Mart 03, 2010

Susun bakim !

Biz halktan insanlar sessiz kalmaya, ezilmeye, süzülmeye alışığız.

Öyle yetiştirildik.

Kamera görünce el sallarız, çocuklarımızın hayatı kurtulsun diye ya topçu ya da popçu olsun isteriz. Milletvekili olursa daha şahane, "Sen benim kim olduğumu biliyor musun" diye sorabiliriz.

Ünlü olma sevdamızın sonu yoktur. Yemek yada yetenek yarışmasına girip adımızı duyurmak en büyük hayalimizdir. Nitekim yemek yapamadığı halde alttan üstten açarak şöhret olanlar az değil, yemek mi? Hangi YY da yaşıyoruz ? Herşeyin hazırı var.

Kendimizden bahsettirmek için yapamayacağımız şey yoktur. Okunmuyorsak hediye veririz, 3 kilo pirinçle oy aldılar, okur mu kazanılmayacak? Konuşur, konuşur, konuşuruz, ne dediğimiz önemli değil. Türkiye'nin en çok okunan gazetesi diyebiliriz kendimiz için. Değilsek bile diyebiliriz. Nitekim ünlü olunca tüm kapılar da kolayca açılır. Yıllarca emek verdiğin bir işi , ünlü yada ünlücük biri gelip yapmaya başlar, 1 ayda yılın bilmemnesi seçilir. "Tüh lan bir bilmemne olamadım kaç yıldır" der, senin gibi onlarcası ile dirsek çürütmeye devam edersin.

Hayat bu. Acaip, bazen şaka gibi.

Belki de bu sebeple artık Türk gençliğinin birinci vazifesi, "yırtmak"

Şöhret olunca, birileri bizim peşimizden koşunca da hazmetmesini bilemeyiz o da ayrı mesele. Polemik yaratırız ki ,adımız duyulsun. Duyulduysa yeteri kadar, herkes sussun isteriz. Nitekim artık halktan biri değiliz. Zamanında canım cicim yaptığımız gazetecilere şimdi " Çocuklar" diye hitap edebiliriz.

Eğer mevkiniz biraz daha yukarılardaysa eleştiriler de sizi rahatsız eder. Misal susturun şu adamı diye korumaları çullandırabiliriz üzerine. Tv da çıkıp hakkımızda konuşan adamı yaka paça attırabiliriz. Ya da gazetelere susturun yazarlarınızı diyebiliriz.

Bekir Coşkun ne yazsın? Magazinci olabilir mi? Yılmaz Özdil'de mizah yazabilir pekala, değil mi ama? Emin Çölaşan da isim vermeden anılarını yazsın, nasıl?

Diyorum ya biz halktan insanlar, bu hayatın figüranları gibi, sadece alkışlamak, omuzlarda taşımak ve " Bu ülke seninle gurur duyuyor" diye bağırmak için arada bir sahne alırız.

Şöhret sevdamızla her söyleneni yaparız. Şöhtretlinin şakşakçısı oluruz. Kimileri paçalarının ne kadar kirlendiğine bakmadan aramızdan ayrılır ve alkışlanan yere geçer. Kimileri de alkışlamaya devam eder.

Hepimiz programlardaki izleyiciler gibi bekleriz,

Alkıııııışlayın !

Gülün !

Susun!

Yeter ki kameralara güzel görünün...

2 yorum:

emel dedi ki...

aslı dolmuşsun, yazıları da doldurmuşsun yine. hak vererek ama bu defa tebessüm ederek okudum seni. ve okurken gerçekten özgün, bambaşka bir blogun oldugunu düşündüm. şeyy bir de seni tanımak istedim nedense...kimbilir belki birgün olur:)

Aslı Cin dedi ki...

Emel, teşekkür ederim, "özgün" yorumun beni mutlu etti itiraf etmeliyim. Tanışırız tabii, neden olmasın? Blogdan tanıştığım bir arkadaşım yıllardır en iyi arkadaşlarımdan da biri oldu :)