HAFTANIN FİLMLERİ: Little miss sunshine, September 11, Yaşamın kıyısında
Bu hafta filmleri üçledim, her ne kadar Persepolis'i izleyemesem de izlediğim üç film de çok hoşuma gitti, bu sebeple yazmadan edemedim.
Little miss sunshine
September 11
Yaşamın kıyısında
Little miss sunshineAmerika Hollywood filmlerinin klişelerinden son zamanlarda sıyrılmaya başladı biraz olsun. En azından kimi yönetmenler hala sanat için soyunuyor.
Bu filmi bir kaç kere izlemiş, ama aslında hep bir şeylerle ilgilenirken arka planda sesini duyduğum için daha çok şahane müziklerini sevmiştim.
Bu hafta izledim ve çok beğendim. İnsanın filmi izledikten sonra sevdiklerine sarılası geliyor, mutluyuz, mutlusunuz, mutlular...
Özetle:
There are two kinds of people in this world, winners and losers.
Losers are people who are so afraid of not winning, they don't even try.
September 11Bu tarihle ilgili çok film var ama sanırım çok azı bu filmin bıraktığı etkiyi bırakabilir. Cnbc-e de yayınlanacağını duyduğum gün çok sevindim çünkü bu filmi de bölük pörçük görebilmiştim.
Dünyanın 11 köşesinden 11 ayrı yönetmenin 11 Eylül'le ilgili birbirinden farklı 11 hikayesi diyerek tekerleme kıvamına getireceğim ama izlemediyseniz mutlaka aklınıza kazınsın diye söylüyorum.
Her bir kısa film harikaydı ama İsrailli yönetmen Amos Gitai'nin dikkat çekmeye çalıştığı nokta çok iyi olmasına rağmen kurgulamanın yavanlığı ve oyuncuların abartılı hareketleri rahatsız ediciydi. Mısır'lı usta Youssef Chahine'nin filmi biraz komik geldi bana, sanırım kendisi dışındaki oyuncular berbattı. Ve Japonya'nın 11 Eylül'e değil de savaşa bakışı anlatılmıştı daha ziyade. Bunun dışındaki her filmi çok sevdim. Her birini.
Özellikle çocukların gözüyle anlatılanları.
Özellikle gelmiş geçmiş en karizmatik adam Sean Penn'in anlatımını. Ki şuradan izleyebilirsiniz.
Özellikle Bosna-Hersek ve İngiltere'den anlatılanları.
Salvador Allente'nin ben doğmadan bir sene önceki 11 Eylül'de öldürülmesi ile yaşananları, Mısır, İsrail, Filistin, Japonya, Şili gibi Amerika'dan çok çekmiş ülkelerden hikayeleri, ve ortak paydada "Acınızı paylaşıyoruz ama bu bizim de yaşadığımız, sizin yaşattığınız acı" diyebilmelerini sevdim.
Düşündüm de, ne şanslı insanlarız biz.
Ya da ne şanssız.
Bunca acı, gözyaşı ve mücadele içinde bedenen ve aklen sıhhatli olacak kadar şanslı ama gündelik uğraşlarla uğruna savaşacak ideolojileri olmadan dünyanın gidişatına seyirci kalıp bir şeylere adımızı yazdıramayacak kadar şanssızız.
Onlar unutulmadı, biz ise unutulacağız, acı olan da bu.
Özetle:
"Amerika sakatlara göre bir yer değil, onlar muzaffer devleri sever. Hollywood kahramanlarına bayılırlar" - Fransa
"Oğluma merhametli olmayı öğrettiğim için yanlış mı yaptım?" - Gerçek hayatta 11 Eylül teröristi diye aylarca aranılan Hint asıllı Amerikalı gencin aslında ikiz kulelerden bir çok hayatı kurtarmış bir kahraman olduğu anlaşıldığında cenazesinde annesinin söyledikleri. - Hindistan
" Savaş kötüdür, kutsal savaş yoktur." - Japonya
Yaşamın kıyısındaFatih Akın Emir Kusturica'nın tahtına oturur mu? Kusturica tahttan inseydi belki.
Kıyaslama yapmak yanlış olur tabii, ama filmlerinde onun tadı var.
Her çalışmasında bir öncekinden daha iyi senaryolarla, daha hoş sahneler çıkarıyor. Yaşamın kıyısında'da benim sevdiğim karakterler ve bu karakterlerin çok hoş bir kurgu ile yollarının kesişmesi oldu.
Bu rolü Nurgül Yeşilçay'dan başkası oynayabilir miydi? Hiç sanmıyorum. Bizim oyuncularımızdan başka biri oynayamazdı bunu. Axess kızı hele, hiç.
Bu arada iki kızın öpüşme sahnesi yaklaşık 3 saniye sürdüğü halde, film vizyona girmeden önce aklı uçkurunda magazinimizce nasıl bu kadar devasa bir konu haline getirildi, orası da ayrı mevzu.
Sen o kadar senaryo yaz, oyuncuları bul, filmi çek, ödülden ödüle koş, ama bizim pek muhterem basınımız spot ışıklarını bir öpücük üzerine tutsun.
Filmin en hoş sahnesi son sahneydi sanırım ve Şevval Sam Kazım Koyuncu düeti olan türkünün de bu filmde yer alması harika.
Film, iyiydi, oyuncular iyiydi, bence yönetmen bir numara. Daha ne olsun?
Özetle : Fcuk* the European Union !
* Bilerek böle yazdım anonimciğim atlama hemen ;)
Yorumlar
Persepolisi seyretmeyi ben de cok istiyorum ama coktan bitmistir artik herhalde. Neyse umarim DVD'si cikar.
Fatih Akın'ın filmlerini seviyorum ama ben yaşamın kıyısındada nurgül yeşilçayı sevemedim. sonra düşündüm ben bu kızı nerde seviyordum diye, onu da bulamadım. karar verdim, ben nurgül yeşilçayın oyunculuğunu beğenmiyorum. yaşamın kıyısındaki ayten karakteri zor bir roldü ve nurgül yeşilçay da başarılı değildi.
Dvd si çıkmamış hala :(
Ebru, benim de bir sempatim yoktur ona ama bu rolde beğendim onu. Daha doğrusu şöyle demeliyim: Ondan başka o rolü oynayabilecek biri yoktu :)
Elaktra, evet herkes Duvara karşı ile kıyaslıyor filmi. Ben onu izlemedim, hep bir şeyler oldu, arada o film kaynadı gitti. Bu yazdıklarınızdan sonra almam gerekecek :)