Uykusuz her gece...
Geçen gün daha önce hayatımda hiç yapmadığım bir şey daha yaptım.
Dr. a sormadan antibiyotiğe başladım.
Aslında sormadan demek doğru değil, buraya gelmeden önce kendi doktorumuzu görmüş ve taşınmamız konusunda konuşmuştuk. O da bana oğlumun tekrarlayan rahatsızlıklarını artık bildiğimi, ve çok çaresiz hissedersem kullanabileceğim kimi ilaçları ne şartlar altında kullanacağımı bildirmişti.
Çarşamba günü oğluş okuldan geldikten sonra ateşi başladı.
Ama öyle böyle değildi, 2 saatte bir 38 in üzerine çıkıyor zaten. 4 saat bekleyemem bari 3 saat bekleyeyim diyerek duşa soksam da ben şurup verene kadar 39 u geçiyor. 3 günde kaç kere duş aldırdım bilmiyorum. Kaç saat uyudum, onu da bilmiyorum. İşin garibi, uyuyamıyorum da artık, ateşinin bittiğini bir görebilsem 3 gün 3 gece uyuyacağım herhalde.
Sinüsler yine tıkalı.
Zaten 2 haftadır öksürüyor, ne yazık ki doktorun verdiği envai şurup da bitmesine rağmen işe yaramıyor.
Bronşlar dolu.
Ben de gece 40 lara varan ateşte tüm olan biteni kafamda toparladım ve ilaca başladım. Artık başladığıma göre bırakamam. Türkiye’ de olsam asla böyle bir şey yapmazdım diye avutuyorum kendimi.
Ertesi günü doktora gittik, boğaz iltihaplanması çıktı gerçekten de.
Ama ne verirsek verelim ateşin düştüğü yok. Bir gün, iki, üç derken bugün dördüncü gün. Eh işte biraz daha iyi. En azından artık ateşi 40 lara varmıyor ve 2 saatte çıkmıyor. Bugün bir başka çocuk hastanesine gittik belki test yapılır diye. Boğaz iltihapı çok yayılmış, o sebeple ateş düşmüyormuş. Neyse ki antibiyotiğer erken başladık, sanırım yarına kadar düşmeye başlar. Doktor hanım da öyle söyledi.
İlaçların ve biraz da üşütmenin etkisi ile biraz ishal ve kusma da eklenince iştahsızlığına, bu 3 günde platin saçlı oldum tam olarak.
İşte böyle zamanlarda bin pişman oluyorum buraya geldiğime geleceğime. İnsan hiç bir yerde kendi dilini konuşabildiği yer kadar huzurlu hissetmiyor.
Atatürk’ün dediği gibi, beni Türk doktorlarına emanet edin…
Dr. a sormadan antibiyotiğe başladım.
Aslında sormadan demek doğru değil, buraya gelmeden önce kendi doktorumuzu görmüş ve taşınmamız konusunda konuşmuştuk. O da bana oğlumun tekrarlayan rahatsızlıklarını artık bildiğimi, ve çok çaresiz hissedersem kullanabileceğim kimi ilaçları ne şartlar altında kullanacağımı bildirmişti.
Çarşamba günü oğluş okuldan geldikten sonra ateşi başladı.
Ama öyle böyle değildi, 2 saatte bir 38 in üzerine çıkıyor zaten. 4 saat bekleyemem bari 3 saat bekleyeyim diyerek duşa soksam da ben şurup verene kadar 39 u geçiyor. 3 günde kaç kere duş aldırdım bilmiyorum. Kaç saat uyudum, onu da bilmiyorum. İşin garibi, uyuyamıyorum da artık, ateşinin bittiğini bir görebilsem 3 gün 3 gece uyuyacağım herhalde.
Sinüsler yine tıkalı.
Zaten 2 haftadır öksürüyor, ne yazık ki doktorun verdiği envai şurup da bitmesine rağmen işe yaramıyor.
Bronşlar dolu.
Ben de gece 40 lara varan ateşte tüm olan biteni kafamda toparladım ve ilaca başladım. Artık başladığıma göre bırakamam. Türkiye’ de olsam asla böyle bir şey yapmazdım diye avutuyorum kendimi.
Ertesi günü doktora gittik, boğaz iltihaplanması çıktı gerçekten de.
Ama ne verirsek verelim ateşin düştüğü yok. Bir gün, iki, üç derken bugün dördüncü gün. Eh işte biraz daha iyi. En azından artık ateşi 40 lara varmıyor ve 2 saatte çıkmıyor. Bugün bir başka çocuk hastanesine gittik belki test yapılır diye. Boğaz iltihapı çok yayılmış, o sebeple ateş düşmüyormuş. Neyse ki antibiyotiğer erken başladık, sanırım yarına kadar düşmeye başlar. Doktor hanım da öyle söyledi.
İlaçların ve biraz da üşütmenin etkisi ile biraz ishal ve kusma da eklenince iştahsızlığına, bu 3 günde platin saçlı oldum tam olarak.
İşte böyle zamanlarda bin pişman oluyorum buraya geldiğime geleceğime. İnsan hiç bir yerde kendi dilini konuşabildiği yer kadar huzurlu hissetmiyor.
Atatürk’ün dediği gibi, beni Türk doktorlarına emanet edin…
Yorumlar
Elçin, ne yazık ki evet...
Çok düşünen arkadaşım, o dileğin uğuruna fena halde inanıyorum ben :)
Ece, çok teşekkürler, hayatımızda ilk kez 5 gün süren yüksek ateş gördük. Ama şimdi iyi. Yani iştahsızlık ve son derece huysuzluğunu saymazsak. Ben de bu arada seni tebriğe gelemedim, hayırlısı olsun okulunuz, gördüm fotolarını, çok şeker, papatya gibi olmuş maşallah.
Öpüyorum oğluşunu.