Hadi, şımart kendini, sen buna değersin !

.

Birkaç konu önce, Paris’e her gittiğimizde illa ki uğradığımız, ve lezzetine doyamadığımız birkaç yeri yazacağımı söylemiştim ama unuttum gitti.

Öncelikle Dave’nin adresini vereyim. İngilizcedeki gibi değil, basbayağı Türkçe gibi okunuyor adı. Kartını birilerine verip unuttuğum için adrese yakın bir şekilde tarif edeceğim yerini. Place Du Palais- Royal e geldiğinizde Comedie Francais sahnesinin yanındaki sokağa girip biraz ilerlediğinizde sağda. Rastorandan daha önce de bir yazımda detaylı bahsetmiştim ama o yazıyı bulamıyorum. Ama özetle bahsetmek gerekirse, Louvre müzesi civarında, moda , sinema ve sanat dünyasından bir çok meşhur simanın da yemek yediği, duvarları bu meşhur isimlerin orada sahibi olan Dave ile çektirdiği fotoğraflarla dolu olan, ve her an Tom Ford veya bir başka modacıyla karşılaşma imkanınızın bulunduğu, küçük sıkışık ama yediğimiz en iyi Çin mutfağına sahip mekan. Yada en azından Hot and Source u o kadar iyi ve kıvamında acılı yapıyor ki, sonra yediğimiz her şey leziz geliyor.

Dave ile yapılmış şu ropörtajı okuduktan sonra Paris’e moda haftalarından sadece birkaç hafta önce gittiğime hayıflandım doğrusu. Leonardo Di Caprio ve Gisele kapıda bekleşirken içeride Galliano ile yemek hiç de fena olmaz değil mi? Kimsenin kapıda beklemesine gönlüm razı değil derseniz, buna alışmalısınız derim, çünkü muhtemelen siz de sıra bekleyerek gireceksiniz içeri. Bunun için mutlaka rezervasyon yaptırmalısınız,tabii Leo ile dışarıda sıra beklemek istiyorsanız o başka.

Geç saatte yemek istemiyorsanız ve rezervasyonunuz da yoksa, kapıdaki doludur yazısına aldanmayın ve içeri girip, şansınızı deneyin çünkü içerisi bomboş da olsa o yazı oradan kaldırılmıyor.

.

Gelelim diğer önerime. Bu küçük İtalyan restoranının adresi şu: 22 r Canettes 75006. Tarifle Saint Germain des Pres’ de Madison otelinin yanındaki sokaktan aşağıa 2 sokak geçtiğinizde bir çok İtalyan restoranının bulunduğu bir sokağa geleceksiniz, ileride sağda Santa Lucia. Rezervasyon yok, yer yoksa kapıda bekleşip daha da acıkıyorsunuz ama oturduğunuzda buna değiyor. Carpaccio yu ilk orada yedim ve sonra yediklerimden hiç biri oradakine benzemiyordu, pizzası da harika. Burada da bir çok meşhurun fotoğraflarına rastlayabilirsiniz.

Sadece orada Japon restoranına gittiğim için değerlendirme yapamayacağım ama gittiğimde çok lezzetli bulduğum Japon restoranı da bahsettiğim otelin hemen karşısındaki sokakta solda, onu da belirteyim.

Son olarak bahsedeceğim yer,Le Relais De Venice, bizim Chanel takımlarıyla koşturan yaşlı hanımefendinin sahibi olduğunu düşündüğümüz ama Ezop’un dediğine göre birkaç yeri daha olan zincir antrikotçu . İçeri sıraya girmeden ulaşabilmeyi henüz başaramadığımız mekanda, tatlı ve içecekler için hazırlananın dışında mönü yok. İçeri girip oturuyor, az pişmiş mi yoksa çok pişmiş mi yiyeceğinizi söylüyor ve bekliyorsunuz. Şarap için kendi şaraplarını öneririm, bir çok markadan çok daha iyi ve hesaplı. Önce Sezar salatalar geliyor arkasından da tarifini çözemediğimiz yeşil soslu dilimlenmiş etiniz, patates kızartmaları ile teşrif ediyor. Tabağınız bitince ikinci bir kere daha koyuyorlar. Üçüncüye yer kalmıyor gerçi ama baştan bizim 1,5 iskender gibi iri bir porsiyon isterseniz , tabağınız üçüncü kere de dolabiliyor. Yemek sonrası kesinlikle profiterolünden yemenizi öneriyorum. İçi dondurmalı üzeri badem kıyılmış bitter çikolatalı bu tatlıyı bu lezzette başka yerde zor bulabilirsiniz.

Adres: 271 Boulevard pereire Porte Maillot

Paris'ten ayrılmadan önce hemen her semtte rastlayabileceğiniz midyeci Leon’a da uğrarsınız herhalde. Afiyet olsun.

Benim bir şey yeme şansım yok, çünkü hala oradaki düzensiz beslenmemin zararlarından kurtulmaya çalışıyorum, zaten Paris’e gideceğim de yok şu günlerde.

.

Kadınlar günü gelmiş, gazetelerde ırkçılıktan daha tehlikeli olan şey, cinsiyet ayrımcılığı denmiş, erkek kadın ayrımcılığını bir kenara bırakın, mecliste başı açık, yok diğerininki şapkalı ayrımcılığına bile girişilmişken ben gelmiş yemeden içmeden bahsediyorum değil mi?

Halbuki biz kadınlar çocuk doğurmalı, ona bakmalı, yemek yapmalı, iyi bir aşık olmalı, ellerimizin hamuru ile ona buna karışmamalıyız değil mi?

Sizin eşiniz öyle düşünmüyor mu? Benimki de düşünmüyor. Ama acaba kaçımızın eşi böyle düşünmüyor? Kaç kişilik bir azınlığız, şiddete uğramayan, evine hapsedilmeyen, doğurmaya zorlanmayan, hizmetçi muamelesi görmeyen, ve buraya canının istediğini yazabilen?

.

Akşam ana haber bültenlerinde izlersiniz kadınlar günü sebebiyle kara bıyıklı göbekli idarecilerimizin sokaktaki kadınlara boynunu bükmüş birer tane kırmızı karanfil dağıttığını.

Elma şekeri ile çocuk kandırır gibi…

Dip not: Girişle alakalı bir sonuç olmadı ama laf sokmadan duramazdım. Biz kadınların huyu kurusun bu kadınlar gününde inşallah, bizi itaatkar, hamarat, doğurgan, eşine işveli, namusu saçının tellerinde olan, tam da Müslüman Türk erkeğine ve yöneticilerine yakışır kadınlardan eyle ya Rabbim diyeyim , bugüne kadar kadınlarımız için neler diledim de olmadı, benim dilemem değil idarecilerimizin düşünmesi gerekiyormuş ama onlar benim dileklerimden ziyade yukarıda yazdıklarımı diliyorlar herhalde, ben de bilmiyorum ki biz kadınlar için daha ne dileyeyim?

En dip : Hayır canım o kadın yok ağlamak yok değil, ağlama kadınım ağlama, işinize geldiği gibi çevirmeyin beyler, hiç olmazsa şu kadınlar gününde ruhumuzu okşayın .

.

Son dip not: Bugünlerde şaşkınım. Kanada, Amerika, Fransa, Almanya, Hollanda, Gürcistan, Rusya, İspanya, Japonya ve bir kaç ülkeden daha arkadaşlarımın beni okuduğunu biliyordum ama Lübnan ve Malezya ??? Vay canına diyorum. Dahası "Tbmm den izleniyorum" yazımdan sonra bir süredir "Merkezi kayıt" diye bir yerden de okunuyorum, ilk farkettiğimde belalımla benim adım yazılmış olarak aranarak bulunmuştum. Bir çok gazeteden, şirketlerden, maillerden giriş yapılıyor. Kocaman bir dünyaya açıkmış kapım, şaşkınlıkla farkediyorum, meraktayım.