Kayıtlar

Mart, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Takla at Paris kızım

Resim
Evet bu aralar her güne bir yazı geliyor, ara sıra okuyanlar zorlanıyor ama yazasım var, dahası yurdumda yazacak çok şey var. Geçen gece Kanal 1 de yayınlanan güzellik yarışmasını izledim. Bu tip yarışmaları severim, illa ki gülecek bir şey, bir aksaklık, insanda " Ay hayır bakamayacağım ekrana rezalet" diye kahkahalar attıran, sizi ekrandan bile utandırıp zap yapmanızı sağlayan bir sahne olur. Eskiden daha eğlenceli ve popülerdi bu yarışmalar, malum az kanal vardı, bizi dünyada temsil edecek kızı seçmek büyük bir olaydı, Eurovision'u kazanmak Türkiye'nin tek ve en büyük hayaliydi.Öyle zamanlardı işte, benim gibi orta yaşa yaklaşan 70 küsürlüyseniz iyi bilirsiniz o dönemleri. Sonra pıtrak gibi güzellik yarışmaları çıkıp her kanalın kendi yarışması yapılmaya başlanınca eski önemini kaybetti. Şimdilerde haberimiz bile olmuyor yarışmanın yapılacağından. Tabii Paris Hilton gibi bir ismi program için getirmiyorsanız. Eskiden, hani şu yarışmaların pek popüler olduğu dönemle...

Aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni

Resim
Öncelikle söylemek zorundayım. Başlığın yazıyla alakası yok ama nedendir bilmiyorum bir kaç gündür aklımda bu kelimelerle dolaşıyorum. Bahsedeceğim filmler de birbirinden farklı şekillerde anlatılmış aşk hikayeleri gerçi. Biri hariç. Geçen haftasonu evden çıkmadan film izleyerek geçti. Ama gündem o kadar karışık ki onu yazmaya fırsat bulamadım. Öncelikle Ratatuy'dan bahsetmeliyim. Bu filmi pazar akşamüzeri oğluşla seyretmeye başladık ama onun ilgisi başka şeylere kayınca ilerleyen dakikalarda, film " Dur artık Kerem, bir film izletmedin" diye söylenirken ben, bitti. Eğlenceli bir animasyon. Oscarlık mı tartışılır. Olsun, izlenebilir. Gelelim diğerlerine. Paris'te iki gün. Filmin kapak arkası özeti şöyle: New York'ta yaşayan genç çift Jack ve Marion tatillerini Avrupa'da geçirmeye karar verirler. Son derece romantik Venedik tatilinin ardından ikili Marion'un ailesinin yaşadığı Paris'te 2 gün geçirmeye karar verir. Aşıklar şehri Paris fikri Jack'i ba...

Telaş

İçimde bir telaş var, hareketlerime yansıtamadığım. Hazırlanıyorum diyorum herkese ama ne yapacağımı bilemeden öyle şaşkınım ki. Evi kapatıp gideceğiz burada. Orada yepyeni eşyalar. İnsan kendine ait bir şeyler götürmek istiyor evinden buraları hatırlatan. Ama bavulla ne kadar taşıyabilirsin ki? Dün evimizin eşyalarını aldı eşim. Bir tek koltuk takımını görebildim, geri kalanları hayal gücümde. Ama hoş olacak. Yukarıdaki yatak odalarının mobilyaları hiç fena değil, idare eder. Buradan zevkime göre perde ve nevresim götüreceğim. Kerem'in odası için aksesuarlar gönderdim Ikea'dan.Ama salon tamamen değişti. Kahverengi bir köşe koltuk aldık, sehpası ile kumaş kaplanmış bir takım, sehpa kısımları siyah, minimal. Tv nin de konacağı kahverengi bir raf sistemi, kütüphane gibi. Salonun bir tarafına iki berjer alınacak bej rengi. Mutfağa yakın bölüme dikdörtgen kahve bir masa ve siyah deri sandalyeler alınmış. Yine de salon dolmuyor, bol saksı çiçeği işimi görür. Merdiven kenarına renkli...

Çok ağladım dün gece...

Onun başı kapalı, bunun k... açık derken (Oppps.Afedersiniz) birileri bizi birbirimize düşürüyor. Aynı çatı, aynı milliyet ve hatta aynı din altında birbirimizi yiyoruz. İşin kötüsü buna alet olanların çoğunluğu da ilim irfan görmüş, hatta hoşgörü dini olan islamiyeti okumuş, hacı hoca geçinen insanlar. Okurken o dersi kaçırmışlar herhalde. Siz burayı sessizce gelip okuyup orada burada ahkam kesenler, insanları bizden ve sizden diye ayıranlar, kendilerini adeta Allah' a eş tutup dinimizi tekeline alanlar, en büyük günahı siz işliyorsunuz. Ben başım açık diye cehenneme gideceksem emin olun benden daha alt katlarda ikamet edecek birileri var. İlacı mı? Parayı, çıkarı, şanı şöhreti boş verin her şey geçici. Kalpten inanın Allah'a. Bunu da ben öğretmeyeceğim ya. Onun saçından tahrik olmayacak, bunun sözüne şiddetle karşılık vermeyecek iradeye erişmek için çabalayın öncelikle. Sabrı, sükuneti, insanları olduğu gibi kabul edip sevmesini öğrenin. Tartışacaksanız, silahla değil kalemle...

İran'dan Babil'e, oradan Münih'e

Resim
Stephen King’in kitabı hala sürünüyor. Araya başka kitaplar giriyor, biri başlıyor, biri bitiyor. Bahsetmiştim ya, bu aralar gerilim filmleri ve dizilerine takıldım diye. Kitaplar da pek iç açıcı değil aslında. Ama kitaplara geçmeden önce ne zamandır hakkında yazmak istediğim 3 filmden bahsedeceğim. Babil’den Münih’e oradan Persepolis’e. Gerilim filmleri değiller ama gerçekleri suratımıza tokat gibi çarparak bizi fena halde geriyorlar. Babil, her şeyden önce Brad Pitt’in suratının hürmetine izlenir. O ayrı. Ama diğer oyuncuların hakkını da yememek lazım. Hele o iki küçük çocuğun. Bu iki kardeş yönetmen tarafından ümitler kesildiği günlerde keşfedilmiş köylüler. Daha önceden hiçbir oyunculuk deneyimleri olmamasına rağmen çok iyiler. Bir olayın dünyanın farklı ülkelerinde etkilediği insanları anlatırken hikaye oldukça sürükleyici. Sadece çekik gözlü kızımızın hikayesi biraz havada kalıyor ama o da başlı başına bir başka hikaye, seyri keyifli. Münih’e gelince. İnsana yakın tarihle ilgili...

Kitap, yazı, vb...

Akıllıbebek, moda bölümü için bir banner hazırlamış, çok beğendim, burada belirtmeden geçemezdim. Hazırlıklar yazılarımı biraz sekteye uğratsa da, elimden geldiğince yetişmeye çalışıyorum. Moda bölümü oldukça fazla ilgi çekmeye başladı. Bir de ilk röportajım yayınlandı bu ay. O da şurada . Bolca kitap okudum bu aralar. Bir kaç film izledim. Yazacağım dediğim ama ne zamandır ertelediğim bir kaç da eski film var. Film ve kitap yorumları yarın artık, migrenim geldi bugün, hele bir yolcu edeyim de onu...

Nerelerdeydim?

Buralardaydım. Bizim sitenin modemi çöktü, uzun zamandır netten, işten ve güçten uzaktım. Kardeşim geçici bir süre için eve çıktı. Canımızı sıkan tek şey, o kadar aşı da yapıldığı halde lökositin 5000 in altında oluşu. Azami dikkat ediyor bu hafta. Haftaya tekrar hastane günleri başlayacak ama morali iyi. Taşınacağımız yerde evimizi tuttu eşim. Gitmeye yakın endişelerim başladıysa da evin fotoğraflarını gördükten sonra içim rahatladı. Büyük camlı, büyükçe ve ferah bir ev. İstediğimiz semtte, sakin bir sokak arası. Eşimin tek sevmediği de sokak arası oluşu ama o da fazlasıyla alıştı site hayatına. Ona da alışırız. Son kat dubleks olduğu için tepemizde Kerem'den başka tepinecek birinin olmayışı hoşuma gidiyor. Salondaki eşyaları değiştireceğiz sadece, hoşumuza gitmedi, şöyle pofuduk koltukları , sade mobilyaları , bol ıvır zıvır alacak rafları seviyoruz ailece . Ama onun dışında üstteki yatak odaları fena değil, en önemlisi banyoları ve mutfağı temiz ve yeni. Badana, boya, uydu, net ...

Help Wanted !

Bloglar hakkında bir araştırma hazırlıyorum. Bu konuda bana yardımcı olabilecek, fikirlerini belirtip, yer almasını istedikleri ilginç anıları, bloglardan ağzı yananların yada bloglar sayesinde reel hayatta başarı kazanmış insanların hikayelerini gönderebilecek herkesin maillerini bekliyorum., Neden yazıyorsunuz, nasıl başladınız, ne tür bloglardan hoşlanıyor, nelerden rahatsız oluyorsunuz,nelerden bahsetmekten hoşlanıyorsunuz? Bloglar hakkında ne yazmak istiyorsanız onları dinlemeye hazırım. Bunun için sadece blog sahibi olmanız gerekmiyor, blog okuru yada yorum yazarı olmanız da yeterli. Destek verecek herkese şimdiden çok teşekkür ederim.

Kadının adı yok.

Kadınlar günü yazım şurada . Kutlanacak bir şey yok. Kahvaltıyı yine ben hazırladım...

Sorular...

Arkadaşım Mücevher kutusu sobelemiş beni. Pek eğlenceliydi sorular. Şurdan buyrun: İleride gerçekleşirse nefesimi kesecek anlar Kitap denemelerimden birini bitirebilirsem, basılıp vitrinlere çıktığı gün. Kardeşimin tamamen sağlığına kavuştuğunu duyduğum gün. Oğlumun gözlerini parlatacak her an, mezuniyet, madalya yada aşk. Bir geminin güvertesinde dünya turuna çıktığım gün. Oscar törenlerini geceyarısı koltuktan değil de Kodak tiyatrosundan canlı izlediğim gün. Kendi modaevimi açıp,ilk defilemi sunduğum gün. Yeni bir dil daha konuşabildiğim gün. Yapabilecek olduğum halde sebepsiz yere ertelediğim şeyler Başladığım denemeleri sonlandırmak. İtalyancayı nihayet öğrenebilmek. Dikiş dikebilmek. Resim yapabilmek. Bir ralliye katılabilmek. ( Rampaların ustasıyım, ben bu işin hastasıyım ) Artık olması mümkün olmayan -ama benim mümkün olmayacak şey yoktur diye inanarak ufak bir ümitle hala olabilir dediğim- şeyler Interrail ile seyahat. İtalya'da moda eğitimi. Üniversitedeki amatör tiyatroy...

Anneme bir zamanlar sigara içtiğimi söylemeyin.

Resim
Benim gençlik kahramanım Stephen King'di. İlk okuduğum kitabı da " Göz" dü. Bir çırpıda okumuştum. Benim gibi bir korkak için bu tür romanları okumak büyük bir şeydi ama asla yapmam dediğim şeyleri yaptığım çok oldu geçmişte misal üniversitede günde bir paket kısa Camel içiyordum. . Ama hiç bir zaman civciv katili Ozzy Osborne'u dinlemedim gerçekte, o sadece lisedeki platonik aşkıma söylediğim bir yalandı, o sevdiği için. . Nitekim Ozzygiller de yıllar sonra maaile onun bunun maskarası oldular Mtv'de. Her neyse, sonra diğer kitaplarına el attım King'in, yenileri çıktıkça müdavimi oldum. Önce "O" en iyi kitabı olmalı diye düşünüyordum, sonra "Sis" in daha iyi olduğuna karar verdim. Oysa gerçek şuydu ki her kitabı birbirinden iyiydi. . Diyeceğim o ki, dönüp dolaşıp bir daha okuduğum kitabı "Sis" beyazperdede. Herkesin Recep İvedik'e gittiği şu günlerde ilaç gibi bir film. Evet, ben de korku filmi sevmem, korkarım, kitabını okur...

Kadınlar gününe doğru

Resim
Türkiye İran olmaz diyenler. İran olmasından çok korkanlar. Türbanı kadınları kısıtlayan bir simge olan görenler. Tam tersine inanç özgürlüğüdür diyenler. Alt tarafı bir bez parçası korkacak ne var diyenler de. Ne var başımızı bağlasak diye üsteleyenler. Özgürlüğü türbanda arayıp bulanlar. Türban serbestleşmesin diye pankart taşıyanlar. Türban takınca tüm problemlerin yok olacağına inananlar. Türban takınca özgürleşeceğini düşünenler. Herkes ama herkes. En çok da kadınlar, siz ... Bu filmi izleyin, izletin, izini takip edin.