Çiş mevzusu, kaka tahlili ve pek de iç açıcı olmayan bir günün trajikomik hikayesi.
Karikatüre yüzünüzü buruşturmayın, benim çok hoşuma gitti doğrusu, herkesin ağız tadı işte.Eğer yıllar önce Tarkan "Çişim geldi" dediğinde de onu ayıplayanlardansanız, bana ne bu anlatacaklarından iğreeenççç diyorsanız, ay yok şekerim benim midem bulanmaya şimdiden başladı diye düşünüyorsanız, bu yazıyı es geçin çünkü ayıbı mayıbı yok, bu yazının baş kahramanı bir türlü alt edemediğim çiş mevzusu.Yok, oğluşun çiş kaka eğitiminden bahsetmeyeceğim. Bizim dün yaşadığımız macera bambaşka.
Şöyle ki:
Herşey ateşi düşmeye, yavaş yavaş bir şeyler yemeye başlamış oğluşun acıyor diye önünü tutması ile başladı. Aslında tam olarak o zaman başladığını da söyleyemeyiz, çünkü başka yerlerini de acıyor diye göstererek güldüğü için hiç ciddiye almadım. Ertesi gün de bir kaç kere söylendi ama geçti gitti. Nihayet dün annem hiç adeti yokken beni şirketten arayıp "Kızım, bu çocuk acıyor deyip duruyor" deyince, doktoru bir daha aramak farz oldu. Böyle böyle dedim, ateş düşüyor, öksürük gidiyor ama bir de şöyle bir şey söylüyor.
O zaman hemen bir tam tahlil yaptıralım, dedi.
Tabii dedim, iş çıkışı bir torba alırım hastaneden.
Bence bir kaç gündür söylüyorsa yarını beklemeyin, dedi.
Az çok tanıyorsunuz beni, bu durumda ne yaparım? Tabii, tam da tahmin ettiğiniz gibi.
Paniklerim!
O sırada kafamda bin tane senaryo yazılır. Üç gündür ciddiye almadım diye kendimi yer bitiririm. Herşeyi bilen can arkadaşım Google'a sarılır, çocuklarda bu konuda tahlil, tanı ve tedavileri araştırırım. Vay canına der, meğer sistit bile ne ciddi bir şeymiş diye şaşırır, olayın ne vahim sonuçlara gebe olduğunu okudukça iyice paniklerim.
Paniklemiş bir annenin gözünün hiç bir şeyi göremeyeceği aşikardır, tahmin edersiniz. Velhasıl ben de elimdeki işi bitirir bitirmez, ben hastaneye gidip geliyorum diyerek fırladım şirketten. Fuarda muhtemelen beni kendisine rakip falan sandığı için ekarte etmeye çalışan baş designerımızın suratına döndüğümüzden beri bakmadığım ve günaydın bile demediğimden, bunu da öyle çıkarken söyleyiverdim. O da yediği nanenin bilincinde ki Aslı ne oluyor demiyor da hiç bulaşmıyor bana. İşin ilginci iş için de bir şey söylemiyor. Bir de bu adamları profesyonel diye çalıştırıyorlar ya, fıkra gibi. Ben iyiniyetimle onca kazığından sonra arkadaşlık ettiğim, ona buna karşı laf ettirmediğim, yardımcı olmak için elimden geleni yaptığım insanın, bana gerçek yüzünü göstermesinden sonra ders aldım ya yine, var sanırım bende salaklık kenarından kıyısından. Amaaan ne demişler? Azıcık aşım, ağrısız başım !
Neyse fırladım, Allahtan o gün araba da bendeydi, gittim hastaneye, lab dan şu çocuklara takılan torbalardan aldım. Eve gittim, baktım oğluş uyuyor, torbaları bırakıp işe döndüm. Annem uyanınca takarım, yapınca seni çağırırım dedi. Saatler geçti, arayan soran yok, ben de aramadım ki uyuyorsa uyanmasın, zaten bir önceki geceden uykusuzuz.
İş çıkışı eve gittim.
-Eee, anne yapmadı mı?
- Aslıcığım, yaptı yapmasına da sonra kaka da yapınca batırdı, diğerini taktım.
-Ona yapmadı mı?
-Yapmadı.
Başladık beklemeye. Arada bir kontrol ediyoruz, yok yapmıyor. Karşısına geçip hadi oğlum yap diyorum devamlı. Bizimki durur mu? Atlıyor, zıplıyor, o torba eminim ki yerinde durmuyor. Açıp açıp düzeltiyorum, bağla bezimi diyor. Koca çocuk gibi görünüyor, bağla altımı demeyi de biliyor, bir yapacağını bilemiyor diye söyleniyorum. Sonra birden yapıveriyor. Nasıl anladın diye sormayın, anneler çocuklarının suratından anlar. Açıyorum bakıyorum, torba çıkmış Ama o da ne, içinde biraz var mı ne?
O çok değerli torbayı kapatıp, sarıp sarmalayıp arabaya koşuyorum. Ama bir şey olmasın diye dikkatlice kullanıyorum arabayı. Arbadan inip hastaneye bir girişimiz var( torba ve benim ), sanırsınız elimde çiş torbası değil de kaşıkçı elması taşıyorum. Bir altında kuştüyü kadife kaplı yastığı eksik. Kolay mı, bir türlü becerip da alamadığımız çiş o.
Lab a giriyorum, soruyorum bu yeter mi diye. I ıh diyor kız. Türk kanı bu, genetik bir şey, ısrar ediyorum, diyorum ki yeter belki de. Yok yetmez diyor, Yalvaran gözlerle bakınca bir tüpe koyayım diyor. Bakın diyor olmuyor.
Ben boynu bükük yine ve yeniden, yeni torbalarla çıkıyorum labdan. Eve koşuyorum. Yenisini takıyoruz. Ama kararlıyım oğluşun altını bağlamadan yatırıyor, başında oyunlarla bekliyorum. Bekliyorum. Bekliyoruuum. Yok. Annem evine gidiyor, eşim geliyor, aynı şekilde oturmaktan her yerim ağrıyor, filmler başlıyor bitiyor, oğluş sıkılıyor ağlıyor. Uykusu geliyor, sütünü içiyor ve ben bu zaman zarfında abartıyorum 1750 kere falan çişini yap oğlum diyorum. Geceyarısına doğru saçlarım diken diken oluyor, bunca saat uğraşı ve gün boyunca koşuşturmadan sonra şu işi halledemediğime inanamıyorum. Dr bir de yarına bırakmayın demişti !
Çaresiz çıkartıp yatırıyoruz oğluşu. Uyuyoruz.
Sabah kalkar kalkmaz hemen takıyorum, ille de bezim diye ağlıyor, bezini de takıyorum, daha 3 dakika geçmeden çiş yaptım diyor. Allaaah bir sevinç biz de. Gülmeyin hiç, anne baba olduktan sonra bir kaç gün gaz acısı çeken çocuğunuz kakasını yapınca dansediyorsunuz sevinçten, öyle bir şey bu da.
Açıyoruz bir bakıyoruz. Bezi ıslanmış, Eyvah diyoruz, yine çıkmış. Neyse ki birazcık da olsa torbada bir şeyler var, o da ne? Diğerini de yapıyor ! Çifte sevinç!
Suratını uyku mahmuru buruşturan eşim alelacele giyiniyor, eline tutuşturuyorum bu pek değerli paketleri , gönderiyorum.
Ohhh, içim rahatlıyor !
Not: Tahlil sonuçlarını aldım, pek fena değil ama kafamı kurcalayan değerler de var, dr u arayacağım. Ateş düştü, ama öksürük devam ediyor.
Dip not: Bugün cuma, bu hafta o kadar çok zamanımı hastalıkla uğraşarak geçirdim ki, pek seviniyorum yarın huzurla evde olabileceğimi düşününce. Akşama kahvaltı günümüz, oğluş iyi olursa, Hatırla sevgili'yi izleyeceğim keyifle ( gerçi o terörist kızı kadroya ekledikleri için protesto da edebilirm, eş dost desteği ne de işe yarıyor.), evde temizlik var, mis gibi eve gireceğim, pazar günü dönüşümlü dışarı çıkacağız eşimle, yalnız başıma alışveriş var, her şey iyi giderse. Oğluşa, yola çıkacak eşime ve biraz da kendime bir şeyler bakacağım. Evet her şey çok iyi olacak, değil mi?
En dip not: Eşim bir kaç ay sonra gidiyor, annem de ondan bir ay sonra. Bu sabah annemle aramızda şöyle bir şey geçti:
-Anne, alınacak meyve sebze var mı?
-Salatalık malzemeler al. Haa, kereviz salatası yaptım, daha var ne yapayım?
-Aman anne yorma kendini hastasın, Kerm var, temizlik var, kombi var tamirattan gelecek. Ben yarın zytinyağlı yemeğini yaparım. Yarına bir tek ütülenecekler var. ( Dağ gibi.)
-???
-Ne?
-Sen?
-Evet ben, bir kaç ay sonra gidiyorsun aç mı kalacağız Kerem'le, yeniden yemek yapmaya başlamalıyım.
Evet, annem kereviz , yemek yapmak ve Aslı kelimelerini aynı cümle içinde düşünemiyor olabilir ama benim gizlice yemek bloglarını okuyup püf noktaları öğrendiğimi, tarifleri incelediğimi, ve hatta denemeye pek istekli olduğumu nereden bilecek. Hatırlatırım anneciğim en son yaptığım kek senin meşhur keklerini aratmamıştı.
Yorumlar
terörist kız sebebiyle seyretmiycem artık o diziyi kanımca (bu laf da dilime pelesenk oldu-ah gaffur ah!).dönemden döneme atlayarak akılları sıra strateji yapıyorlar ama her ihtilali bu ailenin yakın çevresine bağlayarak da uğursuz aileye çıkartacaklar isimlerini. bakalım netekim'i de görecekmiyiz ilerleyen bölümlerde?
Ha ha ha , annelerin dünyasına hoşgeldiniz :D
Aslıcım, birşey çıkmadığına sevindim. Geçmiş olsun tekrar.
Kanımca daha fazla Gaffur izleme sen, anladın beni ;)
Handancığım, ha ha haaa! Annelerin gücü adınaaa ! Bizimki şimdi burun karıştırmayı keşfediyor, bir şey çıkaramıyor ya, sonra parmağını bana uzatıyor silmek için. İğrenciz biz iğrenciz iğrenciz iğrenciz. Yazıyı okuduktan sonra okuyacak olsalar bile bu yorumlarımızdan sonra kimse uğramayacak bloguma :)
gecmis olsun, oglusun birseyi olmadıgına sevındım senin adına.
ben geldim de bir haber vereyım dedım:=)
hoscakal:=)
sıma
Seni burada görmek güzeldi :)
Hatırla Sevgiliyi Necdet'le evlenince bıraktım ben. İçime kasvet bastırdı çünkü 2 sevgili arasındaki iletişimsizlik.
Kereviz ve Zeyayı aynı cümle içinde düşünemiyorum ben de. Büyük konuşmasam mı???
Sevgiler ve iyi haftalaaar
Zeya, teşekkür ederim. Ben de annenin iyi olmasına sevindim. Hatırla sevgili iyice heyecanlı bir hal alıyor, her ne kadar geçen yıllarla katlanan yaşları ve yeni bir takım oyuncular felaket görünse de. Kereviz ve zeya mı? Evet büyük konuşmamalı :)
Handan, günaydın :) Gerçekten de hava pırıl pırıl, daha kolay atlatacağım pazartesi sendromunu. Bu arada yazdığına çok güldüm, ipliklerini pazara çıkarıyoruz oğluşların, eyvah eyvah.
Çocuk yetiştirmek şu hayatta başa gelebilecek en zor şeymiş meğerse. Hayırdan anlamıyorlar bir de inatlaşıyorlar.
Sen yaşadıklarını anlatırken gözümün önüne büyük oğlusun bağırsak enfeksiyonundan hastaneye yatışı geldi. Evde her 5 dakikada bir kaka yapan çocuk, hastanede tahlil için lazım olduğunda, en kıymetli hazinesi gibi saklamıştı bizden. Saatlerce kaka nöbeti bekledikten sonra bir parçacık yaptı diye sevinçten önce birbirimize sarılıp, daha sonra bezinden kazıyarak tüpe itinayla dolduruşumuzu bu gün hala gülümseyerek anlatırız.:)))
ultrason çektirmek için kuyruğa girdi bir gün kardeşim..bende yanındayım..1,5 litre suyu içirdim zorla..hemşire habire çişiniz geldi mi??diye soruyor tepemize dikilip..kardeşim ıhıııhh...diyor..hay allam içtiğin su nereye gitti peki diye söyleniyorum...bekle bekle ..en sonnda geldi dediğinde sevinçle hemşireye koşuşumu hatırladım yazını okuyunca...:))
şu an oğluşun iyi..ve hoş bir anı olarak yazını okuduk...geçmişler olsun...
yemek yapmak zevklidir..
ama ben canım istediğinde yapanlardanım...:))
sevgiler ve iyi haftalar aslıcm...
Sonuçların iyi çıkmasına sevindim. Hastalıktan kurtulamadı bu kış çocuklar. Şu yaz geldin hastalıklar bitsin artık.
Nurdan, çok teşekkür ederim. Galiba insanın inadı tutuyor, yapacağı varsa da yapamıyor. Zaten tahlil test dedi mi herkes bir duruyor :)
Adacım, benim de bildiğim yarım saat içinde yetişmesi gerektiği. Çok komik oluyor o kokulu torbayı koştura koştura hastaneye yetiştirmek, ama aman bir şey çıkmasında koşturmaya razıyım.
Klasik olacak ama kar yağmadı ya bu kış, hastalıklardan kurtulamadık. Büyüklerimiz öyle derler ;)