Mayıs 23, 2010

Sevgili günlük...

Sevgili günlük,

5 yıldır yazıyorum, şu güne kadar sana sevgili günlük diyerek hitap etmemişim. Ancak bugün aklına harika bir fikir geldiğini düşünerek bir hevesle twitleyen Ahmet Hakan kadar sabırsız ve bahtiyarım. Bilirsin yıllardır yazar çizerim, öyle ki ona olan merakım seninle karalamaya başlamamdan daha da uzun bir süre önceye dayanır. Evet evet doğru, Lost’tan bahsediyorum. Ben final için çarşambaya gün sayarken bir de ne göreyim? Meğer bu sabaha karşı yayınlanıyormuş ! Sabah 5 te kalkabilir miyim bilmiyorum ama kalkar kalkmaz ilk işimin onu izlemek olacağını söylemeliyim. Madem bu pek mühim an sabaha denk geliyor, o zaman buna uygun bol abur cuburlu bir kahvaltı etmek de hakkım değil mi?

Şımaracağım sevgili günlük, astrologların dediği gibi gerçekten de bugünler güzel geçiyor. Bu sabah sevgili ve oğluşumla açık havada şahane bir kahvaltı yaptık, uzun uzun oturduk, kahve ve gazete keyfi yaparken oynayan oğluşu izledik, tam kalktık arabaya bindik ki yağmur bastırdı. Oysa ki genellikle ben yerken ve keyif yaparken yağmur yağar, kalktığımızda ortalık kavrulurdu.

Güzel haberler bekliyorum bu haftadan günlüğüm. Beklediğim iş haberini almak istiyorum. İstediğim gibi anlaşalım istiyorum. Bu hafta tahlilleri çıkacak olan sevdiklerime sıkıldığımı burada sana çaktırmasamda aklım oralarda, sonuçlar iyi çıksın istiyorum. Perşembe günü Galatamoda'ya gitmek, bol bol fotoğraf çekmek, Şebnem’i özledim, arayı kapatalım istiyorum. Biraz alışveriş yapalım istiyorum. Ne bileyim sürpsizli, güzel sürprizlerle dolu bir hafta olsun istiyorum. Kendi gibi giyinip Yıldız gibi konuşabilecek enerjim var, hayr olsun.

Şimdi dün geceden yarım kalan şarabı yine dün geceden yarım kalan Sherlock Holmes izleyerek tüketmek üzere sonlandırıyorum satırlarımı. Yazarım günlüğüm, gelsin, iyi haberleri de yazarım…

Hiç yorum yok: