Kayıtlar

Haziran, 2006 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

En bir narsist yönetmen Aslikcin iftiharla sunar: Sensiz çok bedbahtım, geri gel benim canım Aslım.

Resim
Filmin başında esas kız Aslı'yı çok çalışmış, çok yorulmuş, tatili de binbir zorlukla kapmış, neşe içerisinde bir seyahate çıkarken görürüz. Arkasından kopacak fırtınadan bihaber gülüp eğlenmekte, şen şakrak koşturmakta, ve hatta yol boyunca durdukları kimi sayfiye yerlerde, ağaçların arasında eşiyle koşup kovalamaca oynamaktadır. Böyle de bahtiyardır yani. Neyse Aslı tatile gitmiş. . Ve bu haber kısa zamanda duyulmuş. . Oooo !!! Duydunuz mu ? Aslı tatile gitmiiiş. . Olaylar kulaktan kulağa yayılmış. Herkes birbirine soruyormuş: . Ne olmuş? Ne olmuş? . . Onu çok seven ve yokluğundan yeni haberdar olan arkadaşları haberi duyunca yıkılmış. Oysa Aslı kimseyi kırmamak için çok önceden beri herkesi haberdar etmiş.Buna rağmen ağlamaktan bir çok seveninin gözleri kör olmuş. Neyse ki daha sonra bir araba kör kalan arkadaşlara çarpacak, ve hepsinin birden gözleri açılacakmış. . Ay, hayır,dayanamam ... Bu da mı gelecekti başımıza ? Allahım ben ne yaptım da bana bunu reva gördün? . Onu okum...

Boxer cinsi bir köpek 250 Ytl. Bir küçük kızın bacağı 85 gün, ağır paraya çevrilirse, herhalde 50 Ytl. eder.

Manyağın teki pompalı ile bir kızı yaralıyor. Yaralanan küçük kızın bir bacağı kesiliyor. Okulundan kalıyor, bacağından oluyor, hayallerini buruşturup çöpe atıyor. Yaralayan manyak 85 gün sonra hapisten çıkıyor.(Yok, doğru okudunuz 85 gün, yazıyla seksenbeş !) Yürüyerek elini kolunu sallayarak bizlerin arasına karışıyor. Ve biz tüm bunlara adalet sistemi diyoruz. Bunu adalet diye pişirip önümüze koyanların en kısa zamanda tadına bakmalarını diler, ondan sonra hala bu sistemi savunabiliyorlar mı görmek isterim. Çünkü ateş düştüğü yeri yakar. Not: Bu arada 85 gün hapis yatıp çıktıktan sonra taşındığı diğer şehirde birisini öldürüyor. Şimdi ne kadar yatar sizce? Bas bas bağırdı bilinçli insanlar. Silahsızlanalım diye. Basına bakıyorum, o kadar kanıksamışlar ki bu haberleri vermeyi. Tabii ki onların görevi değil buna bir dur demek. Ama benim bildiğim basın yayın ülkenin gidişatı için bir şey yapabilecek güçte, ve bu bilinçte olmalı. Tabii kimi kuruluşların çıkar ilişkileri benim beynimin a...

Pazartesi ciddi konulara girmek lazım,ama bugün bende ciddiyet yok ki...

Resim
Bencillik erkeklerin genlerinde mi var, yoksa biz erkek evlatlarımızı böyle mi yetiştiriyoruz? Damdan düşer gibi sordum biliyorum ama bu aralar bu kafamı çok kurcalıyor. İyidir hoşturlar ama hayatımda yer alan erkeklerin hemen hepsinin bencil bir tarafları var gibi geliyor bana. Tamam dürüstçe söyleyeyim, öyleler. Onlara bencilce gelmeyen her şey bence düpedüz bencillik. Ufak, kimseyi kırmayacak, insanların iyiliği için söylenmiş yalanlara, ve insanın kendisini şımartması için arada bir bencillik yapmasına değil sözlerim. Benimki karşısındakini düşünmeden atılan adımlara. Düşünüyorum da, bu yetiştirme tarzımızdan da kaynaklanabilir. O sebeple elimden geldiğince şımartmamaya çalışıyorum oğlumu. Heyhat, babası benim açığımı (!) fazlasıyla kapatıyor. Dahası bazılarına göre ben tu kaka anne oluveriyorum. Ne düşündükleri umurumda mı? Sanırım biraz umurumda ki, bunu buraya yazıyorum. Ama ben en çok genlerin etkili olduğunu düşünüyorum. Hatta insanların yetiştirilme tarzının, yaşadıklarının, ...

Doğum günlerini al babalar günü ile çarp, ter dökme gününe böl, işte öyle bir gün.

Resim
Doğum günü mevsimi açıldı. Mevsimimi olurmuş demeyin var. Zira bu günlerde her Allahın günü birilerinin doğum günü var. Haliyle her gün bir dilim pasta yiyerek tatile az kalan şu sayılı günlerde verdiğim birkaç kiloyu da geri alma riski taşıyorum. Her şeye rağmen eğlenceli bir şey şu doğum günü etkinlikleri. Kendisi kutlamaktan pek hoşlanmadığını söylese de zevkle takip ettiğim blogger ve süper anne, sevgili Yasemin ’in ve oğluşumun çok sevdiği arkadaşı,amcası, dehdehi Çiko’muzun doğum günlerini kutlamak istiyorum. Yarın da bir başka arkadaşım eski ve tembel blogger Angelmama Ayşenur’un doğum günü. Yasemin’in yazdıklarından, Çiko ve Ayşenur’un da anlattıklarından, hayallerini, isteklerini ve beklentilerini biliyorum. Umarım gönüllerince gerçekleşir hepsi. Bu günün bir diğer önemi, ÖSS sınavlarının bu sabahın köründe bizi yataklarımızdan kaldırması. Hayır bu sefer zevk için tekrar tekrar girdiklerimden değil bu. Bu sefer benden yaşlarca küçük kardeşim ilk kez girecek sınava. Laf aramız...

Hepi de börthdey tu yu, hepi de börthdey to you, hepi börthdey to youuu.Nice yıllara sevgilim...

Resim
Aman da aman benim koca bebeğim 35 e de girermiiiş. Yolun yarısı edermiiiş. Ama bunun burada lafı edilmezmiiiş.Aslıcığı ona sürpriz hazırlarmış. Sabah onu mail atarmııış. Ancak orada bunun lafı geçermiiiş, bir kaç sene sonra kendisi o yaşa basmayacakmış gibi dalgasını da geçermiiiş. İlginç bir de pasta yaptırırmııış. Telefon açıp sorma söylemezmiiiş. Bu sene çiçeklerini internetten gönderirmiiiş. Altına da aklına gelenleri yazarmııış.Umarım hoşuna gidermiiiş... Bugüne kadar bana aldığın güllerin benzerlerini veremem sana. Benim için yürüdüğün yolları yürüyemem. Sana geçen güzel yılları geri getiremem. Ama sana sevgimi verebilirim. Ve bir de bu gülleri. Ömrümüz de böyle bir arada, rengarenk, hoş kokulu geçsin diye. Seni seviyorum Nice mutlu ,uzun, huzurlu yıllara... dermişim .Her zaman mutlu olmasını dilermişim. Şansı bol olsun da dermiiişiiim. Hayallerinin gerçekleşmesini istermişim. Birlikte geçen 10 seneden sonra bu kadar romantizm yeter diye düşünüp arka plana da bu şarkıyı ekler...

Sen de şu tatlı dünyadaaan, bir kaşık mutluluk aaal. Ne ? Oha ! Bir kutu mu ?

Şu anda koca bir Carte D'or Profiterollünün yarısını kutudan kaşıklamak suretiyle mideme indirmiş bulunuyorum.Pişman değilim, yine olsa yine yaparım.Çünkü nefisss. Üstündeki fıstıklı çükolata da erimeye başladı, daha da lezzetli oluyor. Aslında oğluşun antibiyotik saatine kadar ayakta kalabilmek için, Brezilya maçına dalmış eşimin bilgisayar başında olmamasını da fırsat bilerek otuduğum masada bir kaç kaşık alıp tadına bakmaktı amacım. Ama yorumları okuyup, yazılara göz ataken kendimi kaptırmışım. Gelecek haftalarda tatile çıkıyormuşum, boğazım yeni düzelmeye başlamış, nafile. Dondurma ise şahane. Dip not: Blogculuğa başladığımdan beri ilk kez reklam olmasın diye düşünmeden yazdım markanın ismini. Profiterollü sponsorum olsunlar, her zaman yazarım. Lafı mı olur? Bir diğer dip not: Oğluşumun keyfi yerine, ateşi de düşmüş, benim dün oğluşun tıkanması ile korkudan başlayan baş ağrım kesilmiş, nihayet badirelerimiz atlatılmış, yarım kilo dondurmayı mideye indirdiğime mi üzüleceğim? E ...

Sevdan bir ateş oldu bende, gönlüm bir deli coştu sende.Öyle bir şeyler işte...

Bu hafta sonu hiç bir şey yazamadım. Evet bildiniz. Sebebi yine ateş. Geçen haftalardaki yükselip alçalan, kesildiğini sandığımız ateşin sebebi bu haftaki ile ortaya çıktı. Oğluşun bademcikleri iltihaplanmaya başlamış. Hemmen kendime eziyet etmeye başladım. -Anne, çay kaşığının ucu ile erİmeye başlamış dondurma vermiştim ateş başlamadan 1 saat önce, ondan mıdır? -Canımcığım, rüzgar mı yedi acaba parka çıktığında? -Doktor bey, üstünü de açıyor, 5 dakika uyusam bir bakıyorum yine açmış. En sonunda doktoru o kadar çok olasılık saydı ki, kendimi suçlamaya kalksam altından kalkamam. Velhasıl kabusum olan antibiyotiğe başladık.En küçük dozda da olsa veriyoruz çünkü bu böyle haftalarca ateş yaparak ilerleyebilir, daha kötü sonuçlar ortaya çıkabilirmiş. Söylememe gerek yok herhalde, hemen huyu değişti. Şimdilerde istemediği herşeye çığlık atıyor. Hafta sonu herşeyden habersiz gelen arkadaşım ve oğluşu da bizimle ateşle savaşımıza katıldı..Oğluş benim verdiklerimi yemediğinde , ondan 6 ay büyü...

Tutmayın beni alışveriş yapacağım !

Herşeye hatta abuk subuk şeylere para veririm de, maliyetini bildiğimden midir ne, kıyafete kolay kolay para veremem. Moda olan herşeyin içinden en klasiğini seçerim ki her zaman giyebileyim.Ama ben de bir kadınım, bu da bir can, frenleyemediğim zamanlarda oluyor kendimi. Bahar indirimlerini seviyorum,outletleri de seviyorum.kredi kartlarını artık kullanmasam da, orada birikmiş puanlarımı, o puanlarla alışveriş yapmayı seviyorum.Ayakkabıları seviyorum. Lame, dore, bakır rengi olanları daha çok seviyorum.Annemin eskiden kalmış pırıl pırıl çantalarından onlara uygun bir tane bulmayı seviyorum, dore topukluları yeni diktireceğim fiyonklu beyaz gömlek, ve beyaz pantolonumla giymeyi hayal etmeyi, hayalimde boynuma yine altın sarısı bir zincir takmayı, sonra o zinciri nereden bulacağımı dert edinmeyi de seviyorum. Hayattaki tek derdim olmasa da arada bir bunları düşünerek kendimi şımartmayı da seviyorum. Öylesine mutluyum ki, sevinecek ne varsa... Delimiyim ne?

Aslı hanım, Aslı hanım evi b.k götürüyor,siz geziyorsunuz.

Resim
Aslında sabah kalktığımda kendimi çok uykusuz hissediyordum. Oğluşun gece uykusu kaçmış, beni çağırmış, ben de her zamanki gibi yanımızda uyur diye almış getirmiştim. Gece yarısı çenesinin düşeceğini nereden bilebilirdim ki. Güzel bir kahvaltı, bergamut aromalı çay,annemle sabah sohbeti de ayıltmadı beni. İşe nasıl geldiğimi bilmiyorum, araba kendi kendine yolu buluyor galiba. Beni ayıltan şu haber oldu, Doğa Bekleriz sağolsun. Ayın salağı olmaktan korkuyorum demiş bir de, bence korkuları yersiz çünkü bununla ayın değil, yılın salağı olmaya aday gösterilebilir.( Pardon salak dedim, aslında ben demedim o demiş. ) Herkes gün gelir bir salaklık yapar,değil mi ama? (Gerçi bu kadarını yapar mı bilinmez ha ha haaa hala gülüyorum ) Bu günlerde fazla vakit ayıramıyorum buraya, feci hastayım öksürük, hapşırık, tıksırık... Bir de acaip iş var,gerçi hiç şikayetçi değilim, günün nasıl geçtiğini anlamıyorum. Geçen hafta sonunu haftalar sonra evde geçirmiştim ya, anlatamadım bir türlü, pişman etti...