Sudan çıkmış balık gibiyim…
Birkaç gündür evdeyim.
Şirkete gidemememin sebebi önceleri annemin hastalanmasıydı. Nasıl üşütmüşse sesi hiç çıkmıyor, titriyor ve kalkmadan yatıyordu.
Pazar günü oğluşta da kuru kısa öksürükler ve iştahsızlık başlayınca anlaşıldı ki hasta kadına hastalanmakta olan bir çocuk kesinlikle bırakılamaz. Çocuğu olanlar bilir, çocuklar hastalandığında çok can sıkıcı bir şey ortaya çıkar. Huysuzluk !
Nitekim pazartesi günü halsizlikle devam eden hastalığa, akşam ateş de eklenince, benim Salı günü de işe gidemeyeceğim aşikar oldu. Zira annem de hala yatak döşek yatıyordu.
Bugün Çarşamba sabahı daha iyi hisseden annem, akıl sağlığımı korumam adına olsa gerek ısrar etti işe git, ben bakabilirim artık diye. Gece de 4 saatte bir ateşinin çıkmasına izin vermeden ateş düşürücü verince ben, sabaha daha keyifli kalkan oğlumu gönül rahatlığıyla bıraktım.
İyi hoş ama şu 3 gün nasıl geçti, işte onu gelin bana sorun. Şöyle ki:
3 yıldır annesi adeta kapı komşusu olan bendeniz, bu kısacık zamanda hayatımda olmadığım kadar ana kuzusu olmuşum. Şunca yıl annem mutfağa pek meraklı diye, yapacak şey bırakmamış, ben ise dosdoğru yemek yapmaz olmuşum.O bir şey değil, tatiller dışında annemin yardımı olmadan çocuğuma bakmamışım. Ben mi büyütüyorum oğluşu? Yooo. Annem büyütüyor. Bunun bilincinde olan oğluş anlaşılan ki, akşamları birkaç saat onun gönlünü hoş eden, hafta sonları onu alıp gezdiren, bir dediğini iki etmeyen beni ve babasını arkadaş olarak görüyor. Her ne kadar ben gelişimi için şımartmamaya özen gösterip evin tu kakası olsam da, babası benim yerime de şımartıyor.
Dolayısıyla, çalışan ve çocukla ilgili ev işlerini annesiyle paslaşan biri olarak, 3 günlük ev hanımlığı ile tabiri caizse sudan çıkmış balığa döndüm. Bunun psikolojide bir adı varsa, herhalde o da “Çalışan anneler sendromu”dur.
Bir kere bir konuda anlaşalım. Ev hanımlığı çoook zor. Ya alışık olmadığım için işteki gibi organize olamadığımdan, yada bunu oğluşun ateşlendiği, çok zor zamanlarında tecrübe ettiğimden, iş hayatımın rahatlığının farkına vardım. Ama bu demek değil ki fikrimi değiştirdim. Hala oğluşla evde kalmayı tercih ediyorum çalışmaya. Onun tadı başka.
Ama madem ev hanımı olmak istiyorum, kendimde eksik gördüklerimi bir an önce öğrenmeliyim.
- Mutfakta daha çok zaman geçirmeli.
Oğluşu ateşlendiğinde duşa sokarken, ve bir ertesi gün kat kat rulo kat görüntüsünde dolaşan çocuğu soymaya çalışırken telef olan tencere adedi :2
Bir tanesinin yağını yakmak suretiyle evde yangın çıkarma ihtimali: 1
Oğluşun en sevdiği çorbanın Yayla çorbası olduğunu bilemesem de, bu çorbayı layığıyla yapabilmeliyim değil mi? Mahvedilen çorba sayısı : 1 ( Yerine yenisi yapılıp afiyetle oğluş tarafından biraz olsun içilmiştir, mutluyum, gururluyum.)
Gün içinde oğluş yesin diye yaptığım yemek sayısı: 4 ( İçinden yenmiş olanlar: Bir adet patates kızartması, birkaç koca kaşık çorba, biraz sucuk )
Yesin de ne yerse yesin diyerek önüne koyduğum abur cubur pakedi sayısı: 6 (Oğluşun o kadar sevdiği yiyecek içinde yediği şey: Çeyrek kuru ekmek.)
- Çocuk gelişimi kitabını bir daha okumalıyım, yanlış okumuş olmalıyım!
Tehdit, mükafat, cezalandırma. Hiç birini kaale almayan oğluşun ardısıra, ben kaşıkla çocuk peşinde koşan annelerden olmayacağım sözümü nasıl hatırlarım?
Ben cezalandırdığımda “Babam gelince alır, yapar, verir” dediğinde ne yapmalıyım? Yoksa öncelikli olarak ben oğlumu şımartırım diyen baba ile mi uğraşmalıyım? Küçücük çocuk o, hasta veya başka sıfatlarla şımartmasına izin mi vermeliyim?
Çocuğa bağırmanın onu ağlatmaktan ve kendinden korkutmaktan, kalbini kırmaktan, korkak bir çocuk yaratmaktan başka bir işe yaramadığını anlatan satır sayısını hatırlamıyor muyum? Acaba oğluşa benim bakmıyor olmam daha mı hayırlı? Sabır, sabır, daha çok sabır lazım.
- Çocuğun dilinden anla. Ateşli çocuğun ise dilini ana dilin gibi bil.
Çocuklar sadece oyun ister. Mutfakta işim var diyen, yada başka şeylerle ilgilenen anneleri istemezler. Onun yerine hiç bıkmadan dönüp danseden, balonlarla oynayan, arabaları çarpıştıran bir anne isterler ki ne kadar katılırsan katıl oyunlara, asla yeterli değildir. Bu sebeple babalar her zaman daha tatlıdır. Çünkü onların içerilerde işi yoktur, yemek yedirmeye çalışmazlar ve ikide bir tuvaletin var mı diye sormazlar.
40 derece ateşi de olsa bir çocuk arabalı tşirtünü giymek istiyorsa giydirilecektir. Ağlaması sadece ateşini arttırır.
Ateşi olan çocuk keyifsiz olduğu için hiçbir şey yemeyecektir. Zorlamak sadece sinirlerinizin yıpranmasına sebep olur.
Ateşli çocuğu küvete sokmak ayrı bir dert, küvetten çıkartmak apayrı bir dertti. Her iki halde de ağlar.
Ateşli çocuk , saati geçmiş bir çizgi film kuşağından, oyuncaklarının istediği gibi dizememesine kadar her şeye ağlar.
Çocuğun ateşi çıktıkça, o üstündekileri çıkarmak, ateşine baktırmak, şurup içmek, yemek yemek ve uyumak istemeyecektir, bunlar olmadıkça ateşi daha çok çıkacaktır ve bu kısır döngü içinde Allahın sabrınızı deniyor olması kuvvetle muhtemeldir.
Günün sonunda yan yana uyuyakaldığınızda ateş düşürücü vermeniz için sizi uyandırmaya gelen evin nöbetçisi babanın sizi 15 dakika uğraştığı halde uyandıramaması, gözünüzü açtığınız zamanda söylediklerini anlamamanız ve hatta sizin söylediklerinizi hatırlamamanız, komaya girdiğinize değil; yatak odasından elinizde biberonla çıkıp mutfağa biberonsuz varmanız, ve aradaki koridoru kontrol ettiğiniz halde hiçbir şey bulamamanız, düşürsem sesini duyar mıydım diye düşünmeniz, sonra da acaba hala uyuyor muyum diye düşünmeniz de uyurgezer olduğunuza delalet değildir.
Muhtemelen ateşli çocukla geçmiş, sudan çıkmış balığa dönüp yorulduğunuz ve işe gidip ayaklarımı uzatıp kahvemi içsem de müziğimi dinlerken sakince çalışsam diye düşündüğünüz bir günün pili bitmiş gecesinde anlayışla karşılanması gereken görüntülerdir bunlar.
Zira annelik zor zanaat…
Not: Anneliğe hazırlandığım dönemlerde elime geçen bütün haberleri okur, kitaplar alır, netten sitelere ve forumlara katılırdım. Hamileliğimin ortasında çıktığımız tatilde, çocuğunuzu beklerken sizi neler bekler isimli kitabı okuyordum. Bir gün plajda okurken yanımızdaki kadın bana annelik kitaplardan öğrenilemiyor ne yazık ki, ama ne hoş, şimdiden öğrenmeye çalışıyorsunuz demişti. Haklıymış. Oğluşa ilk geceden beri ben baktım, elimden gelen her şeyi yaptım, gelişimi için çok çabaladım ama bu arada kaçırdığım ne çok şey varmış. Dezavantajım çalışıyor oluşum, yeterince anneliği deneyimleyemiyorum ama bunu telafi etmeyi çok istiyorum. Ve ben, mühim olan çocukla çok zaman geçirmek değil, kaliteli zaman geçirmektir sözü ile avunmak istemiyorum, kaliteli ve çok zaman geçirmek istiyorum, bir arada olamaz mı?
Dip not: Bir mail aldım, çok sevindim, okuyabileceğimiz ve deneyimlerimizi paylaşabileceğimiz yeni bir site açılmış. Gebelik ve Annelik. Sitede hiç bir karışıklık yok, kolayca okumak istediğiniz konuya ulaşabiliyorsunuz, kategorilere ayırılmış konular hakkında da forumda yorum yapabiliyorsunuz. Bebek beklerken ve iyice tecrübesiz olduğum zamanlarda bu gibi forumların bana faydasını unutamam. Her biri için emeği geçenlere yeri gelmişken, çok teşekkürler.
Son bir dip not: Annem ve teyzelerim, çocuk büyüdükçe derdi büyür derlerdi de inanmazdım. Haklılarmış. 2,5 yaşını dolduruyoruz, mum üflemek için bahaneye ihtiyacımız yok tabii, bunun için pastaya da. Top kek Browny ler ne güne duruyor? Dinledikçe bana onu hatırlatan şarkıyla 2,5 yaşını kutlarım.
Birkaç gündür evdeyim.
Şirkete gidemememin sebebi önceleri annemin hastalanmasıydı. Nasıl üşütmüşse sesi hiç çıkmıyor, titriyor ve kalkmadan yatıyordu.
Pazar günü oğluşta da kuru kısa öksürükler ve iştahsızlık başlayınca anlaşıldı ki hasta kadına hastalanmakta olan bir çocuk kesinlikle bırakılamaz. Çocuğu olanlar bilir, çocuklar hastalandığında çok can sıkıcı bir şey ortaya çıkar. Huysuzluk !
Nitekim pazartesi günü halsizlikle devam eden hastalığa, akşam ateş de eklenince, benim Salı günü de işe gidemeyeceğim aşikar oldu. Zira annem de hala yatak döşek yatıyordu.
Bugün Çarşamba sabahı daha iyi hisseden annem, akıl sağlığımı korumam adına olsa gerek ısrar etti işe git, ben bakabilirim artık diye. Gece de 4 saatte bir ateşinin çıkmasına izin vermeden ateş düşürücü verince ben, sabaha daha keyifli kalkan oğlumu gönül rahatlığıyla bıraktım.
İyi hoş ama şu 3 gün nasıl geçti, işte onu gelin bana sorun. Şöyle ki:
3 yıldır annesi adeta kapı komşusu olan bendeniz, bu kısacık zamanda hayatımda olmadığım kadar ana kuzusu olmuşum. Şunca yıl annem mutfağa pek meraklı diye, yapacak şey bırakmamış, ben ise dosdoğru yemek yapmaz olmuşum.O bir şey değil, tatiller dışında annemin yardımı olmadan çocuğuma bakmamışım. Ben mi büyütüyorum oğluşu? Yooo. Annem büyütüyor. Bunun bilincinde olan oğluş anlaşılan ki, akşamları birkaç saat onun gönlünü hoş eden, hafta sonları onu alıp gezdiren, bir dediğini iki etmeyen beni ve babasını arkadaş olarak görüyor. Her ne kadar ben gelişimi için şımartmamaya özen gösterip evin tu kakası olsam da, babası benim yerime de şımartıyor.
Dolayısıyla, çalışan ve çocukla ilgili ev işlerini annesiyle paslaşan biri olarak, 3 günlük ev hanımlığı ile tabiri caizse sudan çıkmış balığa döndüm. Bunun psikolojide bir adı varsa, herhalde o da “Çalışan anneler sendromu”dur.
Bir kere bir konuda anlaşalım. Ev hanımlığı çoook zor. Ya alışık olmadığım için işteki gibi organize olamadığımdan, yada bunu oğluşun ateşlendiği, çok zor zamanlarında tecrübe ettiğimden, iş hayatımın rahatlığının farkına vardım. Ama bu demek değil ki fikrimi değiştirdim. Hala oğluşla evde kalmayı tercih ediyorum çalışmaya. Onun tadı başka.
Ama madem ev hanımı olmak istiyorum, kendimde eksik gördüklerimi bir an önce öğrenmeliyim.
- Mutfakta daha çok zaman geçirmeli.
Oğluşu ateşlendiğinde duşa sokarken, ve bir ertesi gün kat kat rulo kat görüntüsünde dolaşan çocuğu soymaya çalışırken telef olan tencere adedi :2
Bir tanesinin yağını yakmak suretiyle evde yangın çıkarma ihtimali: 1
Oğluşun en sevdiği çorbanın Yayla çorbası olduğunu bilemesem de, bu çorbayı layığıyla yapabilmeliyim değil mi? Mahvedilen çorba sayısı : 1 ( Yerine yenisi yapılıp afiyetle oğluş tarafından biraz olsun içilmiştir, mutluyum, gururluyum.)
Gün içinde oğluş yesin diye yaptığım yemek sayısı: 4 ( İçinden yenmiş olanlar: Bir adet patates kızartması, birkaç koca kaşık çorba, biraz sucuk )
Yesin de ne yerse yesin diyerek önüne koyduğum abur cubur pakedi sayısı: 6 (Oğluşun o kadar sevdiği yiyecek içinde yediği şey: Çeyrek kuru ekmek.)
- Çocuk gelişimi kitabını bir daha okumalıyım, yanlış okumuş olmalıyım!
Tehdit, mükafat, cezalandırma. Hiç birini kaale almayan oğluşun ardısıra, ben kaşıkla çocuk peşinde koşan annelerden olmayacağım sözümü nasıl hatırlarım?
Ben cezalandırdığımda “Babam gelince alır, yapar, verir” dediğinde ne yapmalıyım? Yoksa öncelikli olarak ben oğlumu şımartırım diyen baba ile mi uğraşmalıyım? Küçücük çocuk o, hasta veya başka sıfatlarla şımartmasına izin mi vermeliyim?
Çocuğa bağırmanın onu ağlatmaktan ve kendinden korkutmaktan, kalbini kırmaktan, korkak bir çocuk yaratmaktan başka bir işe yaramadığını anlatan satır sayısını hatırlamıyor muyum? Acaba oğluşa benim bakmıyor olmam daha mı hayırlı? Sabır, sabır, daha çok sabır lazım.
- Çocuğun dilinden anla. Ateşli çocuğun ise dilini ana dilin gibi bil.
Çocuklar sadece oyun ister. Mutfakta işim var diyen, yada başka şeylerle ilgilenen anneleri istemezler. Onun yerine hiç bıkmadan dönüp danseden, balonlarla oynayan, arabaları çarpıştıran bir anne isterler ki ne kadar katılırsan katıl oyunlara, asla yeterli değildir. Bu sebeple babalar her zaman daha tatlıdır. Çünkü onların içerilerde işi yoktur, yemek yedirmeye çalışmazlar ve ikide bir tuvaletin var mı diye sormazlar.
40 derece ateşi de olsa bir çocuk arabalı tşirtünü giymek istiyorsa giydirilecektir. Ağlaması sadece ateşini arttırır.
Ateşi olan çocuk keyifsiz olduğu için hiçbir şey yemeyecektir. Zorlamak sadece sinirlerinizin yıpranmasına sebep olur.
Ateşli çocuğu küvete sokmak ayrı bir dert, küvetten çıkartmak apayrı bir dertti. Her iki halde de ağlar.
Ateşli çocuk , saati geçmiş bir çizgi film kuşağından, oyuncaklarının istediği gibi dizememesine kadar her şeye ağlar.
Çocuğun ateşi çıktıkça, o üstündekileri çıkarmak, ateşine baktırmak, şurup içmek, yemek yemek ve uyumak istemeyecektir, bunlar olmadıkça ateşi daha çok çıkacaktır ve bu kısır döngü içinde Allahın sabrınızı deniyor olması kuvvetle muhtemeldir.
Günün sonunda yan yana uyuyakaldığınızda ateş düşürücü vermeniz için sizi uyandırmaya gelen evin nöbetçisi babanın sizi 15 dakika uğraştığı halde uyandıramaması, gözünüzü açtığınız zamanda söylediklerini anlamamanız ve hatta sizin söylediklerinizi hatırlamamanız, komaya girdiğinize değil; yatak odasından elinizde biberonla çıkıp mutfağa biberonsuz varmanız, ve aradaki koridoru kontrol ettiğiniz halde hiçbir şey bulamamanız, düşürsem sesini duyar mıydım diye düşünmeniz, sonra da acaba hala uyuyor muyum diye düşünmeniz de uyurgezer olduğunuza delalet değildir.
Muhtemelen ateşli çocukla geçmiş, sudan çıkmış balığa dönüp yorulduğunuz ve işe gidip ayaklarımı uzatıp kahvemi içsem de müziğimi dinlerken sakince çalışsam diye düşündüğünüz bir günün pili bitmiş gecesinde anlayışla karşılanması gereken görüntülerdir bunlar.
Zira annelik zor zanaat…
Not: Anneliğe hazırlandığım dönemlerde elime geçen bütün haberleri okur, kitaplar alır, netten sitelere ve forumlara katılırdım. Hamileliğimin ortasında çıktığımız tatilde, çocuğunuzu beklerken sizi neler bekler isimli kitabı okuyordum. Bir gün plajda okurken yanımızdaki kadın bana annelik kitaplardan öğrenilemiyor ne yazık ki, ama ne hoş, şimdiden öğrenmeye çalışıyorsunuz demişti. Haklıymış. Oğluşa ilk geceden beri ben baktım, elimden gelen her şeyi yaptım, gelişimi için çok çabaladım ama bu arada kaçırdığım ne çok şey varmış. Dezavantajım çalışıyor oluşum, yeterince anneliği deneyimleyemiyorum ama bunu telafi etmeyi çok istiyorum. Ve ben, mühim olan çocukla çok zaman geçirmek değil, kaliteli zaman geçirmektir sözü ile avunmak istemiyorum, kaliteli ve çok zaman geçirmek istiyorum, bir arada olamaz mı?
Dip not: Bir mail aldım, çok sevindim, okuyabileceğimiz ve deneyimlerimizi paylaşabileceğimiz yeni bir site açılmış. Gebelik ve Annelik. Sitede hiç bir karışıklık yok, kolayca okumak istediğiniz konuya ulaşabiliyorsunuz, kategorilere ayırılmış konular hakkında da forumda yorum yapabiliyorsunuz. Bebek beklerken ve iyice tecrübesiz olduğum zamanlarda bu gibi forumların bana faydasını unutamam. Her biri için emeği geçenlere yeri gelmişken, çok teşekkürler.
Son bir dip not: Annem ve teyzelerim, çocuk büyüdükçe derdi büyür derlerdi de inanmazdım. Haklılarmış. 2,5 yaşını dolduruyoruz, mum üflemek için bahaneye ihtiyacımız yok tabii, bunun için pastaya da. Top kek Browny ler ne güne duruyor? Dinledikçe bana onu hatırlatan şarkıyla 2,5 yaşını kutlarım.
.
17 yorum:
Çok geçmiş olsun. Annene de oğlusuna da. Annelerimiz olmasa ne yapardık bilmiyorum. Onlar en büyük yardımcımız. Ne kadar okursan oku öğrenilmiyor maalesef. Anneye bakılıp örnek alınacak. Onun sabrından feyz alınmaya çalışılacak.:)
Oğlusun ne tatlı dolu dolu gülmüş öyle..yesinler onu.:)))
Aslıcım, yine çok hoş anlatmışsın, olduğu gibi, herhalde hepimizin az çok yaşadığı gibi. Çocukların çok akıllı ve her çabayı takdir edici varlıklar olduklarını düşünüyorum. Bir dahaki sefere çok daha güzel yayla çorbası yapacağına ve kötü olanı sadece senin hatırlayacağına eminim.
Ateş de düşmüştür umarım.
Sevgiler:)
Aslıcım Kerem'in iki buçukuncu yaşını kutluyorum :) Ben yazının tamamını ibretle okudum desem yeridir. Ben kendimi böyle şeylere hazır hissetmiyorum, ne zaman edeceğim peki?? :) Sanki çalışan anne olup da çocukla yeterince vakit geçirilmeyince insan vicdan azabı hisseder gibi geliyor ama devamlı da eve tıkılıp 24 saat çocukla meşgul olursa da gercekten de kafayı yer insan sanki. Bilmiyorum nasıl olacak bu işler valla! Kolay gelsin:)
aslıcığım,tatlı anne,güzel bayan,anlayışlı eş..sen her işin üstesinden gelirsin.çok geçmiş olsun.öptüm seni.
Fikriminincegülü, çok teşekkür ederim.Annem yanımda olmadan nasıl baş edeceğim bilmiyorum ama bir kaç ay sonra onun kolilerini hazırlıyor olacağımız gerçeği de beni mahvediyor doğrusu. Sabırdan feyz almak. İşte en önemlisi bu. Ben de o gülüşüne bayıldım, beğendiğine sevindim.
Ann, teşekkürler, evet bir çok arkadaşım bunları yaşıyor. Sonradan yaptığım çorba gayet güzeldi, ilk yaptığımı eminim kimse hatırlamayacak çünkü ben onu kimseler görmeden döktüm :)
Ayşe, teşekkür ederim, nice 2,5 yaşlara :) İnsan bebeğe hazır olunce hissediyor aslında, sanki vücut saati istiyor bunu, bir zamanı varmışçasına. Yoksa inan bana hiç bir zaman hazır hissedilmiyor, hamilelik bunun için 9 ay sanırım, hazırlanmak için. Tam gününü çocukla geçiren bir arkadaşım kesinlikle tavsiye etmiyor ama dediğin gibi çalışan annelerde de, çocuklarında eksik kalan bir şeyler oluyor sanki. Sana da zamanı geldiğinde kolaylıklar diliyorum.
Çok geçmiş olsun. Umarım daha iyidir oğluşun. Huyu suyu da iyidir.
Zor valla hepsi bir arada olmaya çalışmak.
Anne, ev kadını, iş kadını ve eş hepsinde mükemmel olma çabası.
Korktum ben yaaa.
Sevgileeer
Kocaman bir Merhaba,
Korktum :) Bebek sahibi olmaktan korktum.. Bugün geziyorken sizin sitenizle karşılaştım ne iyi ettim :)
Ama korktum :)) Sanırım bir süre daha bebek yapma düşüncesine ara vereceğim :)
Umarım anneniz iyileşmiştir, minik kuşunda ateşi düşmüştür.
Sizi tanıdığıma sevindim...
Görüşmek üzere..
Sımsıcak sevgilerimle...
Şebnemciğim, ben cevaplarken senin yorumun gelmiş.Her işin üstesinden gelemeyebilirim de, ama artık bunu problem etmiyorum. Ne yapıyorduuuk? Relax oluyorduk ! :)
Zeyaaa,teşekkür ederim, şimdi konuştum daha iyilermiş.Mükemmel olmaya çabalamıyorum artık içime sinmesi de yeterli, olmuyor zaten, insan kendinden veriyor. Varsın ev dandini olsun, o kahkahalarla gülsün yeter ki :)
Zerrin, sana da kocaman bir hoşgeldin ! Korkam lütfen, aslında bakarsan korkunç göründüğünü biliyorum ama Ayşe'nin de dediği gibi korkmanızı istemiyorum. Bu zor zamanlar, bunların dışında öyle keyifli ki anne olmak, dertleriyle verdiği gülümseme artıyor. Şimdilik daha iyiler, iyi dileklerin için çok teşekkürler.
Geçmiş olsun. Hasta çocukla uğraşmak çok zor! Hasta olmasa durum bu kadar kötü olmazdı eminim. Ben çalışmıyorum oğluma kendim bakıyorum ama hasta olduğu zamanlarda ekstra yardıma ihtiyacım oluyor!
Çiçeklibahçeciğim, evet hastalıktan dolayı ben böyle mahvoldum. Yoksa herhalde keyifli zamanı daha çok olurdu. Oğluşun da sen de çok şanslısınız, ümit ederim ben de o şanslılar kervanına katılacağım yakında ;)
Geçmiş olsun Aslı. En zor zamanı atlatmışsın, sağlıklı zamanları çok kolay gelir merak etme :D
Öncelikle geçmiş olsun. Ve heheyt bu akşam benim de annem geliyor. Yaşasın dinlenilecek sakin günler. Çok sevinçliyim. Her sabah yaşanan 06:30'da "Kakam geedi anne." nöbeti bir kaç günlüğüne de olsa annemde. Allahım bana bu günleri gösterdin. Başkalarına da nasibet et.:)) Hep birlikte annelerimizin elini öpelim. Onların hakkı ödenmez. Hem bize hem evlatlarımıza çok emekleri geçiyor.
Aslı ,
Oğluşun annesi olduğun için çok şanslısın . Onunla geçirdiğin vakitleri hiçbirşeye değiştirmezsin değil mi ? İnşallah benim de bir oğluşum olur . ( erkek olmasını çok istiyorum ) Planım 2009 inşallah :)
ah o atesler yok mu.... o ic parcalayan oksurukler ve alev alev yanan minik kus yavrusu... insanin icinden birseyleri koparirlar hakikaten... Cok gecmis olsun, sifalar dilerim en kisa surede...
Aslı ben senin yazılarının başlıklarını çok seviyorum:) Tabiki yazılarında çok hoş:)
Bir keresinde "Günlerin getrdiği mutluluk olsun sana" yazmıştın dilime dolanmıştı valla:)
Aslı,
Gerçekten anneliğe hazırlanmak mümkün değil. Ben de hamile iken bulduğum herşeyi okudum, internetten araştırma yaptım hatta kursa gittim. Hepsinin faydası oldu tabii ama hiçbiri beni neyin beklediğini layıkıyla anlatamadı. Ama anne olmaktan korkanlara ya da kendini bir türlü hazır hissedemeyenlere sözüm, anneliğin insana yaşattığı duygu hiçbir şeye benzemiyor. İnsan çocuğunu sevdiği gibi kimseyi sevmiyor ve insanın çocuğu tarafından sevildiği gibi de birinin sizi sevmesi mümkün değilmiş gibi geliyor bana...
Handancığım, herkesten geciken cevaplarım için özür dilerim ama dünden beri bir koşuşturma var ki anlatınca çok güleceksiniz sanırım. İnşallah atlatırız kolayca da sağlıklı zamanlarında evde zaman geçirip bu fikrimden sıyrılırım.
Adacım, teşekkür ederim, gözün aydın derler değil mi? Evet, gerçekten de hakları ödenecek gibi değil, bugünlerde hele aramızda öyle muhabbetler geçiyor ki, çok komik.
Dilasdiary, gönlünce olmasını dilerim herşeyin. Ama sana bir sır vereyim mi? Ben hamileyken kızım olsun istediğimi sanıyordum içten içe, meğer erkek çocuk istiyormuşum. Diyeceğim o ki, doktor sana cinsiyetini söylediği an, onu istediğini anlıyorsun, farketmiyor bile. Şimdi düşünmüyorum ya, ikinciyi istesem bir de kızım olsun isterim diyordum ki, aslında onun da farketmeyeceğini anladım. Bambaşka seviliyorlar çünkü...
Yummyyummy, teşekkür ederim, çok iyi anlatmışsın doğrusu. Umarım senin için de günler kolay geçiyordur, ilk zamanlar zor ama keyifli değil mi?
Çiçeklibahçe, teşekkür ederim, o yazdığım da aklımda bir şarkının sözlerinden kalmıştı sanırım Nilüfer'in e bebeğim eee si :)
Nihan, evet aynen öyle, nasıl erkeklerin askerlik anıları bitmez, bizim de doğum ve annelik anılarımız bitmiyor. Bize öğrettikleri de her gün artıyor. İsteyen herkesin korkmadan bunu yaşayabilmesini dileyelim o zaman :)
Yorum Gönder