Temmuz 19, 2007

En son balığı tuttuğunda, en son ağacı kestiğinde, en son zehirli suyu içtiğinde, paranın yenilip içilemeyeceğini anlayacaksın.

Korkulan oldu.

Bir dahaki ay İstanbul’a günde 12 saat su verileceği söyleniyor.

Hiçbir zaman bu konuda israf eden biri olmadım ama son zamanlarda azami dikkat ettiğim bu konuda bilince davet edilmek için biraz geç mi kaldık ne?

Gerçi okuduğum kadarı ile herkes bu konuya dikkati çekmeye çalışıyor. Tanıdığım pek çok insan bu konuda önlemler alıyor. Duyduğum kadarı ile bazıları komik olmaya bile başlamış abartarak, hijyen falan hak getire ama olsun, kimseyi pislikten hasta etmeyeceklerse kendileri bilirler.

Aslında çok da abartmamak lazım. Çok basit değişikliklerle bile çok fazla miktarda sudan tasarruf etmek elimizde.

Misal, suyu kullanmadığımız zamanlarda kapalı tutup, her şeyi bulaşık makinesinde yıkayarak makineyi randımanlı kullanabilir, su kullanırken daha bilinçli davranmayı çocuklarımıza da aşılayabiliriz.

Artık enerji tasarruflu ürünler var.

Sadece suyun kullanımı ile değil, küresel ısınmaya karşı önlemler alarak da uzun vadeli dur diyebiliriz susuzluğa.

Gereksiz elektrik harcamayarak, aletleri stand by konumunda bırakmayarak, ve bu aralar her gün duyduğumuz orman yangınlarına inat daha çok ağaçlandırma yaparak.

Ne yazık ki gözünü hırs bürümüş rantçılar, bir ormanı bırakın, bir ağacı dahi yakmanın ne kadar korkunç bir şey olduğunu idrak edebilecek kapasitede değiller.

Yazık ki, hiçbir hükümet bu yakılan alanlara kondurulan çarpık villaların takibini yapıp, hesabını soracak cesarette değil.

Üzgünüm ama hesabını sorabilecek biri çıksa bile, adalet sistemimiz yeterli cezayı verebilecek durumda değil.

Ormanlar yakılıyor, denizler kirleniyor, hayvanlar katlediliyor, doğanın dengesi bozuluyor, yeni hastalıklar çıkıyor, o bir diğerini tetikliyor, boğuşuyoruz, boğuşuyoruz, boğuşuyoruz, kuş gribini alt etmek için tavukların öldürülmesi ile onların yiyemediği kenelerin yepyeni hastalıklarla evlerimize kadar girmeleri gibi.

Oysa, aslında bizler dünyayı kemiren keneler gibi değil miyiz?

Bir şey yapmak lazım.

Ne olursa olsun...



Şakır şakır yağmur yağacak günler için bir nevi dua bu şarkı...

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu orman yangınları meselesi benim de çok canımı yakıyor. Bir ağacın büyümesi yıllar alıyor. İnsanlar her şeyi kendi çıkarlarına nasıl da uyduruyor, anlamak mümkün değil.
Yazık ya...
Bu arada regaip kandilini kutluyorum.

Emre dedi ki...

Merhaba sizi Elçinden gördüm ve fikirlerinize bende katılıyorum ve bende çok korkuyorum bu gidişattan, susuzluk bir yandan mevsimlerin anormal hale gelmesi bi yandan, yangınlar bir yandan, kirli atıkların doğaya salınamsı bir yandan, resmen kendi sonumuza adım adım yaklaşıyoruz, yapılan son araştırmalara görede dünyanın 5 yıllık ömrü kalmış, bizim nev-i şahsına münhasır politikacılarımızda sırf seçilmek uğruna katrilyonları sokağa atıyorlar buda yetmezmiş gibi hem çevre hemde gürültü kirliliği yapıyorlar ama seçimlerden sonra da verilen söyler aynen geri alınıyo, şu seçimlere harcanan paralar sadece çevre için harcansa bak ne güzel fıstık gibi bi ülke oluyoruz, ama naparsın onlar politikacı işte işleri bizi keklemek, çok karamsar bir yazı oldu ama inanın geleceğim için ve geleceğimiz için çok endişeleniyorum.

Aslı Cin dedi ki...

Takıntılıbücür, teşekkür ederim, ben de. Dün hem güzel bir geceydi, hem de üzücü. Şebnemciğim bir kaza geçirmiş ama korkulacak bir şey yok. Aslında ben kendimden korktum bugün bir ara anlatırım :)

Bir ağacın büyümesi yıllar alıyor ama onu yakacak zihniyete eminim onca yıl versen kafasını çalıştıramazsın, yazık ki ne yazık !

Emre, ben de sana Şebnem'de rastlıyordum, geldiğine sevindim.Karamsar olabilir yazdıkların ama doğru. Bu işin başı da yönetim.

Mesela, Antalya'da dağlardan gürül gürül su akıyor ama hemen yanıbaşındaki Konya susuzluktan kırılıyor. Konya'nın pisliği Tuz gölüne akıyor. Köylülerce kurutulan göller tarım alanı olarak kullanılmak isteniyor ama ilk yağmurda havza su dolunca ekinler mahvoluyor, sonra köylüler gidip Ziraatten kredi çekmek zorunda kalıyor, bu da bizim mutfağımıza pahalı fiyata lezzetsiz ürün olarak uyansıyor falan filan.

Korkunç bir kısırdöngü değil mi?

Tanya's dedi ki...

Aslı ya..son 6-7 aydır muslukları kapamak dişleri fırcalarken..tıraş olurken..alet edevatı stand by durumunda bırakmamak galiba kurtarmadı bizi..susuz günler bizi bekliyor...haydi yağmur duasına.

PS-Şebocuma da geçmiş olsun..sen onu bugün görürsün bak bakalım iyi mi? İyiyim diyor ama

Aslı Cin dedi ki...

Tanya, bugün gelmeyecek şirkete. Her yeri acıyormuş tabii. Ama acımasa bile şokunu atlatmak kolay değil, dinlensin, işe gelmeyeceğine dair söz verdirttim :)

Sybella dedi ki...

Aslıcığım,Bireysel olarak dikkat etmek bile sarfiyatı azaltır,bilinçli insanlar için konuşuyorum tabi...Ama İstanbulluların vay haline...Acil yağmurlar diliyorum...

siyahcadi dedi ki...

mesela benim calistigim firmada bu kampanya destek veriyor.herkes oglen yedigi meyvalarin cekirdeklerini bu sepete atiyor ve hatta evdende cekirdek getiriyor.

Ben ankarada yasiyorum son duydugum haberlere gore su kesintisi baslicakmis,cok uzuldum..

Adsız dedi ki...

çok haklısın valla!! ben de dikkat ediyorum.Seçimlerden sonra su kesintileri yaşanacakmış herkes söylüyor ne yapacağız bakalım.
Şebnem'e ne oldu? Kötü bişey yok inşallah?

Aslı Cin dedi ki...

Sibelciğim bugün İstanbul yarın bambaşka bir şehir. Her eşy giderek zorlaşıyor. Bir kaç bilinçli insanla ne kadar geciktirilebilir ki son? Yaptırım lazım.

Siyahcadı, ne mutlu size ki bunları düşünebilen bi firmada çalışıyorsunuz, gerçekten çok hoş. Umuyorum susuzluk sizi de çok zorlamaz.

Zeya, haha, herşey seçimlerden sonra değil mi? Zamlar, su kesintileri, tüm tartışmalar... Şebnem'le en son biraz önce konuştum, ağrısı çok ama Allaha şükür büyük bir şey yok. Ağrıyla sızıyla oy kullanmaya şehrine gidiyordu.:)