Kayıtlar

Kasım, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bağımlı...

Hmmm. Urfa mutfağı. Ege otları. Karadeniz lezzetleri. Denizden çıkan her şeyi. Çin, Japon, İtalyan mutfaklarını. Şu mutfağı seviyorum demek zor. Yemek yemeği seviyorum sanırım. Ama bu gece, Hmmmmmmmmmmmmm. Urfa mutfağı...

Bayram bahane, İzmir şahane...Kısa kısa notlar...

Herkes dışarıda, hava süper. İzmir gerçekten de iyi geliyor insana. Uzun zamandan sonra ilk kez Çanakkale üzerinden geldik, şahane zeytinyağı sabunları aldım yoldan. Kış çayının ağız tadıma uyanını tattım nihayet, almadan dönmemeli. İzmir tulumu, ve gevrek de almalı unutmadan. Alsancak'tan tavuskuşu tüyü bir taç aldım, nihayet sade bir şey bulabildim. Moonlight'a gittim 16 lık yeğenlerin kamuflajında, film berbattı ama orada izlemek eğlenceliydi. Ruj süren romantik ve çirkin Edward'la kas yığını baby face Jacob'cıların çatışmasını dinlemek keyifliydi. Bir kitap bu kadar katledilir bir filmle. Hele Edward'la Bella'nın ormanda Ayhan Işık - Belgin dorukvari koşmaları şairaneydi. Alsancak'ı özlemişim, doyamıyorum. Kestane kokusuna bayılıyorum, bir kesekağıdı alıp sahile çıkmaya da. Arkadaşlarımı görmek için sabırsızlanıyorum. Ikea'da şimdiden yılbaşına iat bir çok parça tükenmiş, protesto ediyorum. Haftaya evlilik yıldönümümüz. 10. seneye gireceğiz ve ne ala...

Tatile bir ki...

Resim
Evet post üstüne post yazışımdan anlaşılacağı üzere bugün boş vaktim çok. Çantalar hazır. Yarın yolculuk sonra yorgunluk derken zamanım kalmayabilir. Şimdiden iyi dileklerimi iletmek istedim. Beni okuyan herkese sıcacık, keyifli, sevdikleriyle ve sağlıkla geçirecekleri bir tatil diliyorum. Bu sefer evde değiliz, ancak bitirmezsem bu çikolatadan ikram edeceğim. Kızım, Pürel tut bakalım misafirlere... Dip sos: Bir de enerji verecek bir tatil şarkısı dinleyelim ...

Boyoz

Resim
Biraz önce Twitter'da gördüm, bir köşe yazarı "Boyoz nedir ki?" diye soruyordu. Hemen söyleyeyim, Boyoz İzmir'liler için işe giderken köşedeki gevrekçiden alabileceğiniz bir çeşit börektir. İzmir'inden uzakta kalanlar için memleketten isteyip derin dondurucuya attıkları, pazar sabahları ailece keyifle ısıtıp yedikleri lezzettir. Çayla şahane gider. Genellikle haşlanmış yumurta ile servis edilir ama ben en çok Bergama tulumu ile severim, yağsız olanını seçerim, yarın İzmir yolcusu olduğumuza göre aynı zamanda cuma sabahı kahvaltıda yiyeceğimiz şeydir aynı zamanda. Saldırı olayını tasvip etmesem de nihayet birilerinin teröristlerin sözcülüğünü yapan partiye tepki gösterebildiği şehrinin, cesur, gavur ve aynı zamanda nasıl oluyorsa faşist !!! İzmir'inin sevilecek şeylerinden biridir. Dip sos: Araya sokmasa rahat edemeyecek gıcık bir yazar olduğum için affola...

Evimi geri istiyorum.

Resim
An itibariyle salonumuzun durumu budur. Bu bir kısmı. Koltuklar kaplamacıya gitmiş, masa gönderilmek üzere kenara çekilmiş, sandalyeler ortada değil zaten, bakımdalar. Tam taşınma arifesi bozulan tv nin yerini küçük odadaki küçük tv almış, halı içeride kıvrılmış. E hot wheels'leri kurmak için bomboş salondan daha iyi neresi olabilir? Böyle kah gözü alışmaya çalıştığı küçük tv nin tüm uyarılarıma rağmen dibine girerek, kah yollarla farklı kombinasyonlar çıkararak öyle mutlu ki. Ama doğumgününün ardından yılbaşı hediyesini bile önceden aldırarak eksik!!! parçalarını gideren oğluş, şimdi de bayram harçlıklarıyla hangi parçayı alabilirim diye hesaplar yapıyor. Bir yıldır ne zaman oyuncak alsak bu seti tamamlamaya çalışıyor ama bunun sonu yok ki ! Bu gece gündüz kafasını meşgul eden hot wheels çılgınlığından uzaklaşmak ve bayramı bu salonda geçirmemek adına bize İzmir yolları göründü galiba...

Bu bir öğrt. cnm. bnm. yazısı değildir...

Her iş zordur. Kolay olanı varsa biri bana söylesin kariyer değişikliği yapmaya hazırım. Yani öğretmenliğin zor ve meşakatli bir meslek olduğuna ben de katılıyorum. Ama her ne kadar öğretmen arkadaşlarım kabul etmese de en azından biz öğretmen olmayan güruh için öğretmenlik aynı zamanda en ballı iştir.Misal bir arkadaşım geçtiğimiz sene onca yıllık tekstil mühendisliğinin aedından, bir anne için en iyi meslek diyerek tekrar sınava girip öğretmenliği kazandı. Aaa, ne var bunda, kolaydır demeyin, biz de şaşırdık ama bir baktık ki büyük şehirlerde öğretmenlikler neredeyse mühendisliklerle eş puanda. Neden? Herkesin düşündüğü sebepten. Öğretmenlik günümüzün en ballı işidir. Burada öğretmenlerin yapabileceği bir şey yok. Onlar kendilerine söylenen şekilde işlerini icra etmeye çalışıyorlar. Bozukluk, sınav sistemimiz, okullarımızın hali, atamaların durumu gibi sistemle alakalı. Ben mi kaçırdım bilmiyorum ama ilk kez öğretmenler gününün yarım gün olduğunu duyuyorum. Haftalardır, zırt ona, zır...

In vino veritas...

Arkadaşlarımla şaraplamayı özledim. Bknz: Sabaha kadar şarap içmece. Laflamayı özledim. Eskilere gitmeyi özledim. Dedikodu dinlemeyi bile özledim. Okan gibi ben dedikodu mu yapıyorum Yeşim!!! diyerek ısrar etmeyeceğim, dedikodu üretmedikten sonra çok masum bir şey bu. Olanı biteni konuşmayı, abuk subuk şeylerden haberdar olmayı ve bunun dalgasını geçmeyi de severim. Hmmm siz sevmiyorsanız şapka çıkarıyorum hanımlar beyler, eğer öyleyse kötüyüm ben kötüyüm... Taşınma telaşı, aşı muhabbeti veya tatil fırsatı ile İzmir'e gitmeli mi gitmemeli mi konularından uzak bir şeyler gevelemeye ihtiyacım var. Belki bir kaç arkadaşı görmeye, belki ufak tefek bir şeyler almaya, belki kordonda balık yemeye, belki biraz Ege denizi havası solumaya. Sırf bu sebeple bile olsa fırsat bu fırsat izmir'e gelmelisin diyor arkadaşlar. Pfff... Bilmiyorum. Dip sos olarak biraz eskilere gidelim ...

Bizim evin grip önlemleri...

Resim
Geçtiğimiz yıl kuş gribine aldığımız önlemler bir süre tavuk yemekten vazgeçmek, yumurtaları iyiiice pişirmek ve eve tekrar bir papağan almamak gibi hala doğruluğundan emin olmadığım bence pek salakça önlemler alarak geçmişti. Kuşu ciddiye almamıştık ama domuzu kolaysa ciddiye alma. Her gün bir haber, her doktordan farklı açıklama ve her devlet adamından farklı bir reaksiyon görünce bırakın sağlık bakanlığına bu konuda güvenmeyi, hangi doktora, hangi gazetenin yazdığına ve hangi eşin dostun anlattığına inanacağımızı şaşırmış vaziyetteyiz. Daha bu sabah dünya sağlık örgütünün bu konuda aşının ne kadar önemli olduğuna, asıl korkulan salgının henüz ortaya çıkmadığına, sonra istesek de aşı bulamayacağımıza dair demeçlerini okumuştum ki arkamı dönmemle yeni bir haber düştü. Avrupa'da bir ülkede mutasyona uğramış bir türün farkedildiğine dair. Neyse ki şimdilik bu var olandan daha etkili veya tehlikeli değilmiş. Ana Tamiflu gibi hastalığa etkili olduğu bilinen ilaçlara karşı daha dirençl...

Sevimsiz sonbahar

Resim
Sonbaharın sevdiğim tek tarafı Trençkot giyilebilmesi. Tamam sararmış yapraklar falan da hoş tabii. Ama bunun dışında serinleyen havaların benim için hiç bir çekici yanı yok. Sıcacık havaların yerini ne tutabilir ? Soğuk hava enerjimi alıp götürüyor sanki. Battaniyenin altına girip evden hiç çıkmasam? Oysa yaz öyle mi? Güneşli bir güne uyanmak bile başka. İster yürü, ister yüz. Geçir üstüne bir tşirt bir şort, kaç haftasonu bir yerlere. Yorgun bir günün ardından akşamları bile bir başka. Gün bitmek bilmesin, karanlık çökmesin erkenden. Sonbahar. Adı üzerinde. Son. Sonları hiç sevmiyorum. İlk'i gelsin... Dip sos: Hmmm, Bana sonbaharı anımsatan şu şarkıyı severim bir de...

People are strange...

Bunu dinliyorum. Sözleri cuk oturuyor, melodisi keyifli...

Hatırlayamadım...

Daha önce de başıma geldi. Ama hani, bir yazımı alıp değiştirenler, altına imza atanlar yada yazımı olduğu gibi kopyalayanları görmüştüm de, bütün yazılarımı alıp haber olarak yayınlayanına ilk kez rastlıyorum. Bilginiz olsun, "ensonmoda. net" adındaki site fikir hırsızlığı yapıyor, bilmiyorum sevgili moda, stil yada trend blogu olan arkadaşlar, belki sizinkiler de vardır içinde ... Bu tip siteleri şikayet edeceğimiz, afişe ettiğimiz bir site vardı ama adı neydi, neydiii ???

Çare SİZ olun...

Resim
Geçen hafta Lösemili çocuklar köyü açıldı Ankara'da. Desteğimizin ve ilgimizin payı varsa ne mutlu bize. Koca şirketlerin başındaki kocaman amcalar da destek verdiler onlara. Bir ara basında köyün yol, su, elektrik beklediği yazıldıysa da gönüllülerin çabalarıyla o da halledilmiş demek ki. Deste olamayanlar üzülmesin, eminim daha kat edecek çok yol var. Belki elimizden daha çok ilik bankası lab ı kurmak gelmez ama ileride o köyü büyütmek için bir şeyler yapabiliriz. O zamana kadar YAPABİLECEKLERİMİZE gelince... Kurban bağışınızı ister ilaç ister et olarak yapabilirsiniz. Gönüllü ordusuna girip yardımcı olabilirsiniz. Ya da hiç bir şey yapamayacaksanız bile ufak yardımlarla hesaplarına katkıda bulunabilir, çevrenizdekileri de teşvik edebilirsiniz. Unutmayın, bu herkesin başına gelebilecek bir hastalık. Cinsiyetin, yaşın, yaşam tarzının yada gelir düzeyinin bir anlamı yok. Sadece, şu fark var. Sizin başınıza gelirse tedavi için bir geliriniz veya sigortanız olabilir. Ama onların yok....

Güllü'nün derdi, RTÜK'ü gerdi...

Resim
Güllü dayak yemiş. Hangi Güllü? Ay Axess kızının çiftliğindeki Güllü. A aaa, dayak mı ? Bir kadına mı? Nasıl yani? ... RTÜK akıl sağlığımızı, vücut dinçliğimizi, ve sosyal gelişimimizi korumak adına gecesini gündüzüne katarak çalışıyor çabalıyor, yok kardeşim yine yaranamıyor. Evet bize boş gelebilir uğraştıkları şeyler, oysa bir mühim bir mühim ki anlatamam. - Anlasam bir, emin olun anlatacağım- Sanki köylüsü, kentlisi, hatta koca koca şehirlerde yaşayan kariyerlisi yemiyormuş gibi, Güllü'nün dayak yemesi Rtük'ün ağrına gitmiş. Hani sanki, Türkiye gerçeği değil bu. Hani, görmese adamlar dayak sahnesini, akıllarının ucundan geçecek şey değil, ah şu diziye bak, nasıl da kötü örnek oluyor. Sanki, binlerce hatta milyonlarca kadın Güllü'nün film setinde yaşadıklarını hayatları boyunca yaşamıyor. Ona buna ceza vereceğimize, asıl ceza alması gerekenlere versek nasıl olur? Kapatılan kadın sığınma evlerini açsak, hala okuma yazması olmayan kadınları eğitsek, iş versek, aş versek, h...

Beni iyi tanıyormuşsun...

Ev koli içinde. Tapu kolilerden birinde. Ya da değil. Hatırlamıyorum. Kolileri açtım açtık kapadım hala bulamıyorum. Koli indirip kaldırmaktan her yerim ağrıyor ve ben evi teslim edemeyen inşaat şirketine küfrediyorum. Dün nihayet kendim gidip gördüm, tahminen haftaya teslim. Dediklerine göre herşeyi hazır vereceklermiş. Hadi bakalım, ben de bir hafta koyarsam, 2 hafta sonra taşınmış olmalıyım. Bugün koltuklar gidiyor, 4 sandalye bir koltukla kalacağız. Yarın aklımızda yokken karar verdiğimiz duvar ünitesini yaptırmak üzere mobilyacıya gideceğim, evin ölçülerine kalorifer peteğinin yerine göre bir eskiz çizdim, bakalım o ne önerecek. Perdeler hazır- ki bu kadar çabucak bitmeleri soru işaretleri bıraktı kafamda, çarşamba da onları almaya gideceğim- Halıya bir check at. Köşe aydınlatma gelecek. Başka başka??? Hmmm, bunların üzerine tv nin tam da taşınma arifesinde tekrar bozulduğunu, bulaşık makinasının da beni deli ettiğini eklemeliyim ki hiç hesapta olmayarak yeni hüpleyen süp. makines...

İnfomania Aslı'nın pazar neşesi...

Resim
Sonunda teşhisimi koyan birileri çıktı. Ben bir infomanyak olma yolunda sıkı adımlarla ilerliyormuşum meğer. Neyse ki henüz tuvalete gittiğimi twitlemiyorum ama bunun bir adım sonrası da o. Detaylar şurada ... Bu haftasonu, ilerideki günlerde açıklayacağım bir sebeple koşuşturmakla, oğluşun arkadaşına doğumgünü partisine iştirakle, yeni evin ölçüleri ile uğraşmakla geçti. Flashforward'a sardım, Fringe'in son bölümünü izledim, tam bir seriesmania oldum ( O da ne?) Pazar günü neşesi ise Helin Avşar'dan geldi. Diğer rop. ustalarının arasından nasıl sıyrılırım acaba merakı mı, yoksa çığır açacağım iddiası mı? İlgi çekmenin yolu roportajcının fazla soyunması, fazla örtünmesi veya abartmasından geçer diye akıl mı verdi birisi bilmiyorum ama bu s... m... fotoğrafları yeni nesil basın yayıncılara örnek olmaları için yayınlamalı diyorum. Görmeyen kalmasın, Helin çıtayı yükseltti kızlar, onu geçmek için Chanel çizmeden daha fazlası gerekecek... Dip sos: 2. fotoğrafa bayıldım, tam 80...

Dekorasyon - mania...

Bu ev yenileme fikri beni çok sıktı, eklektik olsun, olsun da, her halukarda bir ahenk ister, stilini bozmadan doğru renklendirmeler ile desenleri karıştırabileceğim, tabloları, aynaları, mumları ile samimi, rahat ve yaşayan bir oda olsun istiyorum. Modern olsun ama ailenin antika bir kaç objesini de kullanayım. Yeni moda hastane odaları gibi minimalist odalardan olmasın. Saray yavrusu gibi süslenmiş perdeleri olan allı pullu salonlardan da olmasın. Ikea kataloglarından fırlamış gibi de görünmesin. Velhasıl zor iş, eşyaların bir çoğunu yenilemeden, eskilerden yeniler yaratarak yepyeni bir şey ortaya çıkarmak. Bir 10 yıl daha uğraşmayayım artık, içindeyken zamanla keyifle yenilensin gerisi. Yoruldum...

Umutsuz evkadını

Evet. Bu aralar bir sıfatım da bu. Her ne kadar ülke değişikliği bahanesiyle güle oynaya ofis hayatından kurtulup kah orada kahvede kah burada yogada pek bahtiyar bir hayat sürdüysem de, bu aralar ofis hayatını değil ama mesleğimi icra etmeyi özlediğimi itiraf etmeliyim. Kahve, sohbet, alışveriş, miskinlik ve ev kuşu olma halleri nereye kadar mirim??? Bir kere ev hanımı olmak için yaratılmamışım. Moda mutfağına yazı hazırlarken ocakta yananları saymaya kalksam, haftalık post sayısını geçer. Türk kahvesini taşırmadığım zamanlar sayılıdır. Şahane pilav yaparım ama o bile ayarsız olabilir ya tuzsuz yada fazla tuzlu. Komşuluk ilişkim asansördekilere gülümsemekle sınırlıdır. Ev işlerini sevmem, Küçük hanımefendi Belgin Doruk vari bir şeyim o konuda. Bizim evde bir Sebastian olsa, adımı Mersedes diye değiştirmeye razıyım. Arada bir haller gelir üzerime, şeker hamurlu kurabiyeler, ev yapımı simitler, envai çeşit kekler yaparım ama bu hevesim de bir süre sonra söner. Hayatımda ilk kez geçen se...

...

Kasımın onu. Sadece onu anmak değil bu günün önemi. Onu şükranla, özlemle, minnetle, her gün büyüyen bir hayranlıkla sadece bugün değil her Allah'ın günü anmamıza sebep olacak, onun değerini her geçen gün daha iyi anlamamızı sağlayacak her nevi rezilliği meşrulaştıranlara da teşekkür edeceğimiz gün olmalı bugün. Onlar olmasaydı sadece bu özel günlerde anardık belki de onu. Şimdi sayenizde her gün anıyoruz. Demek ki neymiş, gerçektende her şerde en azından bir hayır varmış...

"Kal" geldi, ve ne yazık ki kaldı...

Yazamıyorum, yazamıyorum, yazamıyorum... Bugünlerde, Yılların ressamı edasında resim yapabiliyorum. Başlayıp da bitiremediğim kitaba devam edebiliyorum. Dekorasyon dergilerinden fikirler alıp, hiç üşenmeyerek malzemeleri edinip, yeni fikirler yumurtlayabiliyorum. Arkadaşlarla kahvenin yanına bir slim eşlik ederken hayatın ne kadar b..tan olabileceği hakkında ahkam kesebiliyorum. Planlar yapabiliyorum, hatta bazılarını hayata geçirebiliyorum. Taşınma telaşına kendimi kaptırabiliyorum. Hayal kurabiliyorum, keyifle alışveriş edebiliyorum, aldığım koca paket çikolatayı mideye bir günde indirebiliyorum. Kuaförde vakit katili hissederken kendimi bulmaca çözebiliyor, hatta artık pek az kareyi boş bırakıyorum. Full time "annelik", başını omuzuna dayayabileceğin "arkadaşlık", arayıp soran hayırlı "evlatlık", gribe karşı tavuksuyuna çorba yapan maharetli "eş"lik yapabiliyorum. Ama gel gör ki yazamıyorum. Yazamıyorum...

Ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha haaaaaaa!

Ağda mevzusu... Aziz Nesinlik değil de ne?

???

Yer misin , yemez misin?

Mırıldanmalar....

Bugün cuma. Aslında bir ofise gidip gelmeyeli benim için bu günün çok da anlam ve ehemmiyeti yok ama biraz olsun ısınan havaya, yakında nihayet taşınabileceğimizin müjdesinin hatrına, ve son günlerin kasvetli konularından uzaklaşmak adına, çinli bilgenin söylediği gibi, bugün mutlu olmayı seçiyorum... O kadar ileriyi göremiyorum diyerek alamadığım U2 biletlerinin bulunabilme ihtimali her geçen an yok olurken, belki de bir yıl sonra orada zıplarken bulurum kendimi. Hayat aslında o kadar garip ve o kadar büyük sürprizlerle dolu ki. Bir süre daha yapmak istediklerimi, o yapamadı diyerek elimin tersiyle itmeye devam edebilirim, eğlenmekten suçluluk duyarak. Ya da belki hayat çok kısa, tam tersine yaşamalı hayatı da diyebilirim. Şu anda bu gel gitler arasında ruhumun hangisini onaylayacağını merak ediyorum. En azından umursamaz değilim ilk günlerdeki gibi. Sinirlenebiliyorum yine, o an dolu dolu gülümseyebiliyorum ve heyecanlanabiliyorum bir çok şey için. Hayat topllayarak da olsa devam edi...

Bu mudur?

Basın şu kadar kişi öldü diyerek felaket tellallığı yapıyor ama bugün bir arkadaşımın kızının da geçirdiğini öğrendim, yani çevremdeki bir çok insan bunu geçirmeye başladı. Biz aşı yaptıralım mı yaptırmayalım mı diye tartışırken insanlar bağışıklık kazanmaya başladı bile. Herkes gibi ben de kendi çocuk doktorumuza kulak verdiğimde, şu an bu tartışmanın gereksiz olduğunu anladım. Ağustos yada eylülde aşı yapılsaydı yaptırın derdim, dedi. Ama şu an gerek yok, bir şekilde insanlar geçirmeye başladı. Ve bir hastalığı yoksa herkes bunu istirahat ve grip ilaçlarıyla atlatıyor dedi. Şaşırdım çünkü bizim doktorumuz aşılara inancı tam, yaptırmamız için bizi her daim uyaran bir doktordur. Her sene grip aşısını önerir normalde. Dediğine göre şu anda normal grip salgını yokmuş, bu aralar grip geçiren çokmuş ve bunlar da her bünyede farklı gösterse de kendini aşısını tartıştığımız gripmiş. Ya ölümler? Onların belli bir rahatsızlığı olan insanlar olduklarını, risk grubunda oldukları için zamanında a...

Bilgi için farklar...

Resim
Bu aralar bir kaç arkadaşımdan daha ailelerinde bu hastalığın olduğuna dair haberler aldım. Yani artık kapımızda. Anladığım kadarıyla aşıya geç bile kalınmış durumda. Ama önlem almakta, bilgilenmekte ve risk grubundakiler için faydası zararından çok olduğu için aşı olmakta fayda var diyorlar. Bu da bilgilenmemiz için. Büyük hali için üzerine tık tık...

...

Dün girip kardeşimin facebook sayfasına onu çok özlediğimi yazdım. Okuyormuş gibi hissettim. Onu uzakta yaşıyormuş gibi hissettiren bir tek orası var...

Panik pimpirik Aslı

Bugün kendimi garip hissettim. Dün akşam bir arkadaşımın oğlunun domuz gribi geçirdiğini ve şükür ki atlattığını öğrendikten, ilaç bulmakta zorlandığını okuduktan ve bir başka arkadaşımdan yardım et, imuneks gibi destekleri bulmakta zorlanıyorum feryadını aldıktan sonra panikledim. Aşısız atlatacağız evelallah derken desteklerimiz olmazsa ne yaparım? Akşam eczaneden geçerken eşime sordurup aradıklarımı da bulamayınca iş başa düştü. Sabah ilk iş eczaneye gittim. Neyse ki imuneks var. Balık yağı. Ok onu da buldum. Normalde vitamin vermem oğluma ama ne olır ne olmaz bulunsun diyerek demir sorunumuza da çare olacak bir tane aldım. Okyanus suyu kurtarıcımız. Bitiyor onu da alayım dedim. Şanslıyım ki hepsinde de doktorumuzun önerdiklerini bulabildim. Sonra çıkan hesabı görünce, vay canına dedim. Paran yoksa öleceğine delalet de budur işte. Şunların hiç birini karşılamıyor ki sigorta. Bağışıklığa destek lüks bir şey bu memlekette. Ben bunları alırken bir anne ve kız maske sormaya, başka bir k...

Mektup

Bu işin peşini bırakmak yok. Daha çok yazar yazmalı bu konu üzerine, daha çok baskı olmalı, siyasiler ve bürokratlar bugünün yarını olduğunu hatırlamalı, yarın bir gün tarihin onları minnetle mi anmasını istiyorlar nefretle mi? Bir arkadaşımızdan bir mail aldım bugün, elimden başka br şey gelmiyor hiç olmazsa onlara mail atıp sesimi duyurabileyim diye düşünerek siyasilere göndermiş bu maili, iznini aldım, burada yayınlamak istiyorum. Belki hepimiz ayrı ayrı içimizden geçenleri duyurabilirsek birlikten güç doğar ve sesimiz duyulur. Milletvekilleri millete hizmet için bizim tarafımızdan bizlerin sözcüsü olması için seçilir. Bu durumda bizim için doğru olanı yapmaları gerekir ki burada geç olmadan doğru yolun bulunması için vekillerimize hiç birimizin bunu istemediğini söylemeliyiz. Merhaba, Genetigi degiştirilmiş ürünlerin ülkemize girişine nasil onay verirsiniz. Haydi diyelim ki zarari yok. Diyelim ki buna inandirildiniz ya da inanmak istiyorsunuz. (-ki zarari oldugu fareler üstünde ya...

Açık davet

Resim
Aşağıdaki yazıyı okudunuz mu bilmiyorum. Ama bu sabah nihayet biraz da olsa Show haber konuyla ilgili haber yaptı. Ziraatçılar ve bir doktor bu konunun ne kadar tehlikeli olduğu konusunda bilgi verdiler. Özetle cinayettir bu diyorlar. Tüm Avrupa'nın kabul etmediğini biz kabul etmekle kalmıyor bir de üzerine gizliyoruz. Bir millete zarar vermek istiyorsanız ne yaparsınız? Bir şekilde dışarıya bağımlı hale getirirsiniz. Dışarı bağımlı olunca fakirleşir. Fakirleşen halk yeterli beslenemzse aptallaşır. Aptallaşan halk cahilleşir. Cahilleşen halk herkese herşeye inanır. Çünkü düşünmez. Bunu al derler, alır, bunu iç derler içer, bunu dene derler dener. Başka ülkelerin çöpleri de o ülkeye dökülür, başka ülkelerin bilmemkaçıncı kaliteleri o halka satılır, tarımsal veya sağlık her nevi ürünleri o insanlar üzerinde denenir. Bir yandan da o millet bir şekilde bölünür çatışmaya bölünmeye sürüklenir. Çok basit anlayacağınız. Bir yerden tanıdık geliyor mu? Ben bana yapılanları kabul edemiyorum. ...

Frankeştayn aşılar

Yılmaz Özdil'in pazar günü yayınlanan " Frankeştayn" yazısını mutlaka ama mutlaka okumanızı rica ediyorum. Dünden beri inceliyorum gazeteleri. TV ye bakıyorum. Yok yok yok. Şöyle bir geçiştiriyorlar haberi. Oysa o kadar dehşet verici ki. Buna imza atanlara soruyorum. Vicdanınız rahat mı? Nasıl izin verirsiniz böyle bir şeye. Haydi diyelim ki zararı yok. Diyelim ki ona inandırıldınız. Ya da inanmak istiyorsunuz. Peki ya “Etiketlere genetiği değiştirilmiş organizma içermez yazılamaz!” da ne demek oluyor. Madem öyle dürüstçe bu işi yapanları öğrenmemizi neden engelliyorsunuz? Bileyim o zaman hangisinde var hangisinde yok onu alayım, tam tersine yazmaları zorunlu olsun ! Sonra da benden sağlık bakanlığına güvenip aşı olmamamı bekliyorsunuz. Güvenim sarsılmış bir kere. Nasıl olurum ? Hele ki sağlık bakanı, aşıyı ilk alan ülkelerden biriyiz diye açıkladı ya, ben o an vazgeçtim olmaktan. Her işte sonunculuğa oynayan biz, neden acaba aşı da ilk sıradayız? Yıllar önce Hepatit B...