Bugünlerde çok düşünüyorum. Tartıyorum, biçiyorum. Hayat üzerine. Yaşam üzerine. Acılar ve mutluluklar üzerine. Beni üzen herkesi affediyorum birdenbire. O kadar basit geliyor ki herşey gözüme. O kadar da anlamsız. Kin tutmak ne gereksiz bir şey? Elinize ne geçiyor? Ya da kırgınlıklar, kızgınlıklar, nefret, haset, alavere dalavere. Ne geçiyor elinize? Kocaman kapkara bir yürek. Gün geldiğinde kimileri kararmış kalpleri ile ölüp gidiyor bu dünyadan. Kimi olabildiğince ak. Ama sonunda gidiyor muyuz dünyadan? Gidiyoruz.
O zaman yüreğimizi karartmadan gitmeli. Tadına vararak herşeyin, sıkmadan, üzmeden, hele saçmasapan şeylere hiç üzülmeden. Almak mı istiyorsun al, acıma parana, gezmek mi istiyorsun, erteleme, takma kafanı zamana. Birine bir şey söylemek istiyorsan söyle. Atma içine.
Nefret etme, kırılma, kızma, kıskanma. Nihayetinde göçüp gittiğimizde arkamızda kalacak olan sadece insanların bizim için söyledikleri olacak. Şimdi etrafıma baktığımda mutluyum. Beni seven çok insan var. Bazen aptallık derecesinde saflığım tutsa da akıllı sayılabilirim sanırım, akıllıyım ki emek vermişim arkadaşlıklarıma, arkadaşlık emek gerektirir, kolay değil.
Kalbim siyah değilse, herkesi olduğu gibi kabul edebiliyorsam, farklı insanlarla ortak noktada buluşabiliyorsam ne mutlu bana. Hele affedebiliyorsam insanları, daha ne olsun.
Hayat o kadar kısa, zaman o kadar akışkan ki, her geçen gün gülümseyeceğimiz günlerden çalarken, boşverin.
Affedin, kabullenin, öylesine sevin. Bir şeyleri kaybetmeden değerini bilin.
Bu da benden kız, kardeş, abla, teyze, her neyse, nasihatı olsun...
Haziran 08, 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Bir şeyleri kaybetmeden değerini bilirim ama ne bileyim bebeklerim olduktan sonra sanki biraz etrafımdan,arkadaşlarımdan koptum gibi..................
Bebekler de büyüdükçe iyi arkadaşlık ediyorlar, onlar için her şeye değer :)))
Yorum Gönder