Kısa kısa…
.jpg)
Eylemlerim devam edecek ama kaç yaşına kadar yutar bilmiyorum.
Cts günü cehennem sıcağında gardrobuma el attım. Sıcakla dolabın ne alakası var demeyin. Dolabı açmak, bir çok ütülenip, üzerinde değiştirilecek şey ortaya çıkarmak demek. Bu sefer gözden çıkaracak bir şey bulamasam da çok fazla ütülenecek şey çıkardım. Haliyle öncelikle de yıkanacak. Gün içinde bir ara terzime uğrayıp diktirdiklerimi de aldım. Günüm, onları yıkamak, ve biraz nemliyken ütülemek için onları yoklamakla geçti. Ara ara yaparak ütü gece 1 de bitti. Ama harika bir gardrobum ve giyecek bir sürü kıyafetim var artık.
Şimdi sıra ayakkabılıkta.
Dr. Oetker Uzan’ların mağlubiyetiyle Doçent olamasa da, benim kalbimin sultanı bugünlerde. Evde yapılan dondurmalarını ve Creme ole ile Creme Yogo sunu keşfettiğimden beri özellikle. Son zamanların diğer tatlı keşifleri pek helva sevmediğim halde Güllüoğlu’nun meyveli yaz helvaları ve evde nasıl Frozen yapabileceğimi öğrenmem oldu.
Bu aralar o kadar düşkünüm ki tatlılara, Uyuzbey’le girdiğim iddiada bile istediğim şey, Pelit’in balkabaklı pastası oldu, anlayın artık…
Evet, geçen hafta benimle bir tasarım hakkında iddialaşma gafletinde bulundu kendileri. Ben bir desenin bizim olduğunu iddia ettim, o da olmadığım. Yedi bin küsür desenin hepsini bildiğimi iddia etmesem de, işim bu, yanılmam. Nitekim deseni buldum, pastanın neli olacağını bir post it e yapıştırıp üzerine ekledim ve masasına hoş bir sürpriz olarak bıraktım.
İnanmadığım hiçbir şey için iddialaşmam.
Geçtiğimiz günlerde İngiliz yapımı “Kinky boots” u seyrettim. Çok eğlenceli bir film. “Queer eye to the straight guy” dan sonra sempatim arttı gaylara, ama bu film onların ne hissettiklerini göstermek adına da gerçekten de başarılıydı. Haftasonu bir gazetede okuduğum ropörtaj da tuz biber oldu zaten. Geçtiğimiz yıl Oscar’ı kapan “Brokeback Mountain”in konusu, biz hala kavram karmaşaları yaşarken hayatımızın içine çoktan girmiş halde. Arada bir rastladığım, konusu bir kızın 14 erkek içinden eşcinsel ve heteroseksüelleri ayırıp, hoşlandığı bir adamı seçmesi olan yarışmada, kız sonunda bir eşcinseli seçerse tüm kazanacağı parayı ona kaptıracak. Adamların hiç birinin tercihini tahmin bile edemiyorsun ki, hiç farkları yok görünürde birbirlerinden.
Oysa bizim aklımızda eşcinsel portresi nedense transseksüellerle karıştırılıyor. İkiyüzlü milletiz ne yazık ki. Eşcinselliğin ne anlama geldiğini bilmiyoruz, cinsiyetini değiştirenleri dışlarken, Bülent Ersoy şarkı söylerken göbek atıyoruz. Misal BBG başlıyormuş yeniden. Bence bu sefer programda toplumun farklı kesiminden farklı ideoloji ve tercihlere sahip insanlar bir arada olsun ki, madem labirentteki fareleri izler gibi izleyeceğiz onları, biz de faydalanalım da sosyal analizler yapalım birer sosyolog edasında, yada her birimiz birer psikolog kesilelim, tartışalım, olmazsa öpüşüp anlaşalım, manşet çıksın “az sonra” haberlerine, falan filan.
Haftasonu oğluşu sinemaya götürdük. Bahçeşehirde’ki Prestige’de oynuyormuş istediğimiz film. Koltuklar çok rahattı, cep salonuydu, ses düzeni o salona göre biraz rahatsız edici olsa da, girişte Haagen Dazs satılıyordu ya, onu görmezden gelebildim. Biletleri satan kızlar yaptıkları işten bin pişman görünüyorlardı, konuştuklarına ve hatta yaşadıklarına da pişman görünüyorlardı ama sanırım alıştım yeni neslin çoğunda bu bezginliği görmeye, gülüp geçtim. Acı tarafı hiçbir şey olamadan her şeyi ben yarattım havaları. Gören sinema bileti satmıyor da, son yazdığı bestsellerın imza sırasına bakıyor sanır. Sıcak bir gülümseme, terbiye, görgü falan tedavülden kalkmış gibi. Belki de o sebeple H&M, Next gibi firmalarda yönetici asistanının asistanı gibi görevlerde çalışıp, ağzını yaya yaya konuşan yeni mezun zır cahil kızların telefonda müşteri olmalarının rahatlığıyla saçmalamalarını gördükçe mesleği bırakasım var, bilmiyorum. Aman tanrım, oğlum bir gün onlar gibi bir kızı koluna takıp getirmez değil mi?
Annem gibi konuşmaya başladım, yaşlanıyorum sanırım…
Yorumlar
Yaratıcılığına hayran kaldım Aslı yaa. Süpersin :):)
BBG yeniden mi başlıyor? Bu sefer daha piskopat tipler bulsunlar Uğur'u hatırlar mısın ne manyaktı :):)
Yeme onları, içlerinde çok fazla katkı maddesi var, oğluşuna da yedirme. Bu türden tatlıları evde kolaycacık yapabilirsin. Süt, yumurta, kakao ve de biraz un yeter :)
Rafta uzun süre dayanması için üretilmiş herşeyden mümkün mertebe uzak dur. Biliyorum zor ama, yapabildiğin kadar en azından.
Sevgiler
Devin
Nihan, sütle yapılan ayran benim yaratıcılık sınırlarımı zorluyor doğrusu. İçine tuz mu atıyorsun? :) Annelerimiz bu konuda çok iyiler doğrusu. Benim annem de sebze sevmeyen eşime kereviz salatasını yedirdi nice zaman. Sonra itiraf ettik ne olduğunu. Şimdi çok seviyor.
Fikriminincegülü, çok güldürdün beni. Botanik konusunda katkılarım olduysa ne mutlu bana :) Anlaşaılan o ki, biz de şu meşhur fıkradaki gibi gelin falan beğenmeyeceğiz. :)
Devin, biliyorum, kesinlikle çok haklısın. Zaten bu sebeple de o yaptığım tatlıların hiç birinden vermiyorum oğluma. Eşime veriyorum ;) Kötüyüm ben kötüyüm! Haha ! Bu konuda elimden geldiğince titiz olmaya çalışıyorum. Kreşte ara sıra veriyorlar sanırım ama ben hiç hazır meyve suyu bile vermiyorum. Her sabah yarım saat erken kalkıp taze havuç, elma, üzüm, şeftali yada kışsa nar, portakal sıkıp biberonuna koyup okula gönderiyorum. Her ne kadar katkısız deselerde katkılı verdiğim tek şey arada sırada ille de isterse bisküvi, sakız, ve peynir yemediği için şu meyveli daninolarla yoğurtlar.İşten ayrıldığım zaman o tatlıları eve sokmayacağım ama, şimdi vakit kalmıyor :(
BBGye ve TV kültürüne gıcığım ben..bu dünyaya gelip işini en iyi yapmayanlarla da...ama gülüyoruz işte hehe..sinirlerimiz alındı bizim toplum olarak.
Bu da değişik bir bakış açısı. Kitabı okumadığım için bişey diyemeyeceğim ben...
23 temmuz yazınızda gerçeğin ta
kendisi.Sevgi ve Saygılar,Mehmet
Loungetime, okulu, arkadaşları da çok etken bu konuda, ama inşallah dediğin gibi öyle olmazlar.
Zeya, bir açıdan arkadaşın çok doğru söylemiş. Bizim kadar şanslı olmayanları düşünmek bence en büyük bilgeliktir.
Nihan, bak bu çok iyi fikir, ben de mi öyle yapsam? Erkekleri kandırmak o kadar da kolay deil ama bence ;)
Mehmet bey, beğendiğinize sevindim, her fikre açığım ama hissiyat oydu o gün.
Sibelciğim, e iyi var daha yol o zaman. Juniorlara gelince, ben kurtuldum galiba ;)
Verda, o kadar çok güldüm ki yazdıklarını okuyunca, annenin yaratıcılığına hayran kaldım.
Şebnem, babanın fikri gelmiş anlaşılan, ilginçmiş. Anneanneni de öperim :)
Tanya, farklı bir bakış açısı bu, ama bunu hazmedebilenler o kadar az ki. İşin sırrı burada ama uygulayabilecekler nerede?