Diet, düet ve kredi kartı
Okurken tavsiye ettiğim müzik, bağıra çağıra...
Tablo şu:
Eşinin yokluğuyla evi boşlamış olan Aslı, oğluşunu da annesine bırakmak suretiyle birkaç mağazaya bakıp geleceğini ve acilen alması gereken şeyler olduğunu söyleyerek yola çıkmış, arabanın içinde Manga ve Göksel’e “Dursun zaman” da bağıra çağıra eşlik ederek yada Duman'la "Seni kendime sakladım" da böğürerek ve keyifle hedefindeki mağazalara doğru uçarak yol almaktadır.
Arabanın camları kapalı olmasına rağmen yüksek volümlü müzik dışarıdan duyuluyor olsa bile “Ulen kıroya bak” denilebilecek olması ihtimali, havanın bu kadar güzel olduğu bir günde kendisini güzel mi güzel bir özgür kız Nil hisseden Aslı’nın umurunda bile değildir.
Hatta bu düeti dinlerken diette olması bile…
Vitrinlere paçanda asılan biri, yanında mağazalara mı bakacağız suratı takınmış başka biri olmadan ve hatta yanında hızını kesebilecek bir arkadaşın bile olmadan daldan dala sıçrar gibi bir o vitrin bir o vitrin slalomlar çizerken, dertler ve tasalar çok uzaklarda kalıyormuş meğer.
O beğendiğim trikoların fazla olmasa da indirime girmiş olması bu kaçamağı bir adet siyah topuklu ayakkabı yenileme projesi için yaptığımı bir anlık unutturmuş olsa da, elimde poşetlerle mağazadan çıktığımda aklım başıma gelebilirmiş.
Şu ayakkabı mağazasına da bakayım derken önünden geçtiğim başka bir mağazanın indirim afişleri ile büyülenen ben oradan da gereksiz ama son derede pop bir tşirtle ayrıldıktan sonra nihayetinde aradığım siyah ayakkabıya ulaşmış olmam kredi kartımın cüzdanıma geri girmesi anlamına da gelmiyormuş.
En azından bir süre için…
Şöyle ki:
Kendime geldiğimde ellerim kollarım dolu olsa da, e şöyle bir bakayım diye girdiğim diğer mağazalardan kendimi frenleyerek çıksam da, sonuçta bir ayakkabıya aşık olmanın nasıl bir şey olduğunu fevkaladenin fevkinde deneyimlemiş oldum a dostlar.
Ben ki bugüne kadar bot üzerine kargo pantolonla kışlarını geçirmiş Aslı, en şık halini gece bir yere giderken siyah saten elbisesi ile veya gün içinde kadife pantolon üzerine giydiği boğazlı trikosu ve topuklu çizmeleriyle geçiren ben, ona vuruldum.
Olmaz dedim, biz anlaşamayız, günlerimizi ayrı geçiririz, kırk yıldaaa bir gece buluşabiliriz, birbirimizden çok farklı tarzlardayız, hem kocam seni görürse dalgasını geçer, rüküş bulur çünkü o da bu kadar şık şıkıdım kadınlardan hoşlanmaz dedim.
Çok bakıştık, kaç kere döndüm geldim denedim, baktım.
O kadar kararsız kaldım ki oralarda olan bir arkadaşımı da çağırdım.
Yok dedi, çok sek si bir şey bu ama olmaz Aslı. O yalnız kalamaz, hem masraf gerektirir öyle her şeyi giyip onunla çıkamazsın sokağa.
Boynumu büktüm. Merdivenlerden omuzlarım çökmüş inip uzaklaştım oradan.
Sonra girdiğim her mağazada onu gördüm. Şununla giyebilirdim dedim, bununla da olurdu.
Dayanamadım.
Gittim, ona şu Genç Türkcell’deki kız gibi koşup sarıldım.
O bitter rengi yılan derisi içinde yine yılan derisinden nefti ve krem rengi şeritler bulunan zarif topuklu sivri uçlu ayakkabı benimdi artık.
Bir rahatladım ki sormayın.
Bir yandan da kara kara düşünmeye başladım.
Son gelişmelere göre belki de işten ayrı koca bir seneyi evdeki eşyaları yenileyerek, evde geçirecek olan benim için, kendi parasını kazanmamanın ve eskisi gibi harcamalar yapamayacak olmanın bana getireceği zorlukları.
Her zaman kendime harcamasam da, eşime,oğluma ve sevdiklerime bir şeyi beğendiğimde düşünmeden almak başka, hiç bugüne kadar yapmadım ama eşimden alıp harcamak başka. Birbirine benzemez herhalde.
Anlayacağınız kararsızım bu günlerde. Çok erken gerçi ama gelecek yıl içinde hayatımdaki her şeyin değişecek olma ihtimali ve bunların zamanını kestiremediğimden hüküm süren belirsizlik beni mahvediyor. Oysa çözüm basit. Yine her şeyi oluruna bırakmak.
Ancak eğer her şey akışında giderse yalnız başıma çalışıp didineceğim bir zaman dilimi ile zorlanmadan zamanımı işsiz geçireceğim bir zaman arasında karar vermem gerekiyor. Çalışıp didinmek, kazanmak, ve ayakların üzerinde durmayı öğreneceğim zorlu bir yılın üstesinden bir başıma gelmek mi, yoksa bir yıl için bile olsa, bu zorluklardan kaçıp, kabuğuma çekilerek, her zaman hayalini kurduğum o kendime zaman da ayırabileceğim, rahatça yaşayabileceğim hayatı seçmek mi?
Bunu da şartlar gösterecek.
Yeter ki sağlıklı ve sevgiyle kalalım.
Sağlık mı dedim?
Bu son zamanlarda en çok sarfettiğim kelime. Yani,
"Sağlıklı besleniyorum, çok mutluyum."
Yeni kankalar: Brokoli, Bahçe Domates, Biber, Roka, Kereviz, Baharatlar, Light yoğurt, Süt, Beyaz peynir, Kivi, Elma, Kuru Kayısı, Kuş üzümü, Meyva çayları, Sunta bisküvi ve 1,5 litrelik su dolu şişe.
Eski kankalar: Bir 90 gr lık paket şam fıstığı ile tam yağlı eski kaşara eşlik eden birkaç kadeh kırmızı şarap, Cips, Çikolata, Konsantre meyve suları, Kek, Pizza, Annemin Çikolatalı Kestane pastası, iştahla yenen her nevi Turkish Cusine.
Deşifre ediyorum kendilerini. Bunca sene pervasızca mideme inerlerken sinsice vücudumda kendilerine yer buldukları, bu kadar lezzetli olup beni kandırdıkları ve bana bir çok şeyi unutturdukları için.
Tabii ki arada bir görüşeceğim onlarla ama az ve öz. Fazla muhatap olmamak lazım, nasılsın, iyiyim, dur bakayım, hmmm tazeymiş gerçekten iyiymişsin ama işte o kadar.
Ferrero içi fındık kremalı krokanlı top çikolatalar
Kendileri eşe dosta almak için birebir çikolata olmakla beraber bu sebeple hemen her evde el altında bulunur, kutusunda yazılanlara göre dudak uçuklatacak kadar çok kaloridir. Hesapladığımda adedi 70 kaloriye tekabül edip, eskiden tarafımca 3 er 5 er yenmekteydi. Buna bir son demek gerekmiştir.
Artık Çikolata krizleri için sadece bir adet ayda yılda bir, bir adet yenilebilir. 100 grlık çikolata pakedinin 600-700 kalori olduğunu ve benim günlük kalori ihtiyacımın neredeyse 1/3 ini karşıladığını bilmem söylememe gerek var mı?
Antep fıstığı
90 grlık paketleri evde, orada, burada rahatlıkla taşınabilen kabuklu fıstığın o küçücük insanın dişinin kovuğuna gitmeyen pakedi 600 kaloridir. Pes !
Kırmızı şarap ve lezzetli bir pizza
Kan yapıyor şekerim onun için bir kadeh içmeye çalışıyorum bahanesi komik olmaya başlamıştır çünkü pizza zaten 600 kalori iken her alınan kadeh 100 kalori eklemektedir.
Pilav üstü kuru mu? Büyük hata !
Velhasıl bunları artık tanımıyorum. Hayatımda zaten bir çok değişiklik varken bir de bu olsun, ne olmuş yani?
Sonuçta ufak tefek değişiklikler bunlar. Gazetelerde gördüğüm Ebru Gündeş’in gün geçtikçe Bülent Ersoy’a, Bülent’in de Ebru’ya benzemesi, yada İineciğimin bahsettiği yarışmayı izlediğimde gördüğüm neydi o kadının adı poposunu sallayan, işte her kimse onun Hülya Avşar’ın daha şımarık kötü bir kopyasına dönüşmesi gibi bir şey değil bu.
Ben benim. Harika değişiklikler bunlar.
Yıllar geçiyor, ben kendimi hala o küçük kız zannederken birdenbire fark ediyorum ki, ben afacan bir oğlu olan, rejim yapmaya başlayan ve sivri uçlu yılan derisi ayakkabılara aşık olabilen koca bir kadın olmuşum…
Yaaa...
Dip not: Israrlarınız üzerine kendimi büyük tehlikelere atarak (Büyük tehlike: Eşimin beni ayakkabılarımın fotoğrafını çekerken görüp 40 yıl dalga geçebilme ihtimali) kendilerini fotoğrafladım. Siyah olanla sadece arkadaşız, diğeri de nerede neyle giyeceğimi düşündüğüm ve yılan derisi yeşil küçük bir çanta görenlerin duyanların insaniyet namına bana haber vermesi için ona buna haber yollamama sebep olan son aşkım. Hmm, bu muymuş bu yaygaranın sahibi diye dudak bükenlere hatırlatmalıyım ki, aşk bu ota da konar b... da, ben beğendim işte, gerisi palavra!

Yorumlar
Hep sevgi ve sağlıkla kal dediğin gibi:)))
Enne, foto makinası eşimle birlikte yurtdışındaydı, ama çekip eklemeye çalışacağım bu gece.
Any, sağol, ama ister inan ister inanma, çok güzelleeer :)
Güle güle giy Aslı, iyi ki almışsın :)
Handan, evet ya iyi ki almışım. Ben de topuklularla koşabilen biri olmak istiyorum :(
Mavi, e peki çekeyim fotoğraflarını o zaman.:)
Denizanası,evet gerçekten de öyle, mutlaka yap ;)
Dergiyi seninle olurda birgün buluşursak getiririm Aslı hanımcım. Bir turizm şirketinin dergisi. Sayfanın altında adı yazıyordu ama pek belli olmuyor. Zaten şu buluşma konularına hiç girmeyelim yakarım canını. Kimbilir kaç kez şehre inmişindir. İnsan bi uğrar eczaneme. Yicem sanki seni di mi?
Eyfel kulesine çıkıpta, aşağıya inecek yol bulamayasıca, hep eyfelin tepesinde kalasıca cocoş. hıh.
Dergide devamlı yazacak mısın, yok sa misafir miydin o sayıda, hayır yazıyorsan bulup buluşturur alırım dergiyi.
Ben sana baskın yapacağım bir gün yakındır ;)
Güle güle kullan :))
karar konusu en nefret ettiğim şeydir. niye hayatta yollar hep 2 ye ayrılıyorki sanki neden seçenekler var ufffff!!ben olsam o bir yılı çalışmadanda kendime birşeyler katarak dinlenerek geçirirdim. eğer maddi bir sorunun yoksa bence düşün derim..
Ayçiçeği, teşekkür ederim, beğendiğine sevindim :)
Mayonez, al benden de o kadar. Kararsızım bu bir gerçek. Ve hala ona uygun çanta arıyorum :)
Ayrica eski arkadaslarinla pek sik gorusmeme karari almana uzuldum, cunku ben onlari cok sewiyorum. Dun gece bir kaciyla beaberdim zaten. en samimi oldugumda ferrero dur, kendiside bunun farkindadir; hergun gelir biz hicccc yanliz birakmaz cay ve kahve muhabbetlerinde:)
Çiçeklibahçe, teşekkür ederim, alışveriş gibisi yok ;) Arada bir kaçamak yapmak iyi oluyor.
Atını bir ara ödünç istiyorum. Kovboy şapkam da var. Çizmeler tamam. Altıma bi kot çekerim. Senin ata bindimmi de, ''ya nasip'' derim olur biter. Ayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy sen git Dubai'ye, Paris'e , Honolulu'ya. Bana gelcekmiş. hıh.Biz de safız ya inandık.iki kere hıh.
not: Günaydın hem ayrıca.
Dergiyi nereden edinirim, beni haberdar eder misin? Cry, Aylin, Pino derken arkadaşlarım yakında kendi gazetelerini çıkaracaklar, pek gurur duyuyorum sizlerle :)
Honolulu dönüşü sendeyim ;) Geleceğim diyorum ya , a aaa !!!
Picasso olabilir. Ayol sıkıldım da ressamlardan. Elvi presley'i mi yazsam ne yapsam? Yakışıklı birini tanıtayım diyorum. Brad de olur ama onun pek bi arabesk bi hayatı yok.:)