Kayıtlar

Nisan, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Biz bu filmi daha önce görmüştük.

Bunu okuduğumda hiç mi hiç şaşırmadım. Yok, bunu olağan karşılamıyorum ama bunu olağan karşılayabilecek insanların geçen yıllar içinde çoğalmasına alıştığımdan olabilir. Yada şunun yaşanmış olduğu bir ülkede bunun gibi şeylerin artık kimseyi şaşırtamayacağını düşündüğümden. Ben insanların inançlarına, ve inançlarının getirilerine, o inançlarla gelen alışkanlıklara bir şey diyemem, haşa! İsteyen haç takar, isteyen büyü yapar, isteyen rüyaya yatar. Ama Allah aşkına, kimse bu milletin, birisinin rüyasıyla yönetileceğini söylemesin bana da, kabus mu bu diye fırlamayalım yatağımızdan. İstihare de bir inanç. Ancak koca bir ülkenin gidişatında karar verme mercisi başbakanın hanımının rüyaları ise, milletvekillerine, bu işin ilmini almış bürokratlara, yıllarını siyasete vermiş insanlara ne hacet! Sormazlar mı, bir istihareye yatar mısınız lütfen, ekonomi alaşağı edilebilecek mi, Avrupa birliği'ne girilebilecek mi, ülkemin karışıklığına çare bulunabilecek mi, diye. Sorarlar tabii. M.S. 9...

Operadaki hayaletten, kreşteki oğluşa...

Resim
Eğer İngiltere’ye gidersem, 4 Nisan’da 8000. gösterisini gerçekleştirmiş olan “Operadaki hayaleti” izlemeden dönmeyeceğim. NY ‘a gittiğim dönemde, “Chicago”nun biletlerinin aylar önce tükendiğini duymuş, ancak Times meydanındaki afişinin önünde poz verebilmiş, bağrıma taş basarak dönmüştüm. Niçin bizde müzikaller sahnelenmez, dahası niçin sevilmez anlayabilmiş değilim. Halbuki bizim müzik konusunda çok zengin bir kültürümüz var, destanlarımızı bile müzikal haline getirsek kimbilir ne hoş müzikaller çıkar. İnsanın söyleyeceklerini melodilerle anlatmasından daha keyifli bir hitap şekli olabilir mi? Aşk meşk filmlerinin uslanmaz bir mendil savarı olan benim için, müzikaller her ne kadar ağır bir darbe gibi olsa da, insan filmin başından kalkarken kafasının içindeki melodilerle gülümseyebiliyor. Demem o ki, Pazar günü, 2004 yapımı “Phantom Of The Opera” yı izleme şansım oldu nihayet. İzlemediyseniz şiddetle öneririm. ………………………………. 6 ay kadar önce, oğluşu ilk kez sinemaya götürmüş, tahmini...

Sorular,sorular,sorular...

Resim
* Global ısınma haberlerinin dehşetine kapılırken hala donuyorum, nerede kaldı yahu bu bahar? * Şu bahsettiğim etkinliğe başvuralı bir ay oldu, şirketimiz zamanı uzatmış. Patronun hani nerede tasarımlar diye bir daha bir daha sorması üzerine, Uyuzbey kafasındaki fikirleri Photoshop bilen birine aktarıp, ona çizdiriyor. Konuyla alakalı soru bir: Şimdi bu kimin tasarımı olacak? Soru iki: Çizdirdiği çocuğa mesai saatleri içinde çizebilirsin diyerek ( onun tasarımına yardımcı oluyor ya), diğer katılmak isteyen tasarımcıların mesai saatleri dışında çalışmalarını ısrarla belirtmesi beni dumura uğratmalı mı hala? Soru üç: Benim son güne kaldığını düşünerek wacom tabletsiz, alelacele yapmış olmam bu durumda adaletli midir? Soru dört: Patronun zorlamasıyla bir yardım kuruluşu faaliyetine katılmanın bir anlamı var mıdır? Soru beş: Bu konuda, bu soruların üzerine başka bir soru var mıdır? . * Dün Zara’ya bir dosya hazırladım, boardlarını görünce şaşırdım doğrusu, onlardan beklemeyeceğim kadar po...

İlk gün

Resim
Sabah 08,45 Şimdi Yasmin hanım, bütün belgeler ve test sonuçları burada, şurada nevresimler ve yastıklar var, burada da sırt çantası. Oraya bilinmesi gerekenleri yazdım. Peynir yemez, doyarsa zorlanmaz yeter der, yoksa çıkartabilir yediklerini. Haa bir de çok sıvı alır, bardağa alıştırıyoruz ama yatarken taze sıkılmış meyve suyu içer biberonundan, ben biberonlarını da koydum çantasına. Bir de paylaşım günleri için kinder çikolatalar attım çantaya, defteri de orada öğretmeni yazar ihtiyaçlarını. Sabah 09,00 Oğluşum by bye, akşama görüşürüz. ( Bak işte bırakıverdim çocuğu, acaba ağlayacak mı, ama içerideyken ben hiç ağlamadı, çok ağlarsa ararlar beni değil mi, ayakkabıları da biraz büyük mü geldi ne, inşallah takılıp düşmez bir yerlerden, bir büyük sınıfın Legolarını sevmişti gezmeye geldiğimizde, minikler sınıfı neler yapacak acaba, bu arada öğlen yemekte ne var ki?) Sabah 10,00 ( Arasam mı acaba, yok yok hemencecik aramayayım, annemi arayayım iyisi mi, babası da aramış sormak için, yok...

Böyle kahpedir dünya

Günlerdir bu şarkıyı söylüyorum. Bağıra çağıra. Kaç gecedir dişlerimi sıkarken canımı acıtıp uyanıyorum. ................................................................... Büyümek zor şeymiş. O zaman niçin çocuklarımıza şunu yaparsan, bunu yersen, çok uyursan büyürsün diye masallar anlatıyoruz ki? Oğlum hiç büyümese, her zaman o gözlerinin içi gülen çocuk olarak yaşasa, kahkahalar atsa, oyunlar oynasa, bana yarım yamalak hikayeler anlatsa, herkese sımsıkı sarılsa. Oysa yaşam her birimize mesuliyetler veriyor. Yaşamak zorunda olduğumuz. ....................... Bu tuhaf ruh hallerimin sebepleri var elbette. Bu sabah oğluşum kreşe başladı. Büyüyüverdi sanki birdenbire. Yok ağlamadım, belki o da ağlamadığından, bilemiyorum. Gitti, öğretmenine sarıldı, bay bay yap dediler, yaptı, kapıyı kapadılar, gitti. Garip bir his. Sanki hiç hazırlamamışım kendimi. Onu hazırlarken kendimi alıştırmayı unutmuşum gibi. Haftasonu ona okul için alışverişler yapıp, olabildiğince kalabalıklara soktum yabancı...

BULUT MU OLSAM?

Resim
Denizin üstünde ala bulut yüzünde gümüş gemi içinde sarı balık dibinde mavi yosun kıyıda bir çıplak adam durmuş düşünür. Bulut mu olsam, gemi mi yoksa? Balık mı olsam, yosun mu yoksa?.. Ne o, ne o, ne o. Deniz olunmalı, oğlum, bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla. . Nazım Hikmet Yarın Ankara'da olmak vardı ...

Ah bir jüri olsam, la la la la la lay lalalala looom !

Resim
Meğer herkes hemen her konuda ne kadar da ahkam kesmeye meraklıymış ! Ben buna tıp dilinde literatüre girebileceğini düşündüğüm bir isim buldum. Aksidental backgroundlı aljezik Hıncal sendromu. Tercümesi de tam olarak şu oluyor: Rastlantısal altyapılı sancılı gelişen Hıncal gibi davranma halleri. Hani Hıncal amcamızın bilmediği hiçbir şey yoktur ya. Herkes şimdilerde, “Ayol benim ondan neyim eksik ki” diye sorarak bilgisi olsun olmasın rastgele çağırıldığı ilk programa jüri oluyor. İineciğim de bahsetmişti şurada yarışmalardan birinden, pek gülmüştük. Ama gün geçtikçe iş komik olmaktan çıkıyor, çirkinleşiyor. Hani bizim gibi mazlum halkın birbiri ile yarıştığı programlarda sesimiz soluğumuz çıkmıyordu da, malum, yarışmacılar da kendince meşhur olan yada bu yarışmayla unutulmuş adlarını tekrar gündeme getirmek isteyen insanlar olunca, işte o zaman, kimse susmuyor. Geçen gece, eşimin kendisine armağan ettiği minik haftasonu tatilinde yalnız kalınca, oğluşu uyuttuktan sonra, oh ne ala, ş...

Hayaller, endişeler, ve acı soslu gerçekler

Resim
Küçük bir kızken hayallerim çok büyüktü. Yazmıştım işte daha önceki yazılarımdan birinde, her şeyi yapacaktım şu hayatta. Çok iyi dans edecek, çok iyi şarkı söyleyecek, o büyülü televizyon ekranında gördüğüm gibi Oscar kazanacak, hem her şeyi alabilecek kadar parası, hem dünyayı dolaşacak kadar zamanı, hem de insanlara yardım edecek gücü çok olan biri olacaktım. Astronot bile olabilirdim aynı zamanda. Bir de modaevim olacaktı tabii, ben kendimi bildim bileli, modellere, kumaşlara, kalem kağıda aşıktım. Bir kır düğünüm olacaktı, Dallas’ta mı görmüştüm hatırlamıyorum ama bir yerlerden etkilenmiş olmalıyım ki kocaman beyaz bir şapkam olacaktı duvak yerine. Kiminle evleneceğimin bir önemi yoktu, biliyordum çok mutlu mesut olacaktım onunla. Bir çocuğumun olmasını istemiyordum, bir çok çocuğum olacaktı ama dünyanın bir çok ülkesinden. Çekik gözlü bir kızım, zenci bir oğlum, sarışın yeşil gözlü bir kızım daha olabilirdi belki. O zamanlar nasıl oyuncaklarıma elbiseler çizip dikiyorsam, büyü...

KA- DER 'e isyan mı edeceksin, yoksa destek mi vereceksin?

Resim
. Kaderimizi değiştirmek için fotoğrafı tıklayın. .

Haftaya buluşalım haftaya, ak mı kara mı belli olacak, konuşalım haftayaaa !!!

Fark ettim ki bu hafta her gün siyah giymişim. . Elim başka renge gitmiyor. İster havanın durumundan deyin, isterseniz ruh halimden olduğunu iddia edin. . Ama ben biliyorum sebebini. Pazartesi günü malum, konuştuk ya simsiyahtım. Salı da . Çarşamba da. . Perşembe simsiyah. Cuma da. İnşallah haftaya sayfamı da siyaha boyamam. . Hiç birimizin hayatı siyaha boyanmaz. . Bir ışık çıkar karşımıza belki. . Aydınlanırız...

Kadınlar kimin için giyinir?

Resim
No'olmuş yani bugün de şort giyiyorum. . Bir önceki yazımdan sonra ( Bknz: Hemen aşağıda ), iineciğimle konuşurken aramızda şöyle bir diyalog geçti: .. - Hah, onu giydin tam oldu.. . . - Aaa niyeymiş çok rahat. . . - Ne yani, şimdi kocan bayıldı mı sana? . . . - Yooo, tam tersine hiç de beğenmedi. . - Eeee. . - İyi de ben kendim için giyiniyorum, erkekler için değil ki. Zaten kadınlar diğer kadınların beğenisini kazanmak için giyinirlermiş genellikle erkekler için değil ki.Ama tabii haklısın, erkeklerin beğenisi için giyinseydik herhalde bu kadar didinmezdik. . . - E erkekler yani eşlerimiz anlamıyorsa niçin kasıyoruz bu kadar. . . - Eeee. Ne yapacaksın? Alışveriş etme o zaman. . - I ıh etmeden duramam.:) . - E o zaman alışveriş.edeceksin, ettikçe giyeceksin, giydikçe bir şeyler gerekecek, gerektikçe uyduracaksın.Bu da böyle sürecek ve gidecek. . Biz kadınlar kimin için giyiniyoruz? . Herhalde herkesin cevabı farklı olacaktır. Ben kendimi iyi hissetmek için giyindiğimi düşünüyo...

Hıh, erkekler ne anlar ki modadan?

Resim
Fashion is a form of ugliness so intolerable that we have to alter it every six months. Oscar Wilde - Bu ne Aslı? - Tayt diyorlar buna. - Çoraba benziyor. - E tayt çoraba benzer zaten. - Bununla mı çıkcaksın. - Ne olmuş? Üzerine uzun şifon giyiyorum işte. - ? - Çorap içini gösterir bu göstermiyor görmüyor musun? - ! - Çizmeyi giyince tayt olduğu belli olur ! Kimin ne giydiği yada giydiğime kimin ne dediği beni ilgilendirmiyor ama sabah eşimin içime attığı nifak tohumları kafamı karıştırmaya yetti ne yazık ki. Hemen zevklerine güvendiğim birkaç arkadaşıma gidip sordum: - Nasıl? - Aaa harika. Bu senin yeni diktirdiğin tunik değil mi? - O evet o da. Aşağısı nasıl. - İyiii. - … - Sen ne dersin? - Hmmm. Aslıcığım bizler neyin ne olduğunu biliriz de, erkekler öyle düşünmeyebilir. - Erkekler kimin umurunda, ne derlerse desinler, pöfff ! Gidip aynaya baktım. Beğendim mi? Evet. E o zaman kime ne? Kim ne diyorsa bana ne? Hıh! Not: Ne derler bilirsiniz. Milletin ağzı torba değil ki büzesin! Muhte...