Kayıtlar

Temmuz, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Anne var annecik var...

Size haftasonu gittiğimiz yerden bahsedecektim. Mutfaktaki yeni maceralarımdan. Yeni keşfettiğim şeylerden. Ama yapamadım. Çünkü uykusuz kaldım, üzüldüm, süzüldüm, ağladım, dua ettim, kapris çektim, evi eczaneye çevirdim, bolca çarşaf yıkadım, salonu karargaha çevirdim, ortasına da bir havuz inşa ettim. Oğluş kreşteki dördüncü ayına dördüncü boğaz enfeksiyonu ile girdi. Bu sadece boğaz enfeksiyonları. Bir de saymadığım diğer enfeksiyoncuklar var. Var da var. Bir hafta önce biten antibiyotiğe inat bu hafta beter bir şekilde iltihaplandı. Geçtiğimiz haftadan sinüz filminden, boğaz kültürüne, tüm kan testlerini de yaptırdığımız için bu darbeyi beklemiyordum ama bir türlü dinmeyen ateşle aniden geldi. Yine bir pazar öğleden sonra. Korku filmi ismi gibi oldu bu. Pazar günlerinden korkutuyor. Bir de virüsten, antibiyotikten veya ateşten olması muhtemel döküntülerimiz var ki bunun için de Dr a gidip başka bir çocuk hastalığı geçirmediğini duyduk da rahatladık. İnsan bir çocuğa bu kadar kahrol...

Elalem ne derse desin, ben yeşil elma severim...

Resim
Yine çok mühim bir konu ile karşınızdayım efenim. O kadar mühim bir konu ki, gazetelerimiz, televizyonlarımız, meclislerde bir araya gelen insanlarımız bu konuda konuşmaktan, yazıp çizmekten usanmıyor. Konumuz şu: Ailemizin hanım kız sanatçısından seksi kız imajı çıkar mı? Henüz hiçbir şarkısını dinlemek kısmet olmasa da merakımdan malum klibin bir kısmını seyredip, menajerlerin insanları birbirine düşürmekte üzerine olmayan duayeni ile iş birliğini ve aynı melodinin üzerine değişik nakaratlar yazarak enteresan bir şekilde halk tarafından sevilerek dinlenen capon kardeşimiz ile yapmış olduğu düetle çizgisini fena halde belli ettiğinden şarkılarını dinlemeye de niyetim yok zati. Ancak o kadar çok yazılıp çizildi ki, konu hakkında şaşkınlığımı belirtmekten alıkoyamadım kendimi. Her şeyi es geçelim, benim takıldığım nokta niçin illa ki seksi olacağım diye ısrar edildiğidir. Seksapel insanların içinde var olan, bir bakış veya gülüşle bile ortaya çıkabilecek, insanların tercihlerine göre y...

Şampanya kadehinde şeftalili tatlı

Resim
Tatlı yiyelim tatlı konuşalım. Hümanist hanım ve beyler meclisten dışarı, daha önce siyaset gibi konularda yazdığım yazılara işine gelmediği için şişko egolarıyla, bunlarla kafamı yormayı bırakıp ekler ve kek tarifi vermemi salık veren ve kendisini züperzeka zanneden zifiri zekaları da memnun edecek bir yazı yazacağım şimdi. Zira önceki yazının yorumlarında şiştim şiştim. Herkes farklı fikirlerini belirtsin diye her gelen yorumu yayınlasam da yazmayı bileni var, bilmeyeni var. Üzüldüm kardeşim, üzüldüm işte, üzülemez miyim? Üzülünce koca bir tabak tatlı yiyemez miyim? Annemin gidişatı ile iş başa düştü. Ondan önce de mutfakta harikalar yarattığım söylenemezdi ya, yıllardır mutfağa girmemiş benim için oldukça korkutucu olacaktı ilk günler ama bu arada hiç beklemediğim bir şey oldu. Birden bire anneme benzemeye başladım. Onun gibi şipşak bir şeyler hazırlayabildiğimi farkettim. Zaman harcarsam herşeyi yapabildiğimi. Hatta annemin o tarifini verdiği halde bir türlü tutturamadığınız kekin...

Üzgünüm

Çok üzgünüm. . Kendi adıma üzgünüm. Geleceğimden korktuğum için. . Çocuğum adına üzgünüm,ona nasıl bir gelecek bırakacağımı bilemediğim için. . Özgürlüğümüzün elimizden uçup gittiğini hissettiğim için, kendi ülkemde kendimi artık evimde hissetmediğim için, ülkesini 3 ihale için satanlarla 3 kilo buğday için satanlar arasında kalıp daha fazla nefes alamayacağımı düşündüğüm için üzgünüm. . Pespembe boyanmış manşetler için üzgünüm. . Ülkemde çok seslilik olamadığı için üzgünüm. . Muhalefetin başında koltuğuna yapışmış bir adama, çıkarları için ülkesini satanlara, kararsız kalıp oyunu kullanmayanlara kurban gittiğim için üzgünüm. . Aziz Nesin bir kere daha haklı çıktığı için üzgünüm. . Cehaletimiz, unutkanlığımız, ve saflığımız için üzgünüm. . Ben bunlara layık değilim, ama mecbur bırakıldığım için çok üzgünüm. . Bir tek, ülkem için doğru olanı yaptığım için içim rahat, bir gün gelip de pişman olmayacağım ya, başımıza gelecek hiç bir şeyin kiri elime bulaşmadı ya, ona seviniyorum. . Züğürt...

Yas zamanı

Bugün O'nu bir kere daha öldürdüler. Daha önce de yaptıkları gibi... Farkettirmeden. Şimdi, soğuk bir su için. Bir de okuyun Ruhuna bir El- Fatiha.

Vizyondakiler

Resim
Herkesin siyasi görüşüne, ideolojisine, ve katılsam da katılmasam da fikirlerine karşı saygılıyım. Kimsenin kandırılmak, aşağılanmak yada soyulmak istemediğine de eminim. Dolayısıyla yarın herkesin inandığı ve kendisine layık gördüğü insanları seçeceğine inanıyorum. Korkarım * ki aslında inanmak istiyorum. Bugün bunun gibi film afişine benzer esprili ilanlara güleceğiz ya, bakalım yarın ne yapacağız? Not: * Eskiden köylere yol, su, elektrik gitmediğini zannederdim. Meğer Demokrasi de gitmezmiş. Dip not: Avrupalı Hollanda bile demokratik bir ülkenin getirilerini bilmiyorsa , bizim köylerimizdekilerin bilmemesi de anormal değil aslında. Dip sos: Bu afiş zan altında kalan herhangi bir parti için hazırlanabilirdi, Chp için de uyarlanabilirdi, bambaşka insanların adı da geçebilirdi. Ne olursa olsun iyi düşünülmüş komik bir afiş, itiraf edin ;)

Korkuyorum

Pazar günü başımıza geleceklerden korkuyorum. Her gün birilerinin trafik canavarına yenilmesinin haberlerini almaktan korkuyorum. Kerem bu sıcakta bir daha hastalanırsa düşüp şak diye bayılmaktan korkuyorum. En çok da kendimden korkuyorum bu aralar. Küçükken çok başıma gelirdi. Aklımdan bir şey geçerdi ve o aklımdan geçen şey gerçekleşiverirdi. Dün gece de işten gelmiş, elimdekileri yerleştiriyordum ki aklımdan arkadaşlarımdan birinin kaza yapacağı hissi geçti. Buna his mi denir? Ne denir bilmiyorum ama olur ya, aklınızdan bir şey geçiverir. Siz uyduruvermezsiniz onu. O gelir ve geçer. Birdenbire bir arkadaşımın aklıma gelmesi ve onu aradığımda başına bir şey geldiğini duymam, başıma bir şey geleceği zaman ise herşeyden son anda paçayı kurtarmam, Angelmamanın beni her arayışında onun aradığını hissetmem gibi. Herkes yollara çıkacak bu hafta, aman ha dedim geçiştirdim ben de. Yarım saat geçti yada geçmedi, zırrr telefon. Arayan Şebnemciğim . Kaza geçirdik dedi. Şaka, dedim. Hayır değil...

En son balığı tuttuğunda, en son ağacı kestiğinde, en son zehirli suyu içtiğinde, paranın yenilip içilemeyeceğini anlayacaksın.

Resim
Korkulan oldu. Bir dahaki ay İstanbul’a günde 12 saat su verileceği söyleniyor. Hiçbir zaman bu konuda israf eden biri olmadım ama son zamanlarda azami dikkat ettiğim bu konuda bilince davet edilmek için biraz geç mi kaldık ne? Gerçi okuduğum kadarı ile herkes bu konuya dikkati çekmeye çalışıyor. Tanıdığım pek çok insan bu konuda önlemler alıyor. Duyduğum kadarı ile bazıları komik olmaya bile başlamış abartarak, hijyen falan hak getire ama olsun, kimseyi pislikten hasta etmeyeceklerse kendileri bilirler. Aslında çok da abartmamak lazım. Çok basit değişikliklerle bile çok fazla miktarda sudan tasarruf etmek elimizde. Misal, suyu kullanmadığımız zamanlarda kapalı tutup, her şeyi bulaşık makinesinde yıkayarak makineyi randımanlı kullanabilir, su kullanırken daha bilinçli davranmayı çocuklarımıza da aşılayabiliriz. Artık enerji tasarruflu ürünler var. Sadece suyun kullanımı ile değil, küresel ısınmaya karşı önlemler alarak da uzun vadeli dur diyebiliriz susuzluğa. Gereksiz elektrik harcam...

Organize işler bunlar

Günlerden bir gün Uyuzbey ile Aslı konuşuyorlardı. Her ne kadar Uyuzbey gelmiş geçmiş en katlanılmaz insanlardan biri olsa da, onun yüzünü görebilmiş bir insan olarak Aslı başına neler gelebileceğini bilerek onunla konuşmaktan korkmuyordu. Tamam karaktersiz olabilirdi, kompleksli ve kıskanç da olabilirdi, ama bana ne diye düşündü Aslı, ben elimden gelen iyiniyeti gösterdim şimdiye kadar, mesai saatleri içinde onunla muhattap olabilirim, zaten mecburum. Oysa mecbur falan değildi. Bir kağıt ve bir kalem yetiyordu, herşeyden uzaklaşmak için. Ama lanet olsun işte seviyordu işini, yılları vardı, arkadaşları. Bir türlü çıkıp gidemiyordu. Biraz daha çalışayım diyordu. Bir hafta daha. Bir ay? Şu işleri de bitirip mi gitmeli ??? Bahane bunlar Aslı hanııım dedi kendi kendine, adamın egosu o kadar şişko ki sana tasarım şansı bile vermiyor. Ne işi??? Her neyse ne diyordum, hah ikisi konuşuyorlardı günlerden bir gün. A - Eee, yaptığımız tasarımlar seçilmeyecek mi? U - Hayır profesyonel birine yaptı...

Haftasonu kaçamağı

Resim
Sırt çantasına kitap ve şarap atılır. . Çocuklu insanların haftasonu kaçamağı bir sırt çantasına sığmaz tabii, bir de koca çanta yapılır. . Yola çıkılır. . Ayçiçeği tarlalarının yanından geçilir. . Saroz'a arkadaşların yazlığına gidilir. . Kahveler içilir, sohbetler edilir, denize girilir, fallar bakılır, mangallar yakılır, salatalar yapılır, patlıcanlar közlenir, balıklar pişirilir, şaraplar açılır. . Gece, uzun zamandır göremediğim yıldızlara uzun uzun bakılır. . Dünyanın ne kadar küçücük, kendimizin ise ne kadar miniminnacık bir nokta olduğu düşünülür. . "Yıldızların altında" mırıldanılır. . Not: 13. cü cuma mı? Hiç inanmam öyle şeylere. Kara kedileri de çok severim, cuma günlerini de. Hele haftasonu gelmişse, ve ben yarın bir hafta önce taşınan annemi ziyaret edeceksem, daha ne? Tabii bu ayrı bir mevzu, 3 senedir mutfağa girmeyen Aslı, annesi taşındığından beri ne yapar, ne yedirir, ne içer, haftaya... Sonradan eklenen dip not: Dolaşırken şu eve rastladım, aşık oldu...

Gerçekten de "Bu eş bulma yarışması değil sosyal bir deneydir" mi acaba?

Resim
Tüm dünyaya rezil olduk ! Ne zaman ülkemizde milli bir maç olsa, milli vaka haline gelmiş bir yarışmada rezillik çıksa yada gavur milletinden birisine bir vukuat denk gelse, manşetler bu olur. Nedense hep bir kendini ispatlama hali vardır bizlerde. Kime rezil oldun, neden oldun, ne oluyor demeye kalmadan, tüüü deriz, rezil rüsva olduk dünyaya. Nereden aklına geldi bu şimdi diye soracak olursanız hemen söyleyeyim. Günlerdir gündemi meşgul eden yarışma programının ardından bunları düşündüm. Birden celallendi herkes, bu kızların hali ne, ne biçim okul mezunu bunlar, eğitim sistemimiz çöktü diye feryat figan bağırıştılar. Nerde bu devlet, nerede bu millet? Sanki biz Türk milleti olarak süper zekayız da, her birimizin çocuğu birer küçük Einstein mış gibi, eğitim sistemimiz fahiş fiyatla verilen ek dersler ve dershaneler olmadan yürüyormuş da, imkanı olan herkes çocuğunu 70 kişilik sınıflar yerine pıtrak gibi açılan özel okullarda okutmaya çalışmıyormuş gibi. Hani o okulların verdiği eğitim...

Tatil - Volume Altı

Resim
Ailesinden uzakta olanlar için zordur geri dönüşler. . Bir yanda uzaklarda evin bellediğin yer, işin, arkadaşların, geleceğin, bir yanda yine geride bıraktığın gittikçe büyüyen, büyüdükçe daha çok özlediğin geçmişin. . Ailen, sevdiklerin, arkadaşların, anıların, memleketin. . Zordur geri dönüşler. . Ütülenmiş kıyafetlerin özenle bavula yerleştiği, misafir gidilen evlere götürmek için hediyelerin paketlendiği, heyecanla ve özlemle beklenen gidiş günlerine benzemez. . Arkandan tez zamanda gel diye dökülen sular, el sallayıp iyi yolculuklar dileyenler, arayı açmayın sakın diye alınan sözler teselli etmez. . Bizim oralarda bulamayız diye aldığımız lezzetler, alelacele hazırlanmış valizler, ve yüzümüzde biraz buruk bir gülümsemeyle döneriz evimize. . Döndük de. . Feribota yetişebilecek miyiz acaba, ah arabayı sürttüler, şurada bir şeyler yiyelim telaşını takriben evde de şunlar yıkanacak, bunlar ütülenecek, fotoğraflar aktarılacak telaşına, şirkette tatil sonrası sendromu eklenmiş, işler bi...

Tatil - Volume Beş

Resim
. Bölüm Beş - Can arkadaşlar ve tadı damağımda kalan sohbetler . Nasıl anlatsam, nerden başlasam? Tatilin ikinci haftasında, benim için en keyifli dakikalar arkadaşlarımla geçirdiğim zamanlardı. Her ne kadar hafta içi olduğu için, çok az görüşebilsek de bir kahve içerek yad edilecek zamanlara yenilerini eklemek için iyi birer fırsattı. Burada günlük tutmaya başladığımdan beri çok şey öğrendim derim ya her zaman, kimi zamanlarda birkaç saçmalığa sinirlensem de, bana buralardan yadigar kalan harika dostluklar oldu. Biliyorum ki daha tanışamadığım, zaman bulup da tanışamadığım nice insanlar var anlaşabileceğim. Ama bir yerden başlamak da harika. Daha İstanbul’da adeta kapı komşularımızla tanışıp buluşamadık ama önce İzmir’de İğne ile sonra da Paris’te Ezop ve Yağmur’cuğumun annesi ile tanışma fırsatım olmuştu. İğne ile o kadar iyi arkadaş olduk ki, okullarımız ve hayata bakışımız ile o kadar ortak noktamız çıktı ki, bir işe girişirken öncelikle fikrini aldığım insanlardan biri oldu. Nit...

Tatil- Volume Dört

Resim
Bölüm 4- İzmir kavruluyor . İzmir'e döndük. Döndük dönmesine de, çoktan pişman olduk. Yolda 41 dereceyi görünce şaşıran bizleri 50 derece olacak günlerin beklediğini nereden bilebilirdik ki? O bir hafta eşim mümkün olduğunca evden çıkmadı. Haliyle oğluşu da çıkarmadık. Ama ben durabilir miyim? Gidilecek arkadaşlar, gezilecek mağazalar, yad edilecek anılar var. Hem hafta içi Ikea yapabilme lüksüne sahibim. İzmir yanıyormuş bana ne? Bavuldaki bir çok kıyafeti boşu boşuna götürmüşüm her zamanki gibi. Kot pantolonların o sıcakta hiç şansı yoktu zaten, tşirtlere bile tahammülüm yok. En iyisi tayt üzerine bol atletler, ya da şu diktirdiğim ince pamuklu elbise ne güne duruyor? Şortlarla, atletlerle, tirildek ve püfürdek elbiseler iyi de, o sıcakta bu saçlar yok mu? Ona da çare tülbentlerdir kardeşlerim. Nitekim ben sonunda doğru yolu buldum ve kapandım. Uzun dikdörtgen bir tülbenti alıp kafanızın altından geçiriyor tepede birbirine sarıp saçınızın altında kocaman bir düğüm atıyorsunuz. İs...

Tatil- Volume üç

Resim
. Bölüm 3: Issız koylara yolculuk, eski günler ve çöp şiş . Bir sabah civardaki bildiğimiz bir parka gidelim dedik. İçinde bir kaç koyun bulunduğu, sit alanı olan, her an bir çok hayvanla burun buruna gelebileceğin, kapısından içeri girince telefonların Yunan operatörlerinden çektiği bir yer. . Kahvaltımızı yapıp, yine Cevat Kelle görünümünde yola çıktık. Uzun yol boyunca, kasabanın bu kadar çok değişmiş olduğunu görünce şaşırdık. İlk flört ettiğimiz yıl bu kasabaya yaptığımız haftasonu kaçamağı geldi aklımıza. Öğrenciyiz, ailelerimizden aldığımız harçlık malum, bir de kendimize haftasonu kaçamakları ayarlıyoruz yaz geldi ya. Aslında son güne kadar herşey iyiydi bir iki gün. Ama gel gör ki pazar akşamına doğru cebimizde pek bir harçlık kalmadı. E madem yok otur oturduğun yerde değil mi? Yok, ille de o koylara gitmeden dönmeyeceğiz. Denkleştirdik paramızı. Oraya gidecek, birer kola ve bir kaç simit alacak, bir de İzmir'e dönecek paramız var sadece. Olsun, mühim olan aşk değil mi? Si...

Tatil- Volume İki

Resim
Bölüm iki: Tatil köyü, Lokmalar ve Ruslar... . Madem ki tatil köyüne giriyor ve oradan çok çıkmıyoruz, maceracı ruhumuz madem yaşımıza ve çocuğumuzun rahatına yenik düştü, öyleyse yakınlarda bir yerlere gidelim dedik bu sene. İzmir’e yakın sevdiğimiz bir tatil kasabasına gittik. Seçimimiz de sevgili arkadaşımın önerisi ile eski bir tatil köyü oldu. O da sesiz havuza hakim harika bir oda ayarlamamış mı bize? Her şey harikaydı. Oğluş temiz deniz havası ile yemeye başlayınce keyfimiz daha da yerine geldi. Akşam üzerleri aşağıdaki kafeteryada lokma çıktığını duyunca da ballı kaymaklı oldu tatil benim için. Oğluş iyi, deniz süper, lokma var, yeşillik, ağaçlık, buz gibi kolalar elimin altında daha ne olsun? Bu tatil köyleri çok tehlikeli olabilir aman dikkat ! İlk tehlike her şey dahil sistemle kendini kaybedebilme ihtimalidir ki, biz öğleden sonralarını odada uyuyarak geçirdiğimiz için bu tehlikeye maruz kalmadık. Dahası 1,5 kilo vererek tartıda bu sabah 53,5 u gördüm. Tartımız bozulmuş ola...

Tatil - Volume Bir

Resim
Dikkat !!! Bu uzun bir yazı olacaktır, peşin fiyatına 12 taksitle okuyabilirsiniz. Emniyet kemerinizi takınız. Soğuk içiniz. Bölüm 1- Küçük korsanın ateşi . Tatil, bizim gibi ailesinden uzakta olanlar için çok mühimdir. Zira sadece deniz kum güneş üçlüsünün özlemi ile yanmaz, bir de eş dost akraba ziyaretleri için planlar programlar yaparsınız. Adeta bir gurbetçi edasıyla haftalar önce hazırlanmaya başlar, hediyeler alır, bavulları üçer beşer dizersiniz kapıya. Hele çocuk olduktan sonra çocuğun bavulu, oyuncak çantası, kum kovası, ilaçları, biberonları, puseti derken bir bakarsınız ki arabanıza tıkıştırmanız gereken 3 arabalık eşyanız vardır. Benim gibi şu güne bu kıyafet, o geceye de şu stilettolar diyenlerdenseniz vay halinize. Kös kös geri gönderirsiniz o çantayı yukarıya. Tatil babet demektir hem, değil mi ama? Bir de memleketim diyerek sıcaklara kaçıyorsanız, zamanı iyi ayarlamanız gerekir. Çocuk güneşten korunurken siz de sıcaktan bunalmamalı, arkadaşlarınızla rahat buluşabileceğ...