Yaz kızım Aslı
Kendimi bildim bileli yazıyorum. Daha küçücük bir çocukken günlük yazmaya başladım. Sonra şarkı sözleri geldi. Sonra şiirler. Hiçbirini kimseye okutmadım. 15-16 yaşlarındayken yazdığım şarkı sözlerini can arkadaşım bilir. Şimdilerde yazdığım öyküleri sadece yazmayı çok seven başka bir arkadaşımla paylaşıyorum. Bazen aklıma gelen şeyleri karalıyor onları da okumasını istediğim, güvendiğim, sevdiğim tek bir arkadaşımla paylaşırım. Bir de burası var tabii.
Ve tabii bir de burada paylaşmadıklarım
Bu yaz uzun zamandır aklımda olan çocuk kitabını yazmaya başladım. Büyük bir açgözlülükle yazdım yazdım yazdım, aklımdaki son iki bölüme gelmiştim ki, işte orada bıraktım. Bunu bitirmek, daha önce yazıp bitiremediğim her hikayeye ihanet etmek gibi geldi belki de. Ama bitireceğim. En sonunda yazmaya başladığım bir şeyi bitirdiğimi görmek istiyorum.
Yine de hiçbir şeyi başaramamış değilim. Mesela bu sonbaharda bir çok öykü yarışmasına öykülerimi gönderdim. Bir de dijital sergiye.
Bir de canım Ayşenur sayesinde bir yazı grubuna katıldım, Her hafta farklı konularda yazı denemeleri yapıyor ve bunları paylaşıyoruz. En azından yazı tembelliğime bir çare olacağını umuyorum.
Verilen ödevlere göre kısa birkaç cümlelik çalışmalar yapıyoruz. Geçen hafta başladık ve ilk ödevim içün aşığdakileri yazarak başladım. Sonra dedim ki bundan bir öykü çıkabilir. Ve bu akşam bilgisayarın başına oturup biraz bununla oynamak istiyorum. Bakalım beni nereye götürecek…
Kapının eşiğinde iki elini pervazın her iki tarafına sıkıca dayamış, başı eğik yere bakarken, arkasındaki odadan gelen güçlü ışık bile silüet gibi görünen bedenindeki gerginliği, yüzündeki acıyı, gözlerindeki çaresizliği görmeme engel değildi. Biz ruhlarımızın her zerresiyle birbirimize bağlıydık. O eşiğe gelene kadar her adımında onun kokusunu almış, ızdırabını hissetmiştim. Tıpkı birazdan yine benimle yüzleşmekten kaçarak arkasını dönüp gideceğini bildiğim gibi…
Yorumlar