduk bilgi almak için. Ve sohbet başladı.

Ben-Çocuğum 2,5 yaşında olacak birkaç ay sonra, onun için kreşinizi görmeye geldik.

Çok bilmiş edasında gıcık bir şekilde gülümseyen eğitimci hanım-Aslında 2,5 yaş almıyoruz, ama çocuğun tavırlarına da bağlı tabii. Tuvalet eğitimi var değil mi?

-Yok.

-A aaa. Çok geç kalmış.

-Çok mu geç?

-Evet ya, 1,5 yaşında öğreniyorlar.

-Doktorumuz 2,5 yaşında kendi öğrenecektir dedi, ayrıca tanıdığım kimsenin çocuğu da o yaşta öğrenmedi.

-Acaba, bir şey mi var? Ailede birinde geç öğrenme gibi bir şey.

-Hanımefendi, sormadım eşimin ailesine oğlunuz ne zaman çişini söyledi diye.

-Ama çok geç kalmış, bakın psikoloğumuzu çağırayım, ona soralım.

Velhasıl çocuk psikoloğu olmayı bırakın tahminen psikoloji bölümü öğrencisi bir kızımız gelip bize ne yapmamız gerektiğini anlatmaya başladı. Hani bilgisiz bir anne olsam neyse, ne diyor yahu bu kız diyorum içimden. İstifimi bozmuyorum ama gıcık oldum feci halde. Arkadaşımın kızı bizimkinden bir ay küçük, onun da eğitimi yok, ve onun tabiri caizse sinirden dili tutulmuş halde.
Eğitimini biz hallederiz, sizinle ilgili bilgi almak istiyorum diye girdim söze sonunda, ve başladım ukalalığına karşı taarruza. Adeta Allah Allah nidalarıyla sordum sorularımı, sonra da madem açıkça konuşuyoruz dedim, bana eğitimci sayınız az geldi, yer küçük, siz her yaştan 20 hatta 25 er çocuktan bahsediyorsunuz.

Web siteniz var mı? Ben oğlumun ne yediğini, içtiğini ne yaptığını bilmek isterim, bir defterciği olacak mı? Msn den haberleşme imkanı var mı?

Velhasıl o gün eğitimci olmalarının avantajı dışında hiç de hoşnut olmayarak ayrıldık oradan.Sonradan duyduk ki zaten sahibesi müdire hanım öğleden sonraları da ilkokulda derse gidiyormuş.

Hiç şansı yok.

İlk gittiğim yere başvuracağız herhalde, onlar da iyi hoş ama tam gün alıyorlar.

Offf, bir üçüncüye mi baksam?

Bir buluşma hikayesi

Bizim çocukluğumuzda kreş mi vardı? Vardı tabii ama bu kadar çok yoktu. Sokakta büyürdük, ve çok şey öğrenir, eğlenirdik. 15 yaşında Barbilerimiz vardı hala, şimdiki kızlar 15 yaşında kendileri Barbi oluyor.

Haftasonu 15 -17 yaşımdan beri görüşmediğim arkadaşlarımızla toplandık ya. Harikaydı. Evlenenler, boşananlar, çok iyi şirketlerde yer edineneler, hala okuyanlar, çoluğa çocuğa karışanlar derken ne hikayeler dinledik. İnşallah bir sabah Florya’da bir brunch ayarlayacağız, eğlenceli olacağını sanıyorum.

En komik hikaye, 3 sınıf arkadaşının yıllar sonrasında başına gelenler bence. Düşünsenize yıllar sonra biri İstanbul’un pek güzide semtlerinden birinde komiser oluyor, bir gün bir ihbara gidiyorlar, bakıyorlar ki bu bir uyuşturucu partisi, partiyi yapan sınıf arkadaşı çıkıyor, işin garibi ihbarı yapan da partinin sahibi, çünkü ihbarı parti için değil, partiyi sivil polis kılığında basan ve haraç toplamaya çalışan diğer bir sınıf arkadaşları için yapıyor. Tam bir Türk filmi.

Yıllar sonra çocuklarımız ortalarda dolaşırken eski günleri yad etmek keyifliydi. Bir daha isterim.

Bir buluşma telaşesi

Buluşmalardan bahsetmişken, yarın kızlarla aylık buluşmamız bende olacak. Bir roadrunner hızındaki annem şimdiden ne yapacağını şaşırmış durumda. Buluşmalarımızı kahvaltı yaparız diye konuşup kararlaştırmıştık ama bu zamanla bruncha dönüştü ve hatta şimdiye kadar daha çok hamur işi yapıldı. Ama ben bir kahvaltı sever olarak bunu simitli bir kahvaltı sofrasına dönüştürmek istedim. Uçağa koşturmadan önce yüzümün akı ile çıkarım inşallah.

Annemin içi yine de rahat değil, Çikolatalı kekin yanına bir de çin böreği sıkıştırıyor,ben simit alacağım sabah tazecik eee sabaha da icecik krepler hazırlayacağız kahvaltı sofrasına. Diettekiler için esmer ekmek falan da var ama marmelatlar, tahin pekmez sürülmüş krepler ve annemin meşhur keki varken kolay mı diet yapabilmek. Benimse en büyük takıntım peynir. Çeşit çeşit peynir olsun, keçisi, kremi, eski kaşarı, beyaz peyniri, ah bir de Bergama tulumu olsa yöresinden alınmış, bir de limonlu roka ve domates.

Diet canımı sıkmıyor artık, zaten artık pek diette olduğum da söylenemez, yoğun baskılar sonrası bundan daha zayıflarsam Victoria Beckham’a benzeyeceğimden korkan annem, süzüldüğümü her öğlen yineleyen şirketin ahçıbaşısı, ve iş alacağına artık zayıflama diyen , her hafta kıyafet daraltan terzimin dediklerine kulak verip, kilo vermeyecek şekilde sağlıklı beslenmeye dikkat etmeye devam ediyorum.

Bir annelik dersi

Asıl canımı sıkan şey bu aralar oğluşum. Aman maşallah sağlıklı zaten gerisi çok da can sıkıcı değil ama tuvalet konusunda yapmaya başladığım ısrarlardan artık ben rahatsız oluyorum. Sanırım o son gittiğim kreşteki kadının sözlerinden sonra boşuna safsata yapıyorum. Anlaşılıyor ki kaslarını tutamıyor, buna rağmen biz altını açmaya başlayınca, zorlanıyor. Artık her şeyin farkında, çok şeker, harika konuşuyor, beni şaşırtıyor. Ama bazen şaşırtırken de düşündürüyor.

- Keremciğim, artık bardaktan da içebiliyorsun, aferim.

- Eveeet. Abi oldum.

- Tabii ya, okula da gidebilirsin artık. Orada oyuncaklar var, arkadaşlar, değişik mamalar.

- ( Ağlamaklı ) Iıh sen işe gitme, noolur.

- Ama bebeğim sen de okula gideceksin. Akıllı olacaksın. Kakanı çişini tuvalete yapacaksın. Cici bir çocuk olacaksın.

- ( Dudağını bükerek ) Ben pisim, beze yapiyommm.

Güldüm söylediğine ama aynı zamanda kalbim sızladı, çok üzüldüm. Kendisine pis demesine, biz pisleniyor bezin dediğimizde bunu kabullenmesine, ve tuvalete yapamıyorum işte der gibi söyleyişine.

Aşkım dedim sen pis değilsin, cici olursun derken onu demek istemedim, hay dilim kopsaydı da demeseydim. Tabii dilim kopsaydı kısmını ona söylemedim çünkü o an bir daha ona karşı kullandığım her kelimeyi özenle seçmem gerektiğini iyice anladım.

Haftaya uzaklara gideceğim bir hafta dedim. Nedeeen diye sordu. İşim var dedim, babasını da sordu. O gitmiyor diyince çi rahatladı biraz, baba kalıyor diye sevindi. Nasıl dayanacağım bilmiyorum, büyüdükçe zor oluyor.


Bu postu parça pinçik yazıp birleştirdim, fotoğrafla da vakit bulabildikçe oynadım. Bu aralar vakit yok, bu hafta sonu yine fuar yolları görünüyor bana. Fransa’da sürpriz bloggerlarla buluşacağım, şimdiden söyleyeyim birazcık yemeği kaçıracağım, ve birazcık alışveriş edeceğim. Çok yorulacağım, çalışacağım, ama bir gece kızlarla dışarıda çıkacağım. Oğluşu çok özleyeceğim, çok özleyeceğim, çoook özleyeceğim.

Giderayak, New York ve Londra moda haftalarının defilelerinden çıkan sonucu da yazayım. Bu kış çok farklı olacak. Her ne kadar geçen sene sinyallerini verse de ve ben kabullenemesem de, saks mavisi her yerde olacak.Biba etkisi kışta da devam ediyor, biraz daha şekli şemalı bozularak.

Renkleri aşağıdaki kolaj iyi özetliyor aslında. Çok fazla saks mavisi, mutlaka siyah, gri, aşağıda kullanılan tonda sarı, ve o muhteşem kırmızı ton. Saks sadece eldivenlerde de olsa, kendisine yer buluyor. Defilelerin tamamına göz atamasam da, şimdiden çok heyecan verici buldum, gelecek kışın renklerini. Motifler ise daha önce görmediğimiz kadar karışık, eğlenceli, ve iri.

Daha bavul hazırlanacak, kuaföre gidilecek, yarınki davetime eksikler giderilecek. Ohooo, çok işim var çoook !

14 yorum:

Sebnem'den dedi ki...

bir solukta okudum yazını aslıcığım..yine döktürmüşsün.az kaldı gitmemize ama aklıma takılan 1gece kızlarla yemek diyorsun.?ne alaka?..koca gün aynı yerde olacağızda gecelerimizimi ayrı geçireceğiz?..1gececik mi?olmaz...ben hergece beraber yemek yiyelim derim..:))yoksa tenhada kıstırırım seni!!

Aslı Cin dedi ki...

Şebnemciğim, yok yemeğe birlikteyiz tabii ki, ben gece dışarı çıkmaktan bahsederken yemek sonrasından bahsetmiştim ;)

Adsız dedi ki...

Alemsin aslı güldürdün beni,
bende bir çırpıda okudum yazını şimdi ben ne yapçam 1 hafta offff çabucak geçsin hemen gel ve yazılarını yazmaya başla..
Birde şu kreş işine gelince, gerçektende benim sinirden dilim tutuldu kadın sıraladıkça bizim ufaklıkları düşündüm allaha şükür çocuklarımızda sorun yok, dediğin gibi diğer seçenek daha olumlu.
Annen yine döktürdü desene amanın ben erkenden sizdeyim yarın her şeyin tadını çıkarta çıkarta yemem lazım :))

Aslıcım güle güle git güle güle gel

Ayçiçeği dedi ki...

Gerçekten uzun bir post olmuş :)
Güle güle git, güle güle gel.
Kreş seçimi çok önemli. İnsanın gözü arkada kalmamalı. Ben de oğlumu 2,5 yaşında vermiştim. Fakat bütün gün değil, sadece oyun grubundaydı. 3 yaşında yarım gün, 4 yaşında ise tam güne çevirmiştik.
Çiş olayını çok dert etme. Büyük oğlum 2,5 yaşından sonra öğrendi (ki 2 yaşından beri uğraşmıştım). Büyük tuvaleti için de illa ki bez bağlattırıyordu. Gece tutmayı da 4 yaşında öğrendi (burada biraz benim de ihmalkarlığım var).
Fakat küçük oğlum 1,5 yaşında ve büyük tuvaletini yapınca, eliyle bezini gösterip "da da" diyor. Herhalde abisinden daha çabuk öğrenecek. Ama sonunda bir şekilde oluyor işte. O yüzden çok dert etme bence :))

İyi yolculuklar dilerim :)

Aslı Cin dedi ki...

Canım benim, evet döktürüyor annem, sağolsun :) Bir hafta çabucak geçecek, evet buna inanmak istiyorum, çabu geçecek değil mi? Tuvalet meselesinde Yasemin'i dinleyeceğim.

Ayçiçeği,Kesinlikle haklısın, her çocuğun farklı olabileceğini unutabiliyoruz bazen, bak sen, senin ufaklık şimdiden söylüyor bile :)

denizanasi dedi ki...

ah su tuvalet isi bizde de büyük sorun.. 28 aylık oldu ama hic niyeti yok gibi.. arada bir söylüyor . klozete oturup yapıyor. ama sadece arada bir :) kreşde bence en önemli olay ilk görüştügün sorumlu kişiye karşı duydugun sempati. ben de birkac yer dolaştıktan sonra oglumun su an gittiyi yerdeki müdürü cok samimi bulmuştum. zamanla da bu yuvanın gercekten dogru olduguna gördüm. gerci biz de henuz oyun grubundayız. tam güne geçince ne oluyor bilmiyorum..

nurdan dedi ki...

:))
bende bir çırpıda okuyanlardanım seni..ama yorum kısmı galiba 1 hft sürecek..:) ne zaman klavyenin ucunda gezinse parmaklarım içeri bi müşteri giriyor...var bi şey ama anlamadım...
en en önemli konuyla başlayayım...hiç evlenmedim..dolayısıyla çocuğum da yok..ama 4 kez teyze oldum...tuvalet eğitimi eğer çocuk isterse edinilir diyenlerdenim..şuan 4 yaşında olan en ufaklıık yeğen..bir gün"neden beze yapıyorsun canım..bak tuvalete gitsek..hem şöyle böyle güzel derken"banane dedem alıyo bezlerimi yapcam işte dedi...:))
inada bindi ve uzun süre bezi kirletip akabinde haber verdi...bu böyle devam edip gitti..kardeşim deli vaziyette dolaştı..ve birgün kendiliğinden bezi çıkarıp attı...sonrasında ablasıyla beraber kullanması için ona özel wc yapıldı eve...kendi boyunda wc ve lavabo acayip hoşuna gitti...işte böyle...sen yuvadaki diyalogları unut..zamana bırak..çözülür kendiliğinden....
sevgililer günü yemeğinizi okurken çok güldüm..hakkatten göbek atmak da ne...bu sene iyice yılbaşı kıvamındaydı eğlence....ben sevgilisiz eğlenenlerdendim..çok eğlendim..ama sevgililer günü bahaneydi...benim için ..eğlenmek şahaneydi...
bu arada..yeni yazın ne zaman gelecek...yazın 1 günde okunulup bitti de..:))
kendine iyi bak...
sevgiler,

bkaya dedi ki...

bizde 2 yaşından itibaren yuva araştırmaya başladık. pek çoğuna gittik ama aynı sıkıntıları biz de yaşadık. sanki çocukları presleyip kalıba sokmaya çalışıyorlar gibi hissettim. içim elvermedi göndermedim. pipirik anne olmaktan nefret ediyorum ama hiç bir yuvaya aklım yatmıyor.
sonunda niyeti bozup bir yuva açacağım :)

Handan dedi ki...

Bilgehanın tuvalet eğitimi için 4 defa teşebbüste bulundum. Üç yaşına az bir zaman kala öğrendi. Ama o son teşebbüste de tam 3 gün boyunca battık. Üç gün hiç tuvalete yapmadık. Yani bazen çocuklar hazır olup da hemen söylemiyorlar Aslıcım. Korkuyorlar. Ben aldığım küçük çıkartmaları kullanıyordum. Hâlâ klozetin yanındaki fayanslar çıkartmalarla doludur. Aferin hediyesi olarak yapıştırıyorduk.Sen gözüne kestirdiğin bir zaman başla, başladığında da en az üç dört gün devam et. Ama asla kızmadan, zorlamadan. Sakin fakat kararlı olarak.

Günaydın, güzel bir güne açılsın sabahın.

elma dedi ki...

Yaa hepsini okudum ama aklimi karistirdi Aslii:)!
Efe de alisamadi tuvalet meselesine, ben de cok ustelemiyorum, bizimki de yakinda 2.5 yasina basacak ama, bekliyorum bir mucize olacak, ciste sorun yok ama, kaka'dan korkuyo bizimki malesef.
Saks mavisi modasina uzuldum, hic yakismaz bana, allahtan kirmiziyi sikstirmislar araya..
Afiyet olsunlaar, Iyi yolculuklaaar sana..

uykucu dedi ki...

merhaba kreş konusunda çok güldüm biz öyle çok kreş gezdik ki şimdikini bulmak için....hepsi bir garip çıktı..ve çiş konusuna gelince her çocukta farklıdır ne kadar zorlarsan o derece gece yapmaları çoğalır bizimki 3 yaşında canı isterse tuvalete istemezse beze yapıyor özgürlüğünü kısıtlamadım ama eminim yakın zamanda kendi tam kararını vericek(belki bezle devam eder!!!)ve ne güzel oğlun senin 1 haftalık yokluğunda babayla durabiliyor benimki 1 gece kalamıyor.pariste benim yerimede gez eğlen..

Aslı Cin dedi ki...

Herkese selamlar. Anlatacak çok şey vara ama yazacak zaman yok, yorumlarınız için teşekkürler, özellikle kreş ve tuvalet eğitiminde kendimi yalnız hissetmiyorum, sizleri öpüyorum ve yorgunluktan bitap paltomu alıp çıkıyorum.

Bu arada Ezop ve Yağmur'un annesi ile tanıştım, anlatılacak gibi değil, harikalar :)

Toplu İğne dedi ki...

aslııı,
gel artık, bu 1
sensiz mesene çekilmiyor bu 2
neyse gelmezsen ben geliyorum (cumartesi geliyorum ist.a, pazar akşamı dönüyorum) bu da 3
öptüm bu da 4

Aslı Cin dedi ki...

İğneciğim ben geldim ama muhtemelen sen şu saatlerde dönüyorsundur. Anlatacak çok şey var ama sinir stress geçmeden bahsedersem terbiyemi bozabilirim, oğluşu öperek sakinleşmeye çalışıyor,yok artık fuar muar diyor,her an evimin hanımı olabileceğimi al işte buradan bildiriyorum. Detayları konuşuruz, ben de seni özledim, öpüyorum.