Size de olur mu?
Hani bir şeye, ama saçma sapan bir şeye canınızı sıktığınızda, öyle bir şey duyarsınız ki, suratınıza tokat gibi vurur.
Sokakta huysuzluk yapan çocuğunuza kızıp, yanınızdaki arkadaşınıza huysuzluklarından bıktığınızdan dert yanarken, hemen yanınızdan, özürlü çocuğu ile başa çıkmaya çalışan bir annenin geçmesi, yada bir yerde oturmuş kahvenizi içerken bacaklarınızın çarpık oluşundan bahsedip memnuniyetsizliğinizden bahsederken, önünüzde bacakları olmayan birinin dilendiğini fark etmeniz gibi, o da olmazsa elleriniz kollarınız dolu alışveriş torbaları ile oflayarak sıkılarak yürürken, kuru ekmek geveleyen bir çocukla göz göze gelmeniz gibi.
Hayat pek bir garip.
Arkadaşımın babasının, evine yürürken, oracıkta beyin kanamasından ölüvermesi garip. O sabah babasının öleceğini bilmeden ona son bir kez sarılmadan evden çıkan arkadaşımın buna pişman olması garip. Ve benim hala bundan ders alamayarak evden kimseleri öpmeden kaçarcasına çıkmam garip.
Bu sabah şirkete geldiğimde hafta sonu eski bir iş arkadaşımızın intihar ettiğini duyuyor olmam, ve daha şirkete girmeden bir saat önce sinirlendiğim şeylerin hiçbir anlamının kalmaması garip.
Hayat dolu bir arkadaşımızın bir anlık dalgınlıkla yataklara düşmesi, hayatına tekerlekli sandalyeyle devam edebilmesi, bir diğerinin arabayla kaza yapması ve arabadaki diğerlerinin burnu kanamazken, onun suratının yarısının parçalanması, bir başkasının eşinin bir başka kadın için bir anda evi terkedivermesi garip.
Hayatın bize bir sonraki adımımızda ne vereceğini bilemiyor olduğumuz halde hiçbir şeye değer vermeden yaşıyor oluşumuz yeterince garip bir his değil mi zaten?
Burada saçma sapan yorumlara sinirleniyor olmam, yaşadığım aptalca şeylere üzülüyor olmam, sabah işe kalkıp geliyor olmaktan şikayetçi olmam, ve bütün bu şımarıklıklarımı fark etmeden yaşarken, oğluşu şımarık bir çocuk olmakla suçlamam garip.
Kaprislerini annesine yapan ufak bir kız çocuğu gibi davranıyor olmak, sevgililer gününde eşimden sürprizler bekliyor olmaktan veya hafta sonu harika zaman geçirmekten, suçluluk duyacak değilim tabii ki, nasıl çok daha iyileriyle yaşayan insanlara hayıflanmadığım gibi, doğanın kanunu bu, herkes eşit şartlara ve haklara sahip olmuyor. Ama şunu da asla unutmamalıyım ki, hayat kısacık, her anımız çok kıymetli, sevdiklerimiz çok değerli, ve yaşadığımız o kadar çok şey var ki başkalarında olmayan, bunların değerini bilmeli. Bunlara sahip olamayanları hem kendimiz için, hem de onlar için yapabileceğimiz bir şey var mı acaba, diye düşünmeli. Anahtar kelime şu olmalı: Şükretmeli.
Ve tabii şu söze de kulak vermeli:
Güzelliğine güvenme, bir sivilce, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter.
Şimdi, hafta sonumun nasıl da eğlenceli geçtiğinden, lisedeki arkadaşlarımla görüştüğümden, çocukluk arkadaşlarımla hayallerimizi gerçekleştirdiğimizden, gece boğaza karşı yediğimiz yemekten, dieti biraz bozduğumdan, oğluşa aradığım kreşlerde yaşadığımız diyaloglardan, veya, birinin ben bir namus timsaliyim diye bağırırken nasıl da evli bir erkekle birlikte olduğunu, birinin inadından kaybettiklerini, bir diğerinin dolandırıcılık hikayesini anlatacağım çok eskilerde kalmış birkaç arkadaşın yediği haltları bu haftasonu oradan buradan duyunca, kendime ne dersler çıkaracağımdan bahsedecektim bugün. Ama keyfim yok, fuar haftası, işim çok, kalkıyorum bilgisayarın başından, belki başka bir zaman…
Şubat 12, 2007
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
15 yorum:
Aslıcım ben bunları hep mesaj olarak algılamaya çalışıyorum. Aslında nefes alıyor olmak, sağlıklı olmak, sevdiklerimizle yanyana olmak o kadar büyük bir lüks ki.. Gündelik saçmalıklarla canımızı sıkmayı da engelleyemiyoruz işte.. Yazını okuduktan sonra bugüne "Hala iş bulamıyorum" diye değil de "Ne güzel, hala pazartesi sendromum yok" diye bakmaya karar verdim. Bakalım becerebilecek miyim:)?
Ayşeciğim, evet bu bir mesaj olmalı.
Seni bir yerde bekleyen bir fırsat var mutlaka, zamanını bekliyor olmalı. Geçen günlerin tadını çıkar.
Bu sabah buraya yazmadığım o kadar can sıkıcı haberler daha aldım ki, şimdi hiç bir şey düşünmemeye, sinirlenmemeye ve üzülmemeye çalışıyorum.
Çünkü böyle hislerle yaşamak hiç bir şey vermiyor insana.
Ekşi sözlükte şöyle bir söz okumuştum:
a pessimist thinks things can't be worse, an optimist knows they can.
Pozitif olanın zararı olmaz değil mi?
Şimdi işimin başına dönmeliyim. :)
GERÇEKTEN HALİMİZE ŞÜKÜR ETMEMİZ GEREKİR.NELER NELER VAR ÇEVREMİZDE...AMA MAALESEF BUNLAR SIRASI GELDİĞİNDE BİZE DERS OLMUYOR..HEP DAHA FAZLASI HEP DAHA İYİSİNİ İSTİYORUZ..HALBU Kİ HAYAT NE KADAR KISA.:))
merhabalar aslı....
seni uzaktan .. sessizce.. okuyanlardanım bende...çok seviyorum tarzını ,olaylara bakış açını ve yazılarını...
bgünkü yazını okuyunca sana yorum yazmaya karar verdim...
evet hayat yeterince hatta fazlasıyla garip....
yaşadığımız çevre,insanlar,iş-güç...kadın olmak...hepsi üzerimize yapışan etiketler...bazen mutsuz olsak da karşılaştığımız diğer insan dert tasa anlatmaya başlayınca çok şükür diyoruz...kendi derdimizi unutuoruz...
dünya büyük bir hızla dönmeye devam ediyor....inişler- çıkışlar,üzüntüler-sevinçler yaşıyoruz..zaman zaman alabora olabiliyoruz....hayat!!bu deyip yolumuza dvm ediyoruz sonrasında...
çevremde olan kötü şeylerden..yada başıma gelmiş olaylardan her zaman ders almasını bildim....büyük lokma yedim büyük konuşmadım.. başıma gelir korkusuyla...ve düşene el uzattım tekrar ayağa kalkabilsin diye....
şanslıyım bende senin gibi şu garip hayatta çok sevdiğim ailem,arkadaşlarım,dostlarım var ....
mutluluğun daim olsun sevgili aslı...
bana uğramak istersen
http://nurdanacar.blogcu.com/
her zaman beklerim...
sevgiler,
nurdan
Aslıcım inan her sabah uyandığımda hep şükrederim. Çünkü ayağımı sokağa attığım andan itibaren sanki biri gözüme sokmak istercesine soğukta mendil satan çocuklar,sırtına bir bezle yeni doğmuş bebeği bağlayan anneler, ve annesiz babasız dolaşan sokak köpeklerini görüyorum. İbret mi, ders mi, msj mı bilmiyorum ama hayat çok tuhaf :(
Bana da aynısı oluyor. Küçük olayları büyütmüşken tokat gibi yüzüme vuruyorlar ve ben kendime sinirleniyorum.Ama sonra yeniden bişeyleri kafama takmaya başlıyorum. Ders de almıyorum. Dediğin gibi şükretmeyi bilmek gerek.
Sevgiler
Boyle tesaduflerle bende karsılasıyorum. Ozellikle karsılasıyorum belki de:) Ama iyi oluyor. Her sabah nefes aldıgım icin sukretmem gerek diyorum. Hayat garip....
Şebnemciğim bilgisayarıma bir şeyler oluyor,bloguma giremiyor, sadece yorumları mailimden onaylayabiliyordum, geciktim.
Haklısın, bunu unutmamalıyız, hayat çok kısa.
Nurdan, daha sana cevap yazmadan soluğu sende aldım, ne de güzel yazmışsın, senin için de aynı şeyleri diliyorum :)
Nuray, mesajlar aldığımı düşünen tek kişi olmadığıma seviniyorum çünkü sanki biraz daha ders almazsan bak bu böyle olur diyor gibi birileri bana.
Zeya, kısırdöngüyü güzel özetlemişsin, ne denebilir ki? Annen iyidir inşallah, şükredecek çok şey var değil mi?
Mavi, karşılaştıklarımız hiç de tesadüfi değil, yorumlardan sonra buna inanıyorum artık.
Adasimin yazdiklarini bir okuyayim dedim, ama son gunlerde sukretmek kelimesini cok sik kullandigim icin bir garip oldum son yazini okurken.
Hic bir sey icin pismanlik duymadan yasamak ve her dakikan icin, her guzel anin icin sukretmek benim de hayat anlayisim. Bize verilen bu zamani, elimiz ayagimiz tutarken hem kendimiz hem de cevremiz icin en guzel sekilde degerlendirebilirsek ne mutlu bize diyorum :)
sevgiler,
asli
arkadaşım bu aralar pek bir özlü sözlüsün
Yakınlarımı kaybetme paranoyamın yine hortladığı bugünlerde bu yazı bana pek iyi gelmedi Aslı ya. Dört gündür her sabah babamı arıyorum, telefonun açılmaması korkusuyla.
Aslı, ne de güzel anlatmışsın,bayıldım.Zamanı kullanmak için yazdıklarına da katılıyorum.
İbek, sorma vakit bulabildikçe bunları okuyorum.:)
Sinemciğim, hayırdır hasta mı baban? Eğer değilse, aman durup dururken canını sıkma ve dediğimiz gibi şükredeceğin şeyleri düşün. Her şey iyi olacak.
Aslında bir yıl önce kendimizi kahrettiğimiz parçaladığımız şeyler bile boş ve saçma geliyor insana.Yaşadığımız anın tadını çıkarmıyoruz ders almak gerekiyor her seferinde ama insanoğlu unutuyor mu ne.....Yazın çok güzel olmuş Aslı....
sevgililer günün kutlu olsun...
eşin ve oğluşunla mutluluğun daim olsun sevgili aslı...
sevgiler,
Zeyno, beğendiğine sevindim, dediğin gibi bir de unutuvermesek ne saçma eylere kendimizi kahrettiğimizi.
Nurdan, teşekkür ederim, senin içinde aynı dilekleri diliyorum.:)
Yorum Gönder