Operadaki hayaletten, kreşteki oğluşa...
Eğer İngiltere’ye gidersem, 4 Nisan’da 8000. gösterisini gerçekleştirmiş olan “Operadaki hayaleti” izlemeden dönmeyeceğim.
NY ‘a gittiğim dönemde, “Chicago”nun biletlerinin aylar önce tükendiğini duymuş, ancak Times meydanındaki afişinin önünde poz verebilmiş, bağrıma taş basarak dönmüştüm.
Niçin bizde müzikaller sahnelenmez, dahası niçin sevilmez anlayabilmiş değilim. Halbuki bizim müzik konusunda çok zengin bir kültürümüz var, destanlarımızı bile müzikal haline getirsek kimbilir ne hoş müzikaller çıkar. İnsanın söyleyeceklerini melodilerle anlatmasından daha keyifli bir hitap şekli olabilir mi?
Aşk meşk filmlerinin uslanmaz bir mendil savarı olan benim için, müzikaller her ne kadar ağır bir darbe gibi olsa da, insan filmin başından kalkarken kafasının içindeki melodilerle gülümseyebiliyor.
Demem o ki, Pazar günü, 2004 yapımı “Phantom Of The Opera” yı izleme şansım oldu nihayet. İzlemediyseniz şiddetle öneririm.
……………………………….
6 ay kadar önce, oğluşu ilk kez sinemaya götürmüş, tahminimizden fazla içeride kalarak, sevinmiştik. Bu hafta da ilk tiyatro deneyimini yaşayacak. Bakalım beğenecek mi?
Annem beni 13 yaşıma kadar çocuk tiyatrosuna götürmüştü. En sonunda, anne ben artık çocuk değilim ki, diyerek çocuk tiyatrosuna gitmekten kurtulmuş, dahası ondan sonra, benim için tiyatronun yerini alan sinemaya gitmeye, “Dirty Dancing” le başlayarak zincirlerimi kırmıştım.
Şimdi sinema ve tiyatroya çok zaman ayıramasam da, oğluşun okula başlaması ile, ileride daha çok gidebileceğimi düşünüyorum.
………………………………..............................................................
Bu arada oğluş bir haftanın ardından okula gitmeyi reddetmeye başladı, sabahları ağlayarak gidiyor, zar zor bindirebiliyorum servise, geçecek diyorlar ama ne zaman?
Bir haftadır öksürüyor, şükür ateşi yok, burun tıkanıklığı bazen yerini burun akıntısına bırakıyor.
Bir de üstüne üstlük, mikrop kapmış olacak ki, bu sabah çapaklanmış ve kanlanmış gözlerle kalktı.
“Anne, gözlerimi aç” dedi, Ben de çok uykulu olduğumda ona yaptığım oyunlardan yapıyor bana sandım, meğer değilmiş. Zavallım gerçekten açamıyormuş gözlerini. Kaynamış soğumuş suya pamuğu batırarak gözlerini sildim. Aklıma benim küçüklüğümde, annemin çayın demine batırdığı pamukları, gözümün üzerine koyuşu geldi. Çayın ne faydası var bilmiyorum ama ben su koydum. Gözlerini açtığında, kanlandığını görünce çok üzüldüm. İki arada bir derede kaldım, bunun için çocuk okuldan alıkoyulur mu, yoksa???
Bir de kendime kızdım, tabii dedim, çocuk okulda ağlıyor, kimbilir nelerle siliyor gözlerini. Çok mu acele ettim acaba göndermek için.
İnsan böyle zamanlarda mantığını dinlemiyor işte. Bugün gitmese yarın gidecek, elbette bir gün gidecek ve o mikroplara alışacak.
Bahsetmiştim daha öncelerde, ben oğluşun hastalıklarında mahvoluyorum. Sebep şu ki, baş etmem gereken iki derdim oluyor.
1- İnatçı oğluş
Buruna fısfıs yaptırmaz, gözüne bir şey damlattırmaz, şurupları içmek istemez, altını değiştirtmez, ateşini düşürmek için yaptıklarımı istemez, öksürürken nefes nefese koşar, hapşırır burnun sildirmez, çek dersin çekmez, sümkür dersin, çeker, yemek yemez,falan filan.
2- Prof. Dr baba
Bıkmadan ve usanmadan devamlı olarak, bu çocuk öksürüyor der. Biliyorum dersin, görüyorum, yok yok çok feci öksürüyor der, fısfıs sıkarsın ağlatma der, sıkmazsın niçin sıkmadın der, şurup verirsin beğenmez, neden söktürücü verdin diye sorar, doktor söyledi dersin, doktor ne anlayacak der. Sonra öksürüğünü beğenmez, doktora gider, doktor verdiğimiz şurupları verir geri gönderir. Bıkmadan usanmadan zaten hazırlamakta olduğum ıhlamuru hatırlatır, sonra bir daha bu çocuğun çok ateşi var, yada bu çocuk öksürüyor der, ardından da ekler:
- Zaten benim gözüm bu kreşi hiç tutmadı.
- İyi de hayatım, sen o kadar çağırdığım halde kreşi hiç görmedin, kreştekilerle tanışmadın ki!?!
İşe gitmeden önce yine, tı tı tı, çok öksürüyor der ve gider.Ben de sanki çocuğu ben hasta etmişim gibi üzerime yapışmış ezikliğimle, ve çıkmadan önce, çocuğu okula gözleri kanlanmış gönderdiğim için yediğim “İnsafsız anne” yaftamla, arkasından bakakalırım.
O sadece endişelenirken, sabah altıda kalkıp, çocuğun burun akıntısı, meyve suyu, beslenmesi, tuvaleti, giydirilmesi, kusmuğu, gözyaşları, öksürüğü, huysuzluğu ve bitmek bilmez istekleriyle boğuşmamın bir anlamı yoktur.
Ne olacak ki, işe koşmadan önce evde yapacağın bunun gibi şeyler de iş midir Allahaşkına ?
Hıh no’olacak, insafsız anne…
NY ‘a gittiğim dönemde, “Chicago”nun biletlerinin aylar önce tükendiğini duymuş, ancak Times meydanındaki afişinin önünde poz verebilmiş, bağrıma taş basarak dönmüştüm.
Niçin bizde müzikaller sahnelenmez, dahası niçin sevilmez anlayabilmiş değilim. Halbuki bizim müzik konusunda çok zengin bir kültürümüz var, destanlarımızı bile müzikal haline getirsek kimbilir ne hoş müzikaller çıkar. İnsanın söyleyeceklerini melodilerle anlatmasından daha keyifli bir hitap şekli olabilir mi?
Aşk meşk filmlerinin uslanmaz bir mendil savarı olan benim için, müzikaller her ne kadar ağır bir darbe gibi olsa da, insan filmin başından kalkarken kafasının içindeki melodilerle gülümseyebiliyor.
Demem o ki, Pazar günü, 2004 yapımı “Phantom Of The Opera” yı izleme şansım oldu nihayet. İzlemediyseniz şiddetle öneririm.
……………………………….
6 ay kadar önce, oğluşu ilk kez sinemaya götürmüş, tahminimizden fazla içeride kalarak, sevinmiştik. Bu hafta da ilk tiyatro deneyimini yaşayacak. Bakalım beğenecek mi?
Annem beni 13 yaşıma kadar çocuk tiyatrosuna götürmüştü. En sonunda, anne ben artık çocuk değilim ki, diyerek çocuk tiyatrosuna gitmekten kurtulmuş, dahası ondan sonra, benim için tiyatronun yerini alan sinemaya gitmeye, “Dirty Dancing” le başlayarak zincirlerimi kırmıştım.
Şimdi sinema ve tiyatroya çok zaman ayıramasam da, oğluşun okula başlaması ile, ileride daha çok gidebileceğimi düşünüyorum.
………………………………..............................................................
Bu arada oğluş bir haftanın ardından okula gitmeyi reddetmeye başladı, sabahları ağlayarak gidiyor, zar zor bindirebiliyorum servise, geçecek diyorlar ama ne zaman?
Bir haftadır öksürüyor, şükür ateşi yok, burun tıkanıklığı bazen yerini burun akıntısına bırakıyor.
Bir de üstüne üstlük, mikrop kapmış olacak ki, bu sabah çapaklanmış ve kanlanmış gözlerle kalktı.
“Anne, gözlerimi aç” dedi, Ben de çok uykulu olduğumda ona yaptığım oyunlardan yapıyor bana sandım, meğer değilmiş. Zavallım gerçekten açamıyormuş gözlerini. Kaynamış soğumuş suya pamuğu batırarak gözlerini sildim. Aklıma benim küçüklüğümde, annemin çayın demine batırdığı pamukları, gözümün üzerine koyuşu geldi. Çayın ne faydası var bilmiyorum ama ben su koydum. Gözlerini açtığında, kanlandığını görünce çok üzüldüm. İki arada bir derede kaldım, bunun için çocuk okuldan alıkoyulur mu, yoksa???
Bir de kendime kızdım, tabii dedim, çocuk okulda ağlıyor, kimbilir nelerle siliyor gözlerini. Çok mu acele ettim acaba göndermek için.
İnsan böyle zamanlarda mantığını dinlemiyor işte. Bugün gitmese yarın gidecek, elbette bir gün gidecek ve o mikroplara alışacak.
Bahsetmiştim daha öncelerde, ben oğluşun hastalıklarında mahvoluyorum. Sebep şu ki, baş etmem gereken iki derdim oluyor.
1- İnatçı oğluş
Buruna fısfıs yaptırmaz, gözüne bir şey damlattırmaz, şurupları içmek istemez, altını değiştirtmez, ateşini düşürmek için yaptıklarımı istemez, öksürürken nefes nefese koşar, hapşırır burnun sildirmez, çek dersin çekmez, sümkür dersin, çeker, yemek yemez,falan filan.
2- Prof. Dr baba
Bıkmadan ve usanmadan devamlı olarak, bu çocuk öksürüyor der. Biliyorum dersin, görüyorum, yok yok çok feci öksürüyor der, fısfıs sıkarsın ağlatma der, sıkmazsın niçin sıkmadın der, şurup verirsin beğenmez, neden söktürücü verdin diye sorar, doktor söyledi dersin, doktor ne anlayacak der. Sonra öksürüğünü beğenmez, doktora gider, doktor verdiğimiz şurupları verir geri gönderir. Bıkmadan usanmadan zaten hazırlamakta olduğum ıhlamuru hatırlatır, sonra bir daha bu çocuğun çok ateşi var, yada bu çocuk öksürüyor der, ardından da ekler:
- Zaten benim gözüm bu kreşi hiç tutmadı.
- İyi de hayatım, sen o kadar çağırdığım halde kreşi hiç görmedin, kreştekilerle tanışmadın ki!?!
İşe gitmeden önce yine, tı tı tı, çok öksürüyor der ve gider.Ben de sanki çocuğu ben hasta etmişim gibi üzerime yapışmış ezikliğimle, ve çıkmadan önce, çocuğu okula gözleri kanlanmış gönderdiğim için yediğim “İnsafsız anne” yaftamla, arkasından bakakalırım.
O sadece endişelenirken, sabah altıda kalkıp, çocuğun burun akıntısı, meyve suyu, beslenmesi, tuvaleti, giydirilmesi, kusmuğu, gözyaşları, öksürüğü, huysuzluğu ve bitmek bilmez istekleriyle boğuşmamın bir anlamı yoktur.
Ne olacak ki, işe koşmadan önce evde yapacağın bunun gibi şeyler de iş midir Allahaşkına ?
Hıh no’olacak, insafsız anne…
Yorumlar
SENİN OĞLUŞTA ALIŞACAK,VE DAHA İYİ OLACAK ŞEKERİM..
PHANTOM OF THE OPERA'YI BEN DE SEYRETMİŞTİM..HEM DE EN ESKİSİNDEN EN YENİSİNE..SÜPERDİ..MÜZİKLERİ HARİKAYDI ZATEN...
AMA BAK YANLIŞ DÜŞÜNMÜŞSÜN..OPERA'NIN SADIK BİR SEYİRCİSİ VAR..AKM'NİN ÖNÜ DOLAR TAŞAR..BİLET BULMAK BİLE ZORDUR...VE HARİKA GÖSTERİLER OLUYOR..KAÇIRMA DERİM..FIRSATIN OLUNCA..
Nuray, öyle güzel sözler yazmışsın ki, kendimi çok iyi hissettim, gerçekten çok teşekkür ederim. Ben de Carmen'in cd sini almıştım, bayılırım :)
Gazel vaktim, sabır sabır ya sabır diye bir şarkı vardı, sanırım onu dilime dolamalıyım. Dur daha bu sadece ateşsiz soğukalgınlığı. Bir de mikrobik bir hastalığa yakalansa okuldan, evde neler çekeceğim bakalım...
Böğürtlen gözü de öp benim için, inşallah kolayca atlatırız hep beraber.
Bu arada ben Operadaki Hayaleti Viyana'da seyretmistim. Yerimiz cok kotu idi, oyuncularin sahneye cikmak icin sira beklemelerini falan goruyorduk ama ben yine de cok etkilenmistim. Ben bizde muzikal neden yok anlamam. Mesala benim hayatta en cok sevidigim muzikallarden biri Yedi Kocali Hurmuz birisi de Hisseli HArikalar Kumpanyasidir. Yani aslinda isteyince oluyor.
Benim kızım minicikken, 1.5 yaşında başlamıştı yuvaya ve 1-1.5 sene sürekli hasta olmuştu zavallı. Ben cani anne ise onu ateşlenmediği sürece hergün yuvaya götürmüştüm. 5 yılda toplasan 15 gün okula gitmemiştir, buna yazlarda dahil. Şimdi 1. sınıfa gidiyor. Şeytan kulağına kurşun turp gibi sağlam bir kız oldu. Arkadaşları bilimum bulaşıcı hastalığa yakalandı, benimkine birşey olmadı. Garibin belkide ben fark etmeden geçirdi bunları :)
Neyse sadede gelelim. Çocuklar hastalana hastalana büyüyorlar malesef, şimdi hastalanırsa, ilerde rahat edersin. Ama bu deneyimlerde şunu da öğrendim benim güzel kızım sadece hastayken yuvaya gitmek istemezmiş meğer. Fakat ben cani ve cahil anne bunu anlamazmışım. Şimdi anne ben okula gitmek istemiyorum deyince anlıyorum ki bir ızdırabı var. Belki senin oğluşun içinde aynı şey geçerli olabilir. Eğer imkanın varsa ve oğluşun gerçekten hasta ise bir gün ona izin ver patron olarak. Ama iyileştiğinde hemen yuvaya, rap rap :)
Sibel, dediğini yapacağım ve işime bakacağım çocuk büyütme konusunda. Bu arada senin gibi incecik bir anne, ben bu koca adamı nasıl da doğurup büyütmüşüm diye sormuyor musun? Vay canın, ben de Kerem'in o günlerini görürüm inşallah.
İineciğim, sen anlatınca ben de çok güldüm bak. Evet onlar benim çığlıklarım olmalı. Profa bunları söylemek mi? O sayfamı biliyor, girip okuyabilir, okumuyorsa da onu çekiştirmenin keyfine varacağım, niçin söyleyeyim ;)
Çocuk gibi, inşallah ben de senin gibi diyebilirim ileride, çok hastalandı, ama şimdi hiç bir şey olmuyor ona, diye. Patron olarak arada bir tabii ki izin veririm, bizim de bazen işe gitmek istemiyor canımız, değil mi? Ama önce bir kreşe alışsın bakalım :)
Sevgiler.
Bu arada ben de haftasonu Operadaki Hayaleti seyrettim. Başından yakalayamasam da müzikleri harikaydı. Bayıldım.
Öpüyorum seni. Kolay gelsin.
Ben yiğenimi her pazar tiyatroya götürürdüm ilk gidişimizde güneşi görmek istiyorum diye yarısında kendini sokağa atmıştı ama sonraları alışmıştı. Bu pazar kendi tiyatro'da sahneye çıkıyor :):)
Gözlere çay iyi gelir benim de sabahları sorunla kalktığımda çay banyosu yaparım anneden kalma bir alışkanlıkla.
Ben ağlaya ağlaya okula giden bir çocuktum bütün mahalle annemi insafsız ilan etmişti ama göndermese miydi.İlk okula başladığında kreşe yuvaya gitmemiş çocukların hallerini gördüğünde iyi ki gitmiş diyeceksin. Hem ne yapacak bütün gün evde. Kendi yaşıtlarıyla hayatı öğreniyor daha ne olsun.
Sevgileeer
biz de aynı durumlardayız. tam iyi oldu pazardan beri dedim, dün kusma ve ishal başladı. içim eriyor ama başımıza gelecek bunlar. aynı göz kapanması ilk haftanın sonunda bizde de olmuştu. meraklanma damlayla ikinci güne kalmadan geçiyor. ama hastalıklar hiç bitmiyor. biri bitiyor diye sevinirken öbürü başlıyor.
bu yıl bizim için zor bir yıl olacak anlaşılan :(
Bu şarkının-müzikalin ben ortaokuldayken trt de klıbi çıkardı ve hayranlıkla dinlerdim.
Bizde neyin kıymeti var ki müzikallerin de kıymeti olsun.
Sude ilk kreşe başladığı dönemde bir sabah kaltı ve anne gözlerimi açamıyorum dedi bu ilk olduğu için panik olmuştum ama ara ara tekrar edince artık alıştım. Sen yine panik yapmamışsın. Doğru hatırlıyorsun çay-pamukla silmek iyi geliyor -ne alaka ama oluyor işte. Hatta kataraka iyi geldiğini de duydum.
Bu arada o prof. kocişden bende var. Vır vır bitmiyor cocuklamı uyraşacaksın yoksa onunla mı belli değil. Sanki hasta olması sadece bizim suçumuz.
Geçmiş olsun
Handan, evet onunla avunuyorum. Belki diyorum çok da hasta olmaz, grip aşılarını yaptırıyorum ve dirençli olması için taze meyve suyunu , balık yağını eksik etmiyorum.
Operadaki hayaleti mutlaka başından izle. Ben de mi bir çatlaklık var bilemeyeceğim ama ben hayaletle olmasını tercih ederdim :)
Zeya,evet suratım gerçekten de allak bullak oluyor :)Demek tiyatroda rol alacak, darısı bizimkinin başına,aklıma okul tiyatrosundaki günlerim geldi, ne eğlenceliydi.
Bkaya,teşekkür ederim size de geçmiş olsun, evet zor bir yıl bizi bekliyor gerçekten de.Göz kapanması sonra hastalıklar, gözümü korkuttun birazcık, itiraf etmeliyim.:)
Loungetime,ah bu proflar yok mu? Çaylı pamuk mevzusuna bile yeni bir yaklaşımı vardı :)Sude'den verdiğin örneğe bakılırsa daha çok yaşayacağız bunu, senin gibi deneyimli annelerin burada yorumlara yazdıkları bana o kadar faydalı oluyor ki, çok teşekkür ederim.
Bir de herkesten duyuyorsun ama Kerem alışacak merak etme. Bu süreç ikinizi de yoracak ama sonrası güzel olacak.
Bak seneye de sen bana teselli vereceksin ona göre:))
Ben deneyim kazanayım bu sene, elimden geleni yaparım merak etme .