Nisan 30, 2009

Kısa kısa akıldaki fikirdeki...

Bu gece çok şarap içtim. Daha fenası şarabın yanında yediklerim. Of of of... Normalde tuzlu yemediğim için şimdi içim yanıyor. Sabaha kadar bir damacana su bitecek sanırım.

Burada son günlerim diye kızlarla daha sık bir araya gelmeye başladık. Hadi şunu yapalım, hadi şuraya gidelim, hadi yiyelim, içelim.

Sigara içenlere Kadir abi bakışı atan bendeniz Virginia Slim bile tüttürüyorum ara sıra şarabın yanında.

.....................................................

Kerem'in sınıfında dünya güzeli bir Beatrix var. Bizimkisi kendisine helloooo diyerek gülümseyen kıza suratını çeviriyor ama çok değil 3 yıl sonra olsa peşinden ayrılmazdı eminim. Özellikle bilgisayarda ben moda haberleri hazırlarken genellikle Paris Hilton ve benzerlerini güzel bulduğuna göre sarışınlardan hoşlanacak. Bense muhtemelen her Türk anası gibi, Paris'ten gelin mi olur diye düşünürken yakaladığım an kendimi, akıl sağlığımdan da şüphe ettiğim andır.

Konu nereden nereye geldi. Beatrix'in annesi soğuk nevale Fransız hatunun bu kızından başka birer yaş büyüyerek boy boy dizilen 4 çocuğunun daha olduğunu öğrendim. Hatun çıtı pıtı, mini, ince. Tek çocuklu olduğuna bile şaşıyor insan.

Daha da şaşırtıcı olanı o kadar çocukla okula gelir giderken kadını bir kere bile çocukların bir şeyine sinirlenirken yada bağırırken görmemiş olmam.

Hani öyle zayıf ve sakin kalabileceğimi bilsem ben de doğurabilirdim bir iki tane daha. Ama imkansız. Dna'm da yok...

.....................................................................................................

Oğluş babasını özlüyor. Gün geçtikçe daha nadiren olsa da arada hala kapı çalınca babasının geldiğini sanıyor. Öyle olunca okulun bitmesini bekleyerek yanlış mı yaptım acaba diyorum. Bu konuda tecrübeli bir arkadaşın dediğine göre ne kadar öğretsem de oraya dönünce unutacakmış İngilizce'yi. Hiç haz etmem ama sanırım o tiplerden olacağım çaresiz. Oğluşla İng. konuşacağım oraya dönünce. Zaten sonrası anasınıfı ve ilk okul. İngilizceye devam eder orada.

O ise benimle inatla konuşmuyor yabancı dilde. Ben ona İng konuşuyorum o anlıyor bana Türkçe cevap veriyor. Nadiren İngilizce olarak. Bazen de karıştırıyor.

Yes. Ben zaten garbıca attım, gibi...

Onu anlıyorum aslında. Ben de buradaki dili anlıyorum çoğunlukla ama konuşmaya gelince iş, belli başlı sık kullandığım kelimeler ve kalıplı cümlelerin dışında çok da fazla konuşamıyorum. Neyse en azından Gözde'ciğim gibi, kadına kapıyı sil demek yerine kapıcı olan kocasının yanında, kocanı yıka demiyorum. Ha ha haaaa ! ( Anlattığım için intikamın acı olmasın pliz)

................

Bu aralar diziporttaki dizilere takıldım fena halde. Favorilerim:

Lost ( Tabii ki:)
The Tudors ( Adamım !!!)
Chuck ( Çok eğlenceli...)
Mad Men ( Bir önceki hayatımda yaşadığım yılların anısına :P )
Doll House ( Geç kavuştuk, tez ayrıldık.)

Tavsiye ederim, izlemeyenlere teessüf ederim...

........

Blog yarışması bitti. Tahmin ettiğim gibi geçti. Yeni blogların keşfi, ve yeni insanlar tarafından keşfedilme adına verimli, vatana millete hayırlı bir yarışma oldu. Dereceye giren arkadaşları kutlarım. ( Açıklanınca binealeyh ) Ancak şimdiden bana destek veren herkese teşekkür etmek isterim, sağolun, var olun. Özellikle Moda Mutfağına gösterilen ilgiden çok mutluyum.

Bu arada geçtiğimiz günlerde araştırdığım kadarı ile neredeyse 100 e yakın moda ile alakalı Türkçe blog keşfetmiş, ufak çaplı bir çok geçirmiş, ama açıkçası buna sevinmiş haldeyim. Zira bir kaç sene öncesine kadar blogun ne olduğunu anlatmaya çalışırken insanlara, bugün moda gibi dünyayı etkileyen bir konuda Türk bloggerları olarak bu sayıya ulaşmamız gurur verici. Özellikle yeni keşfettiğim bir kaç tane blog çok dikkat çekici. Çünkü her ne kadar sayıca çok olsak da, bir çok blogun tasarım kalitesi, haber seçimi veya bu haberleri yorumlaması özgün değil.

Kendimize özgü olmaktan, farklı eleştirel yorumlar yapmaktan, ve benzer haberleri versek bile o haberlere ve fotoğraflara kendimizden bir şeyler katmaktan eksik kalmadığımız gün, daha çok okunur ve takip edilir moda blogu ortaya çıkacaktır.

Bir de tabii, genellikle moda blogları hobi için, farklı meslek gruplarından gelen insanlar tarafından kurulmuş. Keşke Şebnem, Melis veya benim gibi bu işin içinden gelen insanları, hatta tasarımcıları, ne bileyim misal defilelerine gittiğimiz, butiklerini takip ettiğimiz, moda dünyasında marka sahibi olan isimleri blogger olarak görebilsek.

Moda markalarının blogları olsa da takip etsek.

Her şeye rağmen tüm moda bloggerı arakadaşları tebrik ederim. Herkes bu işi severek ve çok emek vererek yapıyor, birbirimizi desteklemeli ve neden olmasın belki de " Independent Fashion Bloggers'' gibi bir çatı altında birleşmeliyiz.( Her ne kadar bu organizasyonun fikrini ortaya atsam da ben ne yazık ki uğraşamam, ama uğraşacak olana da tam desteğimi veririm, o ayrı : )




Neyse geceyarısı çenesi düşen Aslı'dan sevgilerle, şimdilik bu kadar...

2 yorum:

Tanya's dedi ki...

Aslıcım,

Oku oku..gece kac orda dedim..ne kadar şarap içmiş olabilir dedim..beatrixin annesi olunabilir mi dedim..moda blogları mı dedim..gelince Keremle ingilizce konuşmayı başarabilecek mi dedim..gelse dedim..öptüm gittim.

Aslı Cin dedi ki...

Tanyacığım az kaldı gelince anlatırım :)))