Kasım 24, 2009

Bu bir öğrt. cnm. bnm. yazısı değildir...

Her iş zordur.

Kolay olanı varsa biri bana söylesin kariyer değişikliği yapmaya hazırım.

Yani öğretmenliğin zor ve meşakatli bir meslek olduğuna ben de katılıyorum.

Ama her ne kadar öğretmen arkadaşlarım kabul etmese de en azından biz öğretmen olmayan güruh için öğretmenlik aynı zamanda en ballı iştir.Misal bir arkadaşım geçtiğimiz sene onca yıllık tekstil mühendisliğinin aedından, bir anne için en iyi meslek diyerek tekrar sınava girip öğretmenliği kazandı.

Aaa, ne var bunda, kolaydır demeyin, biz de şaşırdık ama bir baktık ki büyük şehirlerde öğretmenlikler neredeyse mühendisliklerle eş puanda.

Neden?

Herkesin düşündüğü sebepten.

Öğretmenlik günümüzün en ballı işidir.

Burada öğretmenlerin yapabileceği bir şey yok. Onlar kendilerine söylenen şekilde işlerini icra etmeye çalışıyorlar.

Bozukluk, sınav sistemimiz, okullarımızın hali, atamaların durumu gibi sistemle alakalı.

Ben mi kaçırdım bilmiyorum ama ilk kez öğretmenler gününün yarım gün olduğunu duyuyorum. Haftalardır, zırt ona, zırt buna okullar yarım güne iniyor yada tatil ediliyor. Bizimkiler henüz okula alışmışken yarıyıl tatili geliyor. Grip sebebiyle okulların tatil olabileceğine dair konuşuluyor. Haftasonları telafisi gibi bir şeyin olacağını da sanmıyorum. Eee ondan sonra da yaz tatili geliyor.

Cts Pazar günleri de çalışmak zorunda kalan sabahın köründen akşamın belirsiz saatlerine kadar şirketten dışarı çıkamayan ama kriz seebi ile neredeyse öğretmenlerle aynı maaşı alan özel sektör çalışanı bir çok tekstilci arkadaşın dilinde şimdi bu var.

"Bizim zamanımızda öğretmenliğin puanları mühendisliğin neredeyse yarısıydı, keşke bu kadar çalışmasaydım, kazansaydım öğretmenliği, girseydim devletin güvencesine, belli saatlerde dersim olsaydı, cts pazarım olsaydı, yaz- kış- ıvırzıvır tatilim olsaydı, rapor alıp işe gelememe lüksüm olsaydı, ders verip şimdikinden daha çok kazanma şansım olsaydı..."

Şahsen benim hayalim değildi öğretmen olmak, hiç de olmadı, hayır bana göre değil.

Ama arkadaşların söylediklerine de hak vermiyor değilim. Özellikle çevremdekilerle biraz konuştuktan sonra.

Bugün kimi öğretmenler renkli hediye paketlerini açacak, ( Duyduğuma göre işgüzar veliler velilerden belli bir miktar toplayıp hatırı sayılır hediyeler alıyormuş öğretmenlere, bizim zamanımızda bizler ya çiçek getirirdik, ya bir resim yapardık onlar için ) kimileri de uzaklarda bir yerde yokluk içinde var olmaya çalışacak. ( İdealist olanları dışındakiler bir gün başka bir okulda olup diğer meslektaşları ile aynı şanslara sahip olmayı dileyerek )

Ben her birinin ama en çok da gerçekten zor şartlar altında çalışan, işleri gerçekten zor olanların gününü canı gönülden kutlayayım yeri gelmişken.

Evet öğretmenlik zor ve meşakatli

ama bir çoğu için de çok ballı bir meslektir.

Şimdi, iyi tatiller...

Dip sos: Sevimli bir yazar olmadığım için affola...

9 yorum:

Sudiş dedi ki...

Arkadaşlarınız ile aynı fikirdeyim... Üstelik çocuğumu emanet edeceğim öğretmenlerin kalitesi seviyesi aynı olsa keşke,normalde apartmanda iki kelime laf edemediğim insanın matematik, müzik, sınıf öğretmeni olduğunu duyunca kan beynime sıçrıyor...
1. Ben çalışan anneyim, kızımı devlet okuluna göndermek istiyorum, ama mahallemizdeki okuldan hiç memnun değilim, fakat MEB ikametgaha göre okul seçme özgürlüğünü kaldırmış. İyi ama okullar eşit değil ki... Eşit bile olsa öğle yemeği yok en basitinden, öğle yemeği olmayınca kızımı özel okula göndermek zorundayım çünkü devlet başka okuluna gönderemeyeceğimi söylüyor bana. Hatta eğer gidip bir yerleri kiralasam o mahallede zabıtalar gidip adresi kontrol ediyorlarmış gerçekten orada mı değil mi diye...
2. Sabah yedi buçukta çıkıyorum, akşam 8de dönüyorum, kızımla ilgili aldığım yarım saatlik bir izin bile özel sektörde göze batıyor, sürekli telefonla aranıyorum.
3. Cumartesi günü yarım gün çalışıyorum ama nasıl, yine sabah yedi buçuk ve dönüşüm eve genelde akşam 5'te, yani işverenimin gözünde yarım gün ama devlette tam gün!
4. Ben şanslıyım ki bu işe bir ik firması aracılığı ile girdim yani maaş pazarlığımı onlar benim adıma yaptı, yoksa öğretmenin yarısı maaşı ile yukarıdaki koşullarda çalışacaktım.
Ekleyeceğim o kadar çok şey var ki... Ama asıl konu, bunlara rağmen hala öğretmen olabileceğimi düşünmüyorum, sıkar beni öyle şeyler, şimdi ihracatta uzun süre çalışıyorum fakat haftaiçi yaptığım görüşmeler, sürekli aktif olma zorunluluğu, kıpır kıpır olmak beni daha zinde tutuyor, o okul kokusu, hele hele öğretmenler odası kokusu şimdi bile burnuma gelince üstüme uyuşukluk çöküyor...

Aslı Cin dedi ki...

Sudiş, ne yazık ki bir çok insan bunu hissediyor. Devlet dairelerine karşı duyduğumuz o uyuşukluk hissi okullara yansımamalı oysa. Bahsettiğin düzenleme eşit hak vermek için yapılmış ama okulların durumu eşit değil ki, eşit hak alalım. Şimdi de sadece parası, çevresi ve biraz da şansı olanlar iyi eğitim alabiliyor. Bizim görevlinin çocuğu yakındaki ilkokula değil, hatta bir sonrakine de değil, ondan daha uzaktaki bir okula verilmiş Meb tarafından. Eee bu insanlar servis parası da ödeyemiyor. Ne olacak şimdi? Karda kışta tabana kuvvet, öğle yemeğine eve gelip dönme şansı da yok diğer çocuklar gibi. Gerçekten pek adaletli olmuş :P

Dediğin gibi öğretmenlikten daha aktif işler hoşuma gidiyor benim de ama çalışma saatlerini kıskanmadığımı da söyleyemem :)

Tanya's dedi ki...

Şşş benimde var formasyonum..ballıya gecsem mi?

asli koyuncuoğlu dedi ki...

Adaşım haklısın.Eğer saat hesabı yaparsan özel sektör çalışanlarından daha fazla maaş alıyorlar.Diğer taraftan gerçekten rahat(ballı) bir iş.İmkanım olsa hemen öğretmen olurum.Hele de çocuklu bayanlar için ideal.

elektra dedi ki...

aslı, ben bir dersane sektörü öğretmeniyim. 19 senedir öğretmenim. çocuğumu bile sözleşmem yenilensin diye belirli bir ayda doğurdum. çocuğumla hiçbir haftasonu günü, hafta sonu etkinliği yaşayamadım. ayda 100 saatin üstünde derse girdiğim yıllar oldu ve ses tellerimi yırttım. yırtık ses teliyle kortizon hapları alıp 10 günlük hızlandırmada 80 saat ders anlattım. öyle ki, öğrencilerim bana acıdığından gık çıkarmadan bir tek benim dersimde sessizce ders dinledi, hatta test verin hocam bize ya, ders anlatmayın, dinlenin bile dedi. ama yetiştirmem gerekn bir sınav müfredatı vardı susamadım. oğlumu doğurmama bir gün kala 9 saat ders anlatmıştım. oğlumu sezaryenle doğurduktan 20 gün sonra da yine 9 saat ders anlatmak için sınıftaydım. o gün göğüslerimin ağrısından ateşim de çıkmıştı. 19 senedir 1 gün izinle ve aylık ortalama 90 saat ders anlatarak öğretmenim. sanıyorum yediğim de giydiğim de helal. başkalarını bilemem, ama tanıdığım tüm meslektaşlarım benimle aynı durumda. hepsinin önünde saygıyla eğiliyor, öğretmenler günlerini kutluyorum.

Aslı Cin dedi ki...

Tanya, Elektrayı okuduktan sonra dershaneye geçme de, şansını kullan :)

Aslı, evet tüm anneler bunu söylüyor.

Elektra, haklısın, öğretmen denilince aklımız hemen devlet okullarına gidiyor. Tabii kadro dışı düşük ücrete çalışanlar veya dershane öğretmenleri de var. Doğrusu dershane öğretmenleri hakkında bir tecrübem yok. Durum dediğin gibiyse al bakalım, sizin sistemde de çatlak var...

meltem dedi ki...

benim de öğretmenlik formasyonum var(rehber öğretmen) ama hayat işte şimdi bambaşka sektörde (ağır sanayi)çalışmaktayım.Öğretmenlik ile ilgili yorumlarınızı da gerçekten büyük bir şaşkınlıkla okudum.Sanırım devlet okullarında öğretmenlik yapan -sabah gider akşam eve gelir,tatili de çoktur-diye düşündüğünüz bir kesimden bahsediyorsunuz.Şİmdi bir iki örnek vereyim.Kuzenim sınıf öğretmeni önce Ordu Aybastıda öğretmenlik yaptı.Kar yağdığı zaman okula yürüyerek gitmek zorunda olunan,bütün sınıfların aynı odada,soba etrafında ders yaptığı bir yer.Sonra da şehirlerimizden birine merkeze geldi.Orda da çocukların ayaklarında ayakkabıları bile yoktu.Temel ihtiyaçları bile karşılanamayan çocuklara bir de birşeyler öğretmeye çalışıyor.(aynı şartlarda çalışan tüm öğretmenler gibi)Bir de kardeşim var o da Özel bir okulda ingilizce öğretmeni.Tamamıyla özel bir şirkette çalışıyor gibi(Sabah-akşam;bir de bazı akşamlar 22.00 ye kadar süren toplantılar,akşamları evde ders çalışmalar,hafta sonu toplantılar.)Maaşlarıda hiç düşündüğünüz kadar iyi değil.Tek başına ortalama bir hayat kuracak kadar bile değil.BÜtün bu çalışma koşullarını bir kenara bırakalım,bir de birşeyler öğretme çabasında sarfedilen emekler.Çocuk sahibi anneler babalar kendi çocuklarıyla birlikte vakit geçirmeye(bırakın birşeyler öğretmeyi)tahammül edemezken,( lütfen burda da dürüst olalım)tek bir sınıf içinde onca çocuğa birşeyler öğretmeye çalışan insanlar.Bu kadar insafsız olmayalım.Öğretmenlik ballı bir iş değildir,yan gelip yatmak hiç değildir.BÜtün öğretmenleri de saygıyla selamlıyorum.

Sudiş dedi ki...

Dershane öğretmenleri kamu çalışanı değil, öğretmen değil, özel sektörün en ağır emekçileri arasında, ha bunun asıl nedeni ne? Dershanelerin artık ticaret kapısı olması değil mi? Millet yediğinden içtiğinden kısarak çocuğunu dershaneye gönderiyor çünkü okullarda yeterli eğitim verilmiyor. Elektra bundan dolayı seni kutluyorum elbette ama sen niye devlete geçmiyorsun?
Çocuk ve bakımı konusunda inan özel sektör çalışanları olarak hepimiz aynı durumdayız, ben şimdi ikinci bebeğimi hangi aya getireyim de sezona denk gelmemesinin hesabını yapıyorum! Şimdi herkes bana niteliklerim nedeniyle niye İzmir ya da İstanbul'da çalışmadığımı soruyor, şu anki aldığımın 3 katını alabilirim ama Sudişi bırakacak bir yerim, hastalandığında emanet edeceğim kişi bulma derdini çocuğum yerine şimdi az maaş ve çalışmam konusunda daha az tatminkar olma derdini ben çekiyorum.
Dediğim gibi dershaneler, özel okullar, bunların sahipleri en azılı tüccarların kar/zarar bilincine sahip...

Aslı Cin dedi ki...

Sudiş, bu yazıyı iyi ki yazmışım, doğrusu bayağı bir şey öğrendim. Dershane ve özel okulların da özel dektör olması sebebi ile farklı şartlarda çalıştıklarını tahmin etmelydim. Ama tabii benim burada asıl konum, sınıf öğretmeni olarak devletin himayesi altında çalışanlardı.

Meltem, evet aynen öyle. Devlet okullarındaki öğretmenlerden bahsediyorum. Ve yazıyı dikkatli okuyanlar anlayacaktır, kolay iş demiyorum, kolay iş yok. Ama bizim gibi özel sektmrdekilere göre ballı bir iş diyorum.Zaten bu sebeple zor şartlar altında çalışanları ayrı bir kefeye koydum. Ama -lütfen burada da dürüst olalım- çok fazla öğretmen, devletin himayesine girerek kendisini geliştirmeden her türlü avantajını sağlayarak memur öğretmenlik yapıyor.Oysa bir öğretmen memur zihniyetinde olmamalı.Benim de çevremde bildiğim öğretmenler var, kimileri çok zor şartlardan çalışıp gelmişler şimdiki yerlerine. Ama ne yazık ki olumsuz örenkler onlardan daha çok. Anadolu'da bir şehrin yerini bilemeyen sınıf öğretmeni ile tanıştım. Mahrumiyet bölgesini raporlarla geçiştirenler gibi.Ya da biz daha koşturarak öğle yemeğine çıkarken okuldaki işi bitmiş eve gelen öğretmenler var. Şu duurmda saat ücreti ile hesaplarsan maaşları düşük olmasa gerek.

Ben burada tüm öğretmenlere değil, bu yazıyı hak edecek öğretmenler ortaya çıkaran sisteme yazı yazdım.Şu sistemle ne yazık ki özel sektördekilerini saymazsak ve yazımda belirttiğim gibi zor şartlar altında çalışanlar zaten mevzubahis değil, genel olarak öğretmenlik diğer işlere göre ballı bir iştir. ( Bu arada yan gelip yattıklarını da nereden çıkarttın :)