Curiosity kills the cat
.
Ey insan..! Edep nedir diye arar, sorarsan eğer; bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül gösterebilmektir.
demiş Mevlana.
Bloguma zaman ayıramıyorum, bulabildiğim bir kaç dakikada diğer bloglara göz atmaya çalışıyorum. İşte bu sabah biraz zaman buldum ama onda da bloggerın azizliğine uğradım, yazdığım bazı şeyler uçup gitti.
Sizin yazdıklarınız geliyor bazen maille, bazen sayacın özetledikleri.
Bir kaç kez daha yazmıştım ya, çok komik kelimelerle buraya düşmeye devam ediyor insanlar. Anladığım kadarı ile kimileri insanları sihirli bir küre zannediyor. Öyle komik sorular var ki.
Bazen ciddi bir takım sorular geliyor ki, cevabını yazmadığıma hayıflanıyorum. Belki ansiklobedik düzeyde bilgi veremeyebilirim ama en azından kendi deneyimlerimi aktarabilirim kimi konularda.
Bir de beni Sal.k Aslı diye arayan var ya, onu gördükçe gülüyorum. Hayır, sadece aslı yazsa zaten çıkıyorum ilk sayfada, ama yoook, kendisini tatmin etmesinin yolu bu olsa gerek ki, hırsından oraya bile sal.k yazıyor.
Kim olduğunu biliyoruz değil mi?
Ben ona hiç zarar vermediğim halde insanlara nefretinin yanısıra bana olan bu saplantısının sebebini anlayamasamda, eskiden hepsi şişko işsiz güçsüz ev hanımı dediği bloggerlara şirin mesajlar bıraktığını görüyorum orada burada, bir kaç arkadaşımın kimler geliyor köşesinde onları takip ettiği aşikar, bu iyi bir şey ki orada burada Aslı'dan nefret ediyorum yazacak kadar hırslansa, bana sataşsa da, en azından artık insanlarla pek uğraşmıyor. Ben de ona cevap vermiyorum, Mevlana'nın sözünü kulağıma küpe yapıyor, onu affediyor ve hala ısrarlıysa yaptıklarında onu ancak Buzda Dans'tan Tuğba paklar diyorum.
Ev hanımlarına işsiz güçsüz demesin hiç, bu hafta sonu gördüm pek zormuş.
Yine Mevlana'nın dediği gibi:
İnsan ancak çalıştığını kazanır.
.
Harika bir hafta sonuydu.
Nasıl olmasın? Bizim gibi sevdiklerinden uzak yaşayanlar için en keyifli zamanlar onlarla zaman geçirmektir.
Bu hafta sonu şehir dışında okuyan kardeşim, annem, babam, küçük görümcem “baldan tatlı”, onun çocukları, bir ara eşimin kardeşi ve çöpçatanlığımla çıkmaya başladığı kız arkadaşı bizdeydi.
Nihayet annemin kekini yapabiliyorum ey arkadaşlar. Hatta onun tarifiyle bu hafta sonu kakaolu iki renkli kek yaptım, bir de üzerine fırına vermeden önce şu tadımın fıstıklı çikolatalarından rendeledim, süper hafif ama lezzetli bir şey oldu. Bu ay kahvaltı günü bende, 2 hafta sonra cts. Buradan duyurulur.
Bu arada günlerin nasıl geçtiğini anlamadım tabii ki. Yıllardır olmadığım kadar hamaratlaştım zira. Sabahtan kalk, toparlan, aileye kahvaltı hazırla, kaldırınca mutfaktan çıkma, kek, kanape hazırla. Sonra çay, sohbet, yeniden gir, akşama hazırlan, araya terziyi sıkıştır.Ertesi sabah kalk yine kahvaltı, sonra kalabalığı ağırla, öğlene yemek yap, çok kalabalık, öncelikli çocukları yedirelim, bir daha sofra hazırla, tatlı, kahve bilmem ne.
.
Yorgun muyum?
.
Hayır ! Her zaman bu kadar kalabalık olmuyor ki evimiz.
.
Ama ev hanımlığının ne menem bir şey olduğunu da gayet güzel idrak ettim bu haftasonu. Çalışmak ne kolay, gelsin kahveler, yemekler hazır, ye, iç, kalk. Oh !
.
Şu gidişimizle ilgili zamana bıraktım ya her şeyi. Güzelliklerini düşünmeye çalışıyorum. Oğluşun okulu yarım gün olacak yaşından dolayı, belki diyorum sıkılmazsam gün boyunca çalışmam, yarım günümü alacak bir şey bulabilirim. Eşim bir süre keyfine bakarsın , gideceğimiz yerde işine yakın yerleşirsek ve okula arabayla gönderir, götürürsek çocuğu, alıştığımız sakin , şehir dışı hayatına devam edebiliriz diyor. Merkezdeki evlerin karmaşıklığından sonra şirketin yerleştiği yerdeki turquaz deniz, beyaz kumları ve bahçeli evleri görünce, çoktan hayaller kurmaya başladım bile.
.
Kim sayfiye yerinde yaşamak istemez ki?
.
Sabahları kalk, kahvaltıdan sonra okula gidip gel, güneşlen, denize gir, kitabını oku, yaz, çiz, sonra çocuğu al, alışverişini yap, yemeklerle uğraş, çocuğunla oyna, sıcak tepedeyken uyu, akşamüzeri arkadaşlarınla çay iç.
Nasıl olmasın? Bizim gibi sevdiklerinden uzak yaşayanlar için en keyifli zamanlar onlarla zaman geçirmektir.
Bu hafta sonu şehir dışında okuyan kardeşim, annem, babam, küçük görümcem “baldan tatlı”, onun çocukları, bir ara eşimin kardeşi ve çöpçatanlığımla çıkmaya başladığı kız arkadaşı bizdeydi.
Nihayet annemin kekini yapabiliyorum ey arkadaşlar. Hatta onun tarifiyle bu hafta sonu kakaolu iki renkli kek yaptım, bir de üzerine fırına vermeden önce şu tadımın fıstıklı çikolatalarından rendeledim, süper hafif ama lezzetli bir şey oldu. Bu ay kahvaltı günü bende, 2 hafta sonra cts. Buradan duyurulur.
Bu arada günlerin nasıl geçtiğini anlamadım tabii ki. Yıllardır olmadığım kadar hamaratlaştım zira. Sabahtan kalk, toparlan, aileye kahvaltı hazırla, kaldırınca mutfaktan çıkma, kek, kanape hazırla. Sonra çay, sohbet, yeniden gir, akşama hazırlan, araya terziyi sıkıştır.Ertesi sabah kalk yine kahvaltı, sonra kalabalığı ağırla, öğlene yemek yap, çok kalabalık, öncelikli çocukları yedirelim, bir daha sofra hazırla, tatlı, kahve bilmem ne.
.
Yorgun muyum?
.
Hayır ! Her zaman bu kadar kalabalık olmuyor ki evimiz.
.
Ama ev hanımlığının ne menem bir şey olduğunu da gayet güzel idrak ettim bu haftasonu. Çalışmak ne kolay, gelsin kahveler, yemekler hazır, ye, iç, kalk. Oh !
.
Şu gidişimizle ilgili zamana bıraktım ya her şeyi. Güzelliklerini düşünmeye çalışıyorum. Oğluşun okulu yarım gün olacak yaşından dolayı, belki diyorum sıkılmazsam gün boyunca çalışmam, yarım günümü alacak bir şey bulabilirim. Eşim bir süre keyfine bakarsın , gideceğimiz yerde işine yakın yerleşirsek ve okula arabayla gönderir, götürürsek çocuğu, alıştığımız sakin , şehir dışı hayatına devam edebiliriz diyor. Merkezdeki evlerin karmaşıklığından sonra şirketin yerleştiği yerdeki turquaz deniz, beyaz kumları ve bahçeli evleri görünce, çoktan hayaller kurmaya başladım bile.
.
Kim sayfiye yerinde yaşamak istemez ki?
.
Sabahları kalk, kahvaltıdan sonra okula gidip gel, güneşlen, denize gir, kitabını oku, yaz, çiz, sonra çocuğu al, alışverişini yap, yemeklerle uğraş, çocuğunla oyna, sıcak tepedeyken uyu, akşamüzeri arkadaşlarınla çay iç.
.
Tabii ki her şey her zaman bu kadar güllük gülistanlık geçmez ama sanıyorum dil problemlerine, oğluşun olası okul harbine, kendimi biraz da olsa sevdiklerimden uzak, yalnız hissetmeme ve karşılaşabileceğim bir çok derde deva olur böyle akıp giden bir hayat.
Goethe demiş ki,
.
İnsanın en iyi yardımı kendi kendisine yaptığı yardımdır.
.
Şuraya tıklayarak insan diğerlerine yardım ederken, kendisine de ediyor, düşünüyor, değişiyor, seviniyor..
.
Şimdilerde, giderken kardeşimi kime emanet edeceğimi düşünüyorum. Gitmeden önce belki görüşür, tanışırız, gelip gittiğimde onu arayacağımı söylersem, bir arkadaşımdan rica edebilirim harhalde.
.
Derslerinin hepsi iyiymiş, sevindirdi beni, mektubunu gönderememiş, annesi oğluşuma kazak örüyormuş, zahmet etmeyin diyorum ama dinleyen kim?
Şuraya tıklayarak insan diğerlerine yardım ederken, kendisine de ediyor, düşünüyor, değişiyor, seviniyor..
.
Şimdilerde, giderken kardeşimi kime emanet edeceğimi düşünüyorum. Gitmeden önce belki görüşür, tanışırız, gelip gittiğimde onu arayacağımı söylersem, bir arkadaşımdan rica edebilirim harhalde.
.
Derslerinin hepsi iyiymiş, sevindirdi beni, mektubunu gönderememiş, annesi oğluşuma kazak örüyormuş, zahmet etmeyin diyorum ama dinleyen kim?
Belki diyorum bir bayram tatilinde Gap turu ile gidebilirim oralara, bahaneyle biz de tanışırız, onları orada görebilirim.
.
İlk tutkusunda kadın aşığını sever, ondan sonrakilerde ise sevdiği hep aşktır.
.
demiş Lord Byron.
.
Aşk bu kadar alışkanlık mı yapıyor, ilk aşkımla birlikte olduğum için şanslımıyım, bunları herkesin kendi içerisinde hesaplaşması gerektiğini düşünüyor ben aslında bakın neden bahsediyorum:
.
Sevgililer günü geliyor. O kocaman kırmızı kalpler kabus gibi her yeri sarıyor. Artık kırmızı kaplere sadece lezzetli bir pasta şekline girdiğinde tahammülüm var ya, artık onu da yiyemeyeceğime göre, ben kardeşime akıl veriyorum sevgilisine hediye alması konusunda. O gün yemeğe çıkamazsanız, şirkete gül ve şu pastanede yapılan kırmızı kalp şeklindeki pastalardan gönder, parfüm de ilk sene için hoş bir hediye olur diyorum. Böhüüüü, ben yaşayamıyorum bunları, bari başkaları yaşasın diyerek bir Hülya Koçyiğit edasıyla koşup uzaklaşasım var.
.
Lezzetli yemek demek, zehirli zevktir.
.
demişler. Kim demiş, neden demiş bilmiyorum ama doğru demiş. Hele benim gibi iştahlı insanlar için, kulağa küpe yapılması gereken bir söz bu.
.
Bu bahaneyle günah çıkarmak istiyorum. Hafta sonu az da olsa hamur işi yedim, dosdoğru yemek yemeyerek sağlıksız ama kalori hesabımı aşmayacak bir hafta sonu geçirdim. Aslında yemezdim ya, ailede herkesin çok zayıflamışsın, bu da ne demelerinin etkisi var. Halbuki daha zayıflamalıyım, pzt itibariyle, aynı kiloda kaldığım geçtiğimiz haftanın acısını çıkaracak bir listeyle koş Aslı koş.
Yorumlar
Ev hanımlığı gerçekten en zor meslekten de daha zor. Ama hem çalışıp hem de evi idare edebilen bir kadının işi çok daha zor. Bir de üstüne annelik eklenirse zorluk derecesi tavan yapıyor. Sevgi herşeyin üstesinden geliyor galiba. İnan seni okumaktan çok keyif alıyorum. çeşmede toplantıdayken bilgisayarımın başına oturup sizleri okumayı çok özledim.
Ev hanımlığı+ annelik+ çalışma hayatı zor olmaz mı? Pzt olsun diye dua ediyorum bazen gerçi ;)
Teşşekkür ederim her şey için, çeşme güzeldir muhakkak ama döndüğüne sevindim.
Çalışmamak önce çok iyi gelir (kendimden biliyorum) ama sonradan çok sıkılıyor insan. Her gün aynı şeyleri yap yap dur ki ben ev işi de yapmıyorum. Hele ki kendi paranı kazanmaya alışmışsan. O yüzden ben çalış derim, ev hanımlığı+annelik+iş kadınlığı zor, haklısın ama çalışmak her halükarda daha iyi.
Ebru, bu sefer ben gelince bir gün izin kullanabilirsen birlikte kaçamak yaparız kekleri. :)
Hem o yazından sonra sözüm vardı kendime :)
Eşinle gideceğiniz yerde geride yalnız kalmaktansa inan daha iyi vakit geçirirsin. Tecrübe konuşuyor:))
sana kendi deneyimimden bahsedeyim ben fransaya 14 yasimda geldim ve 2.senemde fransizcayi sokmustum kucuk olunca dil problemi adaptasyon fazla sorun olmuyor insallah oglusun cok cabul alisir zorluk cekmez
alismisiz bir strese bir kalabaliga insana gitmesi zor geliyor
Yağmur'un annesi, 12 ay değil ama herhalde 9-10 ay öyle ;) Ben de oğluşun problem yaşamayacağını ümit ediyorum. Bakalım...
Oooo Nergis gelmiş. Aşkolsun Nergis, ben sana seni affediyorum diyorum bak ne de hoş değişiklikler var diyorum sen kalkmış yine kendine yakıştırdığın üslupla saldırıyorsun. Ziyaretçi, yorum sayısı falan hiç ilgilendirmiyor beni, para mı kazanıyorum ayol buradan ? Ha ha ! Arkadaşlarım da bir tanedir, okurlar, okumazlar, yazarlar, arkadaşlık böle bir şeydir, bilmiyor olabilirsin.Ses verdiğin iyi oldu, yorumlarıma kadar sıkı takipçimsin demek ki hala. Haaa, Biyonik yanlış yapmış, yorum yapamayacağım alakalı ama Cem iyi biri, olaylarla benim alakam yok ya, onun da rezil olacak bir şey yaptığını sanmıyorum.
Hem yazıktır yahu, gece yarıları 3 den 4,30 a kadar sıkılmadın mı blogumda yorum yazarken, uykusuz kalıyorsun.
Bu arada, yeni adını sevdim, süper bir espri anlayışı, Flickr de karşılaştığım fotoğrafına çok yakışmış bu isim ;)
neyse kaçan kurtulur der atalarımız :) (anladın sen onu...)
Biri de ben herkese özel cevap veriyorum, bu özni göstermiyor kimse diyordu. Ay yaranılmıyor kimselere :)
Canım benim onore ediyorsun beni, ben de alelade biriyim, kim ne isterse düşünebilir, boşver geç.
Ay anlamadım ben onu, salak mıyım acaba? Ha ha ha !
Şu derdin ne sorusunu benimle uğraştığın yıllar içerisinde ben sana defalarca sordum ama cevabını alamadım.
Geçenlerde bir arkadaşımın blogunda da bana verip veriştirmişsin, kim kiminle uğraşıyor acaba, dur bir düşüneyim.
Bak ne diyeceğim, sen benimle uğraşma, ben bir daha sevinerek adını dahi anmam.
Anlaştık mı?
herzamanki gibi upuzun bir yazi olmus. Mola vere vere okudum yazini. Cok zevkliydi.
Sevgiler.
"ama su var sen varya biktirdin beni su blog isinden.ne yazasim ne okuyasim var sayende"
Farkında değilsin herhalde ama sen bloglarda dolaştıkça insanlar yazmaz ve okumaz oldu.Listemdeki hemen her arkadaşımda sana rastlıyorum hala ama eğer öyle bir şey yapabildiysem sevinirim :)
Son olarak yazdığın bu şaheser hakaret yorumunu da blogculuğa başladığımdan beri bana gönderdiğin diğer yorumlarının yanına IP numaran, giriş çıkış saatlerin ve diğer bilgilerinle atıyor, kolleksiyonumu genişletiyorum.
Google'da arama yapıldığında Nergis kelimesinin karşılığında senin insanlara hakaret dolu yorumların yerine çiçek manasındaki sonuçların çıkmasını diliyor, bana ilk bulaştığın günden beri söylediğim "lütfen benimle uğraşmayı bırak." ricamı yineliyor, "sana ne istediğimi okurum" cevabını vereceğini bildiğim halde beğenmiyorsan okuma diyor, yukarıdaki yorumda yazdıklarımı yineleyerek, benimle uğraşmazsan severek bir daha adını dahi anmayacağımı iletiyor,ve bu kadar iyiniyetle sana söz verip, seni karşıma alıp cevapladıktan sonra hala hiç bir şeyin değişmediğini gördüğümden, bundan sonra benim de diğer bloggerlar gibi seni görmezden geleceğimi, gülüp geçeceğimi ve kimileri gibi kışt kışt diyeceğime sana cevap bile vermeyeceğimi söylemek istiyorum.
Sana, alay falan etmiyorum kalpten dileğim, Allahtan iyiniyet, tatlı dil ve gülümseme.
Said-i Nursi'nin dediği gibi:
"Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür,güzel düşünen hayatından lezzet alır."
Sana son olarak nacizane önerimdir.