Ocak 28, 2010

Evde geçen zaman...

Sözde Sömestr tatili. Oyuncak müzesi, Dev akvaryum ve MiniaTürk gibi planlar suya düştüğü gibi, evden bile burnumuzu çıkaramıyoruz. Salı günü sinemaya gidebildik sadece. "Kurbağa ve Prenses" müzikal bir animasyon. Oldukça keyifli. Ama bizimkinden biraz daha ufaklar için uygun değil, içinde onları ürkütecek sahneler de var. Salonu popcorna boğduğumuz için kimse bizi tersleyemedi çünkü sadece bizim grup 5-6 yaşlarında 4 çocuktan oluşuyordu. Gelen diğer izleyicilerinde bu yaş civarı arkadaşlardan oluştuğu düşünülürse savaş alanı gibi olması kaçınılmazdı. Diğer çocuklar arada koştururken bizimkinin oturup, babalarıymış gibi, hadi gelin, film başlayacak, kaçıracaksınız der gibi endişelenmesi de başka bir hikaye.

Sonra bir şeyler yiyerek, oyuncak bölümünde enerjilerini harcadılar.

Bir açıdan evde oluşumuz iyi. Kerem'in kronikleşen geniz akıntısı ve bronşlarının doluluğu haftalardır geçmeyince antibiyotiğe başladık. 1 yılı aşkındır kullanmamış olmakla övünüyordum. Ateşi çıkmadığı halde başlamak beni kahretti ama o kadar uzun sürdü ki kayıtsız kalamadık. Şimdi en azından evde dinleniyor.

Ben ise evde tıkılı kaldıkça enerjimi kaybediyorum. Kerem'i oyalamak, birlikte kurabiye yapmak, sonra onları Tv karşısında yemek, Farmville'de çiftliği büyütmek, kış çayı yapmak, içmek, bir daha yapmak, arada resim yapmaya devam etmek. Karı seyrederek sıcak bir şeyler içmek iyi hoş da, nereye kadar ?

Dip sos: Okulun açıldığı ilk gün spor salonuna yeniden başlıyorum. Şu son bir kaç aylık düzensiz hayatın bana kestiği hesap 3 kilo. Tiz verile, 55 e inile...


www.aslicin.blogspot.com

Hiç yorum yok: