Bu uzun bir yazı olacaktır, peşin fiyatına 12 taksitle okuyabilirsiniz. Emniyet kemerinizi takınız. Soğuk içiniz.
Bölüm 1- Küçük korsanın ateşi
.
Tatil, bizim gibi ailesinden uzakta olanlar için çok mühimdir. Zira sadece deniz kum güneş üçlüsünün özlemi ile yanmaz, bir de eş dost akraba ziyaretleri için planlar programlar yaparsınız. Adeta bir gurbetçi edasıyla haftalar önce hazırlanmaya başlar, hediyeler alır, bavulları üçer beşer dizersiniz kapıya. Hele çocuk olduktan sonra çocuğun bavulu, oyuncak çantası, kum kovası, ilaçları, biberonları, puseti derken bir bakarsınız ki arabanıza tıkıştırmanız gereken 3 arabalık eşyanız vardır. Benim gibi şu güne bu kıyafet, o geceye de şu stilettolar diyenlerdenseniz vay halinize. Kös kös geri gönderirsiniz o çantayı yukarıya. Tatil babet demektir hem, değil mi ama?
Bir de memleketim diyerek sıcaklara kaçıyorsanız, zamanı iyi ayarlamanız gerekir. Çocuk güneşten korunurken siz de sıcaktan bunalmamalı, arkadaşlarınızla rahat buluşabileceğiniz zamanları ayarlamalısınız. Bu sebeple daha kimseler izin almadan iznini hazirana ayarlayan ben, yüzyılın sıcaklarına denk geleceğimi nereden bilebilirdim ki?
Tabii oğluşun kreşin üçüncü günü başlayan bitmek bilmemiş hastalığının yola çıkacağımız günün arifesinde yine yeni yeniden ateşe çevireceğini de bilemezdim.
Nitekim, ben tatile çıkıyorum heyooo diye sessiz çığlıklar atarken annemin telefonu geldi:
- Aslı, Kerem’in ateşi var.
Gece ateş düşürücülerle, oraya buraya atılmış kıyafetlerle, salonun ortasında ılık su dolu küvetle, küvete onunla birlikte giren oyuncaklarla, yerlere dökülen suları temizlemek için etrafa yayılmış bezlerle boğuşarak geçti. Yarın yola çıkalım mı çıkmayalım mı derken uyuyakalmışız.
Sabaha saati kurmuştum ama herhalde kapatıp uyumaya devam etmişim. Kalktığımda evden çıkmamız gereken saatin yarım saat gerisindeydik. Yetişir miyiz diye sordum, fırla dedi eşim. Çocukla ve onca bavulla evden 5 dakikada çıkmak mucizedir, biz de haydi çıkıyoruz diye bağırmamla yataktan fırlayan oğluşu giydirdiğim gibi bu mucizeye ortak olabildik.
Deniz otobüsüne yetişebildik nihayetinde. Ara sıra yol çalışmaları ile ümitsizliğe kapılsak da birkaç saat sonra sabah sabah hamburger yemek isteyen oğluma ateşi sebebi ile hiç ses çıkarmadan eşlik ediyordum.
Ssusurluk’ta Ulusoy’da durup zaman geçirdik biraz. Ben mağazalara girseydim tüm günümü de geçirebilirdim ama eşimin orada durması bile mucize. Ben ne kadar gezerek gideceğim yere varmayı sevsem de, o gideceği yere bir an önce varmak ister.
İzmir’e vardığımızda oğluşun uykusuzluğu ile hastalığı birleşip bir de buna ona aşık kuzen ve halaların ilgisi ile oluşan şımarıklığı eklenince günüm gece yarısına kadar çocuğa bir şeyler yedirmeye çalışıp, ateşini düşürmekle ve her söylediğime “I ıh” cevabı almakla geçti.
Ertesi gün, hiçbir şey yemeden geçti, o günkü planları erteledik, ateşi biraz düşmüştü ama hala şuruplara devam ediyorduk.Çıkıp bolca meyve aldık ona, hiçbir şey yemezse onları yer belki diye.
Bir ertesi gün, aklımıza İzmir’deki aile doktorları geldi. Çocuk doktoru değildi ama güvenilir bir dahiliyeciydi. Hemen ona gittik. Dinler dinlemez filme gönderdi bizi. Öylesine ümitsizce konuştu ki, bizim korkudan betimiz benzimiz attı. Bol gözyaşı üzerine zorla gülümseyen suratlarla çıktık oradan. Korkulacak bir şey yoktu. Sadece soğuk algınlığı ardından bronş ve ciğer iltihaplanmaya başlamıştı.Tatile çıkabilirsiniz diyerek yeni bir liste ilaç verdi. Yoğun antibiyotik tedavisi, bol vitamin, deniz havası. Ama denize girmek yok.
O gün İineyi aradım, girişimizi bir gün erteledik. ( Bu vesileyle tekrar teşekkür ederim kendisine ilgi ve alakası için) İlaçlara başladık, biraz toparlandık, eşyalarımızı da alıp yola çıktık.
Yolda tartışıp durduk, bu kadar üzerine titrediğimiz çocuk nasıl olur da bu kadar hastalanır diye. Kreşte terliyor mu? Rüzgarda mı kalıyor? Alerjik bünyeli mi? Geniz eti mi? Bağışıklığı gelişemedi mi?
Anlayacağınız ilk üç gün işten uzaklaşsak da, küçücük oğlumuzun yüzlerce kilo çeken endişesi ile kafamızın içindekilerden uzaklaşamadık.
Acaba tatile hiç çıkmasa mıydık?
Gelecek Sayı: Bölüm 2 Tatil köyü
Bir de memleketim diyerek sıcaklara kaçıyorsanız, zamanı iyi ayarlamanız gerekir. Çocuk güneşten korunurken siz de sıcaktan bunalmamalı, arkadaşlarınızla rahat buluşabileceğiniz zamanları ayarlamalısınız. Bu sebeple daha kimseler izin almadan iznini hazirana ayarlayan ben, yüzyılın sıcaklarına denk geleceğimi nereden bilebilirdim ki?
Tabii oğluşun kreşin üçüncü günü başlayan bitmek bilmemiş hastalığının yola çıkacağımız günün arifesinde yine yeni yeniden ateşe çevireceğini de bilemezdim.
Nitekim, ben tatile çıkıyorum heyooo diye sessiz çığlıklar atarken annemin telefonu geldi:
- Aslı, Kerem’in ateşi var.
Gece ateş düşürücülerle, oraya buraya atılmış kıyafetlerle, salonun ortasında ılık su dolu küvetle, küvete onunla birlikte giren oyuncaklarla, yerlere dökülen suları temizlemek için etrafa yayılmış bezlerle boğuşarak geçti. Yarın yola çıkalım mı çıkmayalım mı derken uyuyakalmışız.
Sabaha saati kurmuştum ama herhalde kapatıp uyumaya devam etmişim. Kalktığımda evden çıkmamız gereken saatin yarım saat gerisindeydik. Yetişir miyiz diye sordum, fırla dedi eşim. Çocukla ve onca bavulla evden 5 dakikada çıkmak mucizedir, biz de haydi çıkıyoruz diye bağırmamla yataktan fırlayan oğluşu giydirdiğim gibi bu mucizeye ortak olabildik.
Deniz otobüsüne yetişebildik nihayetinde. Ara sıra yol çalışmaları ile ümitsizliğe kapılsak da birkaç saat sonra sabah sabah hamburger yemek isteyen oğluma ateşi sebebi ile hiç ses çıkarmadan eşlik ediyordum.
Ssusurluk’ta Ulusoy’da durup zaman geçirdik biraz. Ben mağazalara girseydim tüm günümü de geçirebilirdim ama eşimin orada durması bile mucize. Ben ne kadar gezerek gideceğim yere varmayı sevsem de, o gideceği yere bir an önce varmak ister.
İzmir’e vardığımızda oğluşun uykusuzluğu ile hastalığı birleşip bir de buna ona aşık kuzen ve halaların ilgisi ile oluşan şımarıklığı eklenince günüm gece yarısına kadar çocuğa bir şeyler yedirmeye çalışıp, ateşini düşürmekle ve her söylediğime “I ıh” cevabı almakla geçti.
Ertesi gün, hiçbir şey yemeden geçti, o günkü planları erteledik, ateşi biraz düşmüştü ama hala şuruplara devam ediyorduk.Çıkıp bolca meyve aldık ona, hiçbir şey yemezse onları yer belki diye.
Bir ertesi gün, aklımıza İzmir’deki aile doktorları geldi. Çocuk doktoru değildi ama güvenilir bir dahiliyeciydi. Hemen ona gittik. Dinler dinlemez filme gönderdi bizi. Öylesine ümitsizce konuştu ki, bizim korkudan betimiz benzimiz attı. Bol gözyaşı üzerine zorla gülümseyen suratlarla çıktık oradan. Korkulacak bir şey yoktu. Sadece soğuk algınlığı ardından bronş ve ciğer iltihaplanmaya başlamıştı.Tatile çıkabilirsiniz diyerek yeni bir liste ilaç verdi. Yoğun antibiyotik tedavisi, bol vitamin, deniz havası. Ama denize girmek yok.
O gün İineyi aradım, girişimizi bir gün erteledik. ( Bu vesileyle tekrar teşekkür ederim kendisine ilgi ve alakası için) İlaçlara başladık, biraz toparlandık, eşyalarımızı da alıp yola çıktık.
Yolda tartışıp durduk, bu kadar üzerine titrediğimiz çocuk nasıl olur da bu kadar hastalanır diye. Kreşte terliyor mu? Rüzgarda mı kalıyor? Alerjik bünyeli mi? Geniz eti mi? Bağışıklığı gelişemedi mi?
Anlayacağınız ilk üç gün işten uzaklaşsak da, küçücük oğlumuzun yüzlerce kilo çeken endişesi ile kafamızın içindekilerden uzaklaşamadık.
Acaba tatile hiç çıkmasa mıydık?
Gelecek Sayı: Bölüm 2 Tatil köyü
12 yorum:
ASLICIĞIM,GERÇEKTEN ZOR BAŞLAMIŞ TATİL SENİN İÇİN..BEN BİLİYORDUM BUNLARI AMA UYUZ BEY VE DİĞERLERİ BİLMİYORDU.
NEYSE..EN AZINDAN ŞİMDİ İYİ.VE ORADA TEK BAŞINIZA DEĞİLDİNİZ AİLENİZ VARDI...
HADİ DİĞER YAZILARINI HEYECANLA BEKLİYORUM BENNNN
Tekrar çok geçmiş olsun ve de hoşgeldin. Ben de bekliyorum Volume 2'yi
Ama kuraldir biliyosun, tatile gidilecekse ateslenilir... ertesi gun gosteri falan varsa ateslenilir... arka planda murphy'nin disi �ling eder... gecmisler olsun...
baya bir zor olmus aslıcım
hiç cıkmamıs değil iyiki cıkmısız de herandan faydalanmak mutlu olmak lazım gelir insan oğluna ee bu adamlar hep aynı demmki bende yolarda bayılrım tesislerde durpu dolasmayı benimkine kalsa su bile içmeden geciri onca yolu sanki kovlayan var adı üstünde tatil her seye tatil değimi streste dahil
Ayşe pardon Şebnemciğim, sağol arkadaşım, yeni yazılar da yolda.
Nihan,teşekkürler, ben bahsetmekten sizler geçmiş olsun demekten bıktınız ama umarım artık daha az hastalanır. Kreşe başlayınca başlar diyorlardı ama bu kadarını da beklemiyordum.
Yummy, kesinlikle haklısın, Murphy kuralları her zaman işliyor :)))
Civciv, evet aslında iyi ki çıkmışız, ailemizle olunca daha da kolay atlattık. ;)
çok geçmiş olsun çocukla tatil her zaman zordur derler. tatile sağlıklı gidersin ,hasta edip dönersin. siz başında hastalığı atlatın sonu iyi gelsin.kreşin ilk yılı hep hastalıkla geçiyormuş bizde aynıyız umalımda seneye rahat edelim.yazının devamını bekliyoruz..
Canım benim ya. İlk yıl okulda hastalıklar bu kadar yoğun yaşanıyor işte. Seneye daha rahat geçirecek Kerem'cim inşallah. Çok şükür Ada'nın bitmek bilmeyen hastalıklarını atlattık ve alerjik olduğuna karar verdik. Değişen mevsimle birlikte dertlerimiz de bitti çünkü. Bu arada Ada Kerem'in tişortuna bayıldı. Başta "Bu ben miyim anne?" dedi. Sonra "Ben olayım lonuur" diye yalvardı.
Figen, artık kabullendim bunu, ama her geçen gün daha az hastalanacağına inanıyorum çaresiz. Teşekkür ederim.
Adacım, o tşirtü İzmir'den almıştık, keşke bir kaç tane daha alsaydım. Kerem'in halalrına söyleyeceğim, bulurlarsa bir tane de Ada'ya aldırayım. İnşallah bulabiliriz.Ve inşallah dediğin gibi biz de atlatabiliriz. Belki de baharda allerji ile azıyor hastalıklar.
Çok geçmiş olsun Aslı. Bu hastalıklar ne zaman bitecek, umudum yaz mevsimiydi ama bizim hastalıklar da farklı versiyonlarla hala devam ediyor ne yazık ki.
Ben de tatil hayalleriyle yanıp tutuşuyorum. "Bölüm 2-tatil köyü" yazısını okuduktan sonra vereyim kararımı en iyisi.
B. eğer ciddi bir şey yoksa gidin bir tatil köyüne, deniz havası ve güneş iyi geliyor çocuklara, tavsiye ederim.
Bölüm iki de şimdi geliyor...
geçmiş olsun. blogun gerşekten çok keyifli, yazının 2. bölümünü merakla bekliyorum.
***********
Ben en çok üstüne titrediğimiz çocuk bölümüne takıldım. Aynı durum bizde de vaki. Her şeye dikkat ediyorum, yine de bir haftadır ortakulak iltihabı ile uğraşıyorum. perişan oldu yavrucağım.tabi ben de...
Takıntılıbücür, teşekkür ederim. Yazının 2. sini yayınladım dün, bugün sıra 3. de.Size de geçmiş olsun, biri bitiyor biri başlıyor ama gittikçe kuvvetleniyorlar mı ne?
Yorum Gönder