Kayıtlar

Ağustos, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Akşam gazetesindeyiz

Moda mutfağı diğer moda bloggerı arkadaşları ile bugün Akşam gazetesi Cumartesi ekinde

Pipi

Ben yazmadım. Yılmaz Özdil yazmış. Çok güldüm. Tabii ağlanacak halimize. Siz de gülün istedim. Unutmayın. Hatırlayın... Yazmayayım diyorum... Haksızlığa dayanamıyorum. Adamcağız, stadyum kiralayıp, helikopterle falan, alt tarafı 10 bin kişilik mütevazı bir sünnet düğünü yaptı. Burnundan geldi. * Ayıptır, ayıp. * Dışişleri Bakanımız, palyaçolar tarafından taşınan tahterevalliyle getirdiği oğulcuğuna, saltanat töreni gibi sünnet düğünü yapmamış mıydı? Beş yıldızlı otelin göbeğine padişah otağı gibi yatak kurdurup, ayak ucuna da davetlilerin gönlünden kopanı bırakması için "altın sandığı" koymamış mıydı? * Neymiş efendim, stadyumda helikopterli sünnet yapan adamcağız, oğlunu evlendirirken F16’ya bindirecekmiş... Ne var bunda? O kadar parası varken, planöre mi bindirsin? * Oğulcuğunu 10 bin kişilik Uluslararası Lütfi Kırdar Kongre Salonu’nda evlendirip, gönlünden kopanları takmaları için Türkiye’nin bütün kodamanlarını kuyruğa sokan, düğün yemeğini Dolmabahçe Sarayı’nda yediren, ...

Tanıştırayım

Resim
Bu sizinle yazışmama, konuşmama, ve ziyaret etmeme yardımcı olacak yeni asistanım. Kendileri pek stil sahibi. Aslında aynı paraya kendileirnden 1 Gb daha hızlısını alabiliyordum ama kendileri pek özel, limitli sayıda yapılmış. Dolayısıyla onu bulabilmem bile bir şans oldu. Hem tasarımı, hem rengi, hem kendisi ile uyumlu faresi ve koruma çantası ile ben buradayım diyor. Bilgisayar ustalarının Xp ile karşılaştırdıklarında pek hoşlarına gitmeyen vista var içinde ama benim aradığım özelliklerin hepsi içinde olduğu, pek fazla bir şey aramadığım ve Vistanın o dokunmatik hissi veren yepyeni görüntüsü hoşuma gittiği için sorun yok. Hızlı olsun, sorunsuz bağlanayım nete, yüklediğim photoshop ıvır zıvırla çalışma hızıma yetişsin, uzaktakilerle bağlantımı sağlasın, filmlerimi iyi bir ekrandan izleyeyim ve bu ekran pek küçük olmasın yeter dedim. Karşıma o çıkınca tamam bu dediğim zaman, görüntüsü de bonusu oldu. Dün geceden beri sünger Bob gibiyim. Vistayı sevdim. Xp de kimmiş? İnsanın hayatını k...

Neden kötü adamlara hayranız?

Resim
Günümüz kızları, kadınları bir garip, ki bunlara ben de dahilim. Çok değil 10-15 sene önce Nuri Alço'nun kafasına kafasına sokakta çantaları ile vuran teyzelerin, " Kör olasıca, ne'ettin kıza" çığlıklarının yerini bugünlerde kahkahalar eşliğinde gazozumu açar mısınız soruları alıyor. Herkes adama hayran. Kuzuların sessizliğinde Dr. Hannibal'in cazibesine kapılanlar size garip gelmesin çünkü özellikle seri katillere bir çok kadın tarafından duyulan aşk gerçek. Aldıkları aşk mektupları da buna iyi bir örnek. Asla bu adamlarla çıkmayız, evlenmek -en azından akıl sağlığı yerinde olanlarımız için- söz konusu bile olamaz. Ama nedir bu hayranlığımız? Geçtiğimiz günlerde konusu açıldığında bir arkadaşım Dexter' ın ne kadar hoş biri olduğundan bahsedene kadar bunu düşünen tek kişi olduğumu zannediyordum. Yalnız değilmişim. Ya Superman'in ezeli düşmanı Lex'e ne demeli. Basbayağı kötü bir adam. Eeee o zaman onu dünyanın en güçlü adamından bile daha çekici kılan ...

Zenginin malı, züğürdün çenesi

Peşin paraya aldığı arazileri belki üstün yeteneği belki de Allahın verdiği güç ile bir şekilde imara açtırarak, emlakçılıkla zengin olan imam hatip mezunu Bursalı iş adamı, oğlunun sünneti için helikopter kiralayarak stadyum kapatmış bununla kalmayarak bir kaç caminin imamı ile ertesi gün mevlütler okutup semazen gösterileri yaptırmış, daha ertesi gün mehter takımı eşliğinde yemek dağıttırmış. İş adamı oğlunun düğününde de jet kiralamayı düşünüyormuş. Tüm bunların yanısıra bu değerli iş adamımız tabii ki kendisini bir partiye yakın hissediyormuş ve en kısa zamanda milletvekili olmayı planlıyormuş. Niçin şaşırmıyorum acaba? Dersini iyi çalışıp, eş dost meselesinde bir büyüğünü örnek aldığı ve görgüsüzlüğü ile hayal ettiği yerdekilerin bir çoğunu aratmadığı için olabilir mi ? Yoksa artık hiç bir şey beni şaşırtamıyor diye mi? Dip not: Bu görüntüde çok müslüman görünüp de günah olmasına rağmen gösterişten eksik kalmayanlar iyice midemi bulandırmaya başladı ya, kimi kime şikayet edeceksi...

Aman Aslı sakin ol, sinirlerine hakim ol !

Sinirlendim evet. Madem dil bilmiyorsun, hiç olmazsa senin dilinde yapmış olduğum çabalara istinaden iletişim kurmaya çalış. İngilizce bilmeyen mi kaldı yahu? İnsan hiç olmazsa bir kaç elzem kelimeyi öğrenir bari. Yok, hem dil bilmiyor, hem de nasıl olsa anlaşamıyoruz diye bana kaçıncı sırada olduğumu gösterip başka şeylerle ilgileniyor. Alooo !!! Seninle iletişime geçmeye çalışıyorum burada ben. Kıdemli olan hemşire ise hem yayılmış oturuyor, hem de insana tepeden bakmaya çalışıyor. Hafifçe gülümseyerek konuşuyor. Tabii o da kendi dilinde. Neyse ki doktoru bekleyen hastalardan birinin annesi imdadıma yetişiyor. Bunlarda tık yok. Sinirleniyorum. Evet, hem de çok. Ama istifimi bozmuyorum. Gülümseyerek ve son derece nazik olmaya çalışarak anlaşmaya çalışıyorum. Sonuçta ne kadar anlaştık tartışılır. Doktoru beklemeden çıkıp gidiyorum. Çıkışta küfrettim terbiyemin sınırlarına kadar. Hem içimden falan da değil. Ne de olsa kimse anlamıyor. Lanet ettim. Sonra düşündüm, bizim oralarda çok mu f...

Az daha 166 olacaktı !!!

Yılmaz Özdil'den... Nijer, Cibuti, Eritre Burkina Faso fiso... Avrupa Birliği’ne girdik diye havai fişek fırlatırken, kendimizi bir anda Arap Birliği’nde bulmuştuk... Şimdi de Afrika Birliği’ne ev sahipliği yaptık. AB olsun, çamurdan olsun be! Neyse... 50 tane Afrikalı geldi. Aslında 53 tane bunlar... 3’ü mazeret bildirdi, gelmedi. Lesoto. Svaziland. Mozambik. Sordurdum... Tarzan’la Ceyn de gelmemiş. Çita’nın nişanı varmış. Pigmelerin okulları açıldığı için Kızılmaske de gelememiş. Matrağı bırakırsak, soru şudur: "Niye ağırladık bu arkadaşları?" Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Üyesi olmak istiyoruz; bize oy versinler diye. Son 20 günde... İstanbul’da bomba patladı; 18 kişi öldü. Küçükçekmece’de kamyon kasasında havasızlıktan boğulmuş 14 mülteci cesedi bulundu. Konya’da kaçak Kuran kursu çöktü, 18 çocuk öldü. Antalya’da ormanlar yandı, 2 ölü... Ankara’da 49 bebe öldü, kolide verdiler. İzmir’de kadıncağız kataraktını alsınlar diye yattı, rahmini aldılar. Sakarya’da ken...

Harbiden, sinir harbi...

Bir evde iki fotoğraf makinası olur da, ikisi de arızalanabilir mi? Hem de en çok ihtiyaç duyduğum zamanda ??? Deli olacağım, deli olacağım, deli olacağım !!!

Omuz silktiğimiz vahşet : Darfur

Resim
Darfur, Sudan’ın devasa çöl ve çorak arazilerinin batı kesiminde 510 kilometrekare toplam alanı bulunan 6 milyon nüfuslu, Fransa kadar geniş bir eyalet. İdari olarak üç ayrı bölgeye (Kuzey, Orta ve Güney Darfur) ayrılmış olan Darfur’da yaşayanların çoğunluğu siyah Afrikalı. Sudan genelinde ve yönetimde ise Arap ve Müslümanlar egemen. Afrika’nın en büyük ülkesi Sudan’ın bu eyaletinde; içsavaş ya da soykırım olarak nitelenen felaketler dizisi 2003 yılında, “Sudan Kurtuluş Ordusu” ile “Adalet ve Eşitli Hareketi” adlı iki örgütün, eşit haklara sahip olmadıkları, bölgenin ihmal edildiği gerekçesiyle merkezi yönetime karşı ayaklanmasıyla başladı. Yıllardır Arap göçebeler ile çiftçiler arasında süren toprak kavgası, 1990’larda Darfur’da petrol yataklarının bulunmasıyla alevlenmişti. Darfur petrol zenginiydi; ancak zenginlikten sadece yönetimdekiler yararlanıyor, halk yoksulluk içinde yaşıyordu. Yerel ve Arap kabilelerin hayvancılıkla geçindiği bölgede su kaynakları ve otlakların paylaşımı ko...

Misafirperver milletiz vesselam

Tabii ki benim de söyleyeceklerim var. Ama susuyorsam misafirperverliğimden. Zaten ne geliyorsa başımıza misafirperverliğimizden geliyor. Suudi kralı geliyor Ankara'ya, cumhuriyetimizin başkanının ayağına gelmesi gerekirken bizler onun ayağına gidiyoruz. Sesimiz çıkmıyor. Misafirperverliğimizden... İran başbakanı geliyor, sırf Ata'mızı ziyaret etmek istemediği için başkentimize uğramadan saltanat başkentine geçiyor. İstanbul İstanbul olalı böyle zulum görmüyor. Ama biz ona gülücükler atıyoruz. Misafirperverliğimizden... Şimdilerde herşeye maydanoz olan ve küsleri barıştırıp, dertlere derman olan bir nevi Güzin ablalığa soyunan ama bir kendine pansuman yapamayan ülkemizde şimdilerde Darfur'daki bitmek bilmeyen soykırımın başındaki isim Beşir'i ağırlıyoruz. Sokaklara çıkıp protesto etmeliyiz aslında ama susuyoruz. İnanmak istiyorum ki, Misafirperverliğimizden...

Nihayet

Nihayet, buralardan aileye özel yazdığım blog, yazmadan duramadığım şu blogum, moda mutfağı, Akıllı bebek'ten, ve taşınmanın, alışmanın, değişimin seslerine ayak uydurmanın ardından, herşeyi bir gidişata oturtabildim. Yine vakitsiz günler yaşıyorum ama ne ilginçtir ki ne zaman vakitsiz hissetsem blog okumaya zaman ayırıyorum. Kafa dağıtmak mı? Bilmiyorum ama nihayet blog dolaşmaya zaman bulabiliyorum. Bu sebeple eş dost akraba'yı değiştirdim, uzun bir liste var, ama son güncellenme zamanlarına göre yazı özetleri ile sıralanıyorlar ki, bu benim için süper hüper bir şey. Bazı blogları ekleyemedim, ne yazık ki yeni blogger gizli kapaklı olanları kabul etmiyor. Ben okuyamayalı sevdiğim bazı bloglar da kapanıp gitmiş. Ama sanırım buraya ekleyecek bir o kadar hoş yeni bloglar da bulacağım. Liste büyüyecek olsa da her biri okunmaya değer. Paylaşmaya beklerim...

Tartışma yada tartışmama, işte bütün mesele bu !

Ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha haaaaaaaaaa ! Ay bu insanlar çok komik. Gerçekten komik. Yarışma programı. Anneler oğulları, babalar kızları ile dansediyor. Bir baba ile jüri üyesi Sema'anım tartışıyor. Zaplarken burada durmalı. Tartışma var ! Sema'anımcığım beni koparacak cümleyi sarfediyor: Bunca yıllık jüriliğimde bla bla bla. Yok yahu böyle de değildi. Öyle söyledi ki sanki jürilik bir meslek de hanfendi üniversitede bölümünü bitirmiş, master falan yapmış bu konuda. Sonra sunucu gencimiz, tartışmaya katılıp, ben buralara gelirken, bla bla bla demez mi? Ha ha haaa ! Nerelereee ??? Sonra da sunucu kızımız millet birbirini adeta boğazlarken, İçeriden anladığım kadarı ile bir tartışma var, der mi, der ! Ha ha haaa ! Anlamış ya !!! Tartışmanın konusu bu tarz programlardaki klasik sorun olan, program yarışmacıların canı isterse cılkını canı isterse adeta donunu çıkarır anlayışıydı ki yine sorguladım: İnsan hangi akla hizmet buralara katılır? Dip not: Sözlüğe bakmayı seviyorum...

Biliyor muydunuz?

Ben bilmiyordum. Şu şeker ve sakız otomatlarının bir çoğundan Toçev ve Lösev'e büyük bağış gidiyormuş. Her dışarı çıktığımızda oğlumun top, sakız, şeker diye tutturup bana bozukluk aratmasına söylenirdim doğrusu, ama artık bozuklukları hazır edeceğim. Eğer otomatlarda bu kuruluşlardan birinin veya IVC amblemi varsa emin olabilirsiniz, emin değilseniz, otomatın bulunduğu yere de sorabilirsiniz. Yardım etmenin tatlı yolu...

Turkuaz

Resim
Biraz uzak. Bulunduğumuz yerden bir saat 15 dakika sürüyor. Ama gittiğinde o kadar yola değiyor. Denize bakmak bile insana yetiyor ya yüzmesi ayrı zevkli. Dalgalıymış, rüzgarlıymış, bir şey farketmiyor. Uzatıyorsun ayaklarını incecik beyaz kumlara, dalıyorsun uzaklara. Yazın tadı başka canım. Yok, okuyanlar tanıyanlar bilir zaten, ne kadar sıcak olsa da offf kış gelsin demem ben, tam bir yaz insanıyım. Kemiklerim iliklerim ısınacak benim, tiril tiril dolaşacağım, öyle kat kat giyinmek hiç bana göre değil, sonra deniz göreceğim illa ki, mavi olsun lacivert yada turkuaz , ama olsun işte, ayaklarımı olsun sokayım, durgun sudan da haz etmem, ne o öyle havuz gibi, tuzlu su çarpacak suratına, girince şöyle bir titreyeceksin, bir de dalgalı olacak kıyılara doğru, derinlerde yüzecek, kıyıda dalgalarla oynayacaksın. Bu yaz tatil yok arada bir denize girmeye gidiyoruz o kadar, geçen yazlar gibi gidelim diye tutturmuyorum, içime sinmiyor, hele bir kardeşim iyileşsin de. Hep beraber gideriz turku...

Törkiş raki plizzz

Resim
Geçtiğimiz günlerde burada yer alan Greek restoranına gittik. Duyduk ki harika bir deniz manzarası varmış. Duyduk ki balıkları, mezeleri pek güzelmiş. Duyduk ki Uzo varmış, denize karşı yudumlayabileceğin. Bir de duyduk ki kendi içini getirirsen ağız tadına uygun, onu da servis ederlermiş. İşte ecnebi bir ülkede ecnebi bir restoranın masasına böylece konuk oldu Efe rakı. O gece deniz manzarasına ilave bir de ay vardı tabak gibi. Bulutların arasından çıktı nazlı nazlı. Önce yakamoz sarhoş etti, sonra Uzo ve Efe kankaları. Beyaz örtülü masalarda meze vardı, bir süre sonra yorgunluktan sızan çocuklar ve güzel bir sohbet. Biz Türkler birbirimizi tanırız. İlerideki masadaki adam zaten tanıdık geldi, dedim ki Türk bunlar. Adam gelip Efe rakıyı burada mı veriyorlar yoksa diye sorunca anlaşıldı zaten. Sonra gecenin ilerleyen saatlerinde diğer yanımızdaki masaya Amerikalı sevgilisi ile burada okuyan bir Türk kız geldi, o sordu konuşmamızı duyunca Türk müsünüz diye. Yunan restoranında ne işiniz...

Çeşme- Paradise

Kendisini İzmirli diye adlandıran hemen herkes gibi benim de aklıma yaz denince Çeşme gelir. Çeşme her ne kadar sakin havası ve küçük yüzölçümü ile sürprizlere açık görünmese de, öyle bir haftayla yada bir yazla keşfedilecek gibi değildir. Deniz başkadır orada, rüzgar bir başkadır. Arkadaşlıklar başkadır. Yıldızlar başkadır orada. O yıldızların altında içmek başkadır. Aşk başkadır. Her köşeden bir sürpriz çıkar. Keşfedilecek yeni yerler, yeni insanlar, yeni lezzetler. Şimdi moda olduğuna bakmayın. Çeşme her zaman, başkadır... --------------------- Hurriyet Cuma, çeşmenin 10 lezzetini sıralamış . Benim gibi bir gurbetçi için, "Ah ne zor" o listeyi okumak... Ama bir eksik var, gidecek olanlar için. Güneşin batmasına yakın gidin, Ildır'a. Varmadan hemen önce denize karşı Lokmacıyı göreceksiniz. Unutmuşlar... -------------------------------------------------------- Ve bir yaz şarkısı. Paradise Çeşme