1 yıl...
1 sene geçti. Bugün tam bir sene sonrası.
Ondan elimden geldiğince bahsetmedim. Bahsedildiği yerden kaçtım. Düşünmemeye çalıştım. Aklıma gelirse kovaladım. Sanki hiç öyle bir şey olmamış, hiç yaşanmamış, hiç gitmemiş gibi.
Sadece gizliden gizliye dualarımı ona gönderdim.
Bir de özür diledim ondan.
Neden bilmiyorum.
Belki küçükken onu istemediğim için, belki ona kızdığım zamanlar için, belki onunla ilgilenemediğim her an için, ama en çok o ölmüşken ben yaşadığım için.
O gün düşündüğüm gibi, bir senedir, bir kere unuttuğum bir anda hamburger yedim.
Bir daha da yemedim.
O çok sevdiği ve şimdi yiyemediği için.
Bu zevk aldığım şeylerden suçluluk duyma hissi azaldı neyse ki.
Ama eski ben gibi görünsem de, neşeli şen kahkahalar atsam da, bir senede 10 sene geçmiş gibi büyüdüm.
Hiç bir şeye üzülmemek sıkılmamak gerektiğini öğrendim.
İnsanlara kızmıyorum artık. Sinirlenmiyorum.
Hatta en sinir olduğum, yarı birikimime sahip olmayan insanların ukalaca yazışmalarını yada konuşmalarını bile boş gözlerle izliyorum.İnsanların söylediklerini hiç bir önemi yok. Ne kızıyorum, ne gülüyorum. Manasız geliyor artık.
Hayat geçip gidiyor, ben durmuş, etrafımda dönen insanların anlamsız hırslarına, kıskançlıklarına, kendilerini kanıtlama çabalarına bakıyorum. Bu insanlar her şeyin gelip geçici olduğunu nasıl da görmüyorlar diye düşünerek.
Akşam yemekten sonra bir kahve yapıp annemden gizli eşlik eden incecik bir sigarayla sessizlikte düşündüklerimi anlayabilselerdi, belki de bu kadar kandırmayacaklardı kendilerini.
Hayatta gülmek lazım.
Gerçekten gülmek.
Gülen maskelerle dolaşmak değil bahsettiğim.
Aldığın bir alışveriş torbası için, yada aynı yüzlerle toplanıp birilerini çekiştireceğin bir kahve kaçamağı için, görmemişçesine nerede kiminle ne yediğini gösterdiğin için değil, gerçekten yatmadan önce o günü yaşanır kılan şeyler için gülümsemeli ve şükretmeli.
Bir koku için.
Bir an.
Bir söz.
Hayat çok kısa.
Bazıları için daha da kısa.
Değerini bilmeli...
Ondan elimden geldiğince bahsetmedim. Bahsedildiği yerden kaçtım. Düşünmemeye çalıştım. Aklıma gelirse kovaladım. Sanki hiç öyle bir şey olmamış, hiç yaşanmamış, hiç gitmemiş gibi.
Sadece gizliden gizliye dualarımı ona gönderdim.
Bir de özür diledim ondan.
Neden bilmiyorum.
Belki küçükken onu istemediğim için, belki ona kızdığım zamanlar için, belki onunla ilgilenemediğim her an için, ama en çok o ölmüşken ben yaşadığım için.
O gün düşündüğüm gibi, bir senedir, bir kere unuttuğum bir anda hamburger yedim.
Bir daha da yemedim.
O çok sevdiği ve şimdi yiyemediği için.
Bu zevk aldığım şeylerden suçluluk duyma hissi azaldı neyse ki.
Ama eski ben gibi görünsem de, neşeli şen kahkahalar atsam da, bir senede 10 sene geçmiş gibi büyüdüm.
Hiç bir şeye üzülmemek sıkılmamak gerektiğini öğrendim.
İnsanlara kızmıyorum artık. Sinirlenmiyorum.
Hatta en sinir olduğum, yarı birikimime sahip olmayan insanların ukalaca yazışmalarını yada konuşmalarını bile boş gözlerle izliyorum.İnsanların söylediklerini hiç bir önemi yok. Ne kızıyorum, ne gülüyorum. Manasız geliyor artık.
Hayat geçip gidiyor, ben durmuş, etrafımda dönen insanların anlamsız hırslarına, kıskançlıklarına, kendilerini kanıtlama çabalarına bakıyorum. Bu insanlar her şeyin gelip geçici olduğunu nasıl da görmüyorlar diye düşünerek.
Akşam yemekten sonra bir kahve yapıp annemden gizli eşlik eden incecik bir sigarayla sessizlikte düşündüklerimi anlayabilselerdi, belki de bu kadar kandırmayacaklardı kendilerini.
Hayatta gülmek lazım.
Gerçekten gülmek.
Gülen maskelerle dolaşmak değil bahsettiğim.
Aldığın bir alışveriş torbası için, yada aynı yüzlerle toplanıp birilerini çekiştireceğin bir kahve kaçamağı için, görmemişçesine nerede kiminle ne yediğini gösterdiğin için değil, gerçekten yatmadan önce o günü yaşanır kılan şeyler için gülümsemeli ve şükretmeli.
Bir koku için.
Bir an.
Bir söz.
Hayat çok kısa.
Bazıları için daha da kısa.
Değerini bilmeli...
Yorumlar
Sevgiyle kalın
Çenebaz, teşekkürler dileklerin için, annem için acı da özlem de gün be gün büyüyor, benim gibi unutmaya çalışamıyor o. Bugün her zamankinden zor olacak.
Banu'cuğum, hayat bu bazen ben de bir an unutuyorum ama artık içimde bir yerde beni durmadan dürtükleyen bir var sanki, aklımı başıma getiriyor. Bir yandan hayat kısa tadını çıkar diyorum, bir yandan hala yeni bir şey denedikçe o bilemedi diye hayıflanıyorum.
Yazdıkların herkesin üstesinden gelebileceği şeyler değil ama sen güçlü olmalısın ki annene de destek verebilesin diye düşünüyorum.Bizim yerimize de öp onu lütfen ve arkadaşım sana sevgilerini gönderdi de..
Benim de bir erkek kardeşim var ve seni hep onu düşünerek okudum ben, hep içim ezilerek hep empati yaparak...
Ailenle oğlunla hep güzel günlerin olsun ki kardeşini tebessümlerle an,oda bir yerlerden görüp huzurla gülümsesin...
Elff,İnşallah öyle olur, teşekkür ederim...
Bana çabuk, size eminim 365in her bir günü uzun uzun...
o acının birazını olsun sizlerden almak elimde olsa, seve seve alırdım
Söylenebilecek her şeyin anlamsız olduğunu biliyorum.
huzur bol olsun her birinize, hem geride kalanlara hem gidene
Kardeşin huzur içinde yatsın. Sizlere de, annene de Allah sağlık, sıhhat ve huzur versin.
Bazı rutin kontroller için hastanedeyiz. İnsanın yüzüne çarpınca bu kadar çıplak, sağlıklı olduğumuz, çocuklarım sağlıklı olduğu için ne kadar şükretsem az diye düşünüyorum.
Allah sabrın en büyüğünü annenize ve size versin..
Sevgilerimle..
Pınar
Fery, avutuyoruz kendimizi, çok teşekkürler.
"Gerçek, şu buruk gerçek"
Zaman geçiyor ama hissettirdikleri hiç değişmiyor.
İçinde bir yerler acıyor ama bir yandanda olgunlaşıyorsun aynı senin söylediğin gibi.
Özlemek fena...
Her zamanın kıymetini bilmeli,yaşadığımız her mutlu an içinde şükretmeli.
Allah sabırlar versin tekrardan...