Kayıtlar

Ocak, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kayıp günlerin getirdikleri

Resim
Evet bir kaç gündür kayıbım. Sadece yorumları okuyup cevap yazabilecek zaman bulabildim, bir kaç dakika bulabildiğimde bloglara baktım, pek azına yorum yazdım. Ama oturup da bir şeyler yazamadım. Yarın tüm gün müşterilerde olacağım, koşuşturmacayla geçiyor günler, yazacak çok şey var ama yazmaya zaman yok. İşte bulabildiğim üç beş dakikada geçtiğimiz günlerden aklımda kalanlar... ------------------------------ Cuma gecesi ağlamaktan gözlerim şişti. Hatırla Sevgili, her sahnesiyle harikaydı. Seviyorum eski Türk filmlerini, bu dizi ise bir başka. --------------- Günah çıkarıyorum. Tartıda 55 i görmenin ödülü şımarıklığa dönüştü. Haftasonu çok sağlıksız beslendim. Kahvaltılıklarla geçiştirip nede olsa kalori almadım diye istediğim şeylerden atıştırıp durdum. Pazartesi yine adapte olmalıyım yağsız yemeye dedim ama bak Salı bitiyor ben akşam hafif yollu abur cuburlardan kurtulamıyorum. ---------------------------------------------------------- Aşure günüymüş pazartesi. Annemin meşhur aşure...

Yazıyorum öyleyse varım !

Resim
Anlayın işte. Hikaye anlatıyorlar ya, şöyle olacak, böyle olacak diye. Bu da o hikaye. Yazamıyorum, bir vakit bulamıyorum. İşler yoğun, fuar kapıda, bu arada eşin dostun doğum günü, sünnet töreni, bir de bakıyorum benim fuar için bavul hazırlamam lazım. Eee, ne giyeceğim ben orada. Gün be gün zayıflamanın can sıkıcı yanı her şeyin insanın üstünden düşmesi. Anoreksiya mı oldum gerçekten de diye soruyorum kendi kendime, bu kadar zayıflanır mı demeyin, gösteriyorum işte göbeğimi, belimi, basenimi, bakııın diyorum işte buradalar hala, gülüyorlar bana. İnsan aklından şüphe ediyor sonra. Oysa şunun şurasında ne kadar verdim ki? Daha o kadar çok incelmeliyim ki. Oğluş zamanımı alıyor çok fazla, arkadaşlar geliyor gidiyor, biraz zaman bulabildiğimde evin işleri, Lost'un seyredemediğim bölümleri derken günler geçiyor. İtiraf ediyorum bütün bunların yanısıra, daha çoook zaman olmasına rağmen, huyum kurusun, kafamın içinde ne yapacağız, nasıl, ne zaman, nerede gibi bitmek bilmeyen sorularla ...

Yazamadıklarım

Eskiden, çok değil, yazmaya ilk başladığım zamanlarda, bir şeyi duyar duymaz kelimeler fütursuzca dudaklarımdan dökülürdü. O an ne hissediyorsam, ne düşünüyorsam hemen yazardım. Şimdi yapamıyorum. Olgunluk mu geldi çöreklendi, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, çok daha derinlere inilmesi gerektiğini mi fark ettim bilmiyorum ama olmuyor işte. Kelimeler kilitleniyor. Oysa ben sessiz kalmak, ümidimi kaybetmek istemiyorum.Mumcular ölmez diye bağırdıktan sonra fikirleri için öldürülen başka isimler için, ölmez ölemez diye bağırmak istemiyorum.Aynı filmi tekrar tekrar seyretmek istemiyorum. Hoşgörüsüzlüğümüzden, cehaletimizden, bu konularda milletçe bu kadar çaresiz kalışımızdan daha fazla utanmak istemiyorum. Ne istiyorum biliyor musunuz? Şimdi, Ermeni arkadaşlarımın, eski mahallemizdeki komşuların, eski arkadaşlarımın yüzüne tekrar bakabilmek istiyorum.. Sonra, böyle zengin bir kültürün içinde büyüyen çocuklar olarak Kürt, Ermeni, Yahudi, tüm arkadaşlarımızla, birbirimizin başını öne...

Ben kimim? Nedir, ne değildir bir itiraf kom tadında...

Resim
. Nasıl anlatsam, nerden başlasam? Bir ara birbirimizi sobelerdik, birbirimiz hakkında merak ettiklerimizi öğrenebilmek için, içinde değişik soruların olduğu listeler gönderirdik birbirimize. Çoktandır unutulup gitmişti. Sevgili Pino hatırlattı bunu bana. Konu: “Hakkınızda bilinmeyen 5 şey” Benim çenem duruyor mu, hakkımdaki her şeyi biliyor insanlar diye düşündüm önce. Bu bugüne kadar karşılaştığım en zor sobeleme oldu benim için. Ama sonra düşününce ve Pınar’ı da okuyunca, bunun geçmişe yolculuk için iyi bir fırsat olduğunu fark ettim. Belki küçücük detaylar olacak yazdıklarım ama benim için hatırlattıklarının değeri çok büyük. 1- İlk okulda değişik şehirlere taşındığımız için çok fazla okul değiştirdim. Zaten ağzı var dili yok bir çocuktum, ( İnanmıyorsunuz ama öyleydim ) haliyle her taşındığımız yerde yeni arkadaşlıklar, yeni bir okul ve öğretmene adapte olmakta zorlanırdım. İlkokul son sınıfta da bir looser görüntüsü çizerek, bir dahaki sene de okul değiştireceğim derdindeyken, o...

Rakı, roka ve balık

Resim
Nereden mi çıktı? Şöyle ki, çarşamba günleri malum bizim balık günümüz. Eve giderken arıyoruz bizim ustayı, taze ne varsa ızgara yapıyor, hazırlıyor, eve giderken alıp geçiyoruz. Roka, benim en sevdiğim otlardan biridir. Eeee, serde Egeli olmak var. Annem biz eve doğru yol alırken, salatayı hazırlıyor, ve mutlaka bir tabak bol limonlu tuzlu roka. Rakıyı sorarsanız, o da çarşamba günü sinirlerimi zıplatan olayların arkasından rejimimi de bozmayacak ölçüde sek atmak için masama teşrif etti. Yılbaşında eşimin export rakı başka oluyor diye ballandırarak anlatmasından beri de aklımdaydı zaten. Gelelim sinirlerimin nasıl zıpladığına. Benim bu şirkette hayatım roman olur dostlarım. Yani arka fonda Orhan Baba’dan Batsın bu dünya çalsa yeridir. Ama canınızı sıkıp sizi gözyaşlarına boğmak ve kadersiz arkadaşım benim neler çekmişsin o şirkette diye üzülmenizi istemem. Nihayetinde yıllar yılları kovaladı, az sinir olmadım, gece yarılarına kadar az çalışmadım, onun bunun işini yapıp 3 kuruşta olsa ...

Tayland'ın yolları taştan sen çıkardın beni beni baştan...

Resim
-İiinnne? -Hmm? -Şu habere bak. -Aaaa görmemiştim bunu ben. -Yaaa. -İzmir'den mi kalkıyormuş uçak, ben de gideyim. -Nereye? -Tayland'a. Ahhh ah orada öylesine anılarım var ki. Dur bak anlatayım... Velhasıl uzun uzadıya anlattı. Oradan Dubai'ye falan geçti. İine bu, maceraları biter mi? Sonuçta bir ara birlikte Tayland'a gitmeye karar verdik. Haberi de görmüşsünüzdür. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve 250 kişilik ekibinden başkanla aramı bozacağıma milletin ağzına sakız olurum daha iyi diye düşünenlerden hatırı sayılır bir çoğunluk, Tayland'a çiçek fuarına kimilerinin deyimi ile çiçek sulamaya giderken yazının başlığındaki gibi bir türkü söylüyorlardı hiç şüphesiz. Olayın ortaya çıktığı gün manşetlerde yer alan çiçek sulamaya gidiyorlar alayları, her ne kadar kimi beldelerin belediye başkanlarını bu geziden vazgeçirse de, mutaassıp kesimin oyları ile başkanlık koltuğuna oturmuş pek çok farklı parti mensubu, bu alaya rağmen Tayland'ın büyüsüne ka...

Diet, düet ve kredi kartı

Resim
Okurken tavsiye ettiğim müzik, bağıra çağıra... Tablo şu: Eşinin yokluğuyla evi boşlamış olan Aslı, oğluşunu da annesine bırakmak suretiyle birkaç mağazaya bakıp geleceğini ve acilen alması gereken şeyler olduğunu söyleyerek yola çıkmış, arabanın içinde Manga ve Göksel’e “Dursun zaman” da bağıra çağıra eşlik ederek yada Duman'la "Seni kendime sakladım" da böğürerek ve keyifle hedefindeki mağazalara doğru uçarak yol almaktadır. Arabanın camları kapalı olmasına rağmen yüksek volümlü müzik dışarıdan duyuluyor olsa bile “Ulen kıroya bak” denilebilecek olması ihtimali, havanın bu kadar güzel olduğu bir günde kendisini güzel mi güzel bir özgür kız Nil hisseden Aslı’nın umurunda bile değildir. Hatta bu düeti dinlerken diette olması bile… Vitrinlere paçanda asılan biri, yanında mağazalara mı bakacağız suratı takınmış başka biri olmadan ve hatta yanında hızını kesebilecek bir arkadaşın bile olmadan daldan dala sıçrar gibi bir o vitrin bir o vitrin slalomlar çizerken, dertler ve ta...

Vay canına recim işe yarıyor !!!

Resim
Havayı dağıtmak için tepinerek dansetmeli. Pazartesi sendromu mu? O da ne? Zor değilmiş. Rejim yapmaktan bahsediyorum. Hele benim gibi bir abur cubur canavarı için bu kadar kolay olmasını beklemiyordum. Tamam kabul ediyorum, ilk birkaç gün beni biraz zorladı. Ama insan birkaç gün içinde alışıyor, hele ki her sabah evden çıkmadan önce tartılıp, tartıdaki rakamları bir önceki günden daha az görünce şevk geliyor. Rejimin iyi gitmesinde benim iradem kadar, bana destek verenlerin de yardımı yadsınamaz. Şöyle ki: Eşim, acımasızca bana sen veremezsin diyerek benimle, kim daha önce 5 kiloyu verecek iddiasına girdiği için; Annem, akşamları lezzetli ama yağsız yiyecekler hazırlayıp, harika salatalar yapıp istemeden de olsa bana destek verdiği için. (Ben rejim yemekleri yerken bahsettiği konular, bkz aşağıda ) Arkadaşım Ayşen, benimle birlikte rejim yaptığı için. Tabii benim gün boyu kalori hesaplamalarımı dinlemek ve beni tatsız tuzsuz günlerimde çekmek zorunda kalan Şebnemciğime özel teşekkür e...

Bu da ne ??? Şikayetçiyim memur bey !!!

Konu şu: Habertürk blogdan Cadii isimli biri benim arşivden bir yazımı kopyalamış, kendisi yazmış gibi bir başlık atmış, hatta gelen yorumları bile benim adıma cevaplamış. Vay vay vay... Buraya bugün başka bir yazı koyacaktım ya, birdenbire gelen bir maille bu yazıyı yazmak zorunda kaldım. Arşivimden bir yazı benden izin alınmadan birisi tarafından kopyalanıp bloguna alınmış. Altında her ne kadar link veriliyor olsa da, ne yazının kime ait olduğundan bahsedilmiş ne de yazının bir başkası tarafından yazıldığı belirtilmiş. Girip yorum yazamadığım için, ben de yetkili bulabildiğim tek kişi olan yayın yönetmenine bir mail çektim, cevaplarını bekliyorum. Cengiz bey, Bu adreste yer alan kişi yazılarımı kopyalayarak yayınlıyor. Blog servisi sağlayarak yükümlülük altına giriyorsanız, sanırım bunun karşısında gerekeni yapacaksınızdır. Ben de bu konuda elimden geleni yapacağım. İyi çalışmalar Aslı Cin Link bu: http://blog.haberturk.com/Cadii/yaziD.asp?yID=9002&kID=27&yYaz=3 Yazının orjin...

Renkler ve rejim

Resim
Christina'dan Beatiful iyi gider diye düşündüm. Daha sık yazıyorum. Eskisi gibi olmasa da son zamanlarda üzülüp sıkılıp hiçbir şey yapmak içimden gelmeyince bir çok şey gibi burayı da boş vermiştim. Aslında yazmak iyi geliyor. Oysa işler feci yoğun. Geri sayım başladı, birkaç hafta sonra yine Paris yolları görünüyor. Diyorum ki şu fuarlar her sene başka bir ülkede olsa daha iyi olmaz mı? Hem ticaret daha da canlanmış olur. Of peki tabii ki benim derdim başka, değişik ülkeler görebilirdim iş gezisiyle birlikte. Mesela bir sezon Brezilya’da bir sezon güney Afrika’ da olabilir. Ben böyle aklımdan sıcak ülkeleri geçirirken Moskova’da bir fuara katılmamız olası. Bu sefer dolaşmak için de zamanım olacak. Neler yapılabilir bir bakalım… Bu arada rejime girdim. Sarı ile işaretliler ağırlıklı olarak yiyebileceğim şeyler. Anlayın işte en az kalorililer. Ben öyle listeyle falan yapabileceğimi düşünmediğim ve diyetisyene de 3 kilo için gidemeyeceğimden kalori hesabı yapmaya karar verdim. Bu ar...

Tekila denemelerinden Kylie'nin saçlarına

Resim
Haftasonu koşuşturmacayla geçti. Alışveriş, yemek, oğluşla yapılan oyunlar. Keyifliydi. Vakit kaldığında 2006 nın almanağını okumaya başladım. Ne çok şeyi unutup gitmişiz meğerse. Balık hafızalı olduğumuz bir gerçek sanırım. Bakalım seçimlere kadar neler yaşayacak, neleri unutacağız? Dergilere dalınca insan atıştırırken ne kadar abarttığını farketmiyor. Kışın tadı sahlep ve kestane kebapla çıkmaya devam ediyor. Ama cts geceleri evde herkes yattıktan sonra Tekila ile kokteyller uydurmak için iyi bir zaman. Eğer farklı tatlar elde edebilirsem tarifleri de yazarım. Sadece haftasonları mı? Hafta içlerinde de yeni tutkumuz Türk kahvesi. Odamızın yakınındaki küçük mutfakta kendi ellerimizle pişirdiğimiz kahve işlerden başımızı kaldırıp günlüğüme bakabilmem için de iyi bir mola okuyor. Tavsiye ederim günlük okumak kahve ile pek keyifli oluyor. Dur daha lafa hemen yeme içmeden başladın diyenlere söylemek isterim ki bugün itibari ile ben şu 3 kiloyu vermeye kesin karar verdim. Belki o 3 kiloyu...

Yeni yıl telaşı

Resim
Yazıyla tavsiye edilen, ilerideki satırlarda konuyla pek alakası olacak müzik: Yeni yılla gelen hüzün... Annem sağolsun. Ben onsuz nasıl toparlanabileceğim bilemiyorum. Bu sene herkes için harika bir sene olacak, buna inanmayı çok istiyorum. Ama benim için zor olacak onu da biliyorum. Yılın ilk günlerinde yaşadıklarım değil bunu hissetmeme sebep olan, herkesin başına şanssızlıklar gelebilir, sonuçta iyiyiz ve bir aradayız, belki de bu sene yaşayacak olduğumuz tek terslik olacak bunlar. Benim bahsettiğim bu senenin bana getireceğini az çok görebildiğim değişiklikleri. Geçen günlerde tasarım dairesi olarak küçük bir parti düzenledik. Yedik, içtik, fotoğraflar çekildik. Güldük, eğlendik. Sonra bunun benim bu şirkette son senemin olabileceği aklıma geldi. Her ne kadar arada sırada çıkıp gitmek istesem de bu gerçeği farkedince gözlerim yaşardı. Tabii ki kimse gelecek senenin onlara ne getireceğini bilemiyor. Ama bunu beklemediği için kimse de üzülmüyor. Alışkanlık acı bir şeymiş. Dalıyorum,...

Tatil mi?

Şu an bu satırları esneyerek yazıyorum. Yazacak gücü toplayamıyorum bir türlü. Nereden başlasam? Bayramın son günü Çalışıyoruz. İnsanlar evlerinde sıcak çaylarını yudumlarken yada yatarken daha fenası gezerken ben birkaç gündür kapalı olan ofisin soğuğunda titriyor olacağım. Bayramın 3. günü Ağlayarak geçti. Sinirlerim bozuldu. Zaten birazdan anlatacağım sebeple bir gün önceden bozuktu, kendimi dışarı atmak istediğimde baş ağrısı çeken eşim haliyle çıkmak istemeyince sıkıldım. Sonra oğluş çıkalım dediğinde benim içimden çıkmak gelmedi. Sonra eşim de ben de hava alalım dediğimizde oğluş huysuzluk yaptı. Velhasıl ha çıktık ha çıkacağız derken ne bir iş yapabildim, ne yiyecek bir şey hazırlayabildim. Öyle bütün gün yatarak kalkarak, arada oğluşla uyuyup aburcubur atıştırarak geçti. Akşam saat 7 ye gelirken artık dışarı çıkmayacağımız konusunda hemfikir olup eşimle yemek yaptık, ziyarete gelen arkadaşlarımızla sohbet ettik, biraz olsun açıldık. Sonra gecenin yarımında üst kata çıkıp saatin...