Nisan 10, 2007

Hayaller, endişeler, ve acı soslu gerçekler

Küçük bir kızken hayallerim çok büyüktü.

Yazmıştım işte daha önceki yazılarımdan birinde, her şeyi yapacaktım şu hayatta. Çok iyi dans edecek, çok iyi şarkı söyleyecek, o büyülü televizyon ekranında gördüğüm gibi Oscar kazanacak, hem her şeyi alabilecek kadar parası, hem dünyayı dolaşacak kadar zamanı, hem de insanlara yardım edecek gücü çok olan biri olacaktım. Astronot bile olabilirdim aynı zamanda. Bir de modaevim olacaktı tabii, ben kendimi bildim bileli, modellere, kumaşlara, kalem kağıda aşıktım.

Bir kır düğünüm olacaktı, Dallas’ta mı görmüştüm hatırlamıyorum ama bir yerlerden etkilenmiş olmalıyım ki kocaman beyaz bir şapkam olacaktı duvak yerine. Kiminle evleneceğimin bir önemi yoktu, biliyordum çok mutlu mesut olacaktım onunla.

Bir çocuğumun olmasını istemiyordum, bir çok çocuğum olacaktı ama dünyanın bir çok ülkesinden. Çekik gözlü bir kızım, zenci bir oğlum, sarışın yeşil gözlü bir kızım daha olabilirdi belki.
O zamanlar nasıl oyuncaklarıma elbiseler çizip dikiyorsam, büyüyünce de onlarla oynayacaktım.

Belki de Angelina Jolie’ye hayranlığım da böyle evlat edinmelerinden sonra arttı, bilemiyorum.

Sonra yıllar geçtikçe, büyürken hayallerimin küçüldüğünü fark ettim. Ya aslında onların tam olarak istediğim şeyler olmadığını fark ettim yada buna inanmak zorunda hissettim.

Hayallerimin gerçekleşmediğini söyleyemem. O kadar çok hayal kurardım ki, teyzem anneme bu kız bu hayalperestliği bırakmazsa ya hasta olacak yada mutsuz derdi.

Oysa hayal kurmak bile başlı başına beni mutlu eden bir şeydi.

Onca hayalin içinde tabii ki gerçekleşenler oldu, hatta bazen hayalini kurduğum şeyleri yaşadıkça, yeniden hayal kurmaya başladıkça, yada Burcu gibi hayallerinin peşinden koşup yakalayanları okudukça, bir gün inanılmaz bir şeyler olacağına yada istediğim her şeye dokunacak kadar yakın olabileceğime olan inancım arttı.

Fark ettim ki aslında hayallerimi kaybetmemişim, sadece onlara ayıracak zaman bulamaz olmuşum.

Hayallerime olan inancım yok olmamış.

Şimdi gece yatağıma yattığımda, eğer yorgunluktan başımı yastığa koyana kadar sızmamış olursam, sevdiklerimi öpüyor, oğluşumu kokluyor, öncelikle şükrediyorum. Sonra hayaller kurarak uyuyorum.

Çok iyi geliyor.

Hem hayal kurmak, hem hayallerimin beni terk etmediğini bilmek…

…………………………..

Büyüdükçe hayallerimiz küçülüyor demiştim ya.

Bu bizi ne kadar sarssa da, sanırım büyümenin getirileri engelliyor bizleri. Hayat şartları, yaşadıklarımız yada yaşayamadıklarımız.

İş güç, insanlarla uğraşmak, faturalar, hastalıklar, haberler derken bir de bakıyoruz ki, hüzünlenmiş, üzülmüş yada sinirlenmişiz.

Örneğin haberler benim hayallerimin en azılı katilidir.

Ne yazık ki beni beslemesi gereken şeyler, beni mahvediyor. Günümüz aydınlık, gidişatımız iyi değil ne yazık ki. Tahammülsüzlük, açlık, işsizlik, bunlara bağlı olarak artan şiddet, hırsızlık, saldırganlık. Felaket haberleri, vurdumduymazlık, silahlanma, cehalet, din tüccarları.

Bunları ve bunun gibi haberleri her Allahın günü okuduktan sonra sizin de omuzlarınız çökmüyor mu?

Sayım memuruna kapıyı açan yaşlı kadın 30 lira için öldürüldü.

- Anne, kapıyı sakın kimlik vermezlerse açma. Sen içeriden sesleniver hatta….

İşe giderken kaçırılan kadını 3 adam taciz etti.

- Bende mi bir biber gazı alsam ne?

Arabanın camını, içeride torbada bırakılan 3 ekmek için kırdılar.

- E o zaman bebek koltuğunu da mı taşıyacağız her gece yukarıya?

Annesinin elinden tutan küçük çocuk kartonla kapatılmış çukura düştü.

- Oğluşum elimi sıkı sıkı tut e mi? Sakın bırakma, aman koşma, buradan kaybolma.

Bir ilkokulda, bir öğretmen bir diğer öğretmeni vurdu.

- Okula da mı göndermeyeceğiz çocuğumuzu? Na’apacağız?

Can güvenliğimden, haydi olan ona olsun ya mal güvenliğimden, dahası artık ruh sağlığımdan endişeliyim. Zaten endişeliydim, seçimlerden sonra olası geleceğimizden endişeliyim. Gelecek yıllarda içine edilmiş dünyamızda çocuğuma bırakacağım gelecekten endişeliyim. Anlayacağınız pür endişeyim.

O sebeple rica ederim bana ikinci bir çocuktan bahsetmeyin..

……………………………………………...........................................

Açları düşünerek yiyecekleri israf etmiyorsak, suyumuzu daha bilinçli kullanıyorsak, kağıtları buruşturup atmıyorken her yıl Tema’yla çevremizi ağaçlandırmak için elimizden geleni yapıyorsak, yani çoğaldıkça bunların yok olduğunun bilincindeysek, bu dünyaya çok fazla çocuk getirmenin de bencilce olduğunu söyleyebiliriz sanırım.

Artık ne onlara ayıracak yeşillikler kalıyor, ne kokulu meyveler. Gün geçtikçe her şey pahalılaşıyor, onlara verebileceğimiz imkanlar azalıyor. Her gün hastalıklar, afetler, endişelenecek yeni bir şeyler çıkıyor.

Bana ikinci çocuktan bahsetmeyin diyorum ama işte insan bazen bir bebiş daha isteyebiliyor. Diyorum ki, eğer çok istersek, bir bebeği daha sevmek, büyütmek, okutmak istersek, bu niçin hayata çoktan getirilmiş şanssız bebeklerden biri olmasın?

Kraliyet ailesinden değiliz sonuçta ama, erkekler pek meraklıdır ya soyuna sopuna, al işte bir oğluş ona, e ben de anneliği tattım onunla.

Hep söylerim hamilelik anneliğin reklamları diye. Doğduğu an aşık oluyoruz onlara, ilk gördüğümüz an, dokunduğumuz an. Sonra sevdikçe, büyüttükçe, yoğurdukça çocuğumuz oluyor onlar bizim.

İster deli deyin, ister destekleyin, bu da benim düşüncem, diyorum ki, belki bir gün, çocukluk hayallerimden birini daha gerçekleştiririz.

Şöyle çekik gözlü minicik bir kızım olur.

Fena mı olur?

Not: : Anadolu şehirlerimizde doğum kontrolü eğitimi verilen kadınların spirali dinleme aleti, prezervatifi bebelere balon zannettiğini, doğum kontrolünü ise soylarının devamı için devletçe yapılmış bir soykırım harekatı olarak gördüklerini ve Allah rızkını verir diyerek doğurdukları çocuklarının başıboşluk içinde bakımsızlıktan ölümünün değil de Allahın işine karışılmaz diyerek doğum kontrolünün, günah olduğunu düşündüklerini biliyor muydunuz?

Bu sabah okuduğum habere göre 40 gün içinde 5 çocuk rögara kurban gitmiş. Evet aynen böyle yazıyordu. Sanki rögarı açık bırakanlarda değil de rögardaymış bütün mesuliyet gibi. Geçenlerde küçük bir kız izlediği filmden etkilenip kardeşlerinin gözünün önünde kendisini astı. O sırada annesi diğer 8 kardeşini eltisine bırakmış ( Evet yanlış duymadınız 8 ) başka bir şehire düğüne gitmişti. 9 çocuk emanet edilen eltisinin kaç çocuğu vardı bilmek bile istemiyorum, o sırada bu kreş görüntüsündeki evde ne yapıyor olabileceği de aşikar.

Cehalet başa bela, dahası artık başlıbaşına büyük bir tehlike.

Dünyanın en hızlı çoğalan ülkelerinden biri olan Türkiye, doğurganlık bilinci ve modern yöntemlerin kullanımı konusunda İran, Mısır, Suriye gibi ülkelerin bile arkasında yer alıyor. 5 yaş altı çocuk ölümlerinde de dünya sıralamasında 77. durumda bulunan ülkemizde, 0-14 yaş arası çocuk nüfusunun toplamı 21 milyar 175 bin. Çocuk nüfusun büyük bir kısmı ise yoksulluk ve eğitimsizlik kıskacında bulunuyor. 9.300.0000 çocuk yani çocuk nüfusunun yarıya yakını, yoksulluk içinde yaşıyor.4.000.000 çocuk işçi olarak çalışıyor. Her 100 çocuktan 21’i evet yanlış okumadınız 21'i okuma yazma bilmiyor.Sokak çocuklarının sayısı ise 1.000.000’dan fazla. Bu başlıbaşına bir konu zaten, yazık ki ne yazık.

Mizahla kapatayım istiyorum yazıyı, daha fazla yazık diyerek değil...

13 yorum:

daphnevega dedi ki...

Aslı bunlar nasıl rakamlar böyle?? Çok tuhaf boyutlara ulaşmış.. Artık her gün o kadar çok aslında yeri yerinden oynatması gereken şey oluyor ki, herhalde kanıksadık. Gazetenin her sayfasında ayrı bir saçmalık var, okuyup geçiyoruz, akşam da haberlerde magazin seyrediyoruz. 15 Nisanda da cumhurbaşkanlığı adayları belli oluyor. Bizi kimse kurtaramaz artık gibi karamsar fikirler var aklımda..Of of..

Sebnem'den dedi ki...

GERÇEKTEN RAKAMLAR NE KADAR ÜRKÜTÜCÜ..HER SABAH GÖRÜYORUM DENİZ OTOBÜSÜ İSKELESİNDE TİNERCİ ÇOCUKLARI..SADECE TİNERCİLERİ ERKEK ZANNEDEN İNSANLARA SÖYLİYEYİM..BİR SÜRÜ KIZLARDA VAR TİNERCİ..GÖRÜYORUM SABAHLARI VE ÜRKÜYORUM.YANIMDA BİBER GAZIYLA DOLAŞIYORUM.AMA SALAK BEN ÇANTA DEĞİŞTİRİRKEN BAZEN EVDE UNUTUYORUM.UNUTTUĞUMDADA BOL BOL DUA EDİYORUM.EVİME SAĞSALİM DÖNMEK İÇİN.NASIL BİR DÜNYA VE NASIL BİR ÜLKEDEYİZ İNAN ANLAM VEREMİYORUM.YA ALLAH BİSMİLLAH DİYE KÜREĞE SALDIRIP TEMEL ATMA TÖRENİNE KATILAN BİR CUMHURBAŞKANI ADAYI BAŞBAKANIMIZLA BERABER AYNI HAVAYI KOKLUYORUZ.3 TARAFIMIZ DALGALI DENİZLERLE DOLUYKEN BİZ HALA TERMİK SANTRAL AÇILIŞLARI YAPIYORUZ..NİYE RÜZGAR ENERJİSİNİ KULLANMIYORUZ..ÖRNEK BOZCAADA..SADECE 2 RÜZGAR SANTRALI ADAYA ELEKTRİK SAĞLARKEN GERİYE KALAN 13 TANESİ ÇANAKKELE'YE YETEN BİR DÜZEN(YANILMIYORSAM ÖYLEYDİ)MAXIMUM 50LT NORMALİNDE 30LT SU İLE GÜNLÜK İHTİYACIMIZI KARŞILAYABİLİYORUZ.HER ŞEYİ YOK EDİYORUZ..VE BİZDEN SONRA GELECEK KİŞİLERE DOĞRU DÜZGÜN HİÇ BİR ŞEY BIRAKMIYORUZ....

Toplu İğne dedi ki...

aslıcım ne güzel yazmışsın öyle! bayıldım harika anlatmışsın yine herşeyi. dantel gibi bezemişsin. hayalperestlikte ben de senin gibiyim am ane güzel oluyor dğeil mi kazık kadar kadınken bile hayallerim ve ben, en büyük yolculuğumuza çıkarız hep. belki bir gün ümidiyle. iyi ki de varlar.
bunun dışında çok çocuğa aartık vergi indirimi de oluyormuş ha! haydi hayırlısı. yine varoşlar yaşadı yani. bu ülkede cahilsen, varoşsan çalışmana gerek yok, dveletin toprağını ele geçir, senin olsun, ev yap üstüne kat çık, apartman senin olsun, elektiriği kaçak çek, beleşe elektriğin olsun, devletin kanalındna su getirt, bedava suyun olsun, kanalizasyon mu o ne? salıver b.kunu dereye; ne de olsa devlet temizler. korkma, seçim döneminde affolursun, vergi mi? peeeh, ödeme, nasıl olsa ülkenin % 7'si çalışıp vergi veriyor, onlar öder. çocuk mu? doğur anasını satayım, bak okumuş çalışanlar 1 tane yapıyor, onlardan alacaz vergiyi, sen doğur 10 tane seni besliycez biz. çalışmana da gerek yok, bak kırathaneler yaptık size,bölün ülkeyi diye zikirhaneler yaptık, gidin orda sallanın yuvarlanın diye yeter ki çalışmayın. allah mı? allah çalışanı sevmez yalan o. onlar laiklerin palavraları.kandırmışlar sizi.allah rızkınızı verir, biz onlardan alıp size vercez; siz sadece sallanın yuvarlanın, ama çalışmayın. söz biz bakıcaz size...

aslı hiç değilse 1 çocuk daha yap, belki vergi indirimi alırsın :)) ya da salla vergiyi, en azından bu ülkeye aydınlık bir kafa daha yetiştirirsin. çok ama çok azalıyoruz çünkü

Dila dedi ki...

Aslıcım ,
Bu bunalım halime ilaç gibi geldin diyemiyceeğim amaaa :( ya kıyafetler falan yaz içiö açılıyor kolunu bacağını çek :((

Aslı Cin dedi ki...

Ayşeciğim, ben de seninle aynı fikirdeyim doğrusu, bir karamsarlık hali yapıştı üzerime, kurtulamıyorum. Rakamlar korkunç değil mi? İnsan gözüyle görmediğine inanamıyor :(

Şebnemciğim, çocukları doğurup sokağa atıyorlar, biz bunu kedimize köpeğimize yapamıyorken hem de. O çocuklar için yapacak daha çok şey olmalı çünkü onlara eğriyi doğruyu öğretmedikçe ve insanca yaşama hakkı veremedikçe daha çok biber gazlarıyla dolaşırız bizler.

İineciğim, öyle yazmışsın ki okudukça halimize hem güldüm hem de düşündüm. Bunun sonu nerelere varacak acaba diye? Yazdığın konuyu okudum gazetelerde, ve inanamadım. Bilinçsizce çocuk yapılmasına bir çare bulacaklarına, kısırdöngü yaratıyorlar. Bazen birilerinin bile bile bizi geriletmeye çalıştığını düşünüyor ve buna inanmak istemiyorum.

Dilacığım, arada bir canımızı sıkan konulara dalmazsam ahat edemiyorum. Hem baksana sonra kendini bilmez birileri çıkıp da elini bacağını amma da fotoğrafladın diyebiliyor ;)

elma dedi ki...

Okumasi cok keyif verici olmasa da, gercek hepsi ve gormezlikten gelmek care olamaz.
Oglumla ilgili ayni paranoyalara ben de sahip oldum Asli, gun gectikce, ayni haberleri okudukca da artmaya devam ediyor. Sonuna kadar su konuda hak veriyorum ki, 2. bir cocuk dunyaya getirme hakki gormuyorum ben de kendimde. Hele su siralar kesinlikle oyle bir sorumluluga ve oyle bir lukse sahip gormuyorum ben kendimi.

imo dedi ki...

aslı,
gerçekten bende kızım doğduktan sonra dünyada olup bitenleri daha ciddiye almaya başladığım gibi bazenda "ne yaptım ben" diyecek kadar umutsuzluğa kapılıyorum.genede geleceğin bizim çocuklarımıza ihtiyacı olduğunu hissediyorum,sanki onlar birşeyleri değiştirecekler,gidişata dur diyeceklermiş gibi geliyor neyse...
bu arada çok gençken hayalim "11 çocuk sahibi olmaktı ve hepsinin babası ve ırkı farklı olsun" istiyordum demekki tek değilmişim.halada çok istediğim birşey fakat o günkü cesaretim yok artık.

Aslı Cin dedi ki...

Elmacığım, geçenlerde sizin oralarda olmuş bir haberi okudum da dehşete düştüm. Ne yazık ki sadece ülkemizde de değil, dünyanın her yerinde bir çivisi çıkmış insan güruhu var. Biz kendimizde o hakkı göremesek de, o kadar cahil cühela var ki memleketimizde, afedersin belki hoş bir tanımlama olmayacak ama aynen hayvanlar gibi çoğalıyorlar. İlgilenebilir miyim, gelirim yeter mi, gelecek verebilir miyim diye düşünmek akıllarının ucundan dahi geçmiyor. Ve T.iğnenin bahsettiği gibi, devletimiz de bu cehaleti ne yazıktır ve ne şaşırtıcıdır ki destekliyor. Dün annem oğluşu parka indirdiğinde, bir süre sonra azgın çoğunluk geldiği için kalktıklarını söyledi, ne azgın çoğunluğu diye sorunca ben, anlattıkları şu: Bir apartmandan 5-6 kadın indi, her birinin en az 3 çocuğu var, hatta birinin 5. Çocuklar itişti, düştü, çığlık çığlığa parkı alt üst ettiler, anneleri bir dk ilgilenmedi, dedikoduya devam ettiler diyor. Ben ikaz ettiğimde çocuklar gözümün içine baka baka yaptılar yapacaklarını, ne yere çöp atmamaları gerektiğini, ne de çimlere basmamaları gerektiğini söylüyorlar çocuklara, eminim kadınlar daha bilmiyorlardır bunu dedi. Çocuklar arsız, kadınlar cahil, ülkemde yaşam bu kadar zor işte...

İmo, aynı fikirleri paylaşıyormuşuz demek ki :) Çocukları kim istemez ki, ama gel gör ki senin de dediğin gibi korkacağımız çok şey var, ve buna yeltenmek için sanırım ya deli cesareti olmalı bizde yada gamsız ruh halleri.

enne dedi ki...

Angelina Jolie bence de harika bir şey yapıyor evlat edinmekle. Eşimle son zamanlardaki tartışmalarımız hep bu yönde. Ben 2. çocuk yapmayalım, evlat edinelim diyorum, o da ayrımcılık yapabilirim istemeden de olsa, bu yüzden olmaz diyor. Ben yapmam diyorum kendi kendime, ikna edebilsem onu, hemen kimsesiz bir çocuğu alırım biliyor musun? Dünyada kimsesiz çocuğa annelik yapmaktan daha büyük sevap var mı?

Aslı Cin dedi ki...

Enne, gerçekten de bunun bir insanın yapabileceği en büyük iyilik olduğunu düşünüyorum. Oğluma bakıyorum da o kadar muhtaç ve savunmasız ki, dışarıda bir yerde binlerce çocuğun o durumda olduğunu bilmek, insanın canını acıtabiliyor.

Parizyen Ay Lambasi dedi ki...

sekerim, nasil cilgin calisiyorum bu ara bilemezsin, blog yazmaya zor vakit buldum, hemen gelip okudum sonra, o kadar uzuuuuuuuuuuuun yazmissin ki, bugun bitiremedim, bi ara gelip burada fazla mesai yapicam soz.

operim
ay lav yu ay lav yu, du yu lav mi yes ay du

Handan dedi ki...

Ben pek hayal kuramıyorum artık sanırım. Canım hiçbirşey istemiyor:(

Günaydın Aslı.

Aslı Cin dedi ki...

Ezooop, özledim seni, tahmin ettim tezle savaştığını ama arada bir ses ver :) Biliyorsun senden haber bekliyorum ama dur bakayım, şu çok çalışıyorum deyişin beni biraz ümitsizliğe itti doğrusu.

Handancığım, günaydın sana da, inşallah geri gelir hayallerin. Çünkü hayal kurmadan yaşanak için çok acımasız olmaya başladı dünya, bir nevi teselli oluyor bu. Bir şey olmadı ya ???