Aşk...
Hayatta iki "şey" önceliklerimizi değiştiriyor... diyecektim ki, aslında o ikincisinin de birincisinden bir farkı olmadığını hatırladım.
Annelik de bir aşk değil mi?
Belki de bu sebeple o da aptal aşık gibi dolaştığımız günlerdeki gibi serseme çeviriyor bizi. Önceliklerimizi, bizim için değerli olan şeyleri, gelecek planlarımızı bir anda değiştiriyor.
10 senelik evlilikten sonra dışarıda bir yerlerde buluştuğumuzda hala pırpır atmıyor yüreğim belki ama 5. senemizde bile yurtdışına bir kaç günlük bir iş gezisine giderken gizlice eşimin gömleklerinden birini alır, özlediğimde kokusunu duymak isterdim. Aşkın evliliği öldürdüğü yalan yani.
Ama şu var ki 5. sene hayatıma başka biri girdi. Yani bir başkasına aşık oldum. Bu sefer iş gezilerinde valizimde onun fotoğrafları, kokusunun sindiği minicik atletlerinden biri vardı.
Ve benim hayata dair tüm planlarım değişti.
Bu aşk beni kimi zaman sevdiğim etkinliklerden, gitmek istediğim defilelerden ve fuarlardan, iş hayatımda yapmak istediklerimden, kimi seyahatlerden, ve hatta kimi hayallerden alıkoyduysa da buna değer olup olmadığını düşünmüyorsun bile.
Çünkü koşulsuz bu. Adı üstünde aşk.
Bugünlerde uzak kaldığım ofis hayatına dönmeyi planlarken, o zaman onun şimdiki gibi el bebek gül bebek büyüyemeyeceğini biliyorum. Çalışırken ben de derdim bilmiş bilmiş, çocuk da yaparım, kariyer de diye. Külliyen yalan efendim. O gazetelerde okuduğunuz çocuğumu da büyütüyorum bilmemenereyi de işletiyorum hikayeleri. İçten içe hepimiz itiraf edemesek de biliriz ki çalışan annenin çocuğu çalışmayan annenin çocuğuyla aynı şartlarda büyüyemez. Belki artıları da vardır ama eksileri çoktur.
Buna rağmen onu bırakacak yerim olmadığında, yada hava buz gibi diyerek onu bırakacağım yere götürmediğimde ,bazı şeylerden feragat etmek beni üzmüyor. Tam tersine bu "bir şeylerden vazgeçmek" eğer vazgeçemeyeceğim yada mecbur kalacağım şeyler olacaksa bir gün, bunların karşısında suçluluk duymamı engelliyor.
Bugün vazgeçtiklerim listesine bir çentik daha atacağım.
Ama günün sonunda vazgeçtiklerim listesinin karşısında sadece bir tanecik satır bile olsa, bir ıslak öpücük, bir sıcacık sarılma, bir koku, hiç bir şeyin önemi kalmıyor. Kariyer, günübirlik heyecanlar, defileler, partiler, kahkahalar. Her şey gelip geçici.
Oysa bu her dakikasını kaçırmak istemediğim aşk kalıcı...
Annelik de bir aşk değil mi?
Belki de bu sebeple o da aptal aşık gibi dolaştığımız günlerdeki gibi serseme çeviriyor bizi. Önceliklerimizi, bizim için değerli olan şeyleri, gelecek planlarımızı bir anda değiştiriyor.
10 senelik evlilikten sonra dışarıda bir yerlerde buluştuğumuzda hala pırpır atmıyor yüreğim belki ama 5. senemizde bile yurtdışına bir kaç günlük bir iş gezisine giderken gizlice eşimin gömleklerinden birini alır, özlediğimde kokusunu duymak isterdim. Aşkın evliliği öldürdüğü yalan yani.
Ama şu var ki 5. sene hayatıma başka biri girdi. Yani bir başkasına aşık oldum. Bu sefer iş gezilerinde valizimde onun fotoğrafları, kokusunun sindiği minicik atletlerinden biri vardı.
Ve benim hayata dair tüm planlarım değişti.
Bu aşk beni kimi zaman sevdiğim etkinliklerden, gitmek istediğim defilelerden ve fuarlardan, iş hayatımda yapmak istediklerimden, kimi seyahatlerden, ve hatta kimi hayallerden alıkoyduysa da buna değer olup olmadığını düşünmüyorsun bile.
Çünkü koşulsuz bu. Adı üstünde aşk.
Bugünlerde uzak kaldığım ofis hayatına dönmeyi planlarken, o zaman onun şimdiki gibi el bebek gül bebek büyüyemeyeceğini biliyorum. Çalışırken ben de derdim bilmiş bilmiş, çocuk da yaparım, kariyer de diye. Külliyen yalan efendim. O gazetelerde okuduğunuz çocuğumu da büyütüyorum bilmemenereyi de işletiyorum hikayeleri. İçten içe hepimiz itiraf edemesek de biliriz ki çalışan annenin çocuğu çalışmayan annenin çocuğuyla aynı şartlarda büyüyemez. Belki artıları da vardır ama eksileri çoktur.
Buna rağmen onu bırakacak yerim olmadığında, yada hava buz gibi diyerek onu bırakacağım yere götürmediğimde ,bazı şeylerden feragat etmek beni üzmüyor. Tam tersine bu "bir şeylerden vazgeçmek" eğer vazgeçemeyeceğim yada mecbur kalacağım şeyler olacaksa bir gün, bunların karşısında suçluluk duymamı engelliyor.
Bugün vazgeçtiklerim listesine bir çentik daha atacağım.
Ama günün sonunda vazgeçtiklerim listesinin karşısında sadece bir tanecik satır bile olsa, bir ıslak öpücük, bir sıcacık sarılma, bir koku, hiç bir şeyin önemi kalmıyor. Kariyer, günübirlik heyecanlar, defileler, partiler, kahkahalar. Her şey gelip geçici.
Oysa bu her dakikasını kaçırmak istemediğim aşk kalıcı...
www.aslicin.blogspot.com
Yorumlar
Ama en güzeli ne Aslı? Aşk çocuğu olmaları bence çok daha güzel...
Keyifle, sevgiyle...
anne olmak mı, düşünemiyorum bile...
sevgiler...
Muhabbetle...